.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

27 Aralık 2017 Çarşamba

Tımarhanede yaşıyorum.



Bazen, sanki tımarhanede yaşıyorum da bunun farkında değilim gibi hissediyorum.

Bu gün arabayla bir yere giderken radyodan dinlediğim bir reklam yine böyle hissetmeme sebep oldu.

Reklam bir bankanın reklamı.

Reklamda isim üzerinden insanlar yönlendirilerek bankanın halkın bankası ve hatta halkçı bir banka olduğu imajı yaratılmaya çalışılıyor.

Güzel bir reklam olabilirdi.

Eğer bu banka son yıllarda bazı devlet ve hükümet yetkilileri ile yaptığı milyar dolarlık yolsuzluk ve hukuksuzluktan şu anda Amerika'da yargılanan (pardon itirafçı olan) birinin işlerini gördüğü banka olarak çalışmasaydı.

Eğer bu bankanın bir görevlisinin evinde ayakkabı kutularında rüşvet paraları bulunmasaydı.

Ve eğer bu bankanın bir başka görevlisi yaptığı yolsuzluklardan dolayı şu anda ABD'de yargılanmasaydı.


Bu konu benim uzun süredir dikkatimi çekiyor.

Bu memlekette kim ne değilse kendisini o gibi göstermeye çalışıyor.

Kim neyse kendisini o değil gibi gösteriyor.

Hatta öyle olanların en büyük düşmanı gibi bile görünebiliyor.

Yolsuzlukların bankası kendisini halkın bankası olarak tanıtmaya çalışabiliyor.

Laikler ahlaksızdır diyen tarikat mensuplarının sadece ahlaksız değil aynı zamanda sapık oldukları ortaya çıkıyor.

Homoseksüeller hakkında söylemediğini bırakmayan ve hatta homoseksüel yürüyüşlerine saldıran tipler homoseksüel çıkıyor.

Delikanlı geçinen tipler nedense oğlan veya oğlancı çıkıyor.

Muhafazakarlığıyla öne çıkan bir partide önemli görevler üslenmiş biri bir erkek çocukla basılıyor.

Memleketin soyadı Türk olan en tanınan kişisi, Türk değil.

Hatta Türk düşmanı bir terör örgütünün borazanlığını yapıyor.

Bazı dindar Müslümanlar, bir bakıyorsun din değiştiriyor.

Herkese FETÖ'cü diyenler Fetö'den tutuklanabiliyor.

Yıllardır Fetö'nün dizi dibinden ayrılmayanlar şimdi herkese Fetö'cü diyor.


Bu konuyla ilgili olarak en çok kafayı yiyecek gibi olduğum bir olayı hala hatırlıyorum.

Bir zamanlar çok sık karşılaştığım biri vardı.

Bu şahıs neredeyse her adımında etraftan duyulacak şekilde besmele çeker ve her konuşmasına Allah izin verirse, Allaha şükürler olsun, Allah büyüktür gibi cümlelerle giriş yapardı.

Ben de bu kişinin çok dindar biri olduğunu düşünerek yanında dikkatli konuşurdum.

Sonra bir gün tesadüfen bir yerde rastladım.

Oturmuş kafayı çekiyordu.

Şaşırdım ve hemen yanına oturdum.

Biraz sohbet ettikten sonra bana ateist olduğunu söyledi.

Neden çok dindarmış gibi görünmeye çalıştığını sordum.

Ticaretle uğraştığını ve ticaret yaptığı kişilerin çok dindar olduğunu söyledi.

Onlara dindar görünmek için uzun süre böyle davranmış.

''Şimdi de ağzım öyle alıştı ki istemsiz olarak her yerde öyle konuşuyorum.'' dedi.


''Peki...'' dedim.

''Kişiliğine ve inancına bu kadar ters davrandığına göre  ne kadar kazanıyorsun?''

Adam mal varlığını ve aylık kazancını söyledi.

Duyduklarım karşısında çok şaşırdım.

Ve gayri ihtiyari olarak ''Maşallah!'' dedim.

Adam gülümsedi.

''Allah razı olsun. Allah size de versin inşallah. Daha iyileri sizin olsun inşallah. Daha fazla kazanç size nasip olsun inşallah.'' diye cevap verdi.

Hemen kalktım.

Gidip başka bir masaya oturdum.

Bu nasıl iştir anlayabilmiş değilim.

Anlayan varsa, anlatırsa sevinirim.

(Not: Bu bahsettiğim olay yeni değildir. 1990'lı yıllarda yaşanmıştır.)

Saygılar sunarım.

M.Ç.
27.12.2017.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder