.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

19 Ocak 2015 Pazartesi

ERMENİSTAN VE GÜRCİSTAN ARASINDAKİ İLİŞKİLER



ERMENİSTAN VE GÜRCİSTAN ARASINDAKİ İLİŞKİLER

Kafkasya, Ermeni, Ermenistan, Gürcü, Gürcistan, Rusya, ABD, AB, NATO, Azeri, Azerbaycan.
                                                                                                                                             Mehmet ÇANLI*
Özet
Ermenistan ve Gürcistan Kafkasya’nın iki küçük devletidir. Gerek tarihi altyapıları ve gerekse halen devam eden sorunları sebebiyle karşılıklı ilişkilerinde genel bir güvensizlik hâkimdir. İki devletin arasında stratejik tercihlerindeki farklılıklar ve azınlıklar meselesi, kilise sorunu gibi sorunlar nedeniyle bu güvensizlik devam etmektedir. Ancak her iki ülkeyi bağlayan temez bazı zorunluluklar sebebiyle bu ülkeler karşılıklı ilişkilerini, sorunları bir çatışmaya vardırmadan sürdürmeye çalışmaktadırlar. İki ülkenin karşılıklı ekonomik, siyasi ve diplomatik ilişkileri devam etmektedir. Şu anda stabil durumda seyreden ilişkilerin yakın bir dönemde köklü bir değişikliğe uğraması beklenmemektedir.
Anahtar kelimeler: Ermeni, Gürcü, Kafkasya, Karabağ, Abhazya, Güney Osetya, azınlıklar, kilise.

Giriş.

Kafkaslar, küçük bir bölge olmasına rağmen tarih boyunca dünyanın en tartışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Kafkasya’nın jeostratejik konumu gibi, dağlık ve parçalı coğrafi yapısı bu bölgede güçlü devletlerin ortaya çıkmasını engellemiştir. Önemli coğrafi bölgelerin ve stratejik güçlerin arasında bir geçiş bölgesi niteliğinde olması değişik yönlerden gelen farklı güçler tarafından istilasını kolaylaştırmıştır. Bu sebeple büyük bölgesel güçler daima Kafkasya’yı istila etmeye ve onu diğer bölgesel güçlerle aralarında bir sınır bölgesi haline getirmeye çalışmışlardır.
 Bu durumun bir sonucu olarak Kafkasya devletleri, her zaman, karakteristik üç benzer özelliğe sahip olmuşlardır. Bu ülkeler küçüktürler, büyük çeşitliliği olan doğal kaynaklara sahip değillerdirler (Önemli enerji rezervlerine sahip Azerbaycan belki biraz farklıdır fakat enerji Azerbaycan’ın sahip olduğu tek önemli kaynaktır.) ve çok daha geniş ve güçlü ülkelerle çevrilidirler.  Bu durum onları, güvenliklerini garanti altına almak için, daima bir dış destek aramaya zorlamıştır.[1] Günümüzde de, üç bölgesel güç; Türkiye, İran ve Rusya arasında kalan Kafkasya’da durum pek fazla değişmemiştir.
Bu durum doğal olarak, Gürcistan ve Ermenistan’ın, gerek kendi aralarında, gerekse diğer ülkelerle olan ilişkilerini etkilemektedir. Ayrıca, bu iki ülkenin, bölge içindeki ayırdedici nitelikteki jeopolitik durumları ile kendi tarihi ve kültürel altyapıları da karşılıklı ilişkileri üzerinde etkili olmaktadır.
Bunlardan kısaca bahsedecek olursak; denize çıkışı olmayan ve komşularının çoğu ile tarihi sorunlar yaşayan Ermenistan, geleneksel olarak, komşularından ikisi olan Türkiye ve Azerbaycan ile daima çatışmalı bir pozisyonda bulunmuştur. Erivan’ın, Türkiye’ye olan güvensizliği kökenleri temel olarak iki ülkenin paylaştığı (özellikle 1. Dünya Savaşı sırasında yaşanan) tarihte yatmaktadır. Ermenistan’daki Rusya etkisi de herhangi bir Ermeni-Türk yakınlaşmasını önleyerek buna katkıda bulunmaktadır.
Azerbaycan ile sorunun kaynağı ise, 1920’li yıllarda da iki ülke arasında çatışmalar yaşanan Karabağ için, 1988-1994 yılları arasında, Rusya’nın desteğiyle yaptığı savaştır. Bu savaş sonunda Rusya’nın ayarladığı ateşkesin ardından Karabağ yasal olarak Azerbaycan toprakları içinde kalmış fakat Bakü’deki otoriteler tarafından idare edilmeyecek şekilde Ermeni işgali altında bırakılmıştır. Bu konuya bağlı olarak hem Azerbaycan’ın hem de Ermenistan’ın karşılıklı güvensizlik ve düşmanlıkları devam etmektedir. 
Tüm bunların yanında Ermenistan’ın diğer önemli bir özelliği de; bu ülkenin, Rusya’nın bütün Kafkasya’yı kontrol etmek için, Kafkas Dağlarının arkasında bir ayağını koyabileceği önemli bir jeopolitik değere sahip olmasıdır.
Gürcistan’ın önemi de, Ermenistan gibi, sadece jeopolitik konumundan değil, fakat aynı zamanda; Azeri gazının Türkiye’ye geçişinde transit bir ülke olması, Karadeniz’de limanlara sahip olması ve buna benzer diğer özelliklerden kaynaklanmaktadır.
Gürcistan’ın, tarihi ve politik sebeplerle her zaman Rusya karşıtı bir politika izlemesi de, gerek Gürcü-Ermeni ilişkilerinde ve gerekse bu ülkenin diğer ülkelerle olan ilişkilerinde, önemli bir faktör oluşturmaktadır.

1.Gürcistan-Ermenistan ilişkilerinin kısa tarihi

Ermenistan ve Gürcistan, Güney Kafkasya’nın iki küçük devletidir. Bu iki devletin ilişkilerinin, 1918-1920 arasındaki yıllar haricinde, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra başladığı söylenebilir. Bu dönem içerisinde iki devlet arasındaki ilişkilerde her zaman karşılıklı bir güvensizlik olduğu görülmektedir. Bu güvensizlik, iki ülke yetkililerinin karşılıklı resmi ziyaretlerde yaptıkları olumlu açıklamalara rağmen, hiçbir zaman ortadan kalkmamıştır. Bunda coğrafi etkenler ve güncel bazı sebepler kadar iki ülkenin geçmişleri de etkili olmaktadır.
İki ülkenin tarihi ilişkilerine bakıldığında, özellikle 19. yüzyılın bir kırılma noktası olduğu görülmektedir. Bu yüzyılda ortaya çıkan üç faktör Ermeni ve Gürcü ilişkilerini dramatik bir biçimde etkilemiştir. Bu etkenler; Rusya’nın Kafkasya’yı ilhakı, üretim ilişkilerinin değişmesi ve milliyetçilik akımıdır.
1801 yılında, Gürcü Krallığının ilhakıyla başlayan süreçte, Rusya Güney Kafkasya’ya tamamen hâkim olmuştur. Gürcü Krallığı’nın işgali sonrasında, Rusya’yı uzun süre uğraştıran, Gürcü isyanları yaşanmıştır. Bu isyanların bastırılmasında Ermeniler, Gürcü isyancılara karşı, Rusya’nın yanında ve Ruslarla birlikte savaşmışlardır. Bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak Rusya, Güney Kafkasya’nın demografik yapısında önemli değişiklikler meydana getirmiştir. Rusya, bölgedeki Müslüman halkı İran ve Osmanlı İmparatorluğu’na sürerken, bu ülkelerdeki Ermenilerin Kafkasya’ya göç etmesini teşvik etmiştir. Kafkasya’ya göç eden Ermenilerin büyük bir kısmı da Gürcistan’ın Sameshi-Cavaheti, Tiflis, Sohum ve Batum bölgelerine yerleştirilmişlerdir. Ermeniler, Rus yayılmacılığının geleceği için önemli bir araç olarak değerlendirildiğinden, Rus yönetimi tarafından, Kafkasya’nın diğer halkları ile eşit görülmemiş ve daima desteklenmişlerdir.
Bölgedeki diğer bir olay da 19. yüzyılla birlikte üretim ilişkilerinin değişmeye başlamasıdır. Sanayi ve ticaretin gelişmesi ile birlikte, daha çok tarım ile uğraşan Gürcüler giderek fakirleşirken geleneksel olarak ticaretle uğraşan Ermeni toplumu ise giderek zenginleşmiştir. Gürcü soylularının topraklarını da satın alan zengin Ermeniler, Gürcistan’ın ekonomik hayatında egemen bir konuma gelmişlerdir. Böylece, Kafkasya’da yaşayan Ermeni nüfusun etkinliği kısa sürede artmıştır. Bunun sonucunda Gürcüler, ülkede ekonomik merdivenin alt basamaklarına inmişler ve büyük ölçüde siyasî alanın da dışına itilmişlerdir. Bu durum Gürcüler arasında güçlü Ermeni karşıtı duygular ortaya çıkarmıştır.
Buna rağmen milliyetçilik akımı Ermeniler arasında, Gürcülere göre, daha erken dönemde ortaya çıkıp yayılmıştır. Fakat bu Ermeni milliyetçiliği; bütün Ermenileri kapsayan hayali bir “Büyük Ermenistan” projesi olarak ortaya çıkmıştır. Gürcistan coğrafyası da hayali “Büyük Ermenistan”ın bir parçası olarak düşünüldüğünden Tiflis, Ermeni milliyetçiliğinin başlıca merkezlerinden biri olmuştur. Bu kapsamda “Ermeni Devrimci Federasyonu” anlamına gelen Taşnaksutyun örgütü de 1890 yılında Tiflis’te kurulmuştur.
Gürcü milli hareketi ise, ancak 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu dönemde, Gürcü nüfusu ekonomik sebeplerden dolayı kırsal alanlardan Tiflis’e doğru hızla göç etmeye başlamıştır. Böylece, Tiflis’te egemen konumdaki Ermenilerle karşılaşan Gürcüler kendilerini yeniden tanımlamak durumunda kalmışlardır.
Ayrıca bu dönemde, Rus üniversitelerinde eğitim gören ve Batı siyasi akımları ile tanışmış olan, yeni bir Gürcü aydınları kuşağı ortaya çıkmıştır. Bu aydınlar, Ermeni iddialarının Gürcü milletini aşağıladığını ve Ermenilerin, Gürcüleri tarihten silmek istediklerini ileri sürerek birçok gazete ve dergi çıkarmaya ve siyasi alanda mücadele vermeye başlamışlardır. Bunun bir sonucu olarak, Gürcü milli uyanışı aynı zamanda Ermeni karşıtı bir hareket olarak ortaya çıkmıştır.
İki toplum arasındaki husumet, Çarlık Rusyasının dağılmasıyla zirve noktasına ulaşmıştır. Bu dönemde Ermenistan Cumhuriyeti, “Büyük Ermenistan” hayalini gerçekleştirmek üzere Türkiye ve Azerbaycan’ın yanı sıra, Gürcistan’dan da toprak talep etmiştir. Ermenistan, söz konusu toprakları ilhak etmek üzere, 7 Aralık 1918’de Gürcistan’a saldırmış, fakat İngilizlerin devreye girmesiyle amaçlarına tam olarak ulaşamadan ateşkes sağlanmıştır.[2]
2.Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından iki ülkede yaşanan önemli gelişmeler
Sovyetler Birliği’nin son zamanlarında, ilk bağımsızlık hareketleri Kafkasya’da ortaya çıktı. 1988 yılında Bakü’de başlayan özgürlük hareketleri kısa süre içinde Gürcistan’a yayıldı. Bunun sonucunda Gürcistan’da Gia Çanturia; ‘’Gürcistan Ulusal Partisi’’ni, Ziviad Gamsahurdia ise; ’’Erdemli Aziz İlia Topluluğu’’nu kurdu. Sovyetler Birliği yönetimi,  bu hareketleri bastırmak için, 9 Nisan 1989’da, Tiflis’te büyük bir katliam yaptı. Fakat tüm baskılara rağmen Gürcülerin bağımsızlık isteklerini bastıramadı ve Gürcistan 1990 ylının Mart ayında bağımsızlığını ilan etti.
28 Nisan 1990 tarihinde yapılan parlemento seçimlerini, tüm muhalefeti bünyesinde birleştiren ‘’Yuvarlak Masa’’ grubu kazandı. Parlemento, Kasım ayındaki ilk oturumunda, bu grubun başkanı Ziviad Gamsahurdia’yı ‘’Gürcistan Yüksek Sovyeti’’ başkanlığına seçti. Ateşli bir Gürcü milliyetçisi olan Gamsahurdia, 31 Mart 1991 tarihinde, Sovyetler Birliği’nden ayrılmak ve bağımsızlığın onaylanması için referanduma gitti. 9 Mayıs’ta açıklanan referandum sonuçlarına göre, halkın bağımsızlığı desteklediği ortaya çıktı.
Bunun üzerine, Sovyetler Birliği, Gürcistan’a ambargo uygulamaya başladı. Rusya’nın da desteğiyle Abhazya, Güney Osetya ve Acaristan bölgelerinde ayrılıkçı olaylar arttı. Bunun hemen ardından ülkede yaşayan Ermeniler hareketlenmeye başladılar. Bu dönemde, Gürcistan-Türkiye ilişkileri de, Gamsahurdia’nın aşırı milliyetçi politikaları ve yurtlarından çıkarılmış olan Ahıska Türklerinin geri dönüşüne izin vermemesi sebebiyle iyi değildi.
Sovyetler Birliği, iç siyasi karışıklıklar ile Güney Osetya, Abhazya ve Ermeni meselelerine giderek daha fazla destek vermeye başladı. 1991 yılının Aralık ayında, Sovyetler Birliği’nin resmen dağılmasının ardından kurulan Rusya Federasyonu da Sovyetler Birliği politikalarına devam etti. Bu kapsamda, önünde bir engel olarak gördüğü Gamsahurdia’yı düşürmek için hemen harekete geçti. Bunun sonucunda 6 Ocak 1992 yılında Gamsahurdia yönetimi bırakmak zorunda kaldı.
Gamsahurdia’nın ardından, Eduard Shvardnadze yeni devlet başkanı oldu. Gürcistan’ın dış politikası Shevarnadze döneminde batıya ve Rusya’ya karşı daha tarafsız bir duruma geldi. Bundan sonra Gürcistan-Rusya ilişkilerinde bir yumuşama oldu. Fakat Shvardnadze tamamen Rus yanlısı bir politika izlemediği gibi ülkedeki Rus üslerininin kapanmasını da gündeme getirmeye başladı. Bunun üzerine Rusların desteğiyle Abhazya’daki çatışmalar tekrar yoğunlaştı ve bu bölge fiilen Gürcistan’ın kontrolünden çıktı.[3] Rusya’nın baskılarına dayanamayan Gürcistan, 1993 yılında, Rusya’nın önderliğindeki Bağımsız Devletler Topluluğu’na girmek zorunda kaldı. Fakat Rusya karşıtlığı bu örgüt içinde de gelişmeye devam etti. Batı taraftarı üyeler, Gürcistan’ın da katılımıyla, ayrı bir blok oluşturdular. Bu blok, 1997 yılında; Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova tarafından GUAM adıyla örgütlendi. Bu örgüte 1999 yılında Özbekistan da katıldı ve örgütün ismi GUUAM oldu.
Shvardnadze döneminde Türk-Gürcü ilişkileri hızlı bir şekilde gelişmeye başladı. Buna Hazar havzasındaki petrol ve doğalgazın Gürcistan üzerinden Türkiye’ye ulaştırılması projeleri de katkı sağladı. İlişkilerin gelişmesine paralel olarak Türkiye, Gürcistan’a askeri ve ekonomik yardım yapmaya başladı. Gürcistan, AB ile de ilişkilerini geliştirmeye çalışıyordu. Bunun sonucunda Bağımsız Devletler Topluluğu’na Teknik Yardım (TACİS) projesi kapsamında AB’den ekonomik ve teknik yardım almaya başladı.
Rusya, 1999 yılında, İstanbul’da yapılan AGİT zirvesinde alınan karar gereğince, Gürcistan’daki üslerini kapatmaya başlamak zorunda kaldı. Bunun üzerine, 2000 yılından itibaren Gürcistan vatandaşlarına vize uygulamaya başladı. 11 Eylül 2001 tarihinden sonra oluşan uygun şartları değerlendiren Gürcistan topraklarını ABD askerlerine açınca, bu durum Rusya’nın sert tepkisine sebep oldu. Bundan sonra iki ülke ilişkileri giderek daha da gergin bir hale gelmeye başladı.[4]
Kasım 2003’teki Gül Deverimi’nin ardından Shevardadze hükümetinin devrilmesi ve Mikhail Saakashvili’nin iktidara gelmesi Gürcistan’ın dış ilişkilerini derinden etkiledi. Başkan Mikhail Saakashvili döneminde, Gürcistan’ın dış politikası tamamen batıya endekslendi. 2004 yılında, Güney Kafkasya ülkeleri, AB tarafından; ‘’Avrupanın Komşuları Politikası’’na dâhil edildiler. 2006 yılında bunu 5 yıllık ‘’Hareket Planı’’ izledi. Gürcistan daha da ileri giderek; AB ve NATO’ya entegrasyon hedefi ile ilgili olarak yönetimin aldığı kararları 2006 ve 2011’de parlementoda onayladı. 
AB, ‘’Komşular Politikası’’nı önemli miktarda finansal ve teknik yardımla destekledi. Bu yardım karşılığında, yeni ortaklarının sosyo ekonomik gelişmeler, demokratikleşme, yolsuzlukla mücadele önlemleri, devlet sektörü reformu ve çevrenin korunmasını da kapsayan ekonomik ve politik reformlar yapmalarını şart koştu. 2007-2013 tarihleri arasında ‘’Hareket Planı’’ için 4 milyar dolar tahsis edildi.

Bu durumdan rahatsız olan Rusya, Gürcistan hükümetinin, ayrılıkçı Abhazya ve Güney Osetya Cumhuriyetlerini kontrol altına almak için yaptığı askeri harekâtı fırsat bilerek, 2008 yılında, Rus ordusunu Gürcistan sınırından geçirerek müdahalede bulundu ve daha sonra bu iki özerk bölgenin bağımsızlık ilanlarını tanıdığını açıkladı.  Rusya ile yaşanan savaştan sonra Gürcistan, Bağımsız Devletler Topluluğu’ndan ayrılarak AB ile karşılıklı ilişkilerini daha fazla geliştirmeye başladı. 

Rus-Gürcü savaşının ardından 2009 yılında, AB ile Ermenistan, Azerbaycan, Beyaz Rusya, Ukrayna, Moldova ve Gürcistan arasında ‘’Doğu Bölgesi Ortaklığı’’ girişimi ile bir başka AB insiyatifi başlatıldı. 2010 yılındada, AB ile bu ülkeler arasındaki ‘’Ortaklık Antlaşması’’ görüşmeleri, aynı zamanda ‘’Derin ve Kapsamlı Serbest Ticaret Bölgesi’’ (DCFTA)’ne de dâhil olacakları şekilde genişletildi.[5] 

Bu arada Gürcistan Rusya’ya karşı başka bazı tepkisel adımlar da attı. 2006 yılının Mart’ında, Rusya’nın Batum ve Ahılkelek’teki üslerini çektiği anlaşma ile beraber Rusya’ya, Gürcistan üzerinden kara ve hava yolu ile Gümrü’deki 102’nci askeri üsse personel ve kargo geçirme hakkı veren bir anlaşma imzalanmış, her iki anlaşma 13 Nisan 2006 da parlemento tarafından da onaylanmıştı. Fakat Rusya’nın Gümrü’deki üssüne transit askeri malzeme taşıması 2008’den beri de fakto olarak yapılmıyordu. Gürcistan Parlementosu, 2011 yılının Nisan ayında, Rusya’nın Ermenistan’daki üssüne trasit askeri kargo götürmesi ile ilgili anlaşmayı resmen iptal etti.[6]
Ekim 2012 seçimlerinden sonra başbakan olan Bidzina Ivanishvili, Batı taraftarı stratejiye devam etmekle birlikte, Rusya ile olan ilişkileri geliştirmeye ve her iki ayrılıkçı devletle (Abhazya ve Güney Osetya) yeniden birleşmeye çalışılacağını duyurdu.  Bunun ardından Gürcistan’ın dış ilişkileri kısa sürede belirgin bazı değişimlere uğradı. Moskova, Sukhumi ve Tskhinvali’de genel olarak iyi bir muhatap olarak kabul edilen Zurab Abashidze yeni başbakanın Rusya ile görüşmelerdeki temsilcisi olarak atandı.  Sahakashvili yönetimi tarafından uygulanan izolasyoncu politika yerine, ayrılıkçı devletçiklerle birçok alanda işbirliğini öngören yeni bir strateji belirlendi.  Ama tüm bu politika değişikliklerine rağmen İvanishvili, 2003 yılında parlemento kararıyla alınmış olan, ülkenin Batı yanlısı stratejik vizyonundan vazgeçtiği yönündeki suçlamaları şiddetle reddetti. 
Fakat böyle bir stratejik yaklaşımın Moskova ile ilişkilerde uzlaşabilir olup olmadığı tartışma konusu olmaya devam etti. Her halukarda bu durum, Rusya’nın kendi ‘’özel ilgi alanı’’na herhangi bir Batılının el atmasına şiddetle karşı çıkan politikasının aleyhine bir yaklaşımdı. Bu şartlar altında, Cenova’da yapılan Rus-Gürcü görüşmelerine başlangıçta hâkim olan iyimserlik kısa sürede azaldı. Sıkıntıların temel belirtileri Gürcü şarabı ve ürünlerinin Rus pazarına geri kabulü görüşmelerinde ortaya çıktı. Görüşmeler sırasında daha da ileri giden Rusya, Shkhumi ve Tskhinvali ile ilişkiler söz konusu olduğunda; ‘’hâlihazırda hamiliğini yaptığı tanımaları geri çekmeyeceğini’’ açıkladı.
Kısaca, bir yandan NATO üyeliği için çabalarken öte yandan Moskova ile ilişkileri geliştirmek, ‘’olmayacak duaya âmin demek’’ gibiydi. Ivanashvili’nin; muhalefet tarafından ‘’Rusya’ya satıldığı’’ suçlamalarına maruz kalırken, Mokova’nın öne sürdüğü NATO üyeliğinden vazgeçme talebini kabul etmesi mümkün değildi. Öte yandan, Gürcistan NATO yanlısı işlemlere devam ederken, Moskova’nın ilişkileri düzeltme yönünde adım atması da mümkün değildi.
Bu sırada Ivanishvili’nin Gürcistan Rüyası Partisi, yerel hegemonlar lehine bazı stratejik düzenlemeler yapmaya başlayınca, muhalefet tarafından buna yoğun bir şekilde tepki gösterildi. Rusya’nın gelecekte bu unsurları kullanarak ülkenin iç işlerine müdahale edeceği yorumları yapıldı.[7]
Tüm bu tartışmalara rağmen yeni Gürcistan hükümeti de, Avrupa arzusunu kovalamaya devam etti. 22 Haziran 2013 tarihinde, 17 ay süren yedi bölümlü görüşmelerin ardından, Bürüksel; ’Yoğun ve Kapsamlı Serbest Ticaret Bölgesi’’ (DCFTA; Deep and Comprehensive Free Trade Area)  konusunda anlaşma sağlandığını ve Haziran 2014’te, AB ve Gürcistan arasında daha ileri işbirliğinin yeni yasal temellerinin atıldığı ‘’Ortaklık Anlaşması’’nın imzalanmasının yolunun açıldığını ilan etti. Gürcistan, Moskova’dan gelen düşmanca tepkilere rağmen, 27 Haziran 2014 tarihinde, Bürüksel’de, AB ile ‘’İşbirliği ve Serbest Ticaret Antlaşması’’nı imzaladı.
Gürcistan’da bu gelişmeler olurken Ermenistan çok farklı bir yol izledi. 1988 yılında Karabağ’da Azerilere karşı Ermeni saldırıları başladı. 1989 yılında kurulan Ermeni Ulusal Hareketi (EUH), 1990 Ağustos’unda, Sovyet Ermenistan Hükümeti’ni kurduğunu ilan etti ve devlet başkanlığına Levon Ter Petrosyan’ı seçti. Eylül 1991’de yapılan referandum ile Ermenistan’ın bağımsızlığı ilan edildi.
Diğer Kafkas ülkelerinin milliyetçi ve Rusya karşıtı politikalarının tersine Ermenistan tamamen Rusya yanlısı bir politika uygulamaya başladı. Böylece Ermenistan, Rusya için bölgedeki tek dayanak noktası olduğundan, Karabağ Savaşı dâhil tüm bölgesel sorunlarda Rusya tarafından açık ve gizli bir şekilde desteklendi.
Ermenistan, 1991’de, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)’na[8] katıldı ve 1992 yılında Karabağ çatışmasına dâhil olmasıyla birlikte Rusya önderliğindeki Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (CSTO)’ne[9] üye oldu.  Böylece, Rusya ile askeri ve politik işbirliğini, kendi savunması ve güvenlik politikası için bir ana unsur olarak gördü. Bunun üzerine iki ülke dostluk ve işbirliği antlaşmaları imzaladılar.  Moskova ile artarak devam eden bu yakın bağlar, Ermenistan’ın batılı ülkeler ve organizasyonlarla ilişkilerini ihmal ettiği anlamına gelmiyordu.  Ermenistan, aynı zamanda, AB ülkeleri, AB, Avrupa Konseyi, NATO ve diğer uluslararası oluşumlarla da her zaman iyi bir ilişki kurmaya çalıştı.
1995 yılında Ermensitan’ın yeni anayasası kabul edildi. 18 Nisan 1997’de Ermenistan, ülkesinde bulunan Rus üslerinin hukuki statüsünü onayladı. 1998 yılının Şubat ayında Robert Köçeryan yeni devlet başkanı olarak seçildi.[10] Bundan sonra da Ermenistan, tamamen Rusya’ya dayanan ve hatta Rusya’ya bağımlı bir politika yürütmeye devam etti.
Bu sebeple, Rusya’nın Abhazya ve Güney Osetya’da yaşanan sorunları bahane ederek Gürcistan’a askeri bir müdahalede bulunması karşısında; ABD, Almanya, Türkiye gibi ülkeler ile birçok uluslararası kuruluştan tepki yağarken, Ermenistan resmi bir açıklamada bulunmadı ve bu duruma sessiz kaldı.[11]
2008’de, Dimitri Medvedev devlet başkanı olduktan sonra, Rusya’nın Güney Kafkasya’ya ilgisi azalınca, AB’nin bölgeye olan ilgisi yeniden arttı. Bu sırada Moskova, Ermenistan ile kötü ilişkileri olan Azerbaycan’a askeri teknoloji desteği vermeye de başladı.  Bu durumda Erivan, Rusya ile devam eden işbirliği yanında, Avrupa ile yakın bağlar kurarak seçeneklerini genişletmeye karar verdi.[12] 2009 yılında Ermenistan, AB ile ‘’Doğu Bölgesi Ortaklığı’’ inisiyatifine katıldı. 2010 yılında, Gürcistanla olduğu gibi AB ve Ermenistan arasında da ‘’Derin ve Kapsamlı Serbest Ticaret Bölgesi’’ne (DCFTA) dâhil olacağı varsayımıyla, ‘’Ortaklık Antlaşması’’ görüşmeleri başladı
Fakat 4 Mart 2012 tarihinde yapılan seçimler sonucunda, Viladimir Putin’in Rusya Federasyonu'na üçüncü kez devlet başkanı olarak geri dönüşü ile birlikte[13], Rusya’nın Güney Kafkasya politikasında yeniden önemli bir değişim ortaya çıktı. Putin, daha seçimler yapılmadan önce, Avrasya Ekonomik Birliği (EEU)[14] isminde AB’ye rakip yeni bir birlik kurulması fikrini ortaya atmıştı. Başlangıçta Rusya-Beyaz Rusya ve Kazakistan arasındaki ‘’Gümrük Birliği’’ne dayanan bu birliğin, AB’ye karşı global bir rakip olacak şekilde büyütülmesi düşünülüyordu. Katılması planlanan ülkelerden biri de Ermenistan’dı.  Bu durumda Erivan, iki bloktan biri arasında seçim yapmak zorunda kalmaya başladı.
Ukrayna’nın Gümrük Birliği’ne katılmak konusundaki direnci ve Beyaz Rusya ile giderek artan tansiyonun yarattığı hayal kırıklığına bağlı olarak Ermenistan üzerindeki Rusya baskısı giderek artmaya başladı. Ermenistan Devlet Başkanı Serzh Sarghisyan ve Viladimir Putin arasında Eylül ayında Moskova’da yapılan görüşmede, Sarghisyan AB ile ‘’Ortaklık Anlaşması’’nı uygulamaya koyacak herhangi bir planla münasebetini kesmeye zorlandı. Bunun sonucunda Sarghisyan, Ermenistan’ın ‘’Avrasya Ekonomik Birliği’’ne girmek için hazır olduğunu belirten bir anlaşmaya imza attı. 
Ermenistan’ın, Rusya karşısında teslim olması ve yeniden Rusya’dan tarafa yön değiştirmesinde belirleyici olan faktör, Erivan’ın Rus silah ve askeri teknolojisine ihtiyacı olmasıydı. Böylece, AB ile ‘’Ortaklık Anlaşması’’ görüşmelerindeki iyi gelişmelere rağmen Ermenistan süreçten çekilmeye karar verdi. Bunun olmasında etkili olan bir önemli faktör de, Ermenistan’ın ekonomisinin Rus yatırımlarına dayanması ve vatandaşları için Rusya’nın iyi bir iş pazarı olmasıydı.[15]
Tüm bu gelişmelere bakılınca, Rusya’nın şu andaki politikasının Ermenistan’da yarattığı iç hoşnutsuzluk, Rusya-Ermenistan askeri-stratejik ilişkilerini kısa ve orta vadede dramatik olarak değiştirecek gibi görünmemektedir.[16] Şu anda Ermenistan, Rusya’nın Güney Kafkasya’daki tek CSTO müttefikidir ve Gümrü bölgedeki tek Rus üssüne ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca, Rus sınır birlikleri Ermenistan’ın İran ve Türkiye ile olan sınırlarında, Ermeni birliklerine destek vermektedir.

3. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Ermenistan-Gürcistan ilişkilerinin gelişimi

Sovyetler Birliği’nin son döneminde başlayan toplumsal hareketler yukarıda da açıklandığı gibi Gürcistan ve Ermenistan’da da etkili oldu. Ancak bu gelişmeler Gürcistan’da, Ermenistan’a göre değişik bir yol takip etti. Ermenistan’dan farklı olarak Gürcü milli hareketi, başlangıçtan itibaren, Moskova’nın Gürcistan üzerindeki egemenliğini ve komünizmi reddetti. Gürcüler, bunun yerine tam bağımsız ve Batı tarzı demokratik bir devletinin inşa edilmesini hedeflediler.
Öte yandan, Rusya Federasyonu (RF) Gürcistan’ın bağımsızlığını tanımasına rağmen, bu ülkenin uyguladığı politikalar bunu desteklemiyordu. BDT’nin kurulması ve Gürcistan’ın BDT üyeliği için zorlanması, bu amaçla etnik ayrılıkçı hareketlerin desteklenmesi bunun en açık göstergesi olmuştur. Bunun bir sonucu olarak Gürcistan, bağımsızlığını kazanmasından sonra daima bağımsızlığını yeniden kaybetme korkusu yaşamıştır. Bu korku bugüne kadar Gürcü dış politikasının temel eksenini oluşturmuş ve Gürcü dış politikasının, Rus nüfuz alanından uzaklaşmak ve Batı’yla bütünleşmek şeklinde ortaya çıkmasında temel etken olmuştur.
Ermeni milli hareketi ise, tarihi altyapının da etkisi ile yine yayılmacı bir hareket olarak doğmuştur. Bu da Ermenistan’ın komşuları ile çatışmalı ilişkiler yaşamasına sebep olmuş, bu durum başlangıçtan itibaren Rusya yanlısı ve hatta Rusya’ya tam bağımlı bir politikanın ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Böylece, SSCB’nin çöküşü Ermenistan’a da bağımsızlık kazandırmış olmasına rağmen Rus nüfuz alanından uzaklaşmak çabası Ermenistan’ın gündeminde hiçbir zaman ciddi anlamda yer almamıştır. Aksine, bağımsızlık sonrası Ermenistan’ın hemen hemen her alanda Rusya’ya bağımlılığı giderek artmıştır. Bu durum Ermenistan’ın Rusya’nın bölgedeki  “uydusu” olarak algılanmasına yol açmıştır.
Ermenistan’ın bu politikaları Gürcistan açısından kendi bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne yönelik tehdidi artırıcı bir unsur olarak algılanmıştır. Ermenistan’ın Karabağ’da uyguladığı saldırgan tutum ve büyük bir Azeri toprağını işgal etmesi, önemli miktarda Ermeni azınlığını içinde barındıran Gürcistan için, ciddi bir endişe kaynağı olmuştur.
Bu durum Gürcü dış politikasını, bağımsızlığına yönelik olarak algıladığı tehditlere karşı mücadele edebilmek için ittifaklar arama politikasına yöneltmiştir. Bunun sonucu olarak Gürcistan’ın oluşturmaya çalıştığı dış ilişkileri, iç içe geçmiş üç halka şeklinde ortaya çıkmıştır. İlk halkada komşusu olan iki Güney Kafkasya cumhuriyeti bulunmaktadır. İkinci halkada Güney Kafkasya’ya komşu üç bölgesel güç olan Türkiye, İran ve Rusya ve en son halkada ise bölge dışı aktörler olan ABD ve AB ülkeleri bulunmaktadır.  
Fakat ilk halkadaki Ermenistan’ın ve ikinci halkadaki İran’ın RF ile olan yakın işbirliği Gürcistan’ın Rus tehdidine karşı koyacak ittifak seçeneklerini sınırlamıştır. Bu sebeple iç halkada Azerbaycan’la bir ittifak kurmaya öncelik verilmiştir. Ancak, Azerbaycan da Gürcistan’la benzer sorunlar yaşamaktadır. Bu durum, Azerbaycan’ın Gürcistan’a moral desteği dışında maddi ve politik destek vermesini sınırlandırmaktadır. Bu sebeple, ikinci halkada bulunan RF’den gelen tehdidi dengelemek için, bu halkadaki Türkiye tek önemli güç olarak öne çıkmıştır.[17]
Böylece, SSCB’nin dağılması sonrası Güney Kafkasya’da Rusya-Ermenistan-İran düşey jeopolitik eksenini kesen Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan yatay jeopolitik ekseni doğmuştur. Bu tablo, Gürcistan Ulusal Güvenlik Doktrini’ne de açıkça yansımıştır. Doktrin’de Ermenistan’la ilişkiler karşılıklı çıkar temeline dayalı faydacı işbirliği olarak tanımlanırken, Azerbaycan ve Türkiye stratejik ortak olarak tanımlanmıştır.[18]
Görüldüğü gibi güvenlik konularında Gürcistan ve Ermenistan farklı yaklaşımlara sahiptirler ve farklı büyük güçlerce desteklenmektedirler. Bu durum, özellikle 2008 Gürcistan-Rusya savaşından beri daha da açıktır. Rusya, hem karşılıklı ilişkilerde ve hem de CSTO’da, Ermenistan’ın ana askeri partneridir.  Gürcistan’ın, Ermenistan’a ve Ermenilere olan davranışı, işte bu devam eden Moskova ve Erivan müttefikliğinin olumsuz algısı tarafından şekillendirilmektedir. Ermenistan ise, Gürcistan’ın Türkiye ve Azerbaycan ile olan işbirliğini yakından takip etmekte ve bu iki ülke tarafından mevcut ulaştırma ve haberleşme ambargosunun derinleşmesinden korkmaktadır.
İki ülkenin bölgesel etnik çatışmalara bakışları da farklıdır. Gürcistan ülkelerin toprak bütünlüğünü savunurken, Ermenistan bunun tam aksine azınlıklar için self determinasyonu savunmaktadır.
Erivan, Gürcistan’ın mevcut politikaları ile Türkiye ve Azerbaycan’a iki ana ticaret partneri olarak dayanıyor olmasından da endişe etmektedir. Ocak-Haziran 2014 döneminde Gürcistan’ın Türkiye ile toplam ticaret hacmi toplam dış ticaret hacminin %17’si olan 940 milyon dolara ulaşırken, Azerbaycan ile olan ticaret hacmi toplam dış ticaretinin %11’i olan 580 milyon dolara ulaşmıştır. Ermenistan ile olan ticareti ise toplam dış ticaretinin sadece %5’i kadardır.
Ermenistan için temel sorunlardan biri de; ulaşım, iletişim ve enerji maddeleri başta olmak üzere ithalatının %80’inin Gürcistan üzerinden geçmek zorunda olmasıdır. Ayrıca, Karabağ’daki Azerbaycan-Ermenistan çatışması süresince Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye tarafından bloke edilince Gürcistan kuzey-güney ve doğu-batı arasında bir geçiş yolu olmuştu. Bu durum, Ermenistan üzerinden yapılacak hat daha kısa olmasına rağmen, Hazar Denizi’ndeki petrolün Akdeniz’e taşınmasını sağlayan Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının yapılmasına, Türkiye’den Azerbaycan’a; Kars-Ahılkelek-Tiflis-Bakü demiryolunun ve diğer büyük inşa projelerinin toprakları boyunca inşa edilmesine imkân vermişti. Bütün bu projeler Erivan tarafından kendisine uygulanan blokajın güçlendirilmesi olarak görülmektedir.
Yaşanan tüm sorunlara ve farklı gelişim süreçlerine rağmen, iki ülkeyi de buna mecbur kılan zorunluluklar sebebiyle, Gürcistan ve Ermenistan arasında, bu devletlerin kurulduğu ilk günden beri karşılıklı ve düzenli bir politik diyalog vardır.[19] Bu iki ülke bazı işbirliği noktalarına da sahiptirler. Örneğin Ermenistan, Abhazya ve Güney Osetya’yı tanımazken; Gürcistan da Karabağ çatışmaları konusunda tarafsız bir tavır sergilemektedir.
Gürcistan ve Ermenistan, geçmişteki bazı gerginliklere rağmen yukarıda bahsettiğimiz sebeplerle bu gün fazla bir problem yaşamadan ilişkilerine devam etmektedirler.[20] Bu kapsamda, iki ülkenin karşılıklı olarak birbirlerinin başkenlerinde açtıkları elçilikler, kesintisiz bir şekilde çalışmaya devam ederken, bu yıl dâhil, hemen her yıl devlet başkanı, başbakan veya bakan seviyesinde karşılıklı ziyaretler yapılmaktadır.[21]
Tüm bu gelişmelerin sonuçları, Tiflis ve Erivan ilişkilerinde stabil bir durum yaratmaktadır. Her iki ülkede de ortaya çıkan belirgin ekonomik gelişmelerin ve AB’nin Gürcistan ile olan ilişkilerinin gelişmesine paralel olarak Ermenistan’ın AB’nin bir sınır komşusu olmasının, Ermenistan-Gircistan ilişkilerini de dönüştüreceği beklenmektedir.[22]

4. İki ülke arasındaki önemli sorunlar

a. Azınlıklar sorunu

Ermenistan-Gürcistan ilişkilerini etkileyen en önemli konu azınlıklar sorunudur. Ermenistan, ulusal azınlıkların kendi kaderini tayin hakkını savunmaktadır. Ermenistan Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü tanıdığını ifade etmektedir fakat Ermenistan’ın azınlıklar konusundaki bu tutumu, Abhazya ve Güney Osetya sorunları sebebiyle, Gürcistan’ı rahatsız etmektedir.
Toprak bütünlüğü meselesinin Ermenistan-Gürcistan ilişkilerinde ortaya çıktığı diğer bir husus ta Gürcistan’daki Ermeni azınlığıdır. 2002 nüfus sayım sonuçlarına göre, Gürcistan’da 248.929 Ermeni yaşamaktadır. Bu da genel nüfusun yüzde 5,7’sine tekabül etmektedir. Ermeniler, ülkenin güneyindeki Sameshi-Cavaheti vilayetine bağlı Ahalkale ve Ninosminde yerleşim yerlerinde yoğun olarak yaşamaktadırlar. Bunun dışında, fiilen bağımsızlığını sürdüren Abhazya’da da yaklaşık 70 bin civarında Ermeni bulunmaktadır.
Cavaheti sorunu bağımsızlık sonrası dönemde Gürcistan’da hiç gündemden düşmeyen sorunlardan birisi olmuştur. Sorunun kökeni Cavaheti bölgesinde yoğun olarak yaşayan Ermenilerin özerklik talepleri yatmakla birlikte; Rus askerî üslerinin kapatılması, Ahıska Türkleri’nin geri dönüş süreci, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın yapımı gibi diğer konularla ilişkili olarak sorun daha karmaşık bir hale dönüşmüştür.
2002 nüfus sayım sonuçlarına göre Sameshi-Cavaheti vilayetinin toplam nüfusunun yüzde 42,87’sini oluşturan Ermenilerin bu vilayete bağlı Ahalkale ve Ninosminde yerleşim yerlerindeki oranı sırasıyla yüzde 94,3 ve 95,8’e kadar yükselmektedir.
Gürcistan’da, Cavaheti sorununun niteliğine ilişkin iki temel görüş bulunmaktadır. Birinci görüş; bölgedeki ekonomik ve toplumsal sorunların çözümüne ilişkin özerklik talebini demokratik bir yaklaşım olarak değerlendirmektedir. İkinci görüş ise; özerklik taleplerini ayrılıkçılık olarak görmektedir.
Zviad Gamsahurdiya’nın 1990 yılında, etnik Gürcü milliyetçiliğinin temsilcisi olarak ve Ermenistan’ın, farklı etnik gruplardan arındırılmış homojen yapısından da ilham alarak, diğer etnik grupları “misafir” olarak kabul eden “Gürcistan Gürcülerindir.” söylemiyle, iktidara gelmesi, durumu oldukça gerginleştirmişti. Gamsahurdiya’nın kullandığı dil ve simgeler diğer etnik gruplar gibi               Ermenilerin de milliyetçi örgütlere yönelmelerine yol açmıştır.
25 Şubat 1988’de kurulan Cavah Halk Hareketi, Dağlık Karabağ Savaşı’nın başlamasıyla giderek güçlenmiş ve Cavaheti’deki gönüllülerin Karabağ’da savaşmak üzere gönderilmesini organize etmiştir. Bu örgüt aynı zamanda, kendine bağlı silahlı gruplar da oluşturmuştur. Cavah Halk Hareketi, Gamsahurdiya’nın Ahalkale’ye atadığı üç valiyi kabul etmeyerek geri çevirmiştir. Sonunda Gamsahurdiya, Cavah’ın fiilî gücünü kabul etmek zorunda kalarak, 11 Kasım 1991’de Cavah örgütünün önde gelen isimlerinden Samvel Petrosyan’ı Ahalkale’ye vali olarak atamıştır.
İç karışıklıkların ardından Gamsahurdiya ülkeyi terk edip, Eduard Şevardnadze devlet başkanı olduğunda iç karışıklıklar kısmen yatışırken Güney Osetya ve Abhazya’da da çatışmalar hızlandı. Ağustos 1993’e kadar şiddetli bir şekilde süren iç savaş Gürcistan’ın yenilgisi ile sonuçlandı.
Bu gelişmeler merkezî hükümeti zayıf düşürürken, Cavaheti’deki örgütlerin bölge üzerindeki denetimlerini güçlendirdi. Özellikle 1991-1994 yılları arasında, Ermeni paramiliter güçleri, bölgenin denetimini tamamen ellerinde geçirdiler ve bölge Ermenilerin oluşturdukları Temsilciler Konseyi tarafından yönetilmeye başlandı. Cavaheti bu dönemde, görünürde Gürcistan’a bağlı fakat fiilen onun egemenlik alanı dışında bir bölge haline geldi.
1994 yılında, Sovyetler Birliği dönemindeki rayon temelindeki örgütlenme yerine daha geniş bölgeleri içeren vilayetler sistemine geçildi. Bu çerçevede merkezi Ahıska olan Sameshi-Cavaheti vilayeti oluşturuldu ve Cavaheti bölgesini oluşturan Ahalkale ve Ninotsminda rayonları da bu vilayete bağlandı. Ermeniler bu düzenlemeye başlangıçta; vilayet genelinde Ermeni nüfus oranınının düşürülmeye çalışıldığı iddiasıyla karşı çıkmışlarsa da, zamanla bu düzenleme ters etki yaparak Ermenilerin özerklik isteklerinin sınırlarının genişlemesine yol açtı. Ermeniler, bu rayonun da Sameshi-Cavaheti vilayetiyle birleştirilmesini talep etmeye başladılar.
1990’ların ikinci yarısından itibaren Cavaheti’nin fiilî bağımsız görüntüsü giderek değişmeye başladı. Bunda Gürcistan devletinin toparlanması kadar Ermenistan’ın Cavaheti Ermenilerinin ayrılıkçı eğilimlerini törpülemesi de etkili oldu. Çünkü Ermenistan, dünya ile tek bağlantısı olan Gürcistan ile bir çatışmaya girmek istemiyordu.
Cavaheti sorunu açısından, Gürcistan’da 2003’de yaşanan “kadife devrim” bir dönüm noktası oldu. Devrimden kısa süre sonra, Saakaşvili iktidarı, Acaristan’da merkezî yönetimin egemenliğini sağladı. Ayrıca, Tiflis’in ülkedeki Rus üslerinin kapatılması yönündeki ısrarlı çabaları sonuç verdi ve bu üsler kapandı. Bu iki gelişme Cavaheti’deki ayrılıkçıların hareket alanlarını sınırlandırırken, Saakaşvili yönetimi Cavaheti’de denetimi sağlamak için bu bölgeye yönelik çalışmalarını yoğunlaştırdı.
Gürcistan’da 2012’deki yönetim değişikliğinden sonra, önceki yönetimin uyguladığı kontrol ve baskılar azaltılıp, durum daha stabil bir hale gelmesine rağmen Ermeni azınlığı konusu hem Gürcistan’ın iç istikrarı ve hem de Ermenistan-Gürcistan ilişkileri açısından önemli bir unsur olmaya devam etmektedir.
Erivan, Cavaheti konusunda tam bir ikilem yaşamaktadır. Bir taraftan coğrafî konumu sebebiyle kendisi için önem arz eden Gürcistan’la sıcak çatışmaya girmekten kaçınırken, diğer taraftan da Cavaheti Ermenilerinin ayrılıkçılık yönündeki taleplerine de sırt çevirememektedir.
Ermenistan, dış dünya ile bağlantısını güneyde İran ve kuzeyde Gürcistan üzerinden sağlamaktadır. Özellikle RF ile ilişkilerini ve dış ticaretinin yüzde 80’ini Gürcistan üzerinden sağlayan Ermenistan, Gürcistan ile ilişkilerinin gerilmesi durumunda, Cavaheti’de yeni bir kazanımdan çok, kendisinin zarar göreceğini ve Karabağ’daki kazanımlarını bile kaybedeceğini düşünmektedir. Bu yüzden de Erivan, Cavaheti Ermenilerinin özerklik taleplerini desteklemekle birlikte, daha fazla ileri gitmelerini istememektedir.
Öte yandan Gürcistan da, Cavaheti konusunda bir ikilem yaşamaktadır. Mevcut durumdan memnun olmamakla birlikte, sorunun çözümüne ilişkin atacağı sert adımların bir askerî çatışmaya dönüşmemesi için konuya ihtiyatla yaklaşmakta, mevcut Abhazya ve Güney Osetya sorunlarına bir yenisini eklemekten kaçınmaktadır.[23]

b.Abhazya Ermenileri

Cavaheti’nın dışında Gürcistan’da Ermeni nüfusun yoğun olarak yaşadığı bir diğer bölge de Abhazya’dır. Abhazya’da 1989 yılında yapılan en son nüfus sayımına göre Abhazya nüfusunun yüzde 45,7’si Gürcülerden oluşuyordu. Abhazların nüfusu da yüzde 17,8’di. Nüfusun diğer kısmını ise büyük ölçüde Ermeni (%14,6) ve Ruslar (%14,3) oluşturuyordu. 1992-1993 Gürcü-Abhaz savaşından sonra Gürcü nüfusun önemli bir kısmı Abhazya’dan göç etmiştir. Bu göç 2008 Rus-Gürcü savaşından sonra daha da artmıştır. Bu değişimi göz önünde bulundurduğumuzda Abhazya’da; Abhaz, Ermeni ve Rusların oran olarak bir birine yakın üç etnik grup haline geldiği görülmektedir.
Bu eşit oranda nüfus dağılımına rağmen Abhazya’da Rus ve Ermeniler Abhazlara göre daha etkin durumdadır. Ermeni ve Rus nüfusun Abhazya’daki etkinliğini artıran husus bu iki toplumun Abhazlara oranla daha kentli olmalarıdır. Bu durum SSCB döneminde, daha güvenilir olma gibi sebeplerle, desteklenmiş ve devlet hayatının değişik alanlarına da yansımıştır.
Abhazya Ermenileri Abhazya’da baş gösteren etnik ayrılıkçı harekâtta yer almıştır. Hatta Abhazya’da yaşayan Gürcü nüfusun Abhazya’dan kovulmasında başlıca rolü Ermenilerin oynadığı ileri sürülmektedir. Abhazya Ermenilerinin Krunk adlı örgütünün faaliyetleri ve ünlü Ermeni subayı Mareşal Bagramyan’ın adını taşıyan Ermeni Taburu’nun Gürcülere yönelik “vahşice” davranışları hem Gürcistan’da hem de Abhazya mültecileri arasında canlılığını korumaktadır.
Abhazya Ermenilerinin Abhazya’nın ayrılıkçı mücadelesine katılmaları iki etkenle açıklanabilir. Birincisi, kısa vadede Dağlık Karabağ sorununa bağlı olarak ayrılıkçılığın genişleyerek meşruiyet kazanmasıdır. İkincisi ise uzun vadeli olarak, hayali “Üç Deniz Arasında Büyük Ermenistan”ın bir parçası olarak kuzey batı Ermenistan şeklinde telakki edilen Abhazya’nın bağımsızlığına kavuşmasının sağlanmasıdır.[24]

c.Gürcü ve Ermeni kiliseleri sorunu

Ermenistan-Gürcistan ilişkilerinde varlığını sürdüren bir diğer sorun ise Gürcistan’daki bazı kiliselerin hangi mezhebe ait oldukları tartışmasıdır. SSCB döneminde kullanılmayan kiliseler bağımsızlık ilanından sonra Gürcistan yönetimi tarafından onarılarak halkın hizmetine sunulmaya başlanmıştır. Bu durum ise hem Gürcistan’daki Ermeniler, hem de Ermenistan’da yoğun tepkilere yol açmıştır. Gürcistan tarafından 45 Ermeni, 6 Katolik ve 5 de Rus Kilisesinin Gürcüleştirildiğini iddia eden Ermenistan’daki bazı çevrelere göre Gürcistan, Ermeni kültür mirasını sahiplenerek “kültürel soykırım” uygulamaktadır.[25]
Öte yandan, Gürcistan’daki kimi kiliselerin Ermenilere ait olduğuna ilişkin Erivan’da, özellikle de Bilimler Akademisi gibi devlet kurumları tarafından yapılan yayınlar Gürcü aydınlar arasında sert tepkilere yol açmaktadır. Ermenistan’da yapılan yayınlarda Gürcistan’da çoğu VI-XVII yüzyıllara ait yaklaşık 650 Ermeni kilisesinin var olduğu iddia edilmektedir. Bu tartışma ülke içinde Ermeni ve Gürcü kiliseleri arasında da gün geçtikçe artan bir oranda gerginliklere sebep olmaktadır.
Bu olayların etkisiyle Ermenistan Kilisesi ile Gürcistan Kilisesi arasında son zamanlarda artan tansiyon büyük bir önem arz etmektedir. Çünkü bu iki kilise aynı mezhepten olmakla birlikte, Gürcistan ve Ermenistan’ın bağımsızlıklarını kazanmalarının ardından iki toplumda da kendi kimliklerini tanımlama açısında daha önemli bir dayanak haline gelmişlerdir. 
Kiliseler arasındaki gerilim 19 Temmuz 2014 tarihinde, Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te bulunan Surb Eçmiyazin Ermeni Kilisesi’nde, kilisenin papazının da karıştığı, Ermeni ve Gürcüler arasında meydana gelen küçük bir çatışmanın ardından yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Çıkan bu çatışma kısmen önemsiz gibi görünmesine rağmen kısa sürede hem iki kilise arasında hem de iki ülke arasında sert tartışmalara sebep olmuştur.
Olayın ardından Ermeni kilisesinin pisikoposu Gürcistan otoritelerine, ‘’nefret suçu’’ diye tanımladığı bu olayı araştırmalarını talep eden bir beyanname yayımlamıştır. Bunu Ermenistan dışişleri bakanlığından yapılan Tiflis tarafından ‘’tam ve tarafsız’’ bir araştırma yapılması çağrısı, Eçmiyazin Kutsal Kilisesi tarafından Gürcistan’da etnik ve dini hoşgörüsüzlük suçlaması ve Ermenistan Adalet Bakanı Hovasyan Manukyan tarafından olayın şiddetle kınanması takip etmiştir.
Gürcülere göre, bu olaya bu tür tepkiler; bu çatışmadan çok iki toplum ve iki devlet arasındaki ilişkilerin altında yatan temel problemlere ve 1989 yılında Tiflis’te bir Gürcü katedrali inşası konusunda yaşanan anlaşmazlığa dayanmaktadır.
1989 yılında Gürcü katedralinin yapımı, orada çok eskiden beri bulunan bir Ermeni mezarlığı olduğunu iddia eden Ermeniler için bir problem olmuştu. Bu sorun kısa sürede çözülmüş gibi görünse de daha sonra Gürcistan’daki hangi kilisenin kime ait olduğu konusunda ortaya çıkan tartışmalarla iki kilise arasındaki gerginlik tekrar arttı.  Tartışmanın en önemli unsurlarından biri de Gürcistan’ın başkentinde bulunan Surb Norasyan kilisesi ile ilgiliydi.[26]
Ermenistan diplomasisi, eğer o kilise Ermeni Kilisesine ait değilse, o kilisenin Gürcistan kilisesine de ait olamayacağına dair bir anlaşma yapmaya çalıştı. Fakat buna rağmen Ermeni kilise mensupları o kiliseyi ziyaret etmeye ve Gürcüleri kızdıran değişik ibadetler yapmaya devam ettiler.
Kiliselerin liderleri, biri diğerine nasıl hitap edeceklerine karar veremediği için, bu sorunu çözmek konusunda bir anlaşmaya varamadılar. Sonuçta sorun devlet başkanına kadar gitti. O zamanki devlet başkanı Mikhail Saakashvili bu çekişmeyi, Ermeni Kilisesine Gürcü Kilisesi ile yasal düzeyde eşitlik vererek çözmeye çalıştı. Fakat Ermeni kilisesinin bu kazanımı Gürcü kilisesini rahatsız etti.  Gürcü kilisesi, iki ülkenin elde etmek için 1918’de savaştıkları ve bir kısmı Ermenistan devleti topraklarında kalan bir bölge olan Agarak-Tashir için bir psikoposluk kurarak buna karşılık verdi.  Gürcü kilisesi, bunu yapmaya hakkı olduğunu, çünkü orada yaşayan Gürcü Ortodoks bir nüfus olduğunu ve onların kilisenin bir parçası olması gerektiğini iddia etti. Ermeni Kilisesi ise Gürcistan’ın orada hiçbir yasal hakkı olmadığını söyledi.  Bu tartışmalar şu anda yatışmış görünse de, kiliseler sorunu hala, her an patlamaya hazır bir bomba gibi, ortada durmaktadır.[27]

Sonuç

Ermenilerin 19.yüzyılda Rus emperyalizminin bir aracı olarak Gürcistan’a göç etmeleri ve Ermeni milliyetçiliğinin sınırsız büyüklük duygusu Gürcü toplumunda Ermenilere karşı olumsuz fikirlerin yayılmasına yol açmıştır. Gürcü ulusal kimliği Ermeni karşıtlığı üzerine şekillenmiştir. İki toplum arasında bu tarihsel güvensizlik, iki ülkenin bağımsızlığı sonrası ilişkilerini de etkilemiştir. Farklı stratejik yönelim ve ulusal hedefler var olan güvensizliği daha da artırmıştır. Böylece, iki ülke ilişkilerine genel olarak karşılıklı güvensizlik bulunmaktadır.
Bununla birlikte, Ermenistan’ın yayılmacı politikaları ve Gürcistan’daki Ermeni azınlığın yarattığı tedirginlik iki ülke ilişkilerinde önemli bir faktör durumundadır. Fakat iki ülke de, karşı karşıya oldukları bazı zorunluluklar sebebiyle karşılıklı ilişkilerde çatışmadan kaçınmaya çalışmaktadırlar. Bu sebeple sürekli bir siyasi ve ekonomik ilişki içinde olmaya devam etmektedir. Şu anda iki ülke ilişkisi stabil durumdadır. Bölgedeki mevcut durumda önemli bir değişiklik olmadıkça ilişkilerde köklü bir değişim olması beklenmemektedir.
















KAYNAKLAR:
Kitaplar:
CEMİLLİ, Elnur; ABD’NİN Güney Kafkasya Politikası, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2007.
HASANOĞLU, Murteza; CEMİLLİ, Elnur; Güney Kafkasya’da ABD Politikası, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2006
Süreli Yayınlar:
NURİYEV, Elkhan; Jeopolitik Hamleler ve Yaklaşan Tehlikeler, Kafkasya Vakası, Harp Akademileri Dış Basın Bülteni, Harp Akademileri Basımevi, İstanbul, Yıl:37, Sayı:279, 2001.
Elektronik Yayınlar:
AĞACAN, Kamil; Ermeni Araştırmaları Enstitüsü, Sayı 19, Sonbahar 2005, http://www.eraren. org/index.php? Page=DergiIcerik&IcerikNo=364
Armenia and Georgia: A New Pivotal Relationship in the South Caucasus? PONARS Eurasia Policy Memo No. 292 http://www.ponarseurasia.org/sites/default/files/policy-memos-pdf/Pepm_292_Minasyan_Sept2013.pdf
DEVECİ BOZKUŞ, Yıldız; Rusya'nın Gürcistan'a Müdahalesinin Ermenistan’daki Yankıları, http://www.eraren.org/index.php?Lisan=tr&Page=Makaleler&MakaleNo=3213
Georgia, Armenia and Azerbaijan – a brief geopolitical analysis,http://english.geopolitics. ro/ Georgia-armenia-and-azerbaijan-a-brief-geopolitical-analysis/
GOBLE, Paul; Gürcü ve Ermeni kiliseleri arasındaki tansiyon artıyor, Publication: Eurasia Daily Monitor Volume: 11 Issue: 146August 8, 2014 02:42 PM Age: 92 days, http://www.jamestown.org/single/?tx_ttnews%5Btt news%5D=42732&no_cache=1#.VF6TOfmsXD8
http://www.statistics.ge/
KUCERA, Joshua; The Bug Pit Armenia Azerbaijan Georgia April 19, 2011, Russiahttp://www.eurasianet.org/ node/63331
MANİSYAN, Sergey; “Russian-Armenian Relations: Affections or Pragmatism?”, PONARS Eurasia Policy Memo No. 269, July 2013. 3
Ministry of Foreign Affairs of Georgia, Relations between Georgia and Republic of Armenia, http://www.mfa.gov.ge/index.php?lang_id=ENG&sec_id=363
OSKAN,Kevork; Georgia and Azerbaijan: Between Russia and the West, http://fpc.org.Uk/ articles/607.
Relations between Georgia and Republic of Armenia, Ministry of Foreign Affairs of Georgia,  http://www.mfa.gov.ge/index.php?lang_id=ENG&sec_id=363
“EU-Armenia: About Decision to Join the Custom Union, ”September 6, 2013 (http://ec. europa.eu/commission_2010-2014/fule/headlines/news/2013/09/20130906_en.htm).
www.jamestown.org/pubs/view/pri_004_010_004.htm






*Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Enstitüsü, Doktora Öğrencisi.
[1] Georgia, Armenia and Azerbaijan – a brief geopolitical analysis,http://english.geopolitics.ro/georgia-armenia-and-azerbaijan-a-brief-geopolitical-analysis/
[2] Kamil Ağacan, Ermeni Araştırmaları Enstitüsü, Sayı 19, Sonbahar 2005, http://www.eraren. org/index.php? Page=DergiIcerik&IcerikNo=364.
[3] Elkhan Nuriyev, Jeopolitik Hamleler ve Yaklaşan Tehlikeler, Kafkasya Vakası, Harp Akademileri Dış Basın Bülteni, Harp Akademileri Basımevi, İstanbul, Yıl:37, Sayı:279, 2001,s.57-58.
[4] Detaylı bilgi için bkz. Elnur Cemilli, ABD’nin Güney Kafkasya Politikası, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2007, s.95-112.
[5] Johny Melikyan 3 September 2014    https://www.opendemocracy.net/od-russia/johnny-melikyan/georgia-looks-west-armenia-east-EU-CU-NATO
[6] Joshua Kucera,The Bug Pit Armenia Azerbaijan Georgia April 19, 2011, Russiahttp://www.eurasianet.org/ node/63331
[7] Oskanian,a.g.m., http://fpc.org.uk/articles/607
[8] İngilizce adıyla; CIS (Commonwealth of Independent States) olarak bilinmektedir.
[9] İngilizce adıyla; CSTO (Collective Security Treaty Organization) olarak bilinmektedir.
[10] Detaylı bilgi için bkz. Murteza Hasanoğlu-Elnur Cemilli, Güney Kafkasya’da ABD Politikası, IQ Yayıncılık, İstanbul, 2006, s.135-150.
[11] Yıldız Deveci Bozkuş, Rusya’nın Gürcistan’a Müdahalesinin Ermenistan’daki Yankıları, http://www.eraren.org/ index.php?Lisan=tr&Page=Makaleler&MakaleNo=3213
[12] Kevork Oskanian, Georgia and Azerbaijan: Between Russia and the West, http://fpc.org.uk/articles/607.
[13] http://tr.wikipedia.org/wiki/Vladimir_Putin
[14] İngilizce adıyla; Eurasian Economic Union’un kısaltmasıdır.
[15] Sergey Minasyan, “Russian-Armenian Relations: Affections or Pragmatism?”, PONARS Eurasia Policy Memo No. 269, July 2013. 3
[16] Armenia and Georgia: A New Pivotal Relationship in the South Caucasus? PONARS Eurasia Policy Memo No. 292  http://www.ponarseurasia.org/sites/default/files/policy-memos-pdf/Pepm_292_Minasyan_Sept2013.pdf
Caucasus Institute (Yerevan),September 2013.
[17] Ağacan,a.g.m., http://www.eraren. org/index.php? Page=DergiIcerik&IcerikNo=364
[18] Ağacan,a.g.m., http://www.eraren. org/index.php? Page=DergiIcerik&IcerikNo=364
[19] Ministry of Foreign Affairs of Georgia, Relations between Georgia and Republic of Armenia, http://www.mfa.gov.ge/index.php?lang_id=ENG&sec_id=363
[20] Melikyan,a.g.m.,https://www.opendemocracy.net/od-russia/johnny-melikyan/georgia-looks-west-armenia-east-EU-CU-NATO
[21] Ministry of Foreign Affairs of Georgia, Relations between Georgia and Republic of Armenia http://www.mfa.gov.ge/index.php?lang_id=ENG&sec_id=363

[22] 5 “EU-Armenia: About Decision to Join the Custom Union,” September 6, 2013 (http://ec.europa.eu/commission_2010-2014/fule/headlines/news/2013/09/20130906_en.htm). 4
[23] Ağacan,a.g.m., http://www.eraren. org/index.php? Page=DergiIcerik&IcerikNo=364
[24] Ağacan,a.g.m., http://www.eraren. org/index.php? Page=DergiIcerik&IcerikNo=364
[25] Ağacan,a.g.m., http://www.eraren. org/index.php? Page=DergiIcerik&IcerikNo=364
[26] Tensions Between Georgian and Armenian Churches Escalate, The Jamestown Foundation, http://www.jamestown.org/single/?tx_ttnews%5Bswords%5D=8fd5893941d69d0be3f378576261ae3e&tx_
ttnews%5Ball_the_words%5D=nabucco%20hungary&tx_ttnews%5Bpointer%5D=4&tx_ttnews%5Btt_news%5D=42732&tx_ttnews%5BbackPid%5D=7&cHash=b8f77a8679724ef241aae622659d3146#.VJtNgV4gPA
[27] Paul Goble, Gürcü ve Ermeni kiliseleri arasındaki tansiyon artıyor, Publication: Eurasia Daily Monitor Volume: 11 Issue: 146August 8, 2014 02:42 PM Age: 92 days, http://www.jamestown.org/single/?tx_ttnews%5Btt news%5D=42732&no_cache=1#.VF6TOfmsXD8

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder