Birçok yerli ve yabancı şirket; iç güvenlik harekâtı icra edilen bölgelerde petrol sondajı, madencilik, baraj inşaatı, yol ve köprü inşaatı gibi alanlarda faaliyet göstermektedir. Bu şirketlerin emniyet ve güvenlik personeli istihdam etmelerinden, bu alanlarda araştırmalar yaptıkları ve bu araştırmalara uygun olarak bazı tedbirler aldıkları anlaşılmaktadır. Fakat buna rağmen; bölgede faaliyet gösteren şirketlerin araçlarının yakıldığı, personelinin tehdit edilerek haraç istendiği, araç ve malzemelerinin çalındığı veya bir doğal afet sebebiyle mal ve can kaybına uğradıklarına dair haberler zaman zaman basın organlarına yansımaktadır.
Bu yazıda, bu tür tehditlere
karşı alınması gereken tedbirler genel hatlarıyla incelenecek ve bazı temel
konularda öneriler sunulmaya çalışılacaktır. Başlıkta geçen güvenlik kelimesi terör
örgütleri veya suç çetelerinden gelebilecek tehditler için, emniyet kelimesi
ise personel hataları ve doğal olaylardan kaynaklanan tehditler için
kullanılacaktır. Yani, metin içinde güvenlik kelimesi kullanılırken terör
saldırıları ve hırsızlık gibi olaylara, emniyet kelimesi kullanılırken ise yıldırım,
çığ, toprak kayması gibi olaylarla personel hatası sebebiyle meydana gelen kazalara
karşı alınması gereken tedbirlerden bahsedilmektedir.
Bu konularla ilgili olarak,
bölgede faaliyet gösteren hemen hemen her şirketin bazı tedbirler aldığı
görülmektedir. Ancak gerek fiilen faaliyetlerini takip ettiğim ve
güvenliklerini sağlamalarına yardımcı olduğum şirketlerin, gerekse
faaliyetlerini gözlemlediğim ve faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olduğum
şirketlerin bu konularda bazı temel hatalar yaptıklarını gördüğüm için böyle
bir yazı kaleme alma gereğini hissettim. Bu yazıda; yapılan hatalara değinmeden,
alanda faaliyet gösteren bir şirketin genel olarak hangi tedbirleri alması
gerektiği incelenecektir.
Emniyet ve güvenlik konularında
bir karara varmak ve bu karara göre bir plan yapmak, en önemlisi de bu plana
göre emniyet ve güvenlik tedbirlerini eksiksiz olarak uygulayabilmek için
yapılması gereken ilk şey, bir durum muhakemesi yapmaktır. Durum muhakemesi
yapmak için ise öncelikle mevcut durumu tüm açıklığıyla ortaya koymak
gerekmektedir. Şimdi bunun nasıl yapılacağını ve hangi hususların tespit
edilmesi gerektiğini incelemeye çalışacağız.
Durum tespiti için, eğer mümkünse
bu işlerden anlayan tecrübeli bir kişi veya bir ekip bölgeye gönderilmelidir.
Bu ekip daha önce bölge etüdü yapmış olan asker, jandarma, polis veya
istihbarat kökenli kişilerden oluşursa, daha uygun alacaktır. Şirketin güvenlik
müdürü ve bu bölgede görevlendirilecek güvenlik personeli de bu faaliyete
katılmalıdır. Eğer henüz böyle kadrolu bir personel yoksa ve bu konuda hizmet
satın almak da düşünülmüyorsa, harita üzerinden ve internetten yapılacak
araştırmalardan da olsa mutlaka bir durum tespiti yapılmalıdır.
Bu durum tespiti, bunun için
gönderilecek personel daha bölgeye gitmeden önce başlamalı, mümkünse resmî
kurumlardan bölge ile ilgili bilgi almak için girişimde bulunulmalıdır. Bu
yapılamazsa, basın organları ve internet haberleri en az beş yıl öncesinden
başlanarak taranmalıdır. Keşif için gönderilecek personel bölgeye gitmeden önce
neyi nasıl tespit edeceğine dair detaylı bir plan hazırlamalıdır. Bu plan,
personel intikali ile araç ve malzeme nakliyatının yapılacağı yol durumuna göre
merkezden bölgeye doğru mantıki bir sıra takip etmelidir.
Farz edelim ki herhangi bir özel
şirket veya devlet kuruluşu Ankara’dan Siirt’e giderek bu bölgede bir faaliyet
icra edecektir. Öncelikle malzemenin ve personelin Siirt’e nasıl gönderileceği düşünülmelidir.
Bu konuda ekonomik veya hukuki bir zorunluluk yoksa, planlama esnasında her
alternatif dikkate alınmalı ve keşfe giderken farklı vasıtalarla en az ikişer
kişinin gönderilmesi planlanmalıdır. Siirt örneğinden hareket edersek,
Ankara’dan bölgeye personel, araç ve malzeme göndermek için üç farklı ulaşım
vasıtası kullanılabilir. Bunlardan biri kara yoludur. Eğer personel otobüslerle
gönderilecekse, bölgeye giden güvenilir otobüs firmaları tespit edilmelidir. Bu
otobüslere bilet alıp bölgeye giden iki kişi mola yerleri de dahil güvenlik
durumunu tespit etmeye çalışmalıdır. Özel araçlarla gidilecekse, bunun için en
güvenli yolun hangisi olduğu, nerelerde mola verileceği ve hangi bölgelerde,
günün hangi saatlerinde intikal etmenin en emniyetli olacağı tespit
edilmelidir. Bu durum malzeme ve araç taşıyacak kamyon ve tırlar için de
geçerlidir.
İkinci ulaşım vasıtası hava
yoludur. Hava yolu sadece personel ve küçük malzemeler için kullanılabilecek
bir yoldur. Çünkü Siirt Havaalanı (eğer daha sonra büyütülmediyse) sadece küçük
uçakların inebildiği bir havaalanıdır. Bu hava alanından faaliyet gösterilecek
bölgeye intikal de önemli bir konudur. Çünkü havaalanı şehir dışındadır ve havaalanından
şehre veya çalışma bölgesine giderken güvenlik sorununun dikkate alınması
gerekmektedir. Üçüncü vasıta olan demiryolu ulaştırmasında da benzer bir durum
vardır. Çünkü demiryolu Kurtalan’a kadar gitmektedir. Buradan Siirt’e ve
faaliyet gösterilecek bölgeye gitmek için karayolu kullanılmak zorundadır.
Görüldüğü gibi, her hâlükârda
bölgede karayolu ulaştırması kullanılmak zorundadır. Bu sebeple, durum tespiti
yapacak ekip bu konuda detaylı bir araştırma yapmalıdır. Hangi yollar daha
güvenli ve hangi yollarda riskin daha fazla olduğunu muhakkak tespit etmelidir.
Bu bilgileri de bölgede görev yapan güvenlik güçlerinden almalıdır. Bilgilerin
alınmasında ikili ilişkiler oldukça yararlı olduğundan, emniyet ekibinde
mutlaka emekli asker veya polis bulunmalıdır. Bu kişilerin, mümkünse bölgede
görev yapmış olması tercih edilmelidir.
Şu husus asla göz ardı
edilmemelidir. Teröristler de insandır ve ölüm korkusu sebebiyle oldukça
dikkatli hareket etmektedirler. Bu sebeple, teröristler hiçbir zaman rastgele
eylemler yapmamaktadırlar. Bir eylem yapacakları zaman en az bir hafta önceden
detaylı bir keşif yaparak en emniyetli olduğunu düşündükleri eylem zamanını ve
yerini tespit etmeye çalışmaktadırlar. Bu yüzden, teröristlere karşı alınacak
en temel güvenlik tedbiri, görünürlüğü mümkün olduğu kadar azaltmaktır. Böylece
şirket faaliyetlerinin tespit edilmesi ve saldırı yapılması ihtimali
azalacaktır.
Bunu biraz açıklamaya çalışalım.
Bölgede faaliyet gösteren hemen hemen bütün şirketler kendi merkezlerinin
bulunduğu şehrin plakasını taşıyan cipler veya pikaplar kullanmaktadır. Bu
büyük bir hatadır. Çünkü bölgede hiç bulunmayan bu araçların çok uzaktan tespit
edilmesi ve keşfinin yapılması mümkün olmaktadır. Bunun için durum tespiti
yapacak olan ekip, bölgede en çok hangi tür, model ve hatta hangi renklerde
araçlar kullanıldığını tespit etmeye çalışmalıdır.
Sebebini tam olarak bilmemekle
beraber, gördüğüm kadarıyla bazı bölgelerde bazı ülkelerin araçları daha yaygın
olarak kullanılmaktadır. Örneğin Irak kuzeyinde en yaygın olarak kullanılan araç
genelde Toyota marka pikaplardır. Bunların da en çok beyaz renkte olanları
kullanılmaktadır. Daha önce görev yaptığım bir şehrimizde ise Fransız araba
markalarının diğer arabalara göre çok daha fazla satıldığını tespit etmiştim.
İşte durum tespiti yapacak olan keşif ekibi bizim örneğimizdeki Siirt’te hangi
marka, model ve renkte araçların daha yaygın olduğunu mutlaka tespit etmelidir.
Şirket bölgede kullanacağı araçları seçerken bu tespitleri mutlaka dikkate
almalıdır.
Plaka konusu da önemlidir. Çünkü
araçların model ve rengi gibi plakalarından da tespit edilmesi mümkündür.
Uzaktan yolu gözetleyen teröristler, araçların renk ve modellerinin bölgede
yaygın olmasından dolayı şirket araçlarını tespit edemese de, yerleşim
yerlerinde kendilerine müzahir kişiler tarafından bu araçlardan haberdar
olabilirler. Bu sebeple kullanılacak araçlar mümkünse faaliyet gösterilen ilin
plakasını taşımalıdır. Bunun için araç temini yerel olarak yapılabilir veya
kiralama yoluna gidilebilir. Bu konu hırsızlık ve araca zarar verilmesi gibi
tehlikeleri de önleyebilir. Çünkü küçük yerlerde kimse oradan birinin aracını
çalmaya veya ona zarar vermeye cesaret edemez.
Bunun dışında; tüm faaliyetlerde
dikkate alınması ve sorulması gereken tek bir soru vardır: Tehdit nedir? Bu
sebeple durum tespiti yapacak ekip, keşif sırasında muhtemel tehditleri tespit
etmeye çalışmalıdır. Bu tehditler terör örgütünden kaynaklandığı kadar bölgede
yaşayan insanların yapısından ve doğa koşullarından da kaynaklanabilir. Örneğin
bazı bölgelerde hırsızlık yaygın bir davranış biçimidir. Göçerler yaylaya
çıkarken hayvanları ile yola koyulduklarında, yolları üzerindeki her şeyin
zarar görme ihtimali yüksektir. Bazı bölgelere çok sık yıldırım düşer. Bazı
bölgelerde ise çığ ve heyelan tehlikesi yaygındır. Dere yatakları, bahar
aylarında sel tehlikesi açısından çok risklidir. Bu sebeple, göçerlerin göç
yollarının ve bahsedilen tehditlerin bulunduğu bölgelerin bilinmesi hem
kullanılacak yolların, hem de kamp yerinin tespitinde önemli olacaktır.
Durum tespiti için keşfe çıkacak
ekip tüm bu tehditleri, yerlerini ve zamanlarını ayrıntılı bir şekilde belirlemeye
çalışmalıdır. Terör tehdidi tespit edilirken, iki husus dikkatten kaçırılmamalıdır.
Bunlardan birincisi, hareket halindeki araçların büyük risk taşıdığıdır.
Teröristler, şirketlere yönelik olarak daha çok yol kesme ve araç yakma gibi
eylemler yapmaktadırlar. Çünkü genellikle hareket halindeki araçlarda güvenlik
personeli olmadığı gibi başka bir savunma imkânı da bulunmamaktadır. Şirketler
güvenlik personelini faaliyet bölgelerinde kamp yerlerinde bulundurmaktadır.
Teröristler, çatışma riski olmadan güvenli eylemleri tercih ettiklerinden,
kamplardan ziyade hareket halindeki şirket araçlarını hedef almaktadır.
Bu konuda alınacak ilk tedbir,
bölgedeki güvenlik kuvvetleri ile tam bir koordinasyon ve işbirliği içinde
hareket etmektir. Bunun için keşif ekibi bizim verdiğimiz örneğe uygun olarak
ilk önce Siirt’te konuşlu güvenlik kuvvetleri ile temas kurmalı, onları ziyaret
etmeli, kendilerini tanıtmalı ve mümkün olduğu kadar çok bilgi almaya
çalışmalıdır. Bundan sonra da, faaliyet gösterecekleri bölgeye giden yol
üzerindeki ve faaliyet bölgesi çevresindeki bütün karakol ve üs bölgelerine
uğramalı ve aynı şeyleri buralarda da yapmalıdır. Gerek Siirt’te gerekse yol
güzergahında ve faaliyet bölgesinde ziyaret edilen güvenlik güçlerine mutlaka
telefon numarası bırakılmalı ve buraların telefon numaraları alınmalıdır. Bu,
çeşitli sebeplerle en çok ihmal edilen husustur. Bazen; “Biz özel bir şirketiz,
kimseye hesap vermek zorunda değiliz.” gibi saçma bir düşünce sebebiyle
güvenlik güçleri ile koordinasyon ve işbirliğine gidilmemektedir. Bu şirketler,
ancak saldırıya uğrayıp büyük zararlar gördükten sonra güvenlik güçlerine başvurmaktadır.
Bu durumda ise iş işten geçmiş olmaktadır.
Tehdit açısından dikkat edilmesi
gereken ikinci husus ise kamp yerinin nerede tesis edileceğidir. Bu hem terör
tehdidi hem hırsızlık hem de doğal afetler açısından çok önemlidir. Ayrıca
seçilen yer intikal yolunu da belirleyeceğinden, intikaller esnasındaki emniyet
de bu yerin uygun seçilmesine bağlıdır. Bu konuda da güvenlik güçleri ile
yapılacak koordinasyon çok önemlidir. Çünkü onlar bölgede görev yaptıklarından
bu tehditleri ve tehditlerin boyutunu bilmektedir. Ayrıca, faaliyet bölgesi
yakınlarındaki köylerin muhtarları ve varsa korucu başları ile de görüşülmeli
ve işbirliği imkânları araştırılmalıdır.
Arazide konuşlanma, yapılan işin
türüne göre bazı özellikler taşımaktadır. Örneğin petrol arayan bir şirketin
yer seçiminde güvenlik açısından çok fazla seçeneği yoktur. Çünkü petrol
sondajı yapılacak yer, bir takım teknik çalışmalardan sonra tespit edilmekte ve
bu yerin seçiminde güvenlik kaygılarından ziyade petrolün bulunması en muhtemel
olan yer dikkate alınmaktadır. Ayrıca, sondaj makineleri çok ağır ve sökülüp
taşınamayacak makineler olduğundan personelin gece kalacağı konteynırlar,
sondaj yeri ile aynı yerde olmak zorundadır. Yani kamp ile çalışma yeri aynı
bölgede kurulmak zorundadır ve genellikle sondaj yeri kamp alanının merkezine
yakın bir yerde bulunmaktadır. Bunda, sondaj faaliyetinin 24 saat esasına göre
yapılması da etkili olmaktadır.
Kömür ocakları, mermer ocakları
veya maden arama ve işleme tesisleri de benzer bir durumdadır ancak bu gibi
işletmelerde santral, personel dinlenme yerleri veya araç parkları bazen ayrı
ve daha güvenli bir yerde de tesis edilebilmektedir. İşin ve işletmenin türüne
göre bu tür farklılıklar olsa da her türlü kamp yerinin seçilmesinde dikkat
edilmesi gereken bazı temel hususlar bulunmaktadır.
Bir kamp yeri tespit edilirken ilk
dikkat edilmesi gereken husus, bölgedeki karakol veya üs bölgelerinin
yerleridir. Eğer başka bir zorunluluk yoksa, kamp yerleri askeri birliklere ve
karakollara mümkün olduğu kadar yakın bir bölgede kurulmalıdır. Fakat askeri
birliklerle faaliyetlerin karışmaması ve muhtemel risklerden kaçınmak için
mümkün olduğu kadar kamp yerleri askeri birliklere bitişik bir yerde
konuşlanmamalıdır. Bu mesafe çok fazla da olmamalıdır. Bu mesafeyi belirleyen
temel hususlar, iki tarafın en kolay işbirliği yapabilmesi ve emniyet açısından
birbirinden etkilenmemesidir.
Her askeri birliğin elinde makineli
tüfek, uçaksavar topu, otomatik bombaatar gibi hafif destek silahları ve top
veya havan gibi ağır silahlar bulunmaktadır. Bu silahlar, genellikle tehdit
gelebilecek muhtemel bölgelere doğru tevcih edilirler ve tehlike anında derhal
ateş açacak şekilde hazır bulundurulurlar. Kamp yeri, bu destek silahlarının
atış yolu üzerinde olmamalıdır. Bunun için askeri birlikle danışma ve işbirliği
içinde bulunmak zorunludur. Dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise hiçbir
zaman askeri birliğin ağır silahlarının etkili mesafesi dışına çıkmamaktır. Bir
saldırıya maruz kalındığında, askeri birliklerin yardıma gelmesi, mesafe ne
kadar yakın olursa olsun oldukça uzun bir süre alabilir. Çünkü aynı anda askeri
birlik de taciz veya saldırıya uğrayabilir. Fakat destek silahları ile saldırganlara
derhal müdahale etmeleri mümkündür. Bu sebeple, askeri birlik komutanından
destek sağlayabileceği en uygun mesafenin ve yerin öğrenilmesi faydalı
olacaktır.
Bazen faaliyet bölgesinde bir
askeri birlik bulunmayabilir. Bu durumda, eğer yakında bir korucu köyü varsa bu
köye yakın bir yere tertiplenmek tercih edilmelidir. Ancak köylerde hayvan
sürüleri ve köpekler ile küçük çocuklar ve art niyetli kişiler de olabileceği
unutulmamalıdır. Bunlar kontrolsüz olarak kamp yerine veya çalışma alanına
girebilirler. Bu sebeple köylere çok yakın yerlere yerleşmek birçok sorunu da
beraberinde getirecektir. Kırsal kesimdeki insanların büyük şehirden gelenlerin
zengin olduğunu ve özellikle de büyük şirketlerin çok fazla malzeme ve parası olduğunu
düşündüğü, bu sebeple bazı malzemeleri almaktan çekinmeyecekleri ve sık sık
gelip bazı taleplerde bulunacakları da dikkate alınmalıdır. Bunun yanında, kampa
veya çalışma bölgesine giren köylülerin bir kazaya uğramaları da mümkündür. Bu
sebeple korucu köyü de olsa köylere 1-2 kilometreden daha yakın bir yere kamp
kurulmamalıdır.
Eğer faaliyet bölgesinde bir
askeri birlik veya bir köy yoksa, dikkate alınması gereken en önemli husus,
bölgeden geçen en işlek yolun nerede olduğudur. Faaliyet bölgesinde böyle bir
yol varsa, yoldan geçen araçlardan ateş edildiğinde etkilenilmeyecek fakat kısa
süre içinde yola ulaşılabilecek bir yere kamp kurulması en uygun seçenek
olacaktır. Bunun için ana yoldan 1-2
kilometre mesafede olmak yeterli olacaktır. Böylece, hem yoldan geçen
araçlardan yapılabilecek bir saldırıdan korunmak, hem de herhangi bir saldırı
durumunda güvenlik güçlerinin hızla bölgeye ulaşması mümkün olacaktır. Ana
yollar genellikle teröristlerin eylem yaptığı yerler olmadığından ve bu yollar
güvenlik güçleri tarafından daha iyi kontrol edildiğinden intikaller esnasında
araçlar daha güvenli olarak faaliyet gösterebileceklerdir. Ana yol ile kamp
bölgesi arasındaki mesafenin kısa olması ve sürekli gözetlenebilmesi, yola
mayın döşenmesi ihtimalini azaltabileceği gibi araç kazalarının önlenmesine de
yardım edecektir.
Kamp kurulacak bölge bu esaslar
çerçevesinde genel olarak tespit edildikten sonra, kampın kesin yerini
belirlemek için doğal sebeplerden kaynaklanan tehditler dikkate alınmalıdır.
Örneğin Siirt’in Pervari İlçesi’nin Okçular Köyü bölgesinde faaliyet
gösterilecekse, yıldırım büyük bir tehdittir. Sadece Okçular’da da değil,
çevresindeki diğer köylerde de bazı yerlere sürekli olarak yıldırım
düşmektedir.
Diğer önemli bir husus da toprak
kayması ve çığ tehlikesidir. Bu tehditlerden korunmak için dik sırtlara veya bu
sırtların eteklerine kamp yeri kurulmamalıdır. Bölgede kışın çok fazla kar
yağmakta, bahar gelip havalar birdenbire ısınınca da dereler çok yoğun ve hızlı
bir şekilde akmaktadır. Zaman zaman bu durum taşkınlara ve sellere sebep
olmaktadır. Bu sebeple, kamp yerleri dere yataklarına yakın alçak rakımlı
yerlere kurulmamalıdır. En önemlisi de, bu olayların hangi bölgelerde ve hangi
mevsimlerde meydana geldiği askeri birlikler ve köylülerden öğrenilmelidir.
Eğer petrol sondajı gibi işlerde olduğu gibi bu tehlikelerin bulunduğu bir
bölgeye yerleşmek zorunda kalınacak ise paratoner teşkilatı kurmak, dere
yataklarını ıslah etmek, dayanıklı set ve bentler yapmak gibi tedbirler
muhakkak alınmalıdır.
Durum tespiti yapmak için bölgeye
gönderilen ekip, görev sonrasında tespit ettiği tüm hususları ve hareket
tarzları hakkındaki teklifleri, bir brifing ile operasyonu yönetecek kişi ve
kişilere açıklamalıdır. Bu kişiler de brifingde sunulan önerileri dikkate
almalı, personel temininden araç ve gereç teminine kadar bu önerilere uygun bir
iş planı hazırlamalıdır. Bölgeye gidiş gelişler dahil her faaliyet için en
güvenli yol ve yöntemler belirlenmeli ve kullanılmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder