(Bu yazıyı daha önce yayımlamıştım. Ancak nasıl olduysa yazı blogda bozulmuş. Blogu kontrol ederken yazının görünmediğini fark ettim. Onun için yeniden yayımlıyorum.)
Son günlerde hem basında, hem siyaset dünyasında ve hem de sosyal medyada herkes NATO hakkında bir şeyler söylüyor. Çünkü Norveç'te oldukça can sıkıcı ve mutlaka hesabı sorulması gereken bir olay yaşandı. Madem konuyu bilen veya bilmeyen herkes birşeyler söylüyor, ben de burada bildiğim bazı şeylerden bahsedeyim dedim.
Öncelikle şunu söyleyeyim: Ben NATO'da hiç çalışmadım. Ancak 2008-2010 yılları arasında Londra'da görev yaparken, Londra'nın hemen dışındaki Nato üssü ile Londra'ya araba ile iki saat mesafede bulunan diğer NATO üslerine giderek bazı sosyal faaliyetlere, inceleme gezilerine ve toplantılara katıldım. Londra'ya yakın olan üste iki denizci Türk subayı görev yapıyordu. Bu subaylarla ailece de görüşüyorduk. Kuzey'deki üste ise bir karacı binbaşı bir yıl süreyle görev yaptı ama mesafe oldukça fazla olduğundan onunla ancak birkaç defa görüşebildim. Bu arada birçok yabancı subay ve sivil NATO çalışanıyla da sohbet etme imkanım oldu.
Öncelikle NATO'da çalışan subaylarla yaptığım görüşmeler ve sohbetlerde NATO hakkında söylediklerinden kısaca bahsedeyim. Türk ve yabancı subayların çoğunun, kendi aralarında eğlenmek için de olsa, NATO hakkında küçümseyici bazı söylemleri var. Örneğin NATO kelimesinin North Atlantic Treaty Organization (Kuzey Atlantik Antlaşması Organizasyonu, Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı veya Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü olarak tercüme edilebilir) olan açılımı hakkında bazı komik ve aynı zamanda küçümseyici açılımlar uyduruyorlar.
Bu uydurma açılımlardan aklımda kalanlardan biri ''No Action Talk Only'', yani ''Eylem Yok Sadece Konuş'' açılımıdır. Bununla, NATO ''hiçbir şey yapmayan ama sürekli konuşup duran bir örgüt'' demek istiyorlardı. Aklımda kalan diğer bir kısaltma ise ''North Atlantic Travel Organization'', yani ''Kuzey Atlantik Seyahat Organizasyonu'' dur. Bununla da NATO'nun, çalışanlarının sürekli olarak ülkeler ve kıtalar arasında seyahatler yaptığı ama işe yarar hiçbir şey yapmadığı bir örgüt olduğu ima ediliyordu.
Bu açılımlar, size manasız gelebilir ama Türk ve yabancı NATO çalışanı subaylar bu tür kısaltmalara kahkahalarla gülüyor ve gördüğüm kadarıyla NATO'yu bu şekilde küçümserken oldukça eğleniyorlardı.
Bu iki açılımın nereden çıktığını merak edip sohbet arasında bazı NATO çalışanlarına sordum. Söylediklerine göre No Action Talk Only açılımı, NATO'nun sürekli olarak gerekli veya gereksiz bazı tatbikatlar yapması ama dünya üzerindeki (Bosna'da olduğu gibi) bir çok soruna ya müdahale etmemesi veya çok geç müdahale etmesini eleştirmek için uydurulmuş.
North Atlantic Travel Organization kısaltması ise NATO'nun sürekli olarak toplantılar yapması ve bu toplantılara hemen her yerdeki NATO üslerinden çalışanların katılmasından kaynaklanıyormuş. Örneğin Belçika/Mons'ta DAEŞ hakkında bir toplantı yapılınca bütün Avrupa'ya yayılmış NATO üslerinden ilgili şubelerde çalışanlar bu toplantıya katılıyormuş.
Bu sebeple NATO çalışanları sürekli olarak geziyorlarmış. Buna ben de şahidim, çünkü zaman zaman bizim NATO'da çalışan personeli bazı faaliyetlere iştirak etmeleri veya bir yerde bir şeyler yeyip sohbet etmek için davet ettiğimde çoğu zaman Londra ve hatta İngiltere dışında olduklarını söylüyorlardı. Herhangi bir toplantı veya iş sebebiyle çalıştıkları yere gittiğimde de yurt dışında oldukları için onları ofislerinde bulamadığım oluyordu.
Çalışanlar bu toplantıları; seyahatler sebebiyle günlük işlerine vakit ayıramadıkları ve aileleriyle pek ilgilenemedikleri gibi, hiçbir işe yaramayan bu toplantılarda NATO'nun parasının da çarçur edildiğini düşündükleri için eleştiriyorlardı. Çünkü her toplantıya katılan kişinin (kişinin diyorum çünkü NATO'da sadece subaylar değil çok sayıda sivil uzman da çalışıyor) yol ve konaklama masraflarını NATO karşılıyormuş. Bu sebeple NATO'nun mevcut bütçesinin önemli bir kısmı bu seyahatler için harcanıyormuş.
Londra'da bulunduğum süre içinde bu anlattığım ilişkiler dışında bazı NATO tatbikatlarına da katıldım. Bu tatbikatlar, Türkiye'de benzerlerine benim de katıldığım, bilgisayar üzerinden oynanan ve oğlumun şu sıralar internet üzerinden oynadığı savaş oyunlarına benziyordu. Savaş yeteneklerinden ziyade planlama ve karar verme yeteneklerini geliştirmeye yarayan sanal savaşlardı. Sadece savaş sanal ortamda yapılmıyordu. Savaşa katılan ordular ve bu orduların bağlı olduğu devletler ile savaşın üzerinde yapıldığı coğrafya da bilgisayar üzerinde yaratılmış ve dünyada olmayan devlet, ordu ve arazi kesimleriydi.
Ayrıca, Türkiye'den gelen üst rütbeli generalleri NATO üslerindeki toplantılara ve inceleme gezilerine de götürdüm. Fakat bunların hepsini burada yazmak hem çok uzun sürer, hem de okuması sıkıcı olabilir. Onun için bunlardan daha sonra yazacağım yazılarda bahsedeceğim.
Buraya kadar yazdıklarımı okuyanlar, şimdi konuyu nereye bağlayacağımı merak ediyordur. Hiç dolandırmadan söyleyeyim. Bizde NATO bir bilinmez gizemli örgüt veya her şeyden sorumlu ve her şeyi kontrol eden bir şeytani yapı gibi abartılı bir kurum olarak algılanıyor. Son günlerde Atatürk ve Erdoğan'ın resim ve isimlerinin bir NATO tatbikatında olumsuz bir durumda kullanılması ile ilgili yazıların çoğu da bu psikoloji ile yazılıyor.
Bu yazılardan bazılarında oldukça mantıklı ve makul iddialar var. Bazı yazılar ise, NATO'nun ne olduğunu bilmeyen ve hatta hayatı boyunca herhangi bir NATO üssünün yanından bile geçmeyen kişilerce yazılan spekülatif şeyler gibi görünüyor. Bu sebeple, bu farklı şeyler söyleyen yazıları okuyan ve NATO hakkında hiçbir somut bilgisi olmayan halkımızın çoğunun kafası karışıyor.
Muhtemelen benim yukarıda yazdıklarımı okuduktan sonra da bazılarının kafası karışmıştır. Onun için burada kendi düşüncemi açık bir şekilde belirtmekte fayda görüyorum. Bence NATO, bazılarının abarttığı gibi her şeyden sorumlu şeytani bir örgüt değil, ama kimsenin kullanmadığı ve önemsenmeyecek bir organizasyon da değil. Diğer her örgüt ve organizasyon gibi NATO da sadece bir vasıtadan ibaret. Her vasıta gibi onun kime fayda kime zarar vereceği de onu kullananların yeteneklerine bağlı.
NATO'da her şey uzun vadeli planlanır ama birçok ulustan birçok farklı insanın çalıştığı böyle devasa bir organizasyonda her an bir manyak çıkıp ters bir şey de yapabilir. Muhtemelen böyle şeyler yapanlar bunun bedelini ağır öder ama yine de bunu göze alıp istediği bir şeyi yapan kişiler çıkabilir. Bu sebeple Norveç'te yaşananlar, bazılarının iddia ettiği gibi birilerinin mesaj vermek için organize ettiği bir faaliyet te olabilir ama sadece bir manyağın siyasi veya etnik motivasyonlarla yaptığı bir şey de olabilir.
Onun için, durum tam olarak aydınlanmadan spekülatif bir şekilde ortaya atılan birçok iddia gibi NATO'dan çıkalım söylemlerini de saçma buluyorum. Unutmamak lazım ki NATO, her şeyden önce şu andaki en büyük ve aynı zamanda en uzun ömürlü savunma örgütü. Ve en önemlisi de üyelerine soğuk savaş boyunca ve soğuk savaş sonrasında güvenlik sağlamayı başarmış oldukça başarılı bir örgüt. Zaten bu sebeple birçok ülke hala bu örgüte katılmak için çalışıyor.
Bu konuda yorum yapanlar ve bu yorumlardan etkilenecek olan karar vericiler bu perspektifi iyi kavrayarak hareket ederlerse bence hem ülkemiz hem de kendileri için daha hayırlı olur.
Saygılar sunarım.
Mehmet Çanlı
21.11.2017.
Öncelikle şunu söyleyeyim: Ben NATO'da hiç çalışmadım. Ancak 2008-2010 yılları arasında Londra'da görev yaparken, Londra'nın hemen dışındaki Nato üssü ile Londra'ya araba ile iki saat mesafede bulunan diğer NATO üslerine giderek bazı sosyal faaliyetlere, inceleme gezilerine ve toplantılara katıldım. Londra'ya yakın olan üste iki denizci Türk subayı görev yapıyordu. Bu subaylarla ailece de görüşüyorduk. Kuzey'deki üste ise bir karacı binbaşı bir yıl süreyle görev yaptı ama mesafe oldukça fazla olduğundan onunla ancak birkaç defa görüşebildim. Bu arada birçok yabancı subay ve sivil NATO çalışanıyla da sohbet etme imkanım oldu.
Öncelikle NATO'da çalışan subaylarla yaptığım görüşmeler ve sohbetlerde NATO hakkında söylediklerinden kısaca bahsedeyim. Türk ve yabancı subayların çoğunun, kendi aralarında eğlenmek için de olsa, NATO hakkında küçümseyici bazı söylemleri var. Örneğin NATO kelimesinin North Atlantic Treaty Organization (Kuzey Atlantik Antlaşması Organizasyonu, Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı veya Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü olarak tercüme edilebilir) olan açılımı hakkında bazı komik ve aynı zamanda küçümseyici açılımlar uyduruyorlar.
Bu uydurma açılımlardan aklımda kalanlardan biri ''No Action Talk Only'', yani ''Eylem Yok Sadece Konuş'' açılımıdır. Bununla, NATO ''hiçbir şey yapmayan ama sürekli konuşup duran bir örgüt'' demek istiyorlardı. Aklımda kalan diğer bir kısaltma ise ''North Atlantic Travel Organization'', yani ''Kuzey Atlantik Seyahat Organizasyonu'' dur. Bununla da NATO'nun, çalışanlarının sürekli olarak ülkeler ve kıtalar arasında seyahatler yaptığı ama işe yarar hiçbir şey yapmadığı bir örgüt olduğu ima ediliyordu.
Bu açılımlar, size manasız gelebilir ama Türk ve yabancı NATO çalışanı subaylar bu tür kısaltmalara kahkahalarla gülüyor ve gördüğüm kadarıyla NATO'yu bu şekilde küçümserken oldukça eğleniyorlardı.
Bu iki açılımın nereden çıktığını merak edip sohbet arasında bazı NATO çalışanlarına sordum. Söylediklerine göre No Action Talk Only açılımı, NATO'nun sürekli olarak gerekli veya gereksiz bazı tatbikatlar yapması ama dünya üzerindeki (Bosna'da olduğu gibi) bir çok soruna ya müdahale etmemesi veya çok geç müdahale etmesini eleştirmek için uydurulmuş.
North Atlantic Travel Organization kısaltması ise NATO'nun sürekli olarak toplantılar yapması ve bu toplantılara hemen her yerdeki NATO üslerinden çalışanların katılmasından kaynaklanıyormuş. Örneğin Belçika/Mons'ta DAEŞ hakkında bir toplantı yapılınca bütün Avrupa'ya yayılmış NATO üslerinden ilgili şubelerde çalışanlar bu toplantıya katılıyormuş.
Bu sebeple NATO çalışanları sürekli olarak geziyorlarmış. Buna ben de şahidim, çünkü zaman zaman bizim NATO'da çalışan personeli bazı faaliyetlere iştirak etmeleri veya bir yerde bir şeyler yeyip sohbet etmek için davet ettiğimde çoğu zaman Londra ve hatta İngiltere dışında olduklarını söylüyorlardı. Herhangi bir toplantı veya iş sebebiyle çalıştıkları yere gittiğimde de yurt dışında oldukları için onları ofislerinde bulamadığım oluyordu.
Çalışanlar bu toplantıları; seyahatler sebebiyle günlük işlerine vakit ayıramadıkları ve aileleriyle pek ilgilenemedikleri gibi, hiçbir işe yaramayan bu toplantılarda NATO'nun parasının da çarçur edildiğini düşündükleri için eleştiriyorlardı. Çünkü her toplantıya katılan kişinin (kişinin diyorum çünkü NATO'da sadece subaylar değil çok sayıda sivil uzman da çalışıyor) yol ve konaklama masraflarını NATO karşılıyormuş. Bu sebeple NATO'nun mevcut bütçesinin önemli bir kısmı bu seyahatler için harcanıyormuş.
Londra'da bulunduğum süre içinde bu anlattığım ilişkiler dışında bazı NATO tatbikatlarına da katıldım. Bu tatbikatlar, Türkiye'de benzerlerine benim de katıldığım, bilgisayar üzerinden oynanan ve oğlumun şu sıralar internet üzerinden oynadığı savaş oyunlarına benziyordu. Savaş yeteneklerinden ziyade planlama ve karar verme yeteneklerini geliştirmeye yarayan sanal savaşlardı. Sadece savaş sanal ortamda yapılmıyordu. Savaşa katılan ordular ve bu orduların bağlı olduğu devletler ile savaşın üzerinde yapıldığı coğrafya da bilgisayar üzerinde yaratılmış ve dünyada olmayan devlet, ordu ve arazi kesimleriydi.
Ayrıca, Türkiye'den gelen üst rütbeli generalleri NATO üslerindeki toplantılara ve inceleme gezilerine de götürdüm. Fakat bunların hepsini burada yazmak hem çok uzun sürer, hem de okuması sıkıcı olabilir. Onun için bunlardan daha sonra yazacağım yazılarda bahsedeceğim.
Buraya kadar yazdıklarımı okuyanlar, şimdi konuyu nereye bağlayacağımı merak ediyordur. Hiç dolandırmadan söyleyeyim. Bizde NATO bir bilinmez gizemli örgüt veya her şeyden sorumlu ve her şeyi kontrol eden bir şeytani yapı gibi abartılı bir kurum olarak algılanıyor. Son günlerde Atatürk ve Erdoğan'ın resim ve isimlerinin bir NATO tatbikatında olumsuz bir durumda kullanılması ile ilgili yazıların çoğu da bu psikoloji ile yazılıyor.
Bu yazılardan bazılarında oldukça mantıklı ve makul iddialar var. Bazı yazılar ise, NATO'nun ne olduğunu bilmeyen ve hatta hayatı boyunca herhangi bir NATO üssünün yanından bile geçmeyen kişilerce yazılan spekülatif şeyler gibi görünüyor. Bu sebeple, bu farklı şeyler söyleyen yazıları okuyan ve NATO hakkında hiçbir somut bilgisi olmayan halkımızın çoğunun kafası karışıyor.
Muhtemelen benim yukarıda yazdıklarımı okuduktan sonra da bazılarının kafası karışmıştır. Onun için burada kendi düşüncemi açık bir şekilde belirtmekte fayda görüyorum. Bence NATO, bazılarının abarttığı gibi her şeyden sorumlu şeytani bir örgüt değil, ama kimsenin kullanmadığı ve önemsenmeyecek bir organizasyon da değil. Diğer her örgüt ve organizasyon gibi NATO da sadece bir vasıtadan ibaret. Her vasıta gibi onun kime fayda kime zarar vereceği de onu kullananların yeteneklerine bağlı.
NATO'da her şey uzun vadeli planlanır ama birçok ulustan birçok farklı insanın çalıştığı böyle devasa bir organizasyonda her an bir manyak çıkıp ters bir şey de yapabilir. Muhtemelen böyle şeyler yapanlar bunun bedelini ağır öder ama yine de bunu göze alıp istediği bir şeyi yapan kişiler çıkabilir. Bu sebeple Norveç'te yaşananlar, bazılarının iddia ettiği gibi birilerinin mesaj vermek için organize ettiği bir faaliyet te olabilir ama sadece bir manyağın siyasi veya etnik motivasyonlarla yaptığı bir şey de olabilir.
Onun için, durum tam olarak aydınlanmadan spekülatif bir şekilde ortaya atılan birçok iddia gibi NATO'dan çıkalım söylemlerini de saçma buluyorum. Unutmamak lazım ki NATO, her şeyden önce şu andaki en büyük ve aynı zamanda en uzun ömürlü savunma örgütü. Ve en önemlisi de üyelerine soğuk savaş boyunca ve soğuk savaş sonrasında güvenlik sağlamayı başarmış oldukça başarılı bir örgüt. Zaten bu sebeple birçok ülke hala bu örgüte katılmak için çalışıyor.
Bu konuda yorum yapanlar ve bu yorumlardan etkilenecek olan karar vericiler bu perspektifi iyi kavrayarak hareket ederlerse bence hem ülkemiz hem de kendileri için daha hayırlı olur.
Saygılar sunarım.
Mehmet Çanlı
21.11.2017.