.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

16 Aralık 2017 Cumartesi

1. Dünya Savaşı'nda Arap İhanetinin İçyüzü.

Bu gün bir kitap okurken kitapta verilen bir bilgiyi, son günlerde Araplar 1. Dünya Savaşı sırasında bizi arkadan vurdu diyenlerle hayır vurmadı diyenler arasında sanal alemde yapılan tartışmalarla ilgili olduğu için Facebook'ta paylaştım.

Bu yazıyı aşağıda veriyorum.

''İtilaf Devletlerinin ezilen milletlere verdikleri sözlere sadakatları sonucunda hiçbir ırk Araplar kadar karlı çıkmış değildir. 

Araplar; Irak, Arabistan, Suriye ve Ürdün'de şimdiden bağımsızlıklarını kazanmışlardır.

Arapların çoğunun savaş boyunca Türkler tarafında çarpıştığı da unutulmamalıdır. 

Özellikle Filistinli Araplar Türk hakimiyeti için çarpışmışlardır.'' 

Lloyd George, 1919. (Kaynak: David Fromkin, Barışa Son Veren Barış, Epsilon Yayınları, s.355.)

Bu paylaşımın ardından özelden ve paylaşımın altına yorum yazarak bazı meslektaşlarım tarafından yorumlar yapıldı. 

Bunlardan biri papağan gibi aynı ''arkadan vurma''safsatalarını tekrar etmeyip, gerçekleri, hem de İngilizlerin ağzından olanını göz önüne serdiğin için eleştiri bile alabilirsin şeklindeydi. 

Ben de bunun üzerine, paylaşımdaki maksadın yanlış anlaşıldığını düşünerek konu hakkındaki görüşlerimi aynı paylaşımın altında yazdım.

Belki bir faydası olur düşüncesiyle bu görüşlerimi aşağıda bilginize sunuyorum.

''Ben Arapları savunmuyorum. 

Yanlış anlaşılmasın. 

Evet Arapların bir kısmı Şerif Hüseyin ve oğulları arkasından giderek İngilizlerle birlik olup Türk ordusunu arkadan vurdu.

Yaptıkları işkence ve cinayetler her türlü tarifin ötesindeydi.
İnönü dahil o bölgedeki muharebelere katılanlar 1917'yılından itibaren Arap saldırılarının Türk ordusunu çok fazla yıprattığını, bu durumun Suriye'de genel bir Osmanlı aleyhtarlığını güçlendirdiğini yazmaktadır. 

Yukarıdaki ifadede de İngilizlerin Araplarla olan ilişkisi açıkça görülmektedir. 

Ama o dönemde Araplar aynen bu gün olduğu gibi birçok gruba bölünmüş ve aralarında fikir birliği yoktu. 

Bir grup Şerif Hüseyin'in arkasındaki feodal, kabileci ve bir nevi ırkçı Araptan oluşuyordu. 
Bunlar ihanetin en uç noktasındaydılar. 

Suudiler de Osmanlı aleyhtarıydılar. 

Dini bir tarikat yapısında olan bu grup (bir nevi şimdiki fetöcüler gibiydiler) Şerif Hüseyin ile iktidar mücadelesi yapmakla birlikte İngiliz desteğini de arıyordu. 

Ama İngilizlerin yazdığı senaryoda baş rolde Şerif Hüseyin'in oğullarından en gösterişlisi olan Faysal vardı. 

Öte yandan daha savaş öncesinde Suriye'de milliyetçi akımlar çok güçlüydü. 

Birçok dernek ve örgüt vardı. 

Bunlar Arap milliyetçisi ve ayrılıkçıydılar. 

Ama Cemal Paşa bu hareketi büyük ölçüde akamete uğrattı. 

Bir de ilkel Arap aşiretleri var. 

Bunlar ise yağmacı ve çapulculuklarıyla kendilerini göstermişlerdi. 

İngiliz yenilince ona saldırıp soygun yapıyor, Osmanlı geri çekilince de Osmanlı'ya saldırıp soygun yapıyordu. 

Mesela Kanal Harekatlarına bu bedevi aşiretlerinden katılan çok sayıda silahlı aşiret mensubu var.

Ama Osmanlı çekilirken yağma yapan aşiretler de var.

En çok Türk kanı akıtan ve cinayetler işleyenler Faysal'ın adamları ile bu aşiretlerdi. 

Ama öte yandan son ana kadar ve hatta Milli Mücadele zamanında bile bizimle birlikte olan Araplar da vardı. 

Onların da hakkını yememek lazım. 

Araplar haindir veya Araplar din kardeşimizdir diye başlayan her türlü cümle daha başlangıçtan sakattır. 

Çünkü her Arap ihanet etmediği gibi din kardeşi olmamız da önemli bir miktarda Arap'ın Hristiyanlarla bir olup bizi arkadan vurmasına engel olmamıştır. 

Bu sebeple bu gün Türkiye'nin bölge politikası bu tür söylemlere göre değil salt milli çıkarlarımıza göre oluşturulmalıdır.

Saygılar sunarım.
Mehmet Çanlı
16.12.2017.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder