Bizde Arap alfabesinin terk edilerek Latin alfabesinden uyarlanan yeni Türk alfabesinin alınması çok tartışılan bir konudur.
Kimi bunu destekler kimi de şiddetle karşıdır alfabenin değişmesine.
Karşı çıkanların en temel argümanı da "Dedelerimizin mezar taşlarını okuyamıyoruz." cümlesiyle ifade edilir.
Sanırsın adamın işi gücü mezarlıkta taş okumak.
Halbuki bu ifade kendi içinde sorunludur.
Eğer konu dedelerimizin mezar taşını okuyamamak ise bunun ilk sorumlularından biri Arap alfabesini kabul etmemizdir.
Bizim kendi özgün alfabemiz varken Müslüman olunca o alfabeyi bırakıp Arap alfabesine geçen atalarımız başlatmış yanlış uygulamayı.
Eğer onlar Arap alfabesini almayıp Göktürk Alfabesi'ni kullanmaya devam etselerdi, bu gün bu tartışmaları yaşamayacaktık.
Dedelerimizin mezar taşlarını da okuyacaktık.
Halbuki şimdi okuyamıyoruz.
Arap alfabesi ile yazılanları kastetmiyorum.
Onları okuyabilen yeterince eğitimli insan her zaman vardı.
Ama Arap alfabesi kabul edilmeden önce kullandığımız Göktürk alfabesini okuyanlar o kadar çok değil.
Hatta bir zamanlar hiç yoktu.
Bu yüzden Atalarımız olan Göktürklerden kalan anıt mezarlardaki dikili taşlar üzerinde yazılan yazıları yabancılar okudu ilk olarak.
Göktürk yazılarını biz değil de yabancıların okuması bir zamanlar Arap alfabesini kabul etmiş olmamızdır.
Bu kadar alfabe tartışması yeter.
Çünkü Latin kökenli Türk alfabelerini kabul etmemizin sebebi olarak anlatılanların çoğu saçma ve asılsız.
Özellikle de bu harfleri kabul etmemizi bir türlü hazmedemeyenlerin iddiaları böyle.
Biz Latin kökenli alfabeyi, ne İslamdan kopmak ne de başka bir şey için kabul etmedik.
Dahası, Cumhuriyet öncesinde de bu alfabeye geçilmesi gerektiğini savunanlar olmakla birlikte Latin alfabesine ilk geçen Türkler biz değiliz.
Azerbaycan, bizden çok önce, daha 1920'lerde Latin alfabesine geçmişti.
Hatta Sovyet Rusya, o zamanlar Arap alfabesi kullanan Türkiye'den Asya'daki diğer Türkleri koparmak için tüm Türk devletlerine Arap alfabesini bıraktırıp Latin alfabesini zorunlu kılmıştı.
Sovyet toplum mühendisleri, ortak alfabenin Türkiye ve Asya'daki diğer Türklerin birbirlerinin yazdıklarını okuyup anlamasına, dolayısıyla uzun vadede tüm Türklerin birbiri ile anlaşmasına sebep olacağını biliyordu.
Bu yüzden Latin alfabesini zorunlu kıldı.
İşte bu yüzden, biz de Latin alfabesine geçtik.
Bunda Arap harflerinin Türkçe'yi yazmak için yetersiz kalmasının da etkili olduğunu reddetmiyorum.
Ama alfabe değişikliği için 1 Kasım 1918'in beklenmesinin de bir sebebi olmalı.
Bu sebep, Asya'daki Türklerle aynı alfabeyi kullanmak istenmesidir.
Nitekim bu durum Rusların gözünden kaçmamıştır.
Türkiye de diğer Türk devletleri gibi Latin alfabesine geçince Sovyet Rusya, bu sefer de Türk devletlerine latin alfabesini bıraktırıp Kiril alfabesini zorunlu kılmıştır.
Neyse ki Sovyetler Birliği yıkıldı da Asya'daki Türk devletleri bağımsızlıklarını kazandılar.
Üstelik, yeni devletler çok büyük sorunlar yaşamadan varlıklarını bu güne kadar sürdürebildiler.
Bağımsız oldukları döneme göre oldukça da güçlendiler.
Konjonktür de elverişli olduğundan Türk debletleri kendi aralarında bir birlik kurma yoluna gittiler.
Türk Devletleri Topluluğu, bunun en üst seviyesini teşkil etti.
Bu teşkilatın çalışmaları, tüm Türklerin birleşmesi yönünde umut verici gelişmeleri de beraberinde getirdi.
Bu gelişmelerin de en önemlisi yeni ortak alfabenin kabul edilmesidir.
Kısa süre önce Türk devletleri teker teker Kiril alfabesini bırakarak Latin alfabesine geçmişti.
Ama her ülkede alfabe, yerel seslere uygun olarak diğerlerinden farklı bazı kelimeleri de alfabelerine almıştı.
Bu durum, Türk devletlerinin alfabeleri arasında birlik yokmuş gibi bir izlenim veriyordu.
İşte yani ortak alfabenin kabulü, bu sorunu çözecektir.
Üstelik, bizim alfabemizde çok fazla bir değişiklik de olmayacaktı.
Sadece 29 olan harf sayısı 5 yeni harf eklenerek 34'e çıkacaktır.
Ama bunun getirisi büyük olacaktır.
Çok geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Türk devletlerinin herhangi birinde yazılan bir şey, diğerlerinde de zorluk yaşanmadan okunabilecektir.
Bu durum, lehçe farkları olan değişik bölgelerde konuşulan Türkçe'nin ortak bir noktada birleşmesine de hizmet edecektir.
Milyonlarca Türk, herhangi bir zorlanma yaşamadan birbirini anlayacaktır.
Belki de bu durum, Turan'ın yeniden kurulmasını da sağlayacaktır.
Ne demiş ilk Turancılardan İsmail Gaspıralı?
Tüm Türklerin birleşmesi için "Dilde, fikirde, işte birlik" kurulmalıdır.
Alfabede birlik, dilde birliğe hizmet edecektir.
Dilde birlik fikirde de birliği getirecektir.
Bu durum, doğal olarak işte de birliğe hizmet edecektir.
Yeni ortak Türk alfabesi Türk milletine hayırlı olsun.