Bir zamanlar çok modaydı.
Bazen hala aynı şeyi söyleyenlere rastlıyorum.
Doğal olarak çok kızıyorum.
Neymiş efendim, beyefendi veya hanımefendi şehrin koşuşturmasından bıkmış, doğaya dönmek istiyormuş.
İyi, dön tabi, kimsenin bir şey dediği yok.
Ama sonraki cümle hemen asabımı bozmaya yetiyor.
"Şöyle Ege'de şirin bir sahil kasabası bulup taşınayım diyorum."
Ya da şöyle söylüyorlar:
"Ege'de sahil kenarında küçük bir köye gidip orada yaşayasım var."
Bu tür bir şey duyduğumda içimden küfrediyorum.
Kardeşim, madem doğaya döneceksin, kendi köyüne dön.
Şehirde doğup büyüdüysen, babanın veya dedenin köyüne dön.
Neden illa Ege'de bir köye veya kasabaya yerleşmek istiyorsun.
Hem de bu köy veya kasaba sahilde olsun istiyorsun.
Sizin gibiler yüzünden Ege'de şirin bir sahil köyü veya kasabası kalmadı.
Gelip yerleştiniz.
Yazlıklar, binalar diktiniz.
Köylerin ve kasabaların şirin bir tarafı kalmadı.
İçine ettiniz.
Eskiden huzur içinde gittiğim yerlere şimdi aynı rahatlıkla gidemiyorum.
Üstelik yerel halkı da bozdunuz.
Eskiden kimse tarlasının etrafına dikenli tel çekmezdi.
Özgürce her yerden denize ulaşırdık.
Şimdi yazlıkçılardan gördüler.
Denize ulaşmak için dolaşıp duruyoruz.
Bence bu hülyadan vaz geçin.
Şehrinizde kalın.
İlla gidecekseniz, babanızın köyüne gidin.
Bizim köylerimize değil.