.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

20 Ocak 2019 Pazar

Uygurlar ve Çin'in Kaurduğu Toplama Kampları Gerçeği.

Son günlerde Çin'de Uygurların toplama kamplarında toplandığı haberleri yoğunlaştı ama nedense; tek bir Ermeni ölünce hepimiz Ermeniyiz diye sokağa çıkan (Yanlış anlaşılmasın. Ben de kişisel olarak, kim öldürülürse öldürülsün buna tepki göstermek gerektiğine inanıyorum. Tepki gösterme metotlarına pek katılmasam da.) veya İsrail tek bir Filistinliyi öldürünce dört parmağını kaldırıp rabia işareti yapan (Ben Filistinlilerin maruz kaldığı şiddet ve soykırıma da karşıyım.) halkımızdan herhangi bir tepki yok. Halbuki Uygurlar da Ermeniler gibi insan ve Filistinliler gibi Müslüman. 
Bunda hükumetimizin Türk hariç herkesi seven ama Türk'ü pek sevmeyen anlayışı yanında Perinçek grubunun yaptığı psikolojik faaliyetler ve propagandanın da etkisi olduğu anlaşılıyor.
Bu propagandalar sebebiyle herkes bir şey söylediğinden kimse olayları tam anlamıyor. Ama işin anlatıldığı gibi olmadığı da ortada. Şimdi ben kendi bilgim dahilinde bu durum hakkındaki görüşlerimi anlatmaya çalışacağım. Uygur soykırımının diğer boyutlarına ve bu soykırımın altında yatan sebeplere değinmeye çalışacağım.
Çin'de uzun süre tek çocuk uygulaması vardı. Bu, Çin'in fazla nüfusun yarattığı baskıyı azaltmak için yaptığı bir uygulamaydı. Fakat hiç hesapta olmayan sonuçlar doğurdu. Bunlardan birincisi genç nüfus azalırken yaşlı nüfusun artmasıydı. Bunun Çin ekonomisine ve özellikle de emeklilik sistemine büyük bir darbe vuracağı görüldü. Diğer önemli bir sorun ise Çin'de gençler arasındaki erkek ve kadın oranının çarpıcı bir şekilde değişmeye başlamasıydı. Çinli aileler erkek çocuk istediklerinden ve tek çocuğa izin verildiğinden başta kırsal kesimde yaşayanlar olmak üzere çok sayıda Çinli aile çocuklarının kız olduğunu öğrenince kürtaj yaptırdı veya doğan kız çocuklarını öldürdü (Bu konu Çinli bazı kişilerle yaptığım konuşmalarda öğrendiğim bir husus. Daha sonra bu konu Batı basınına da yansıdı.). Bu durumun vahşet boyutu çok acıklı olmakla birlikte bu vahşetin bir yan etkisi de ortaya çıktı. Çünkü herkes erkek çocuk sahibi olmaya çalıştığı için ülkede kız çocuk oranı azaldı. Bu sorun başlangıçta pek fark edilmedi. Ama bu çocukların ergenliğe ulaşıp evlenmeyi düşünmeye başladığı zaman çözümü mümkün olmayan bir problem olarak ortaya çıktı. Bu sebeple Çinli gençler (erkek çocuklar) kız bulamayınca Uygur ve Tibetli kızlara sarkmaya başladılar. Çünkü Çin yasalarına göre bu uluslar özerk bir yapıya sahip olduklarından bir çocuk uygulamasından muaf tutulmuşlardı. Bu sebeple bu uluslara mensup yeterince kız çocuğu vardı. Çinlilerin Uygur kızlarına sarkması toplumda birçok çatışmaya sebep oldu. Uygur-Çinli kavgaları ve düşmanlığının bu sebeple arttığını iddia edenler var. Nitekim bu durumu gören Çinli yetkililer tek çocuk uygulamasını kaldırdı. Sanırım şimdi iki çocuğa izin veriliyor. 
Öte yandan, tek çocuk uygulaması olmadığı ve genellikle kırsal nüfus fazla olduğu için devlet kontrolünün daha az olduğu Uygur ve Tibet'te nüfus artış hızı Çin etnik kökenlilerin nüfus artış hızına göre daha fazla oldu. Çin ekonomisi genel olarak güneyde ve okyanusa yakın yerlerde hızla gelişmesine rağmen bu bölgelerde ekonomik gelişme çok kısıtlı oldu. Bu da Uygur ve Tibet halkının güneye göre daha fakir hale gelmesine ve işsiz gençlerin artmasına sebep oldu. Bunun sonucu iki yönde ortaya çıktı: 1. Milliyetçiliğin yükselişi, 2. Radikal İslamcı örgütlerin yükselişi. Bu durum Çin'i endişelendirdi. Çünkü Uygur ve Tibet yüzyıllardır Çin egemenliğinde olan bölgeler değildi. Bu bölgelerde 19. yüzyıl sonu ve 20 Yüzyıl başlarında bağımsız devletler vardı. Çin, Çarlık Rusyası ve daha sonra da Sovyetlerle Orta Asya'yı bölüşünce Uygur ve Tibet Devleti Çin tarafından işgal edildi. Yani Çin kendi içindeki bir azınlıkla değil, bir süre önce işgal ettiği ve bağımsızlığına son verdiği bir ülke halkı ile karşı karşıya. Bu sebeple Uygurlar arasında ortaya çıkan milliyetçi ve radikal İslamcı yükseliş karşısında endişelendi ve bazı tedbirler almaya başladı. Ancak aldığı tedbirler bir işe yaramıyordu. Bunun üzerine Uygur Türklerini tarihi Çin geleneklerine göre asimile etmeye ve soykırım ile sorunu çözmeye karar verdi. Bu sebeple toplama kampları açıp milyonlarca Uygur vatandaşını bu kamplarda topladı. Bu kamplar açığa çıkınca da radikal İslamcıları rehabilite ettiğini ileri sürdü. Ama Uygurlar arasında 3 milyon radikal İslamcı var demek neresinden bakarsanız bakın palavradan başka bir şey değil. Çünkü üniversite hocalarından halk müziği sanatçılarına kadar hemen her kesimden insanı bu kamplarda topladı. Özellikle milli bilinci artıran halk şairi ve ozanları içeri attı. Şimdi bizden giden gazeteciler Çin'in ne kadar iyi bir iş yaptığını anlata anlata bitiremiyorlar. Ama söyledikleri şeyler benim düşüncelerimi doğrular nitelikte. Çünkü o gazetecilerin sanki iyi bir şeymiş gibi anlattıkları hususlardan bu kamplarda insanlara Çin dili ve kültürünün enjekte edildiği anlaşılıyor. Bu gün bir haberde Uygur kökenli kızların işsizlik bahanesiyle toplanarak güneye gönderildiğini okudum. Bunlar güneyde Çin gençleri ile evlendirilip asimile edilecekler. Bekar çin gençlerine evlenecek kadın olarak götürülüyorlar. Bumin Göktürk yazıtlarında da anlatıldığı gibi, Çin Türklerin erkeklerini köle kızlarını cariye yapmaya çalışıyor. Bu işler ne ABD, ne de CIA vb. işi. Çin'in tarihi geleneklerinin ve kültürünün vahşet boyutunun yeni bir göstergesinden başka bir şey değil. Haaa... Bunu ABD veya CIA kullanıyor olabilir mi? Olabilir. Ama bunu önlemek bizim değil Çin'in görevi. Sırf başkaları da söylüyor diye yanlış bir şeye doğru demek ne kadar hatalıysa, sırf ABD vs. dillendiriyor diye doğru bir şeye yanlış demek veya doğruları görmezden gelmek de o kadar hatalıdır. Eğer ABD propagandası varsa ve bu önlenmek isteniyorsa çözüm çok kolay. Çin asimilasyon ve soykırım kamplarını kapatıp insanları serbest bırakırsa sorun kendiliğinden çözülür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder