.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

13 Ağustos 2023 Pazar

Askeri Şirketlerin Yarattığı Tehlikeler.

Son zamanlarda, askeri şirketlerin yarattığı sorunlar basın ve yayın organlarına sık sık yansımaktadır.

Blackwater şirketinin Irak'ta yaptığı insan hakları ihlalleri, işkenceler ve cinayetlerin yanında Irak'ın altınlarını ve sanat eserlerini çaldığı yönündeki iddialar hala gündeme gelmektedir.

Bizde kurulan SADAT'ın kurucularının yaptıkları açıklamalar tüm halkı endişeye sevk etmiştir.

Ama en önemli gelişme Rusya'da yaşanmıştır.

Rus askeri şirketi Wagner, tuhaflıklarla dolu bir süreçte Rus hükümetine darbe yapmaya kalkışmıştır.

Tuhaf bir şekilde başlayan bu isyan/darbe girişimi yine tuhaf bir şekilde sona ermiştir.

Bunun sonucunda askeri şirketler tüm dünyada mercek altına alınmıştır.

Halbuki askeri şirketler ve yarattığı sorunlar yeni bir şey değildir.

Ortaçağ'da, başta İtalya olmak üzere neredeyse tüm Avrupa ülkeleri paralı askerleri ve askeri şirketleri kullanmıştır.

Hatta, Anadolu Selçuklu Devleti bile Frank diye isimlendirdikleri Batılı askeri şirketleri kiralamıştır.

Fakat askeri şirketler, hem savaşın şiddetini askerlerden çok sivil halka yönettiklerinden, hem her zaman güvenilir birlikler olmadıklarından o zamanlarda da büyük sıkıntılar yaratmıştır.

Örneğin, 30 yıl savaşlarında Avrupa'da birçok yerde neredeyse nüfusun tamamının katledilmesinde devletlerin düzenli orduları dışında kalan özel şirketler  ve paralı askerlerin büyük katkısı vardır.

Zaten bu yüzden, savaş sonrasında1648'de imzalanan Westfayla Barış Antlaşması'nın ardından paralı askerlik uygulamalarından ve askeri şirketleri savaşlarda kullanmaktan vazgeçilmeye, bunların yerine alay sistemi denilen devlete bağlı daimi ordular kurulmaya başlanmıştır.

Bu ordular Kralların bütçesinden finanse edildiklerinden, devlet bütçelerine büyük bir yük getirmiştir.

Bu sebeple ordular, genellikle çok büyük olmamıştır.

Bu durum savaşların şiddetini azaltmıştır.

Bu dönemde krallar, isyan edebileceklerinden korktuklarından halkı askere alamamışlardır.

Ancak Fransız ihtilalinden sonra, bütün Avrupa krallıklarının saldırısına maruz kalan Fransa Cumhuriyeti, tüm halkın genç erkeklerini askere almıştır.

Böylece mevcutları bir milyona varan ordular savaş alanlarında görülmeye başlamıştır.

Bu şekilde halkı askere alan devletlere silahlı ulus denilmiştir.

Bu durum 1. Dünya Savaşı'nda zirveye çıkmış ve 2. Dünya Savaşı'nda da mecburi askerlik sistemine devam edilmiştir.

Soğuk Savaş sonrasında mecburi askerlik sistemi birçok ülkede kaldırılmaya başlanınca, maaşlı askerlerden kurulan profesyonel ordular ortaya çıkmaya başlamıştır.

Ancak, refah seviyesindeki artışa paralel olarak nitelikli insanlar askerliği tercih etmediğinden orduların personel kalitesi düşmüştür.

En sorunlu insanları bile askere almak zorunda kalan bazı ülkeler, yine de ordu kadrolarını dolduracak kadar asker temin etmekte zorlanmıştır.

Son yıllarda meydana gelen çatışmalar daha çok terör örgütleri, direnişçiler vb. gruplarla Batılı ülkeler arasında yaşandığından savaşlar düşük yoğunluklu ve uzun süreli olmuştur.

Bunun sonucunda savaşan ordular sürekli olarak telafisi güç zayiatlar vermişlerdir.

Refah toplumu, bu ağır zayiatı kaldıramamıştır.

Buna bir çare olarak Hibrit Savaş kavramı ortaya atılmış ve bazı devletler terör örgütleri, dini gruplar ve aşiretler gibi asker olmayan silahlı gruplarla işbirliği içine girmiştir.

Bu durum çatışma ve savaşları Suriye'de olduğu gibi içinden çıkılamaz bir hale getirmiştir.

Üstelik bu durum, eski müttefikleri terör örgütlerine destek verdikleri gerekçesiyle karşı karşıya getirmiştir.

Ama savaşacak asker bulma sıkıntısı yüzünden başvurulan en kötü yöntem, askeri şirketler kurulmasına izin verilmesi ve bunların savaş meydanlarında kullanılması olmuştur.

Bu durum yaygınlaşmaya devam ederse; askeri şirketler, hem dünya barışı hem de ülkelerin iç istikrarı kalıcı bir istikrarsızlık sebebi olacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder