.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

16 Aralık 2022 Cuma

Ankara'nın soğuğu

 İlk defa 1984 yılında Ankara'ya geldim. Ege'de doğup büyüyen biri olarak şehrin karasal iklimine alışmak oldukça zor oldu. Daha eylül ayında hava serinleşmeye başlar, geceleri yorgansız yatmak imkansız hale gelir ve kasım ayından itibaren kış mevsiminin geldiğini iliklerimize kadar anlardık. Aralık ve Ocak ayları ise çok soğuk olurdu.

Kar düşünce yollar buz tuttuğundan yokuşlardan inmek oldukça zor olurdu. Kaymadan yokuştan inmek için dikkatli olmaya çalışmak da pek işe yaramazdı. Kaldırımların yüzeyi cam gibi parlak buz ile kaplı olduğundan kendini kasıp kaymamaya veya kaymaya başlayınca ayakta kalmaya çalışmak büyük felaketleri de beraberinde getirirdi. 

Çünkü ilk kaymaya başladığında kendini yere bırakmak hafif sıyrık veya ağrılarla olayı atlatmanızı sağlarken direnip düşmemeye çalışınca hızınız arttığından bir yere hızla çarpar ve yaralanabilirdiniz. Bu şekilde ayağını kıran, kalça kemiğini kıran veya kolunu kıran insanlar gördüğümü hatırlıyorum. 

Son yıllarda bu durum hızla değişti. Artık Ankara'nın kışları eskisi kadar soğuk geçmiyor. Evet, yine saçaklarda buz sarkıtları oluşuyor ama bunlar çok küçük oluyor ve kısa süre içinde eriyor. Yerler ise neredeyse hiç buz tutmuyor. Üstelik soğuk geçen aylar da değişti. Eskiden en soğuk aylar olan Aralık ve Ocak ayları, bazı yıllar bahar ayları gibi geçiyor. Bunu doğalgaz faturalarından da anlamak mümkün. Artık en fazla gaz ücreti ödediğim aylar bu aylar değil.

Bu aylarda kar da eskisi kadar yağmıyor. Hatta Ocak ortalarına kadar kar yağmıyor çoğu yıl. Kar en yoğun olarak Ocak sonu ve Şubat aylarında yağıyor. Yani mevsimlerde kayma var. Kırkikindi yağmurları bile zamanında yağmıyor. Hatta çok daha kısa sürüyor. Ama Mayıs ayında kar yağdığı oluyor. Hadi bir bir şekilde uyum sağlar, yeni duruma alışırız. Ya bitkiler ve hayvanlar ne yapsın?

Evimin yakınındaki boş alanda birkaç ayva, erik ve armut ağacı var. Baharda çiçek açması gereken bu ağaçlar, genellikle daha erken, hatta çok erken çiçek açıyorlar. Sonra da soğuk vuruyor ve çiçekleri dökülüyor. Kış uykusuna yatan hayvanlar için de büyük sorun havanın düzensizliği. Yaz geldi diye uyanıp da ani bastıran soğuklarda ne yapıyorlar bilmiyorum.

Bu istikrarsızlık, küresel ısınma sebebiyle oluyor diyorlar. İnsan küresel ısınmanın yıl boyunca hava sıcaklığı ortalamasını artırmasını bekliyor. Sıcaklar artınca da yağışlar azalır diye düşünüyor. Ama öyle olmuyor. Havanın düzeni bozuluyor. Bir mevsim yağışsız geçiyor fakat bir mevsimlik yağmur bir gecede dökülüyor gök yüzünden. 

Isı arttıkça bu istikrarsızlık daha da artacak diyorlar. Yağmur bereket değil daha çok felaket getirecekmiş. Bazı insanlar durumun vehametini anlatıp sesini duyurmaya çalışıyor. Ama karbon salınımını azaltmak için yapılan konferanslarda, atmosferdeki karbonun çoğunun salınımından sorumlu ülkeler imzalamıyor sonuç bildirgelerini.

Bu ülkeler sanayileşmiş ülkeler. Tüm dünyaya mal satıyorlar. Devletler bu güçlü devletlere herhangi bir yaptırım uygulayamıyor. Ama insanlar yapabilir bunu. Bu anlaşmaları imzalamayan ve küresel ısınmayı azaltmak için adım atmaya ülkelerin mallarını satın almamak bir çözüm olabilir. Böylece daha az mal  üretecek bu ülkeler. Daha az üretim daha az karbon salınımı demek. Üstelik bu tepki yüzünde para kaybedecekleri için hizaya gelmeleri de ihtimal dahilinde. Böylece karbon salınımını azaltmak için çaba göstermek zorunda kalabilirler.

Herkesi bu konuyu bir defa daha düşünmeye davet ediyorum. Dünya hepimizin. Sadece kendisinin olduğunu sananlara karşı harekete geçmek şart. En olası çözüm de bu şekilde düşünen şirketleri ve devletleri protesto etmek. Yani ürünlerini satın almamak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder