.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

14 Kasım 2017 Salı

Ankara'nın Dikmen'i 1.; Çal Dağı'nda gördüklerim.



Pazar günü dişimin dolgusu düştü. Daha önce gittiğim hastahaneden randevu almak için telefonla randevu servisine ulaşmaya çalıştım ama nedendir bilmem ulaşamadım. Bunun üzerine 182'yi aradım ve Keklik Pınarı bölgesindeki diş polikliniğinden randevu aldım.

Bu gün öğlen üzeri randevu saatinde polikliniğe gittim. Film çektirip muayene olduktan sonra diş hekimi dolgu yapmak için yarın gelmemi söyledi ve bir randevu oluşturdu.

Poliklinikten çıkınca kapının önünde sigara içerken etrafı inceledim. Poliklinik Ankara'da yaşayan hemen herkesin gördüğü, üzerinde çok sayıda anten olan tepenin Dikmen Caddesi tarafındaki sırtlardaydı. Bu sırtlar ve yukarıda üzerinde çok sayıda anten bulunan tepe haritada Çal Dağı olarak geçiyor.

Daha önce hiç bu antenler bölgesini gezmemiştim. Polikliniğin önünden geçen yolun bu tepeye doğru gittiğini görünce, biraz dik te olsa, yürüyerek tepeye çıkmaya karar verdim.
Polikliniğin önünden sağa dönüp yürümeye başladım. Ankara Belediyesi yol kenarına kaldırım döşüyordu. Araçların arasından geçip yukarıya doğru tırmanmaya devam ettim.

Şaşırtıcı bir şekilde, tepeye doğru giden yolun iki tarafında 5 katlı apartmanlar vardı ve yenileri de yapılıyordu. Yolun dikliğine bakıp burada oturanların kışın arabayla aşağıya inmelerinin çok zor olduğunu düşündüm. Çünkü bu bölge Ankara'da kışın en fazla kar yağan bölge ve zemin hemen hemen her zaman buz tutuyor. Geçen kış bir defa arabamla bu bölgeye yakın bir yerden inmeye kalkmıştım. Yokuştan inene kadar bildiğim bütün duaları okumak zorunda kaldım çünkü araba aşağıya kayarak indi.

Aslında bu bölge park ve eğlence alanı yapılsa, ev yapılmaya izin verilmese, Ankara'lılar için güzel bir eğlence yeri olurdu diye düşünürken tepeye yaklaşmışım. Gördüğüm manzara oldukça üzücüydü.
İçinde oturulması mümkün olmayan ve adeta harabeye dönmüş gecekonduların bacalarından siyah dumanlar çıkıyordu. Muhtemelen lastik ve naylon yakıldığından duman sokağı kaplamış ve nefes alınmıyordu.




İnsanlar sadece böyle kötü evlerde yaşamıyor, ayrıca çok sağlıksız bir çevrede de yaşıyorlardı. Sağlıksız derken hemen yanlarındaki antenlerin yaydığı radyasyondan bahsetmiyorum. Evlerin etrafı çöp ve pislik içindeydi. Sanırım temizlik olsun diye, burada yaşayanlar tarafından çöplerin bir kısmı yakılmış ama bu daha da kötü bir görüntüye sebep olmuş.

Her şey kötüydü ama ne yalan söyleyeyim yol asfalttı ve ilginç bir şekilde bu daracık yoldaki trafik te oldukça yoğundu. Geçen arabaların bir kısmı kokoreççi minibüsü ve hurda toplamak için kullanılan eski ve bakımsız arabalardı. Fakat çok sayıda lüks araba da yolu kullanıyordu. Muhtemelen İlker tarafında veya Oran'da yapılan inşaatların müteahhitleridir diye düşündüm ama emin değilim. Belki de Dikmen'e kestirme bir geçiş olduğu için bazı insanlar bu yolu kullanmayı tercih ediyorlardır.
Neyse....

Yukarıda, sağ alttaki resimde görünen yoldan yürümeye devam ettim.

Biraz sonra hurda kağıtlarla dolu çuvalların yol kenarına dizili olduğunu gördüm. 100-150 metre ileride de her tarafları kir içinde, kapkara olmuş küçük çocuklar hurda kağıtları istifliyorlardı. Çocuklara doğru yaklaşınca, fotoğraf çektiğimi gören 7-8 yaşlarında iki çocuk bana doğru yaklaştı ve korku dolu gözlerle: ''Amca, evlerimizi yıkmaya mı geldin? Evlerimizi ne zaman yıkacaksınız?'' diye sorular sormaya başladı. Herhalde evde anne-babaları evlerin yıkılacağından bahsetmiş olacak ki çocuklar beni evlerini yıkmak için tespit çalışması yapan bir memur zannettiler. Ben ''Hayır. Sadece buradan geçiyorum. Bu yol nereye çıkıyor?'' diye sorunca rahatladılar ve otobüs durağına çıktığını söylediler.





Yürümeye devam edince şaşkınlıktan kendimi alamadım. Çünkü 1984 yılında ilk defa geldiğim ve hala yaşadığım Ankara'da şimdiye kadar böyle güzel manzarası olan bir yer görmemiştim. Ama aynı zamanda bu kadar pis ve sefalet kokan bir yer de görmedim.

Her yer çöp ve pislik içindeydi. Sanırım gecekondularda yaşayanlar çöplerden hurda mukavva ve metal toplayarak geçindiklerinden ortalık çöp artıklarıyla doluydu. Herhalde para eden şeyleri satıp para etmeyenleri yol kenarına atmışlar.

Ama kısa süre sonra yol kenarındaki çöplerin sadece gecekonducuların marifeti olmadığını anladım. Çünkü yol kenarında birçok hafriyat malzemesi vardı. Evinizde yaptırdığınız tadilatlardan artan malzemenin nereye gittiğini merak ediyorsanız buraya gelip bakmanız yeterli olacaktır.

Elbette bu sizin veya benim suçum değil. Bu işlere belediye bakıyor Ama Ankara'da uzun süredir bir belediye başkanı olmadığından durum bu hale gelmiş. İ.Melih, şehri gezip sorunları ile ilgileneceğine televizyon kurup her gece ekrana çıkmak veya twitterden millete laf yetiştirmekle meşgul olduğundan buraları görmemiş herhalde.






 
 


 

 



 

 

 

Umarım yeni belediye başkanı bu tepeye gelir, durumu görür, tepenin ne kadar güzel bir manzarası olduğunu fark eder ve buraya biraz çeki düzen verir.

Saygılar sunarım.

Yazının devamını Ankara'nın Dikmen'i 2: İlker ve Oran Bölgesindeki Söylentiler başlıklı yazımızdan okuyabilirsiniz.
Mehmet Çanlı
14.11.2017.


2 yorum:

  1. Mehmet bey gördüğünüz insanlar oranın yerlisi değil. Kağıt plastik toplamak için gelen insanlar oralar artık yıkıldı en fazla 5 ev kaldı. Ben çocukluğum en güzel zamanlarım orada geçti. Ve annemler ordan geçen sene taşındı. Bi alt sokağa inseydiniz ne kadar farklı olduğunu görürdünüz. Hala bizim için oralar aranıyor daha uzun yıllarda arayacağız gibi duruyor . Şunu da söylemeden geçemeyeceğim sonrada gelen kağıt toplayicilari o kadar çevreyi kirletti.

    YanıtlaSil
  2. Evet, haklısınız. Kağıt toplayıcıların attığı çöpler vardı. Ama ev tadilatına giden kişiler de çıkan hafriyat malzemelerini atmıştı. Gerçi bu oldukça eski bir yazı. Belki de şimdi daha iyidir. Bir gün gidip tekrar gezeyim. Her şeye rağmen manzarası çok güzel bir yer.

    YanıtlaSil