.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

14 Haziran 2025 Cumartesi

İç Güvenlik Harekâtı İcra Edilen Bölgelerde Faaliyet Gösteren Şirketler İçin Emniyet ve Güvenlik Planlaması Hakkında Öneriler

Birçok yerli ve yabancı şirket; iç güvenlik harekâtı icra edilen bölgelerde petrol sondajı, madencilik, baraj inşaatı, yol ve köprü inşaatı gibi alanlarda faaliyet göstermektedir. Bu şirketlerin emniyet ve güvenlik personeli istihdam etmelerinden, bu alanlarda araştırmalar yaptıkları ve bu araştırmalara uygun olarak bazı tedbirler aldıkları anlaşılmaktadır. Fakat buna rağmen; bölgede faaliyet gösteren şirketlerin araçlarının yakıldığı, personelinin tehdit edilerek haraç istendiği, araç ve malzemelerinin çalındığı veya bir doğal afet sebebiyle mal ve can kaybına uğradıklarına dair haberler zaman zaman basın organlarına yansımaktadır.

Bu yazıda, bu tür tehditlere karşı alınması gereken tedbirler genel hatlarıyla incelenecek ve bazı temel konularda öneriler sunulmaya çalışılacaktır. Başlıkta geçen güvenlik kelimesi terör örgütleri veya suç çetelerinden gelebilecek tehditler için, emniyet kelimesi ise personel hataları ve doğal olaylardan kaynaklanan tehditler için kullanılacaktır. Yani, metin içinde güvenlik kelimesi kullanılırken terör saldırıları ve hırsızlık gibi olaylara, emniyet kelimesi kullanılırken ise yıldırım, çığ, toprak kayması gibi olaylarla personel hatası sebebiyle meydana gelen kazalara karşı alınması gereken tedbirlerden bahsedilmektedir.

Bu konularla ilgili olarak, bölgede faaliyet gösteren hemen hemen her şirketin bazı tedbirler aldığı görülmektedir. Ancak gerek fiilen faaliyetlerini takip ettiğim ve güvenliklerini sağlamalarına yardımcı olduğum şirketlerin, gerekse faaliyetlerini gözlemlediğim ve faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olduğum şirketlerin bu konularda bazı temel hatalar yaptıklarını gördüğüm için böyle bir yazı kaleme alma gereğini hissettim. Bu yazıda; yapılan hatalara değinmeden, alanda faaliyet gösteren bir şirketin genel olarak hangi tedbirleri alması gerektiği incelenecektir.

Emniyet ve güvenlik konularında bir karara varmak ve bu karara göre bir plan yapmak, en önemlisi de bu plana göre emniyet ve güvenlik tedbirlerini eksiksiz olarak uygulayabilmek için yapılması gereken ilk şey, bir durum muhakemesi yapmaktır. Durum muhakemesi yapmak için ise öncelikle mevcut durumu tüm açıklığıyla ortaya koymak gerekmektedir. Şimdi bunun nasıl yapılacağını ve hangi hususların tespit edilmesi gerektiğini incelemeye çalışacağız.

Durum tespiti için, eğer mümkünse bu işlerden anlayan tecrübeli bir kişi veya bir ekip bölgeye gönderilmelidir. Bu ekip daha önce bölge etüdü yapmış olan asker, jandarma, polis veya istihbarat kökenli kişilerden oluşursa, daha uygun alacaktır. Şirketin güvenlik müdürü ve bu bölgede görevlendirilecek güvenlik personeli de bu faaliyete katılmalıdır. Eğer henüz böyle kadrolu bir personel yoksa ve bu konuda hizmet satın almak da düşünülmüyorsa, harita üzerinden ve internetten yapılacak araştırmalardan da olsa mutlaka bir durum tespiti yapılmalıdır.

Bu durum tespiti, bunun için gönderilecek personel daha bölgeye gitmeden önce başlamalı, mümkünse resmî kurumlardan bölge ile ilgili bilgi almak için girişimde bulunulmalıdır. Bu yapılamazsa, basın organları ve internet haberleri en az beş yıl öncesinden başlanarak taranmalıdır. Keşif için gönderilecek personel bölgeye gitmeden önce neyi nasıl tespit edeceğine dair detaylı bir plan hazırlamalıdır. Bu plan, personel intikali ile araç ve malzeme nakliyatının yapılacağı yol durumuna göre merkezden bölgeye doğru mantıki bir sıra takip etmelidir.

Farz edelim ki herhangi bir özel şirket veya devlet kuruluşu Ankara’dan Siirt’e giderek bu bölgede bir faaliyet icra edecektir. Öncelikle malzemenin ve personelin Siirt’e nasıl gönderileceği düşünülmelidir. Bu konuda ekonomik veya hukuki bir zorunluluk yoksa, planlama esnasında her alternatif dikkate alınmalı ve keşfe giderken farklı vasıtalarla en az ikişer kişinin gönderilmesi planlanmalıdır. Siirt örneğinden hareket edersek, Ankara’dan bölgeye personel, araç ve malzeme göndermek için üç farklı ulaşım vasıtası kullanılabilir. Bunlardan biri kara yoludur. Eğer personel otobüslerle gönderilecekse, bölgeye giden güvenilir otobüs firmaları tespit edilmelidir. Bu otobüslere bilet alıp bölgeye giden iki kişi mola yerleri de dahil güvenlik durumunu tespit etmeye çalışmalıdır. Özel araçlarla gidilecekse, bunun için en güvenli yolun hangisi olduğu, nerelerde mola verileceği ve hangi bölgelerde, günün hangi saatlerinde intikal etmenin en emniyetli olacağı tespit edilmelidir. Bu durum malzeme ve araç taşıyacak kamyon ve tırlar için de geçerlidir.

İkinci ulaşım vasıtası hava yoludur. Hava yolu sadece personel ve küçük malzemeler için kullanılabilecek bir yoldur. Çünkü Siirt Havaalanı (eğer daha sonra büyütülmediyse) sadece küçük uçakların inebildiği bir havaalanıdır. Bu hava alanından faaliyet gösterilecek bölgeye intikal de önemli bir konudur. Çünkü havaalanı şehir dışındadır ve havaalanından şehre veya çalışma bölgesine giderken güvenlik sorununun dikkate alınması gerekmektedir. Üçüncü vasıta olan demiryolu ulaştırmasında da benzer bir durum vardır. Çünkü demiryolu Kurtalan’a kadar gitmektedir. Buradan Siirt’e ve faaliyet gösterilecek bölgeye gitmek için karayolu kullanılmak zorundadır.

Görüldüğü gibi, her hâlükârda bölgede karayolu ulaştırması kullanılmak zorundadır. Bu sebeple, durum tespiti yapacak ekip bu konuda detaylı bir araştırma yapmalıdır. Hangi yollar daha güvenli ve hangi yollarda riskin daha fazla olduğunu muhakkak tespit etmelidir. Bu bilgileri de bölgede görev yapan güvenlik güçlerinden almalıdır. Bilgilerin alınmasında ikili ilişkiler oldukça yararlı olduğundan, emniyet ekibinde mutlaka emekli asker veya polis bulunmalıdır. Bu kişilerin, mümkünse bölgede görev yapmış olması tercih edilmelidir.

Şu husus asla göz ardı edilmemelidir. Teröristler de insandır ve ölüm korkusu sebebiyle oldukça dikkatli hareket etmektedirler. Bu sebeple, teröristler hiçbir zaman rastgele eylemler yapmamaktadırlar. Bir eylem yapacakları zaman en az bir hafta önceden detaylı bir keşif yaparak en emniyetli olduğunu düşündükleri eylem zamanını ve yerini tespit etmeye çalışmaktadırlar. Bu yüzden, teröristlere karşı alınacak en temel güvenlik tedbiri, görünürlüğü mümkün olduğu kadar azaltmaktır. Böylece şirket faaliyetlerinin tespit edilmesi ve saldırı yapılması ihtimali azalacaktır.

Bunu biraz açıklamaya çalışalım. Bölgede faaliyet gösteren hemen hemen bütün şirketler kendi merkezlerinin bulunduğu şehrin plakasını taşıyan cipler veya pikaplar kullanmaktadır. Bu büyük bir hatadır. Çünkü bölgede hiç bulunmayan bu araçların çok uzaktan tespit edilmesi ve keşfinin yapılması mümkün olmaktadır. Bunun için durum tespiti yapacak olan ekip, bölgede en çok hangi tür, model ve hatta hangi renklerde araçlar kullanıldığını tespit etmeye çalışmalıdır.

Sebebini tam olarak bilmemekle beraber, gördüğüm kadarıyla bazı bölgelerde bazı ülkelerin araçları daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Örneğin Irak kuzeyinde en yaygın olarak kullanılan araç genelde Toyota marka pikaplardır. Bunların da en çok beyaz renkte olanları kullanılmaktadır. Daha önce görev yaptığım bir şehrimizde ise Fransız araba markalarının diğer arabalara göre çok daha fazla satıldığını tespit etmiştim. İşte durum tespiti yapacak olan keşif ekibi bizim örneğimizdeki Siirt’te hangi marka, model ve renkte araçların daha yaygın olduğunu mutlaka tespit etmelidir. Şirket bölgede kullanacağı araçları seçerken bu tespitleri mutlaka dikkate almalıdır.

Plaka konusu da önemlidir. Çünkü araçların model ve rengi gibi plakalarından da tespit edilmesi mümkündür. Uzaktan yolu gözetleyen teröristler, araçların renk ve modellerinin bölgede yaygın olmasından dolayı şirket araçlarını tespit edemese de, yerleşim yerlerinde kendilerine müzahir kişiler tarafından bu araçlardan haberdar olabilirler. Bu sebeple kullanılacak araçlar mümkünse faaliyet gösterilen ilin plakasını taşımalıdır. Bunun için araç temini yerel olarak yapılabilir veya kiralama yoluna gidilebilir. Bu konu hırsızlık ve araca zarar verilmesi gibi tehlikeleri de önleyebilir. Çünkü küçük yerlerde kimse oradan birinin aracını çalmaya veya ona zarar vermeye cesaret edemez.

Bunun dışında; tüm faaliyetlerde dikkate alınması ve sorulması gereken tek bir soru vardır: Tehdit nedir? Bu sebeple durum tespiti yapacak ekip, keşif sırasında muhtemel tehditleri tespit etmeye çalışmalıdır. Bu tehditler terör örgütünden kaynaklandığı kadar bölgede yaşayan insanların yapısından ve doğa koşullarından da kaynaklanabilir. Örneğin bazı bölgelerde hırsızlık yaygın bir davranış biçimidir. Göçerler yaylaya çıkarken hayvanları ile yola koyulduklarında, yolları üzerindeki her şeyin zarar görme ihtimali yüksektir. Bazı bölgelere çok sık yıldırım düşer. Bazı bölgelerde ise çığ ve heyelan tehlikesi yaygındır. Dere yatakları, bahar aylarında sel tehlikesi açısından çok risklidir. Bu sebeple, göçerlerin göç yollarının ve bahsedilen tehditlerin bulunduğu bölgelerin bilinmesi hem kullanılacak yolların, hem de kamp yerinin tespitinde önemli olacaktır.

Durum tespiti için keşfe çıkacak ekip tüm bu tehditleri, yerlerini ve zamanlarını ayrıntılı bir şekilde belirlemeye çalışmalıdır. Terör tehdidi tespit edilirken, iki husus dikkatten kaçırılmamalıdır. Bunlardan birincisi, hareket halindeki araçların büyük risk taşıdığıdır. Teröristler, şirketlere yönelik olarak daha çok yol kesme ve araç yakma gibi eylemler yapmaktadırlar. Çünkü genellikle hareket halindeki araçlarda güvenlik personeli olmadığı gibi başka bir savunma imkânı da bulunmamaktadır. Şirketler güvenlik personelini faaliyet bölgelerinde kamp yerlerinde bulundurmaktadır. Teröristler, çatışma riski olmadan güvenli eylemleri tercih ettiklerinden, kamplardan ziyade hareket halindeki şirket araçlarını hedef almaktadır.

Bu konuda alınacak ilk tedbir, bölgedeki güvenlik kuvvetleri ile tam bir koordinasyon ve işbirliği içinde hareket etmektir. Bunun için keşif ekibi bizim verdiğimiz örneğe uygun olarak ilk önce Siirt’te konuşlu güvenlik kuvvetleri ile temas kurmalı, onları ziyaret etmeli, kendilerini tanıtmalı ve mümkün olduğu kadar çok bilgi almaya çalışmalıdır. Bundan sonra da, faaliyet gösterecekleri bölgeye giden yol üzerindeki ve faaliyet bölgesi çevresindeki bütün karakol ve üs bölgelerine uğramalı ve aynı şeyleri buralarda da yapmalıdır. Gerek Siirt’te gerekse yol güzergahında ve faaliyet bölgesinde ziyaret edilen güvenlik güçlerine mutlaka telefon numarası bırakılmalı ve buraların telefon numaraları alınmalıdır. Bu, çeşitli sebeplerle en çok ihmal edilen husustur. Bazen; “Biz özel bir şirketiz, kimseye hesap vermek zorunda değiliz.” gibi saçma bir düşünce sebebiyle güvenlik güçleri ile koordinasyon ve işbirliğine gidilmemektedir. Bu şirketler, ancak saldırıya uğrayıp büyük zararlar gördükten sonra güvenlik güçlerine başvurmaktadır. Bu durumda ise iş işten geçmiş olmaktadır.

Tehdit açısından dikkat edilmesi gereken ikinci husus ise kamp yerinin nerede tesis edileceğidir. Bu hem terör tehdidi hem hırsızlık hem de doğal afetler açısından çok önemlidir. Ayrıca seçilen yer intikal yolunu da belirleyeceğinden, intikaller esnasındaki emniyet de bu yerin uygun seçilmesine bağlıdır. Bu konuda da güvenlik güçleri ile yapılacak koordinasyon çok önemlidir. Çünkü onlar bölgede görev yaptıklarından bu tehditleri ve tehditlerin boyutunu bilmektedir. Ayrıca, faaliyet bölgesi yakınlarındaki köylerin muhtarları ve varsa korucu başları ile de görüşülmeli ve işbirliği imkânları araştırılmalıdır.

Arazide konuşlanma, yapılan işin türüne göre bazı özellikler taşımaktadır. Örneğin petrol arayan bir şirketin yer seçiminde güvenlik açısından çok fazla seçeneği yoktur. Çünkü petrol sondajı yapılacak yer, bir takım teknik çalışmalardan sonra tespit edilmekte ve bu yerin seçiminde güvenlik kaygılarından ziyade petrolün bulunması en muhtemel olan yer dikkate alınmaktadır. Ayrıca, sondaj makineleri çok ağır ve sökülüp taşınamayacak makineler olduğundan personelin gece kalacağı konteynırlar, sondaj yeri ile aynı yerde olmak zorundadır. Yani kamp ile çalışma yeri aynı bölgede kurulmak zorundadır ve genellikle sondaj yeri kamp alanının merkezine yakın bir yerde bulunmaktadır. Bunda, sondaj faaliyetinin 24 saat esasına göre yapılması da etkili olmaktadır.

Kömür ocakları, mermer ocakları veya maden arama ve işleme tesisleri de benzer bir durumdadır ancak bu gibi işletmelerde santral, personel dinlenme yerleri veya araç parkları bazen ayrı ve daha güvenli bir yerde de tesis edilebilmektedir. İşin ve işletmenin türüne göre bu tür farklılıklar olsa da her türlü kamp yerinin seçilmesinde dikkat edilmesi gereken bazı temel hususlar bulunmaktadır.

Bir kamp yeri tespit edilirken ilk dikkat edilmesi gereken husus, bölgedeki karakol veya üs bölgelerinin yerleridir. Eğer başka bir zorunluluk yoksa, kamp yerleri askeri birliklere ve karakollara mümkün olduğu kadar yakın bir bölgede kurulmalıdır. Fakat askeri birliklerle faaliyetlerin karışmaması ve muhtemel risklerden kaçınmak için mümkün olduğu kadar kamp yerleri askeri birliklere bitişik bir yerde konuşlanmamalıdır. Bu mesafe çok fazla da olmamalıdır. Bu mesafeyi belirleyen temel hususlar, iki tarafın en kolay işbirliği yapabilmesi ve emniyet açısından birbirinden etkilenmemesidir.  

Her askeri birliğin elinde makineli tüfek, uçaksavar topu, otomatik bombaatar gibi hafif destek silahları ve top veya havan gibi ağır silahlar bulunmaktadır. Bu silahlar, genellikle tehdit gelebilecek muhtemel bölgelere doğru tevcih edilirler ve tehlike anında derhal ateş açacak şekilde hazır bulundurulurlar. Kamp yeri, bu destek silahlarının atış yolu üzerinde olmamalıdır. Bunun için askeri birlikle danışma ve işbirliği içinde bulunmak zorunludur. Dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise hiçbir zaman askeri birliğin ağır silahlarının etkili mesafesi dışına çıkmamaktır. Bir saldırıya maruz kalındığında, askeri birliklerin yardıma gelmesi, mesafe ne kadar yakın olursa olsun oldukça uzun bir süre alabilir. Çünkü aynı anda askeri birlik de taciz veya saldırıya uğrayabilir. Fakat destek silahları ile saldırganlara derhal müdahale etmeleri mümkündür. Bu sebeple, askeri birlik komutanından destek sağlayabileceği en uygun mesafenin ve yerin öğrenilmesi faydalı olacaktır.

Bazen faaliyet bölgesinde bir askeri birlik bulunmayabilir. Bu durumda, eğer yakında bir korucu köyü varsa bu köye yakın bir yere tertiplenmek tercih edilmelidir. Ancak köylerde hayvan sürüleri ve köpekler ile küçük çocuklar ve art niyetli kişiler de olabileceği unutulmamalıdır. Bunlar kontrolsüz olarak kamp yerine veya çalışma alanına girebilirler. Bu sebeple köylere çok yakın yerlere yerleşmek birçok sorunu da beraberinde getirecektir. Kırsal kesimdeki insanların büyük şehirden gelenlerin zengin olduğunu ve özellikle de büyük şirketlerin çok fazla malzeme ve parası olduğunu düşündüğü, bu sebeple bazı malzemeleri almaktan çekinmeyecekleri ve sık sık gelip bazı taleplerde bulunacakları da dikkate alınmalıdır. Bunun yanında, kampa veya çalışma bölgesine giren köylülerin bir kazaya uğramaları da mümkündür. Bu sebeple korucu köyü de olsa köylere 1-2 kilometreden daha yakın bir yere kamp kurulmamalıdır.

Eğer faaliyet bölgesinde bir askeri birlik veya bir köy yoksa, dikkate alınması gereken en önemli husus, bölgeden geçen en işlek yolun nerede olduğudur. Faaliyet bölgesinde böyle bir yol varsa, yoldan geçen araçlardan ateş edildiğinde etkilenilmeyecek fakat kısa süre içinde yola ulaşılabilecek bir yere kamp kurulması en uygun seçenek olacaktır.  Bunun için ana yoldan 1-2 kilometre mesafede olmak yeterli olacaktır. Böylece, hem yoldan geçen araçlardan yapılabilecek bir saldırıdan korunmak, hem de herhangi bir saldırı durumunda güvenlik güçlerinin hızla bölgeye ulaşması mümkün olacaktır. Ana yollar genellikle teröristlerin eylem yaptığı yerler olmadığından ve bu yollar güvenlik güçleri tarafından daha iyi kontrol edildiğinden intikaller esnasında araçlar daha güvenli olarak faaliyet gösterebileceklerdir. Ana yol ile kamp bölgesi arasındaki mesafenin kısa olması ve sürekli gözetlenebilmesi, yola mayın döşenmesi ihtimalini azaltabileceği gibi araç kazalarının önlenmesine de yardım edecektir.

Kamp kurulacak bölge bu esaslar çerçevesinde genel olarak tespit edildikten sonra, kampın kesin yerini belirlemek için doğal sebeplerden kaynaklanan tehditler dikkate alınmalıdır. Örneğin Siirt’in Pervari İlçesi’nin Okçular Köyü bölgesinde faaliyet gösterilecekse, yıldırım büyük bir tehdittir. Sadece Okçular’da da değil, çevresindeki diğer köylerde de bazı yerlere sürekli olarak yıldırım düşmektedir.

Diğer önemli bir husus da toprak kayması ve çığ tehlikesidir. Bu tehditlerden korunmak için dik sırtlara veya bu sırtların eteklerine kamp yeri kurulmamalıdır. Bölgede kışın çok fazla kar yağmakta, bahar gelip havalar birdenbire ısınınca da dereler çok yoğun ve hızlı bir şekilde akmaktadır. Zaman zaman bu durum taşkınlara ve sellere sebep olmaktadır. Bu sebeple, kamp yerleri dere yataklarına yakın alçak rakımlı yerlere kurulmamalıdır. En önemlisi de, bu olayların hangi bölgelerde ve hangi mevsimlerde meydana geldiği askeri birlikler ve köylülerden öğrenilmelidir. Eğer petrol sondajı gibi işlerde olduğu gibi bu tehlikelerin bulunduğu bir bölgeye yerleşmek zorunda kalınacak ise paratoner teşkilatı kurmak, dere yataklarını ıslah etmek, dayanıklı set ve bentler yapmak gibi tedbirler muhakkak alınmalıdır.

Durum tespiti yapmak için bölgeye gönderilen ekip, görev sonrasında tespit ettiği tüm hususları ve hareket tarzları hakkındaki teklifleri, bir brifing ile operasyonu yönetecek kişi ve kişilere açıklamalıdır. Bu kişiler de brifingde sunulan önerileri dikkate almalı, personel temininden araç ve gereç teminine kadar bu önerilere uygun bir iş planı hazırlamalıdır. Bölgeye gidiş gelişler dahil her faaliyet için en güvenli yol ve yöntemler belirlenmeli ve kullanılmalıdır.

 

İç Güvenlik Harekâtı İcra Edilen Bölgelerde Faaliyet Gösteren Şirketler İçin Alınması gereken Emniyet ve Güvenlik Tedbirleri Hakkında Öneriler

Daha önceki bir yazımızda “İç Güvenlik Harekatı İcra Edilen Bölgelerde Faaliyet Gösteren Şirketler İçin Emniyet ve Güvenlik Planlaması Hakkında Öneriler”imizi açıklamıştık. Söz konusu yazıda, bir şirketin iç güvenlik harekâtı icra edilen bölgede faaliyete başlamadan önce yapması gereken hususları genel hatları ile anlatmaya çalışmıştık. Bu kapsamda kamp yerlerinin seçimi, kullanılacak araç ve teçhizatın tespiti ile yapılması gereken koordinasyonlar gibi konular hakkında bazı temel bilgiler verdik. Şimdi de konuya kaldığımız yerden devam ederek kamp yerleri ve çalışma bölgelerindeki faaliyetler ile ikmal, bakım ve ulaştırma faaliyetleri esnasında alınması gereken emniyet ve güvenlik tedbirleri hakkında düşüncelerimizi sunmaya çalışacağız.

Bölgede faaliyet gösteren firmaların, yaptıkları işe göre alması gereken tedbirler konusunda bazı farklılıklar olacağı muhakkaktır. Bu farklılıklar, öncelikle yapılan işin özelliğinden dolayı kamp yerleri ile çalışma alanının ayrı ayrı yerlerde veya aynı yerde bulunmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca bazı işler faaliyet boyunca sabit bir bölgede kalmayı, bazı işler ise sürekli yer değiştirmeyi gerektirir. Bu durum, alınacak tedbirlerin de bazı farklılıklar göstermesini beraberinde getirir. Örneğin yol inşaatı gibi faaliyetlerde genellikle kamp yerleri ve çalışma alanı birbirinden ayrı yerlerde bulunur. Bu yerler ayrıca, yol inşaatı ilerledikçe yer değiştirmek zorundadır.  Ama petrol sondajı veya madencilik gibi faaliyetler genellikle sabit bir bölgede icra edilir. Faaliyet alanı ile kamp yerleri ise ya iç içe veya birbirlerine çok yakındır. 

 Faaliyet alanı ne olursa olsun, dikkate alınması gereken tedbirler bir sistem bütünlüğü içinde düşünülüp planlanmalı ve icra edilmelidir. Kariyerimi askerlik mesleğinde tamamlandığımdan bunu askeri sistemleri esas alarak açıklamaya çalışacağım. Öncelikle şirketin orada bulunmasının asıl sebebi olan faaliyetler dikkate alınmalıdır. Bunu harekât sistemi olarak adlandıracağız. Yani petrol aranıyorsa amaç sondaj yapmaktır, madencilikte ise asıl amaç maden çıkarmaktır. İkinci sistem lojistik sistemdir. Bu sistem; ikmal, bakım, ulaştırma gibi faaliyetleri içerir. Üçüncü sistem personel sistemidir. Bu sistem faaliyet bölgesindeki her türlü faaliyette çalışan en üst seviyedeki yöneticiden işçiye kadar herkesi kapsar. Dördüncü sistem; emniyet ve güvenlik sistemidir. Bu sistem, faaliyet sırasında kazaların önlenmesi ile terörist saldırılarından korunma ve hırsızlığa karşı alınacak tedbirleri kapsar. Konumuz emniyet ve güvenlik olduğu için diğer sistemlerden çok fazla bahsetmeyeceğiz. Sadece bu sistemlerin emniyet ve güvenlik sistemlerini ilgilendiren yönlerine değineceğiz.

Emniyet ve güvenlik sistemi tesis edilirken yapılacak faaliyet esas alınmalı ve alınacak tedbirler asıl faaliyeti mümkün olduğu kadar aksatmamalıdır. Ancak bu faaliyetin yürütülmesi için emniyet ve güvenliğin gereği gibi sağlanması şart olduğundan yukarıda bahsedilen bütün sistemler emniyet ve güvenlik esas alınarak icra edilmelidir. Bu sebeple tüm personel alınacak tedbirlere tam olarak uymalı, kamp yerinden intikallere ve asıl faaliyetin icrasına kadar her faaliyette emniyet ve güvenlik için belirlenecek olan kurallara harfiyen uyulmalıdır.

Öncelikle kamp yerinin faaliyet alanı ile aynı yerde veya ayrı bir bölgede kurulması ile, hareketli işlerde faaliyet bölgesi yer değiştirdikçe kamp alanının nasıl hareket etmesi gerektiğinden bahsedelim. Eğer petrol sondajı gibi sabit bir noktada faaliyet gösterilecekse, kamp yeri ve sondaj noktasının aynı yerde tesis edilmesi güvenlik açısından en uygun hareket tarzı olacaktır. Çünkü tek bir bölgeyi korumak, birden fazla bölgeyi korumaya göre daha kolaydır. Ancak bu durum güvenliğe katkı sağlarken emniyet konusunda bazı riskleri de beraberinde getirir. Bu sebeple tek bir nokta/bölgede faaliyet gösterirken emniyet tedbirleri çok detaylı planlanmalı ve uygulaması sıkı bir şekilde takip edilmelidir.

Karşılaşılması muhtemel mahsurları en aza indirmek için, kamp yeri ve faaliyet alanı aynı yerde tesis edildiğinde, bu faaliyetlerin birbirinden sistematik bir şekilde ayrılması, yani her faaliyetin birbirini etkilemeyecek şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Bir örnekle açıklayacak olursak; bu tür bir faaliyet bölgesinde temel olarak şu tesisler bulunur: Sondaj yapılan yer, personelin istirahat ettiği gazino ve yatma yerleri, mutfak, kiler ve yemek yenen yer (Çoğu zaman aynı zamanda gazino olarak kullanılır.), akaryakıt ve diğer yanıcı/patlayıcı maddelerin depolandığı alan, araç park yeri ve diğer ikmal maddelerinin bulunduğu depolar.

Öncelikle bu yerler birbirlerinden kesin sınırları ile ayrılmış, kamp içinde fakat farklı bölgelerde bulunmalıdır. Güvenlik için tesis edilecek olan çevre engeli (duvar, hendek, tel örgü vb.) içinde bulunacak bu tesisler, mümkünse içeride de bir tel engeli veya iç duvar ile birbirinden ayrılmalıdır. Kamp içinde bu bölgelerin birinden diğerine gitmek için belirlenmiş bir veya ikişer giriş yeri bırakılmalı, tüm hareketler bu giriş yerleri kullanılarak icra edilmelidir.

Ayrıca, bu tesislerin yeri seçilirken her türlü güvenlik, emniyet ve kaza riski düşünülerek karar verilmelidir. Mesela bir petrol sondajı yapılacaksa, sondaj yapılan yer herhangi bir emniyet veya güvenlik sorununda personel ve lojistik tesislerin etkilenmeyeceği şekilde konuşlandırılmalıdır. Farz edelim ki sondaj esnasında bir boru düştü, sondaj yeri ile diğer tesisler arasında bu borunun personelin ve tesislerin üzerine düşmeyecek kadar mesafe olmalıdır.

İkinci ve belki de en önemli husus yanıcı ve patlayıcı maddelerin depolandığı alandır. Bu alan her türlü yangın, hırsızlık ve saldırıya karşı mutlaka belirli bir personelin kontrolünde olmalı, tek bir giriş çıkış yeri bulunmalı, diğer tesislerden yeterince uzakta bulunmalı ve tesis dayanıklı bir malzemeden yapılmalıdır. Bu faaliyetler, dışarıdan gelebilecek saldırılara, mesela bir roket mermisine karşı alınacak tedbirler de dikkate alınarak düzenlenmelidir. Yanıcı ve patlayıcı maddelerin çevresi mutlaka bir toprak seddi ile çevrilmeli, yangın söndürmek için gerekli sistemler bulunmalı ve bunların kullanımının provası yapılmalıdır. Bu maddelerin saldırı veya kaza ile alev alması durumunda yapılacak faaliyetler ve kamp bölgesinin nasıl tahliye edileceği de detaylı bir şekilde planlanmalı ve prova edilmelidir.

Kiler, mutfak ve yemek yeme yeri birbirinin devamı şeklinde yapılmalı fakat herhangi bir kaza veya saldırıda tahliye için hepsinin ayrı kapısı olmalıdır. Personel tahliyesi bu tesislerin en uzak kenarından planlanmalı, yemek yeme yerinin kapısı da bu bölgede bulunmalıdır. Bu tesislerde en büyük risk, yemek pişirmek için kullanılan tüplerin alev alması veya patlaması ile kilerdeki gıda maddelerinin çalınması veya zehirlenmesidir. Bunu önlemek için, buralarda çalışacak personelin güvenlik soruşturmaları yapılmalı ve bu personelden başka hiç kimsenin mutfak ve kilere girmesine müsaade edilmemelidir. Tüpler ise mutfak dışında bulunmalı, ya bir çukur açılarak içine konulmalı ve etrafına tel örgü konulmalı veya kalın ve sağlam duvar ve çatısı olan küçük tüp kulübeleri yapılmalıdır.

Eğer yol inşaatı gibi çalışma alanı ile kamp yerinin aynı yerde bulunamayacağı bir faaliyet icra edilecek ise tesislerin konuşlandırılması da buna göre yapılmalıdır. Bu tür faaliyetler için kolay hareket edebilen araç ve malzeme kullanılmalıdır. Örneğin personelin kalacağı konteynırlar karavan şeklinde olmalı, yer değiştirmek gerektiğinde bir araca takılarak hızla taşınabilmelidir. Kiler, mutfak ve diğer tesisler de aynı şekilde olmalı, akaryakıt mümkünse tankerlerle taşınmalıdır.

İki ayrı bölgede konuşlanılacağı zaman en önemli husus, kamp yeri ile faaliyet bölgesi arasında ne kadar mesafe olacağına karar vermektir. Çünkü geceleri, eğer çalışılmayacaksa, faaliyet sahasındaki araç, gereç ve personel kamp bölgesinde toplanmalıdır. Böyle yapılmazsa terör saldırıları, hırsızlık ve sabotajlara maruz kalmak çok büyük bir ihtimal haline gelecektir. Eğer çalışılan yol üzerinde yakın bir bölgede karayollarının tesisleri var ise öncelikle bu tesislerden kamp yeri, lojistik depolama, ikmal noktası ve akşam toplanma yeri olarak yararlanmak dikkate alınmalıdır. Böyle bir tesis yoksa, inşa edilecek yol üzerinde emniyet ve güvenliği kolay sağlanabilecek yerler (mesela jandarma karakolları yakınlarında konuşlanmaya uygun yerler veya nispeten çevreye göre hâkim olan bölgeler) tespit edilmeli ve inşaat ilerledikçe kamp yeri de tespit edilen bu yerlerin birinden diğerine sıçramalarla ilerlemelidir.

Bu tedbirlerin yanında, kamp bölgesi ister faaliyet alanı ile aynı yerde ister farklı yerde olsun alınması gereken bazı ortak tedbirler vardır. Bu tedbirlerin birincisi personel emniyeti ve güvenliğidir. Bu husus hem personelin emniyet ve güvenliğinin sağlanması hem de güvenirliğinden emin olunması açısından değerlendirilmelidir.

Bu konuyu biraz açmakta fayda mülahaza ediyorum. Şirket veya kurum, faaliyet bölgesinde çalıştıracağı personelin güvenlik soruşturmalarını mutlaka yaptırmalı ve mümkün olduğu kadar geçici personel çalıştırmamaya gayret etmelidir. Çünkü geçici bir faaliyet için çalışma alanında veya kampta çalışacak personelin sık sık güvenlik soruşturmalarının yapılması zor olabilir. Öte yandan, terör örgütleri yandaşlarının ve hırsızlık vb. suçları işlemeye niyeti olanların kamp yerine veya çalışma alanına sızması için en müsait kişiler geçici olarak çalışacak personeldir. Bunları takip etmek zor olduğu gibi kuruma herhangi bir şekilde bağlı ve bağımlı olmadıkları için bu kişiler suç örgütleri ile daha kolay irtibata geçebilir. Hatta terör örgütü mensubu veya sempatizanı olup sırf saldırı için içeriden bilgi almak maksadıyla işe başvurabilirler.

Personel konusu açısından diğer önemli bir husus ise güvenlik ve emniyet personelidir. Faaliyet yerinin güvenliği için mutlaka güvenlik personeli istihdam edilmelidir. Bunlar gerekli eğitimleri ve yetki belgelerini almış personelden seçilmelidir. Bu personel üç-dört kişilik bir çekirdek personelden oluşabilir. İhtiyaca göre güvenlik şirketleri veya Güvenlik Korucularından ilave personel temin edilebilir. Ancak güvenlik esas olarak kadrolu personelin sorumluluğunda olmalı, akşam gelip sabah köyüne dönen korucular kamp bölgesine sokulmamalıdır.  Bu durum o kişilerin başlarına gelebilecek kaza ve belalardan korunması için de gereklidir.

Bu genel hususları belirttikten sonra şimdi de faaliyetler esnasında alınması gereken emniyet ve güvenlik tedbirlerinden bahsedeceğiz. Durumu gözümüzde canlandırabilmek için bunu bir örnek üzerinden açıklamakta fayda görüyorum. Farz edelim ki kırsal bir alanda sondaj yapan bir petrol şirketinin sorumlularıyız. Bu durumda neler yapmamız gerekir?

Böyle bir şirketin sorumlu personeli ilk olarak faaliyeti ana bölümlere ayırarak bu alt faaliyetlerin her biri için gerekli tedbirleri almalıdır. Dağ başında bir yerde sondaj yapılması için ilk olarak sondaj sisteminin de içinde bulunduğu bir kamp bölgesi tesis edilmelidir. Böyle bir kamp bölgesinde çalışacak olan personelin izin, ikmal, hastalık ve buna benzer sebeplerle zaman zaman en yakın şehir veya ilçe merkezine gidip gelmesi gerekecektir. Ayrıca; sondaj kuyusunda ihtiyaç duyulduğunda kullanılmak için tonlarca çimento, akaryakıt ve diğer ihtiyaç duyulan malzemelerin ikmali için de zaman zaman bir intikal faaliyeti icra edilmesi gerekecektir. Öte yandan personel için ihtiyaç duyulan gıda maddeleri de intikal için dikkate alınması gereken önemli bir kalemdir. Demek ki bir sondaj kuyusu açılırken iki temel faaliyet sürekli olarak yapılacaktır. Bunlardan birincisi kamp yerindeki ana faaliyet olan sondaj faaliyeti, diğeri ise bu faaliyeti desteklemek ve aksaksız yürütebilmek için yapılması gereken intikallerdir. Şimdi bu iki faaliyet için alınması gereken emniyet ve güvenlik tedbirlerini açıklamaya çalışacağız.

Öncelikle kamp bölgesinin konumu dikkatli bir araştırma sonucunda seçilmelidir. Bu yerin hangi bölgelerde seçilmesi gerektiğini yukarıda bahsettiğimiz yazımızda açıklamıştık. Burada kastettiğimiz konum ise kamp yerinin arazide bulunduğu yer ile ilgilidir. Öncelikle doğa koşulları dikkate alınarak yer seçimi için araştırmaya başlanmalıdır. Bu kapsamda yağmur ve kar yağışı sonucunda su basma ihtimali olan çukurlar ve dere yatakları ile çığ düşmesi ve toprak kayması ihtimali olan yamaçlar seçilmemelidir. Yüksek bir tepenin üzerinde kamp kurulması ise hem yıldırım düşmesi ihtimali sebebiyle hem de yüksek yerler daha erken yağış alacağından ve daha soğuk olacağından uygun değildir. Öte yandan rüzgârdan etkilenerek uçan veya düşen malzemelerden yaralanma ve hasarlar meydana gelebilir. Olaya güvenlik açısından bakıldığında ise tepeler çok uzak mesafelerden gözetlenebileceği ve her istikametten ateş altına alınabileceği için terörist saldırılara karşı hassastır. Eğer bir tepede kamp yeri seçilmek zorunda kalınırsa topografik zirve yerine askeri zirve (yani tepenin en üst noktasından daha aşağıda olan ve gözetleme imkânı sağlayan sırtlar) tercih edilmelidir.

Kamp yeri seçerken terörist saldırıları açısından dikkat edilmesi gereken temel hususlar ise şunlardır. Öncelikle kamp yeri, en az piyade tüfeğinin etkili mesafesi (silaha göre değişmekle birlikte ortalama 400 metre alınabilir) kadar uzakta ögizlice yaklaşılacak kayalık ve ağaçlık bölgelerin bulunmadığı bir yerde olmalıdır. Kamp yerinin, bu menzilden çok daha uzak mesafeleri gözetleyebilecek ve teröristlerin yaklaşmasından mümkün olduğu kadar erken haberdar olunacak bir mevkide olmasına dikkat edilmelidir. Kamp yeri teröristlerin gizlice yaklaşmasına imkân vermediği gibi kendisi de örtü ve gizleme sağlamalıdır. Yani uzaktan gözetleyen biri kamp yerini rahat bir şekilde görememeli ve ateş ettiği zaman merminin kamp yerindeki personel araç ve malzemeye isabet etmesine engel olacak doğal engeller bulunmalıdır. Eğer varsa bir nehir, dere veya yar gibi engelin teröristlerin yaklaşmasını zorlaştıracağı değerlendirilerek kamp yerinin en az bir kesimi bu tür engellere dayandırılmalıdır. Diğer önemli bir husus ise teröristlerin gizlice yaklaşmasına imkân veren yaklaşma istikametlerinin bulunmamasıdır. Birçok istikametten gelen çok sayıda yaklaşma imkânı olan yerler de uygun değildir.

Kamp yeri bu kıstaslar dikkate alınarak seçildikten sonra emniyet ve güvenlik ihtiyacına göre hazırlanmalıdır. Öncelikle kamp yeri için yeterli bir alan iş makineleri ile düzeltilmelidir. Bu düzeltme sırasında yağmur sularının ve karın kamp bölgesinden tahliye edilmesine imkân verecek şekilde bir eğim verilmelidir. Gerekirse yağmur sularının kamp yeri dışına akabilmesi için dışarıya doğru kendi eğimiyle suyu akıtabilecek şekilde borular döşenmelidir. Bu borular kamp yerinin çeşitli yerlerinde küçük su toplama çukurları kazılarak buralardan dışarıya doğru uzatılabileceği gibi tek bir su toplama çukuru kazılarak buradan dışarıya doğru da uzatılabilir.

Kamp yeri düzeltilirken ve çukurlar kazılırken çıkan toprak lalettayin bir şekilde etrafa atılmamalı, kamp yeri çevresinde bir set oluşturmak için düzenli bir şekilde kenarlarda yığılmalıdır. Bu konuda yapılan bir hata kamp yerinin fazla derinleştirilerek kenarlarda çok yüksek bir toprak seddi oluşturulmasıdır. Bu durum hem içeride daha fazla su ve kar birikmesine sebep olmakta, hem de personelin etrafı hiç görmeden ve ne olup bittiğinden habersiz bir şekilde içeriye hapsedilmesine sebep olmaktadır. En uygun çözüm, fens telleri ve branda ile yapılan ve hızlı duvar örmeye yarayan malzeme kullanılmasıdır. Bu malzeme kullanılarak kamp yeri çevresinde sur gibi bir duvar oluşturulabilir. Bu duvarda gözetleme ve ateş mazgalları da bırakılırsa savunma için uygun olur.

Bu duvarın dış kesiminde güvenlik personeli için mevziler hazırlanmalı ve bu mevziler irtibat hendekleri ile birbirine bağlanmalıdır. Ayrıca tilki oyuğu gibi oyuklarla dışarıdaki güvenlik personelinin yoğun saldırılarda duvarın iç kısmına girebilmesi için tedbir alınmalıdır. Duvarların iç kısmında da ateş ve gözetleme için mevziler hazırlanmalıdır. Güvenlik Korucusu gibi şirket ve kurumun kendi personeli olmayıp ücret karşılığı hizmet alınan personel dış mevzilere, şirket veya kurumun kendi personeli iç mevzilere yerleştirilmelidir. Böylece hem bölgeye aşina personelin daha kritik yerlerde bulunması, hem de şirket personeli olmayan kişilerin kazalardan korunması açısından tedbir alınması sağlanmış olur. Bu personelin kamp içindeki durumu öğrenememesi, hırsızlığı önleme istihbarata karşı koyma açısından da önemlidir.

Eğer mümkünse, uzaktan atılabilecek roketlerin kamp yerine ulaşmadan patlaması için çepeçevre yüksek fens telleri döşenmelidir. Diğer önemli bir husus da kamp yerine giriş yerlerinin, yani nizamiyelerin tesisidir. Bölgede gördüğüm kamp yerlerinde çevre engelleri genellikle tesis edilmesine rağmen kampa araçların girdiği yerlerin açık olduğunu gördüm. Giriş bölgelerinin kapatılması için tekerlekli beton veya toprak duvarlar konulması, ayrıca tekerlekli bir kaide üzerinde duran fens telleri konulması uygun olur. Nizamiyenin iki yanına korunaklı mevziler kazılması ve 24 saat esasına göre bu mevzilerde güvenlik personeli bulunması gerekir.

Nizamiye’ye gelen araçlar yeterince uzak mesafede durdurularak kontrol edildikten sonra içeriye alınmalıdır. Kontrolsüz ve zorla girme teşebbüslerini önlemek için nizamiyeye ulaşmadan 100 metre kadar mesafeden başlayan engeller konulmalıdır. Bu engeller hareket ettirilebilir tekerlekli engeller olabileceği gibi aracın zigzag yaparak ve iyice yavaşlayarak girmesini sağlayacak şekilde yerleştirilen sabit engeller de olabilir. Nizamiyeye gelen araçlar şirket veya kuruma ait değilse kamp alanına sokulmamalıdır. Şirket araçları ise mutlaka sürücü, araç altı ve taşınan malzeme kontrol edildikten sonra alınmalıdır. Yolda aracın teröristlerce durdurulup el konulabileceği, patlayıcı yüklenerek bombalı eylem yapılabileceği veya römork kısmına teröristlerin gizlenebileceği unutulmamalıdır.

Kamp yerinde en büyük emniyet ve güvenlik zafiyetlerinden biri de personelden kaynaklanan hata ve ihmallerdir. Kamp içindeki hareket tarzları, akaryakıt ve patlayıcı depoları ile mutfak ve diğer tesisler ile ilgili kurallar, kampa giriş ve çıkışta uyulması gereken kurallar gibi hususlar talimatlar halinde yazılmalı, tüm personele imza karşılığı tebliğ edilmeli ve ilgili tesislere görülebilecek şekilde asılmalıdır. Ayrıca, kamp bölgesinden kontrolsüz bir şekilde ve varsa bölgedeki güvenlik kuvvetlerine bilgi vermeden ayrılmaması gerektiğinin tüm personele tebliğ edilmesi unutulmamalıdır.

Görev yaptığım bir bölgede, 7-8 kilometre mesafede kamp yeri bulunan bir şirketin sorumlularına bu konuyu defalarca ikaz etmeme rağmen “bu subay bize ne karışıyor” mantığıyla bu ikazlarımı dikkate almamışlar, 2-3 çalışan kamp yerinden ayrılarak kampın kuzeyindeki sırttan tırmanarak dağa çıkmışlar, emniyet tepesindeki asker Nikon Dürbünü ile bunları görünce hemen alarm vermiş. Mesafe oldukça uzak olduğundan bu kişiler çok küçük görüldüğü için bunların kamp yerine baskın yapmaya veya taciz ateşi açmaya gelen teröristler olduğu değerlendirilerek havanlar derhal atışa hazırlanmış. Durum bana intikal edince bir yanlışlık olmasın diye kamptaki sorumluyu aradım. Kendi personeli olduğunu söyleyince hemen telsizle ateş açılmamasını sağladım. Eğer görüntüde daha fazla kişi olsaydı belki de durumun aciliyetine binaen derhal ateş açılabilir ve habersiz dağa çıkan personel ölebilirdi.

Diğer bir risk de teröristler tarafından döşenen mayınlardır. Bahsettiğim kamp yerinden dağa çıkan üç patika vardı. Biz bu patikaları operasyonlarda kullandığımızdan sık sık mayın aramasını yaptırıyordum. Bu olaydan bir hafta kadar sonra operasyona çıktık. Kendi üs bölgemin doğusundan dağa çıkıp 3-4 gün süreyle arama tarama yaptıktan sonra şirketin çalıştığı bölgedeki üç patikadan en doğuda olandan kamp yerine doğru inmeye başladık. Hemen önümde yürüyen korucu başı patikada doğal basamak gibi bir yerden aşağıya adımını atarken bir plastik dikkatimi çekti. Hemen sırt çantasından tutup adım atmasını engelledim. Mayın şişi ile plastiğin etrafını kazınca İtalyan mayını dedikleri bir anti personel mayını olduğunu gördüm. Ateşleme düzeneğini sökerek mayını yanımıza aldık ve kampa indik.

Bir hafta önce çalışanlar orta yerdeki patikadan dağa çıkmış doğu taraftaki patikadan inmeyi düşünüyorlarmış. Ben habersiz çıktıkları için kızınca, çıktıkları yerden inmişler. Eğer bizim Nikon kaçırsa ve ben kızmasam muhtemelen planladıkları gibi doğudaki patikadan inerken bu mayına basıp öleceklerdi. Bunu anlatıp mayını da önlerine koyunca bir daha bana haber vermeden kamp dışına çıkmadılar ve patikaları kullanmadılar.

Personel ile ilgili diğer bir sorun da o bölgeden olan çalışanların köylülerle hemen samimiyet kurmaları ve tüm faaliyetler hakkında köylülerle sohbet etmeleridir. Personel araç intikalleri, güvenlik personeli sayısı, güvenlik sistemi, kamp yerindeki diğer faailyetler konusunda hiç kimseyle konuşmaması konusunda sık sık ikaz edilmelidir. Köylülerin arasında terör örgütüne müzahir bazı kişiler olabileceği ve bu kişilerin istihbarat temin etmek için şirket çalışanlarına yaklaşacağı unutulmamalıdır.

Son olarak kısaca intikal konusuna da değinerek yazımızı sonlandıracağım. İntikal, belki de emniyet ve güvenlik açısından en hassas ve en önemli husustur. Kamp yerlerinde belli bir emniyet tedbiri olduğu halde intikalde tam bir emniyet temini neredeyse imkansızdır. Bu sebeple riski en aza indirmek için mümkün olan her türlü tedbire başvurulmalıdır. Örneğin eğer mümkünse intikaller, askeri birliklerin yol emniyeti aldıkları ve kendi intikallerini yaptıkları günlerde yapılmalıdır. Bu mümkün değilse uyulması gereken en temel tedbir, rutin hareketlerden kaçınmaktır. Yani hep aynı günlerde ve aynı saatler arasında aynı yol kullanılarak intikal yapılmamalıdır.

Teröristler daima güvenlik güçleri tarafından tespit edilme endişesi taşıdıklarından, herhangi bir eylem yapmak için uzun süreli gözetleme, keşif ve hazırlık yaparlar. Eğer araç intikalleri rutine bağlanmışsa, bunu gözetleyip bu rutini tespit eden teröristler mutlaka yolu keserek araçlardaki ikmal maddelerini alacaklar ve araçları yakacaklardır. Eğer rutin hareket edilmiyorsa, hazırlık için zaman bulamayacak ve yolu kesemeyecektir.

Güvenliği ihlal eden her konuda olduğu gibi intikaller konusunda da bölgede ve intikal güzergahındaki askeri birliklerle temas ve bilgi alışverişi içinde hareket edilmelidir. Güvenlik güçlerinin ikazları, işlerine karışma şeklinde algılanmamalıdır. Bunun sonuçları çok acı olabilir. Bu konuda kendi tecrübelerimden bir örnek vererek konuya devam edeceğim.

Komutanı olduğum bir birliğin sorumluluk sahasında bir devlet şirketi faaliyet gösteriyordu. Şirketin güvenlik müdürü beni ziyaret edip faaliyetleri hakkında bilgi vermiş ve desteğimizi talep etmişti. Bu sebeple ben bu şirketin faaliyetlerini takip etmeye ve güvenlik tedbirlerine onları da dahil etmeye başladım. Güvenlik personeli de zaman zaman yaptığım ikazları dinliyor ve tedbir alıyorlardı. Ancak kamp yerinin yöneticisi başta olmak üzere diğer çalışanlar aynı hassasiyeti göstermiyordu.

Bir gün kampı bir kişi aramış ve PKK Terör Örgütü temsilcisi olduğunu söylemiş, bölgede faaliyet gösterdikleri için vergi (haraç) vermelerini istemiş. Bana bunu 3-4 gün sonra söylediler. Ben hemen ilgili yerlere bilgi verdim. Şirket sorumlularına da eğer bu günlerde malzeme ikmali varsa bunu iptal etmelerini, bu mümkün değilse intikali bana en az 24 saat önceden haber vermelerini söyledim. Benim sorumluluk sahamın sona erdiği ve bir jandarma karakolunun sorumluluk alanının başladığı noktadan itibaren 1-2 kilometrelik bir ölü bölge olduğunu, eğer haber verirlerse intikal sırasında bu bölgeyi emniyete almak için birlik çıkaracağımı da ilave ettim. “Tamam.” dediler ama bunu yapmadılar.

Meğer ertesi gün iki kamyon ile malzeme geliyormuş. Kimseye haber vermeden yola çıkan bu kamyonların önü tam da benim söylediğim yerde kesilmiş, araçtaki para ve malzemeleri alan teröristler araçları da yakmışlar. Neyse ki şoförleri ve araçlardaki diğer kişileri bir müddet yanlarında tuttuktan sonra serbest bırakmışlar. Bu personel en yakın köye gelip kampa telefon edince kamp sorumlusu beni aradı ve titreyen sesiyle durumu haber verdi. Bir gün önce söylediklerimi kaale almadığından mı yoksa terörist saldırı sebebiyle mi bilmem, sesinden oldukça korktuğu anlaşılıyordu.

Adama biraz çıkıştım. Bölgeye en yakın birliğin komutanını arayarak durumu kontrol etmelerini söyledim. Bir süre sonra araçların tamamen yanmış olduğu bilgisini aldım. Üst birliği ve şirketi durumdan haberdar ettim. Bu olaydan sonra kamp sorumlusu neredeyse helaya giderken bile beni arayıp haber vermeye başladı ama artış iş işten geçmişti. Devletin iki kamyonu harap oldu. Bu sebeple bölgede çalışan şirket veya kurumların sorumluları, askeri birliklerin ikazlarını kendi işlerine karışılıyor veya kendilerine emir veriliyor gibi algılamamalı, onlarla tam bir işbirliği içinde çalışmalıdır.

İç Güvenlik Harekâtında Üs Bölgesi Emniyeti İçin Alınması Gereken Tedbirler: Örnek Olay

 

2005-2007 yılları arasında Siirt’in Pervari İlçesi’nin Okçular Köyü’nde iki yıl görev yaptım. Bu yıllarda, bir süre önce azalan ve durma noktasına gelen terör olayları tekrar başlamış ve giderek artış gösteriyordu. Saldırılar ben gitmeden birkaç ay önce başlamıştı. Tabur’a bağlı bir bölüğün üs bölgesine yapılan saldırıda 2-3 asker yaralanmış, bunun ardından aynı bölüğün emniyet tepesine yapılan bir saldırıdan sonra bölgede operasyon düzenleyen bölük komutanı bir patlayıcı ile yaralanarak görev bölgesinden ayrılmış ve yarası iyileşene kadar tayin süresi dolduğundan bir daha görevine geri dönememişti.

Tabur’u teslim almamdan bir kaç hafta sonra Doğanca Köyü’nde bulunan ve bana bağlı olan aynı bölüğün emniyet tepesine yeni bir saldırı oldu. Bu emniyet tepesi, konumu itibariyle çok kritik bir bölgede bulunduğundan ve teröristlerin görünmeden tepenin çok yakınlarına kadar yaklaşmasına imkân veren birbirine paralel sırtlar ve dereler olduğundan, kurulduğu günden itibaren onlarca defa saldırıya uğramış. Bu sebeple tepenin adı askerler arasında” Şamar Tepe” olarak anılır olmuştu.

Ben bu ilk saldırıdan sonra verdiğim emirlerle gerekli tedbirleri aldırmaya çalıştım. Bu bölüğün iyi, dirayetli ve cesur bir bölük komutanı vardı. Daha önce bu bölüğün takım komutanıymış. Yaralanan bölük komutanı tedavi görmek için bölüğün başında bulunmadığı dönemde bu arkadaş bölüğe vekâlet etmiş. Tayin döneminde de bölük komutanlığına atanmış.

Ben katıldıktan sonra meydana gelen baskından kısa bir süre sonra bölük komutanı yıllık izne gitti. O gidince Tabur Karargâhından kıdemli bir subayı, o dönene kadar, bu bölüğe takviye olarak gönderdim. Bu subay bölüğe gittikten 1-2 gün sonra, emniyet tepesi yine saldırıya uğradı. Allahtan, alınan tedbirler sayesinde zayiat olmadı.

Bu duruma el atmak ihtiyacını hissettiğimden olayın ardından 19 kilometre yürüyerek bu bölüğe gittim. Yanıma aldığım tecrübeli 1-2 korucunun kılavuzluğuyla Bölüğün civar arazisinde incelemelere başladım. Kontrol ettiğim bölgede, bu emniyet tepesine ve bölüğe yapılan saldırılarda teröristlerce kullanılan mevzileri tespit ettim. Bunları harita üzerinde işaretlettim ve GPS ile koordinatlarını aldım.

Bu işlemler sırasında, arazide tespit ettiğim terörist mevzilerinde ilginç bir durum olduğunu fark ettim. Muhtemelen bu tepeye yıllar önce yapılan ilk saldırılarda atılan mermilerin kovanları ile daha sonra değişik zamanlarda yapılan baskın ve tacizlerde kullanılan mermilerin kovanları ve son saldırıdan kalan kovanlar, teröristlerin hep aynı mevzileri kullandıklarını gösteriyordu. Bu durum, gelecekte yapılacak saldırılarda da teröristlerin aynı mevzilere gireceğini gösteriyordu. Çünkü bu mevziler konum olarak çok emniyetli ve yapı olarak çok korunaklıydı. Ateş ve gözetleme sahaları açısından da en uygun yerlerde bulunuyorlardı.

Arazide çalışmaları tamamlayınca üs bölgesine dönüp mevcut havan, otomatik bomba atar, uçaksavar topu ve ağır makineli tüfek gibi silahları, teröristlerin kullandığını tespit ettiğim mevzilere paylaştırdım. Her silahı bir hedefe tevcih ettirdim. Tevcihleri bizzat atış taptırarak ayarlattım. Bu silahlar için herhangi bir saldırıda ani bir karşı baskı için hemen ateş edilecek mermi miktarını belirledim.

Verdiğim emre göre, bundan sonra her silah bir hedefe tevcihli ve belirlediğim miktarda mermi hemen ateş edecek ve namluya sürülmüş şekilde hazır olarak bekleyecekti. Havanların mermileri ise barut hakları dahi ayarlanmış olarak ve taciz durumunda hemen atılacaktı. Bu mermileri ateşlemek için her destek silahının başında sürekli olarak, çelik başlık ve çelik yelekli en az iki personel bulunacaktı. Birliğe ve emniyet tepesine herhangi bir ateş geldiğinde, bu personel herhangi bir emir beklemeden tahsis edilen mermilerle, ateşin nereden geldiğine bakmaksızın kendilerine tahsis edilen hedeflere ateş edilecek ve bu ilk karşı ateşten sonra ateşler ihtiyaca göre kaydırılacaktı.

Muhtemel bir terörist saldırısında ilk silah sesiyle birlikte “hiç kimse hedef göstermeyecek, bu silahlar tahsis edilen mermileri attıktan sonra görerek düzeltmeler yapılacak ve hafif silahlar da belirli hedeflerde ateş toplaması yapacak şekilde ateş edecek” dedim. Bunu silah ve arazi üzerinden göstererek bölük komutanı da dâhil manga ve kısım komutanına kadar tüm lider personele anlattım ve gerçek olaymış gibi mermiler kullanarak prova ettirdim.

Bu işleri tamamlayıp ertesi gün diğer bölüğe gittim. Orada da emniyet tedbirleri ve yapılması gereken işlerle ilgili düzenlemeler yapıp bazı emirler verdim. Bir gün sonra da 20 kilometreden fazla bir yolu yürüyerek Okçular’a döndüm. Okçulara döndükten bir iki gün sonra telsizden ”Şamar Tepe’ye baskın var!” haberini aldım. Hemen harekât merkezine geçtim. Fakat bir tuhaflık vardı. Bölük komutanının söylediğine göre teröristlerden ateş gelmiyordu.

Ne yalan söyleyeyim; önce bir askerin yanlışlıkla ateş ettiğini, bu atış sonucunda bir kayaya çarpan merminin diğer askerler tarafından terörist ateşi sanıldığını ve bu yüzden bir kargaşa yaşandığını düşündüm. Bu sebeple diğer üs bölgesindeki bölük komutanını aradım. Bu bölüğün ve onun emniyet tepesinin bulunduğu yerden Şamar Tepe çok net görünüyordu.

Onlarla görüşünce, o bölükten de bir saldırı girişimi olduğunu teyit edildi. Her zamanki gibi, hava karardıktan hemen sonra teröristler hep ateş ettiği mevzilerin birinden makineli tüfekle ateş etmeye başlamışlar. Daha önceki baskınlarında da ya bir roketatar ateşi veya makineli tüfek ateşi ile baskını başlatıyorlardı. Fakat bu sefer daha 5-6 mermi atmadan, yaptığım planlamaya göre, anında üzerlerine destek silahları ile ateşle karşılık verilince, ne bu makineli tüfek, ne de diğer mevzilere giren teröristler ateş edememişler.

Ertesi gün, PKK’nın televizyon ve radyolarında karakolumuzu bastıkları ve 13 askerimizi şehit ettikleri propagandası yapılıyordu. Haberlerde kendilerinin ise 4-5 yaralıları olduğunu söylüyorlardı. PKK yayın organı olayı öyle büyük bir çatışma gibi gösteriyordu ki bunları dinleyen köylüler, gerçek durumu kendileri de gördüklerinden, bunlara inanamamışlar. Telefon açıp bana durumu sordular. Ben herhangi bir zayiat olmadığını, tek bir askerin burnunun bile kanamadığını, PKK’lıların her zamanki gibi yalan söylediklerini söyledim. Ayrıca, bizim aldığımız istihbarata göre zayiatlarının da çok fazla olduğunu öğrendiğimi ilave ettim. Gerçekten de telsiz dinlemelerinde teröristlerin zayiat verdikleri bilgisi yakalanmış ama miktar anlaşılamamıştı. Ama PKK televizyonundan 4-5 rakamını duyunca daha önceki tecrübelerimden bu sayının en az 2 katı yaralı olduğunu tahmin ettiğimden köylülere bu şekilde bilgi verdim.

Oysaki biz, bırakın zayiat vermeyi, bunun gerçek bir çatışma olup olmadığını bile araştırmak zorunda kalmıştık. Ben ertesi gün bu bölüğe gidip yerinde incelemelerde bulundum. Giderken yanımda, bu bölükte faydalı olabilir diye, merkezde atıl durumda olan bir kara gözetleme radarı ve personelini de götürdüm. Arazi engebeli diye pek işe yaramaz düşüncesiyle gözetlemeye daha uygun olan benim bulunduğum merkeze konulmuş ama ihtiyaç bu bölükteydi. Çok az da faydası olsa burada kullanmayı düşündüm. Ama sanırım bunun daha önce hesaplayamadığım psikolojik yönlü bir faydası da oldu.

Bu cihaz taşınırken köylüler görüp ” Komutanım, hayrola, bu nedir?” diye sorunca, ben hepsi duyacak şekilde yüksek sesle; ”Ya, bunun bir tanesini geçen gelişimde getirmiştim. Bu, yeni bir radar. Tepelerin ve sırtların arkasını da gösteriyor. Yani teröristler ne kadar gizlice gelseler de artık görünmeden emniyet tepesine yaklaşamayacaklar. Son çatışmada, daha önce getirdiğim radardan teröristleri çok uzaktan ve daha dere içinden yaklaşırlarken görüp silahları tevcih ettik ve tepelerine mermi yağdırdık. Karakolu basmaya gelen teröristler tek bir mermi atamadan bir sürü yaralı vererek kaçtılar. Bu cihaz burada çok işe yarayınca, bundan bir tane daha getireyim dedim.” diye cevap verdim.

Köyün uyanık muhtarı pek te inanmamış gözlerle bana ve bölük komutanına bakarken bölük komutanı akıllıca duruma ayak uydurarak; ”Komutanım. Bunu da getirmeniz çok iyi oldu. Bu cihazlar dağın arkasını da çok net gösteriyor. Teröristleri erkenden görüp tepelerine ateşi bastık. Bunu da kurunca bir daha hiç yaklaşamazlar artık. İnşallah yakın zamanda gelirler de hepsini gebertiriz. ” diyerek benim yalanıma hemen ayak uydurdu.

Bu olaydan sonra, görev yaptığım iki yıla yakın süre içinde, bu emniyet tepesine bir daha baskın yapılmadı. Taciz ateşi bile açılmadı. Bu bölüğün bölük komutanı benim görevimin birinci yılı sonunda değişti ama yeni bölük komutanı da cevval, çalışkan ve cesur bir arkadaştı. Aynı şeylere o da dikkat etti. Böylece yıllardır süren taciz sebebiyle adı Şamar Tepe’ye çıkan emniyet tepesi bu ünvanından kurtuldu. Haritalarda herhangi bir ismi olmayan bu tepenin adını Cesur Tepe olarak değiştirdik.

Ben ayrıldıktan sonra durum ne oldu bilmiyorum. ASKARAD’lar hakkında uydurduğumuz hikâyenin psikolojik etkisi ne oldu kesin olarak ölçmek mümkün değil ancak sanırım aldığımız diğer tedbirlerle birlikte çok işe yaradı.  Terörle mücadele denilince çoğu insanın aklına hayali ve efsanevi birçok şey gelir. Ama gerçek çok farklıdır. Clausewitz in “Savaş basittir, ama kolay değildir.” diye bir sözü vardır. Bu söz iç güvenlik harekâtında da geçerlidir.

İç güvenlik harekâtı klasik savaştan bile zor bir harekâttır. Ama aynı zamanda ondan çok daha basittir. Küçük küçük bir sürü şey size sonucu getirir. Bir yere bir baş siperi yaparsınız, o mevzi bir askerinizin hayatını kurtarır. Bir patikayı gözetlemezsiniz, teröristler sizi o patikadan gelip basarlar. Hep aynı yolu kullanırsanız, o yol üstüne mayın koyarlar. Bu sebeple, tahmin ettiğiniz veya edemediğiniz her duruma göre ve her türlü tehdide göre küçük küçük de olsa tedbir almak gerekir. İşe yarayabileceğini düşündüğünüz her şeyi yapmak gerekir. Çünkü hiç de önemli gibi görünmeyen küçük şeyler, bu gün olmazsa yarın mutlaka işinize yarayacaktır. Bu da sizin ve askerlerinizin hayatını kurtarırken, teröristlerinkinin yok olmasına sebep olacaktır.

 

11 Haziran 2025 Çarşamba

Çatışmalı Bölgelerde Çalışanlar İçin Emniyet ve Güvenlik Önerileri

Türkiye uzun bir süre PKK Terör Örgütü’nün sebep olduğu tehdit ve risklerle karşı karşıya kalmış ve bu yüzden ağır bedeller ödemiştir. Fakat bu tehdit, kamuoyunda genel olarak teröristlerin ve güvenlik güçlerinin verdiği kayıplar açısından ele alınmaktadır. Halbuki bu süreçte güvenlik işi ile hiçbir ilgisi olmayan çok sayıda sivil insan da yaralanmış veya hayatını kaybetmiştir. Bu sivil kayıplardan tartışmasız bir şekilde en çok etkilenen iç güvenlik harekâtı bölgesinde yaşayan sivil insanlar olmuştur. Ancak gerek devlet görevlisi sivil memurlar gerekse bölgeye sadece iş icabı giden basın mensupları ve bölgede iş yapan şirketlerin çalışanları ve hatta yardım kuruluşlarının personeli de azımsanamayacak kadar sık bir şekilde terör mağdurları arasına katılmış ve hala katılmaktadır.

Bu konu ile ilgili alınması gereken temel tedbirler ile ilgili olarak İç Güvenlik Harekâtı İcra Edilen Bölgelerde Faaliyet Gösteren Şirketler İçin Emniyet ve Güvenlik Planlaması Hakkında Öneriler başlığı ile bir yazı kaleme alarak yayınladık. Fakat maalesef, bu durum sadece ülkemizi ilgilendiren bir sorun değildir. Özellikle Ortadoğu bölgesindeki komşularımız uzun yıllardır, bizde olanlardan çok daha fazla karışıklık, çatışma ve iç sorunlarla uğraşmaktadır. Soğuk Savaş sonrasında artan bu karışıklıklar ve istikrarsızlıklar, ABD başta olmak üzere bölge dışından birçok devletin yaptığı müdahalelerle adeta içinden çıkılmaz bir durum haline gelmiştir. Bir de Ortadoğu’da bulunan devletlerin birbirleri ile olan sorunları, baskıcı rejimler, kronik hale gelmiş ekonomik, dini ve etnik problemler hesaba katıldığında, Ortadoğu’nun daha uzun bir süre istikrarsızlığını koruyacağı anlaşılmaktadır.

Ancak hayat her şeye rağmen devam etmektedir ve bundan sonra da devam edecektir. Tüm sorunlara ve çok boyutlu tehditlere rağmen, başta basın organları olmak üzere yardım kuruluşları ve özel şirketler gibi birçok kuruma bağlı sivil personel komşu ülkelerdeki çatışmalı bölgelerde çalışmaktadır. Elbette bunun ağır bir bedeli olmaktadır. Fakat ödenen tüm bedellere rağmen bahse konu kurumlara bağlı personel bundan sonra da aynı bölgelerde çalışmaya devam edecektir.

Bu sebeple çatışmalı bölgelerde sivil zayiatın azaltılması için bazı tedbirlerin alınması kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü özellikle Suriye’de sivil zayiatın ulaştığı rakamlar çok vahim bir seviyededir. Durumun vahametini anlamak için basında verilen bazı rakamlara bakmak yeterli olacaktır.  Basın organlarına yansıyan bazı haberlere göre sadece Suriye iç savaşında 7000’den fazla gazetecinin hayatını kaybettiği, 4000 civarında gazetecinin ise Suriye rejimi, Rus kuvvetleri ile IŞİD ve PYD gibi terör örgütlerinin elinde rehine olarak tutulduğu ileri sürülmektedir. Bunlar basın organlarında güvenlik güçlerinin kayıpları kadar yer almadığı için, bu acıklı durum kamuoyunun çok fazla dikkatini çekmemektedir. Halbuki; diğer şirketlerin, yardım kuruluşlarının ve sivil devlet görevlilerinin verdiği zayiatlar da hesaba katılırsa, durumun güvenlik güçlerinin verdiği zayiatlara göre çok daha fazla olduğu kolayca anlaşılacaktır. 

Çatışmalı bölgelerde faaliyet göstermek, doğası gereği kendine has bazı riskler taşımaktadır. Bu sebeple, tüm tehditlerden kaçınmak ve zayiatı sıfıra düşürmek mümkün değildir. Bu durum güvenlik güçleri de dahil herkes için geçerlidir. Ama alınacak bazı basit tedbirlerle bu zayiatları en az seviyeye düşürmek mümkündür. Bunun için çoğu zaman olağanüstü tedbirler almaya da gerek yoktur. Şimdi bu tedbirlerin neler olabileceği hakkında genel bazı bilgiler vermeye çalışacağız. Daha önce hiçbir basın organının, yardım kuruluşunun veya özel şirketin bu işin planlamasını nasıl yaptıklarını bilfiil deneyimleme fırsatım olmamıştır. Bu sebeple meslek yaşamım boyunca başta Irak kuzeyi olmak üzere çatışmalı bölgelerde çalışan sivil personelin gözlemleme fırsatı bulduğum faaliyetlerinden edindiğim bilgilere göre bazı çıkarımlar yapmaya çalışacağım.

Benim düşünceme göre, çatışmalı bölgelerdeki en büyük tehlike, hazırlıksız olmaktır. Bunu bu bölgelerde görev yapan basın organları mensupları açısından ele alacak olursak, herhangi bir veya birkaç muhabiri; “Ahmet, Ayşe, Ali, şu bölgeye gidip haber yapın.” diye görevlendirmek, onları daha en baştan ateşin içine atmak demektir. Bu sebeple, çatışmalı bölgelere gönderilecek personel, bazı kişisel özellikleri de dahil olmak üzere, genel bir değerlendirme yapılarak bölgeye gönderilmeden en az bir hafta önce belirlenmelidir. Bunun için de personel görevlendirmeye karar verildiği andan itibaren detaylı bir durum muhakemesi ve bunun sonucunda da detaylı bir planlama yapmak gerekmektedir. Yani, hazırlıklı olmak için çok önceden çalışmaya başlanmalıdır.

Daha önceki yazımızda da açıkladığımız gibi durum muhakemesi yapabilmek için öncelikle personelin nereye gönderileceği ve bu bölgelerdeki genel durum belirlenmelidir. Bu yapılırken genel ifadeler kullanılmamalıdır. Çünkü her bölgenin kendine has bazı özellikleri vardır. Örneğin Suriye’nin herhangi bir bölgesine gönderilecek bir personel, nasıl olsa ortama alıştı diye Suriye’deki tüm görevlere gönderilmemelidir. Suriye’nin gidilecek bölgeleri ayrı ayrı, kesin sınırlarla belirlenmeli ve her bölgeye, bu bölgelere gitmesi en uygun olan personel görevlendirilmelidir. Ayrıca, seçilecek araçtan hangi koruyucu teçhizatın verileceğine kadar tüm hususlar, bu tespit edilecek bölgelere göre ayrı ayrı belirlenmelidir.  

Şimdi bunun nasıl yapılacağını inceleyeceğiz. Konuyu basitleştirmek ve karışıklığa sebep olmamak için, incelememizde herhangi bir basın kuruluşunun Suriye topraklarında göreve göndereceği personel esas alınacaktır. Bu yapılırken, belirli bir bölge ismi verilmeyecek ve hemen hemen her bölge için geçerli olabilecek genel hususlara değinilecektir.

Her şeyden önce şu bilinmelidir ki yönetilemeyen, takip ve kontrol edilemeyen her türlü faaliyet risklidir. Bu sebeple, öncelikle çatışmalı bölgelerde görev yapan personelin faaliyetlerinden sorumlu bir kişi görevlendirilmelidir. Bu kişiye, ihtiyaca göre her bölgeye gönderilen muhabirleri takip edecek en az birer personel, yardımcı olarak verilmelidir. Bunların bölgeye yakın bir yerde konuşlanması daha uygun olur. Bu mümkün değilse, basın kuruluşunun merkezinde, yeterli büyüklükte bir oda da tahsis edilebilir.

Bu odada gidilecek bölge hakkında haberler yapan haber kanallarını takip edecek şekilde yeteri kadar televizyon bulunmalı ve her kanalı takip etmek için ikiz görevli olarak birer personel görevlendirilmelidir. Bunlar aynı zamanda internet haberlerini de takip edebilmelidir. Çünkü çoğu zaman haberler basın organlarından daha önce internete düşmektedir. Suriye televizyonlarını takip edecek personel Arapça, Rus kanallarını takip edecek personel Rusça bilmelidir. Bu kadar kalifiye personel bulunamıyorsa, en azından İngilizce yayın yapan kanalları takip etmek için bir personel tahsis edilmelidir.

Bu personel, sadece olayları takip etmekle yetinmemelidir. Yapmaları gereken ilk şey, odanın bir duvarına Suriye’nin çok büyük bir haritasını asmak olmalıdır. Bundan sonra görevli personel Suriye hakkında detaylı bilgi toplamalı ve son durumu bu harita üzerine her gün işaretlemelidir. Bu personel geçmişe ait bilgileri de araştırıp arşivlemeli ve bölge hakkında yeterince bilgi sahibi olacak şekilde yetiştirilmelidir. Eğer önemli bir tehdit ortaya çıkarsa derhal alandaki personel aranarak gerekli tedbirleri almaları konusunda uyarılmalıdır.

Bu personel harita üzerine, sadece hangi devletin ordu birliklerinin hangi bölgelerde olduğunu değil, tüm silahlı grupların hâkim olduğu bölgeleri de işaretlemelidir. Çünkü bölgeye görevlendirilecek muhabirler bu bölgelerin sınırları baz alınarak görevlendirilmelidir. Burada temel husus, birçok ordu veya silahlı grubun sınırlarının kesiştiği bölgelere kesinlikle personel görevlendirilmemesidir. Görevlendirmeler, sadece bir grubun bölgesine, bu mümkün değilse Türk ordu birliklerinin bulunduğu bölgeye ve sadece bir grubun bölgesinin cephesine düşecek şekilde yapılmalıdır.

Bu bölgeler tespit edilip haritaya işlendikten sonra yapılması gereken şey, çatışmaların başladığı günden bugüne kadar hangi grubun hangi grupla çatıştığını ve ne tür yöntemler kullandığını tespit etmektir. Bu yapılırken sadece bunların birbirleri ile yaptıkları çatışmalar değil, gazetecilere ve diğer sivil çalışanlara karşı takındıkları tavırlar da dikkate alınmalıdır. Gazetecilerin hangi bölgelerde ve nasıl saldırıya uğradıkları, nerede öldürüldükleri, nerede rehin alındıkları tespit edilmeye çalışılmalıdır. Bu bilgiler değişik renk kodları ile haritaya işlenerek görselleştirilmelidir. Böylece en riskli bölgeler ve en büyük tehditler tespit edilmiş olacaktır.

Bu merkezde bulunması gereken diğer bir şey de bölgedeki güvenlik güçlerinin ve bölgeye gidecek görevlilerin telefon numaralarıdır. Bu haritanın yanına asılacak bir kâğıda uzaktan okunacak kadar büyük olarak yazılmalıdır. Herhangi bir durumda sahadaki personel ile derhal irtibat kurmak ve yardım için en yakın güvenlik birliğine haber vermek çok önemlidir. Aynı şekilde, sahada görev yapacak personele de bu merkezin numarası verilmelidir. Gidilecek bölgede cep telefonların çekmeyebileceği hesaba katılmalı ve mümkünse her gruba en az bir adet uydu telefonu verilmelidir. Her bölgedeki personel, her gün belirli aralıklarla bulundukları yer ve son durumları hakkında merkeze rapor vermelidir. Elbette bazı basın organlarının böyle bir merkez kurup buraya birçok personel görevlendirmeye imkânı olmayabilir. Ama hiç olmazsa ikiz görevli olarak mümkün olduğu kadar personel görevlendirilmeye çalışılmalıdır. Ayrıca, en az bir kişi daimi olarak bu işle uğraşacak şekilde görevlendirilmeli ve bu kişi vasıtasıyla alanda görev yapan personel 24 saat esasına göre takip edilmeli ve onları her türlü olumsuz koşulda desteklemeye hazır olunmalıdır.

Bu genel hususları açıkladıktan sonra şimdi de personelin nasıl seçileceği, seçilen personelin hangi araç ve koruyucu teçhizatı alacağı ve nelere dikkat etmesi gerektiği ile ilgili bilgi vermeye çalışalım. Yapılacak ilk şey, gönderilecek bölge kesin sınırları ile belirlendikten sonra bu bölgeye kimin gönderileceğine karar vermektir. Buna, bahsettiğimiz merkezin elde ettiği bilgilerin değerlendirilmesi sonucunda karar verilmelidir.

Konuyu biraz açalım. Eğer PYD bölgesine veya bu bölge sınırına muhabir gönderilecekse, bu personelin en az birinin Kurmanç lehçesini bilmesinde fayda vardır. Eğer böyle bir personel yoksa, Arapça bilen, o da yoksa İngilizce bilen bir personel görevlendirilmelidir. Öte yandan IŞİD bölgesi veya bölge sınırına gönderilecek kişilerin Arapça bilmesi birinci derecede tercih sebebi olmalıdır. IŞİD bilindiği gibi mezhep takıntısı da olan ve acımasız eylemleri ile bilinen radikal dinci bir terör örgütüdür. Bu sebeple bu bölgeye gönderilecek kişiler dini bilgileri daha fazla olan, Hristiyan veya Yahudi dininde ve Nusayri, Alevi veya Şii inancında olmayan personel olmalıdır. Bu durum, eğer ele geçirilirlerse öldürülme ihtimalini azaltabilir. Öte yandan, bu örgüt kadınları pazar kurup sattığından, muhabirler arasında kadın bulunmaması daha uygun olacaktır. En önemlisi de gönderilecek muhabirlerin; bölgeyi bilen, bölge kültürüne yakın ve daha önce bir süre o bölgede yaşamış kişilerin olmasıdır.

Bu kişiler belirlendikten sonra, kendilerine ya merkeze çağırarak veya internet üzerinden telekonferans ile detaylı bir eğitim verilmelidir. Bu eğitimde; gidecekleri bölgedeki son durum, komşu bölgelerdeki silahlı güçlerin kimler olduğu, son zamanlarda çatışmaların hangi bölgelerde yoğunlaştığı, karşılaşabilecekleri mayın ve EYP gibi tehditler, daha önce o bölgede görev yapan gazeteciler ile diğer sivil çalışanlara nerelerde ve ne tür saldırılar yapıldığı gibi bilgiler detaylı bir şekilde anlatılmalıdır. Daha sonra hangi araç veya araçları kullanacakları, bu araçları nasıl işaretleyecekleri, hangi koruyucu teçhizatı alacakları belirlenmelidir.

Araç seçiminde dikkat edilmesi gereken ilk husus, daha önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi, bölgede sivil halkın en yaygın olarak kullandığı model ve renkte araçların seçilmesidir. Çünkü saldırganların saldırısından korunmanın ilk şartı, görünürlüğü mümkün olduğu kadar azaltmaktır. Bunun yanında verilecek araçlar mümkün olduğu kadar yeni model olmalı ve göreve gitmeden önce detaylı bir şekilde bakımı yapılmalıdır. En kötü şey, bir bölgeden hızla uzaklaşmanız gereken durumlarda aracınızın arıza yapmasıdır. Bu, hem sabit bir hedef teşkil etmenize, hem de yaya olarak kaçmak isterseniz binlerce dolara mal olan teçhizatı geride bırakmanıza sebep olacaktır.

Gidilecek bölgede basın mensuplarına bilerek saldırı yapılmıyorsa, aracın basın aracı olduğu çok uzaktan anlaşılacak şekilde her iki tarafına yazı yazılmalı ve gerekli işaretler konulmalıdır. Bölgede hava araçları kullanıldığından, aynı şeyler aracın üst tarafına da havadan görülebilecek şekilde işaretlenmelidir. Bu sebeple, merkezin yapacağı araştırmada hangi bölgede basın mensuplarına saldırıldığı ve bu saldırıların nasıl yapıldığının tespit edilmesi çok önemlidir.

Bunun dışında, arazi yapısı ve bitki örtüsü de dikkatle araştırılmalıdır. Örneğin Antakya bölgesinden Suriye sınırına girer girmez birçok bölgenin zeytin ağaçları ile kaplı olduğu görülecektir. Zor durumlarda araçların bu zeytinliklere girmek zorunda kalabileceği dikkatten kaçırılmamalıdır. Bu zeytinlikler sürekli sürüldüğünden yağmurlu havalarda buralara girecek araçların çamura saplanması kaçınılmazdır. Üstelik Yayladağı İlçesi gibi yüksek rakımlı yerlerde yazın bile oldukça sık yağmur yağmaktadır. Bu zeytinlikler yağmursuz havada bile bir engel teşkil edebilir. Çünkü genellikle bodur zeytin ağaçları ekilmiştir ve iki zeytin arasındaki mesafe oldukça dardır. Bu sebeple geniş ve yüksek araçların zeytinliklerde manevra kabiliyeti oldukça sınırlıdır. Yazlık veya eski kabak lastikle de sürülmüş arazide araçların hareket etmesi neredeyse imkânsızdır.

Bu mahsurları telafi etmek için, eğer mümkünse dört çeker araçların kullanılması, bunların çok geniş ve yüksek araçlar olmaması ve arazi tekerleği takılması faydalı olacaktır. Bu durum Afrin gibi dağlık, engebeli ve aynı zamanda sık bitki örtüsü ile kaplı bölgelerde de geçerlidir. Yayladağı’nın hemen güneyinde ise daha büyük sorunlara sebep olabilecek çok sık bir çam ormanı kuşağı bulunmaktadır.

Araçların kurşun geçirmez camları olması tercih sebebi olmalıdır. Mümkünse araç da zırhlı olmalıdır. Ancak bunun her zaman mümkün olmayacağını biliyorum. Bu sebeple araçlarda küçük mayın ve EYP’ler ile hafif silah atışlarından korunmaya yarayacak bazı tedbirler alınmalıdır. Örneğin her personele el çantası şeklinde olup açıldığında kalkan haline gelen ve hafif silah mermilerine karşı koruma sağlayan teçhizatlar verilebilir. Herhangi bir ateş alma durumunda personel bunları hızla açarak kendisini koruyabilir. Çoğu basın kuruluşunun böyle pahalı teçhizatlar da alamayacağını tahmin ediyorum. Bunun yerine basit ve ucuz bazı tedbirler alınabilir. Örneğin kalın ve oldukça büyük boyutlu ansiklopediler çoğu hafif silahın mermisini durdurabilir veya en azında hızını keserek öldürücülüğünü azaltabilir. Bu sebeple araçlara her personel için böyle bir ansiklopedi konulabilir. Hem yasal hem de dikkat çekmeyen bir yöntem olması da avantajlıdır.

Personelin ayaklarını koyduğu yere, elenmiş ince kum doldurulmuş kum torbaları koymak küçük mayınlardan veya EYP (El Yapımı Patlayıcı)’lerden korunmak için faydalı olacaktır. Aracın camlarının siyah renkte film kaplanması, dışarıdan nişan alarak ateş edilmesine karşı faydalı olabilecek bir tedbirdir. Öte yandan, aracın deposu tam doldurulmamalı, gidilecek yere gidip gelmeye yetecek kadar yakıt hesaplanarak en fazla yüzde yirmi beş oranında fazla yakıt konulmalıdır. Bu, kaza yapma veya yakıt deposunun ateşlerden etkilenmesi durumunda yanma tehlikesini azaltacaktır. Eğer gidilen bölgede uzun süre kalınacaksa yakıtın güvenli bidonlarla taşınması daha uygun olur.

Bu hususlar tespit edildikten sonra, bir kâğıt ve kalem alıp personelin beraberinde götüreceği teçhizat ve malzemeler tespit edilmeli ve not alınmalıdır. Yapılacak ilk şey, habercilik için hangi kameraların, fotoğraf makinelerinin vb. alınacağının tespit edilmesidir. Bunlar mümkün olduğu kadar küçük ve uzaktan fark edilmeyecek şekilde mat renklerde olmalı veya yapılabiliyorsa bu renklere boyanmalıdır.

İkinci husus, hangi koruyucu teçhizatın alınacağının tespit edilmesidir. En önemli koruyucu teçhizat hafif silah mermilerine karşı koruyacak güçte bir kompozit yelektir. Eğer baldır ve boyun kısımlarını koruyacak parçaları varsa, bu daha iyi olacaktır. İkinci malzeme ise kompozit başlıktır. Bu da bölgede kullanılan hafif silahlara karşı koruyacak kadar sağlam bir yapıda olmalıdır. En önemlisi de yelek ve başlığın renginin ve tipinin askeri birlikler ve bölgedeki silahlı güçler tarafından kullanılanlarla aynı olmamasıdır. Eğer hâkî renkte bir başlık takarsanız, bunun sizi hedef haline getirmesi yüksek bir ihtimal olacaktır.

Bunlardan başka, ayakkabı ve kıyafet seçimi de önemlidir. Burada dikkat edilmesi gereken ilk husus, arazi ve iklim koşullarına uygun ayakkabı ve kıyafet seçilmesidir. Bunun yanında, kıyafet ve ayakkabının rengi ve tipi, bölgede çatışmanın tarafı olan askeri birlikler veya silahlı örgütler tarafından kullanılandan farklı olmalıdır. Bölgede sivil halkın giydiği tip ve renklerin tercih edilmesi en uygun hareket tarzı olacaktır. Bunun yanında, rahat hareket edebilecek kadar bol ve mat renklerde kıyafet ve ayakkabı seçilmelidir. Beyaz veya parlak renklerin daha kolay görülebileceği, oldukça uzak mesafelerden ateş eden ve gazeteci olduğunuzu tespit edemeyen keskin nişancılara karşı sizi hedef haline getirebileceği unutulmamalıdır. Diğer önemli bir husus da yeterince yedek çorap ve iç çamaşırı götürmektir. Arazide terli bir çorapla uzun süre kalmak, sadece rahatsız edici bir durum değil, aynı zamanda mantar ve pişik yapan bir sağlık sorunudur. Aynı şey iç çamaşırı için de geçerlidir.

Pek dikkat edilmeyen diğer bir husus da alınacak su ve yiyeceklerin türü ve miktarıdır. Su konusundan başlayacak olursak söylenecek ilk şey, görev bölgesinde kalacak kadar su alınmasının zorunlu olduğudur. Bu su, küçük pet şişelerde olmalıdır. Yürürken ve çalışırken cebe konulup içilmesi daha kolay olacak, ayrıca bir mermi isabet ederse tüm su zayi olmayacak, sadece delinen şişelerdeki su akıp gidecektir. Suyun yeterli miktarda olması çok önemlidir. Çünkü bölgede kanalizasyon sistemleri çok iyi değildir. Doğada bulunan kaynak suları ise ölen hayvan ve çürüyen bitkiler sebebiyle genellikle sağlıksızdır.  Bu sebeple, yerleşim yerlerindeki çeşme ve kuyular da dahil olmak üzere bölgenin suyu içilmemelidir. Kişisel tecrübemle şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Eğer bölgedeki su kaynaklarından içerseniz kapabileceğiniz en hafif hastalık amipli dizanteri veya kandida olacaktır.

Yiyecek maddeleri için de aynı şey geçerlidir. Her personel mutlaka görev süresince yiyeceği kadar gıda maddesini yanında götürmelidir. Bunlar seçilirken, yufka şeklindeki ekmek, uzun süre dayanacak gıda maddeleri, konserveler veya kurutulmuş meyveler tercih edilmelidir. Eğer şeker hastalığınız yoksa, mutlaka bir paket küçük şeker götürmekte fayda vardır. Uzun yürüyüşlerde yemek yeme imkânınız olmayacağından, enerjiniz tükenecek ve adım atmaya takatınız kalmayacaktır. Kendi arazi tecrübemden biliyorum ki ağzınıza bir şeker atıp emerek tüketirseniz hemen ayaklarınıza derman gelecektir. Öte yandan sıcak havalarda aşırı terleme yüzünden çok tuz kaybedilmektedir. Aşırı tuz kaybı ölüme kadar varan tehlikeler yaratmaktadır. En hafif etkisi ise çok fazla terlemek, yani daha fazla tuz ve su kaybetmek, böylece ayaklarınızın dermansızlıktan titremesi olacaktır. Bu sebeple, yanınıza hap/tablet şeklinde tuz almak çok önemlidir. Bunlar suya atılarak içilebilir ancak böyle yapıldığında suyun tadı bozulduğundan ben arazide genellikle tuz tabletini ağzıma atıp eritmeyi ve üzerine su içmeyi tercih ediyorum.

Genellikle hiç kimsenin dikkat etmediği bir husus da çatışmalı bölgelerde silahların çıkardığı seslerin sağlık üzerinde yaptığı etkidir. İç güvenlik harekâtında çatışmalara giren ve topçu sınıfından olan askerlerin çoğunda ömür boyu süren ve tedavisi de olmayan bir kulak çınlaması vardır. Silahların atışı ile ortaya çıkan yüksek şiddetteki ses ve basınç, orta kulakta zedelenmeye ve bu durum kulakta çınlama sesi duymaya sebep olmaktadır. Kendi tecrübelerimle bu durumu bizzat deneyimlediğimden bunun ne kadar rahatsız edici olduğunu gayet iyi biliyorum. Bu sesten korunmak için kulaklık takmak bir çözüm olabilir ancak kulaklık hem çabuk kirlenen hem de kırılabilen bir malzemedir. Üstelik çok yer kaplamakta ve dış sesleri çok fazla kestiğinden ihtiyaç duyduğunuz sesleri duymanızı da engellemektedir. Bu sebeple, süngere benzeyen bir yapıda olan ve kulağınıza taktığınızda kulağın şeklini alan küçük kulak tıkaçlarını kullanmak en uygun çözüm olacaktır.

Malzeme listesini böylece genel hatlarıyla yazmış olduk. İhtiyaca göre bu liste genişletilebilir veya azaltılabilir. Bundan sonra da göreve gidip gelirken ve görev esnasında alınması gereken tedbirleri yazacaktım fakat yazı oldukça uzun oldu. Bu sebeple, göreve gidip gelirken ve görev sırasında uygulanması gereken hareket tarzları, bilinmesi gereken hususlar ve dikkat edilmesi gereken detaylar hakkında bir sonraki yazımızda bilgi verilecektir.

 

 

Kurtuluş Savaşı/Milli Mücadele Sırasında Çıkan İç İsyanlar

8 Haziran 2025 Pazar

Kurban Bayramı'nın Üçüncü Günü Anıtkabir: Gözlerime inanamadım.


Bu gün şehir dışından misafirlerim geldi. 
Bir işim vardı, hemen buluşamadık.
İşim bitip telefon ettiğimde Anıtkabir'de olduklarını söylediler.
Arabaya atlayıp Anıtkabir'in Tandoğan tarafındaki girişine gittim. Anıtkabir'i ziyaret edenler bilir, bu kapıdan girildiğinde Aslanlı yoldan geçilerek içerideki meydana ulaşılır.
Kapıya geldiğimde içeri giremedim.
Çünkü çok kalabalıktı.
Girip çıkan araçlardan yol tıkanmıştı.
Bu sebeple yol kenarına park ettim.
Anıtkabir'e 1984 yılından beri ara ara gelirim.
Normal günlerde de çok ziyaretçisi olur.
Bunların bir kısmı da yabancı turistlerdir.
Milli bayramlarda ise büyük kalabalıklar Anıtkabir'e akın eder.
Ama dini bayramlarda daha önce hiç Anıtkabir'e gelmemiştim.
Bu gün Kurban Bayramı'nın üçüncü günü.
Ankara bayram tatili sebebiyle boşaldı.
Yollarda ne insan var ne de araç.
Ama burası araçtan ve insandan geçilmiyor.
Dini bir bayramda ve Ankara bomboşken bu kadar ziyaretçi olmasını beklemiyordum.
Bu normal bir durum mu onu da bilmiyorum.
Ama bence iyi değerlendirilmesi gereken bir durum.
İnsanlar zor günlerde bir kurtarıcı ararlar.
Bulamazlarsa eski büyük kurtarıcılar aklına gelir.
Bu da öyle bir durum olabilir mi?
Muhtemelen.....

Youtube kanalıma mehmetcanli8488 adresinden ulaşabilirsiniz.