.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

1 Ocak 2014 Çarşamba

TSK'da neler oluyor? Yeni bir darbe mi geliyor? Cemaat lideri Fethullah Gülen neden musalla taşı ile uyarıda bulunuyor? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül neden darbeden bahsediyor?


Hükumet; ayakkabı kutularında çıkan paraların kamuoyuna yansıdığı operasyonlardan sonra Fethullah Gülen Cemaati’nin, devletin önemli tüm kurumlarına sızarak paralel devlet haline geldiğini iddia etmeye başladı. Herkesin bildiği gibi bunun bir doğruluk payı da var. Ama hükumet bu söylemin ne anlama geldiğini tam olarak açıklamamakta ve nedense hep polis ve yargı üzerindeki sızmalardan bahsetmektedir.
Peki, neden Silahlı Kuvvetlerden hiç bahsetmiyorlar?
Cemaat Silahlı Kuvvetlerde de aynı yapılanmayı kurmadı mı?
Benim değerlendirmeme göre evet, kurdu.
Bunu neye dayanarak söylediğim sorulabilir.
Anlatayım.
Sanırım iki yıl önceydi. Bir emekli Tümgeneral Türkçe olimpiyatlarında sahneye çıkıp konuşma yaptı. Her iki kelimesinden sonra muhterem Fethullah Hocaefendi diyordu. Bu generalin görev yaptığı dönemde YAŞ'ta çok titiz incelemeler yapılıyor ve tarikat/cemaat bağlantılı subay ve astsubaylar ordudan atılıyordu. Peki, bu general emekli olduktan sonra mı Cemaatçi oldu? Sanmıyorum. Kanaatimce daha önce ''uyuyan ajan'' olarak sızdırılanlardandı. Ama emekli olana kadar tespit edilememiş, kendisi de deşifre olmadan o rütbeye kadar gelebilmiştir.
Bu, uyuyan ajan sözüne biraz açıklık getireyim.
2008 yılında, Ankara'da bir lokantada yemek yiyordum. Yan masada, görünümlerinden (Takım elbiseli ve kravatlı idiler.) devlet memuru olduğunu sandığım 3-4 kişinin konuşmaları dikkatimi çekmiş ve kulak misafiri olmuştum.
Bu şahısların konuşmaları özetle şöyleydi: ''Cemaatin elinde bazı kasetler varmış. Bu kasetler şifreli olduğundan açamıyorlarmış. Kasetler emekli Tuğgeneral Veli Küçük ve Cumhuriyet mitinglerini yapanlarla ilgiliymiş. Cumhuriyet mitingleri ve bunların emekli askerler ile bağlantıları cemaati çok endişelendiriyormuş. Bu gidişatın önü kesilmezse durum kendileri için çok kötü bir şekilde gelişebilirmiş. Cemaat bu gelişmeleri engellemek ve ters istikamete çevirmek için bir çalışma içindeymiş. Bunu da polis ve yargı üzerinden yapacaklarmış.
Cemaat bir kaç emin ev ayarlamış. Buraya, bazıları cinsi sapık ta olan bazı hackerler yerleştirip bu gençlere (çocuklar diyorlardı) bol miktarda içki, yemek ve para veriyorlarmış. Bu hackerlerden biri aynı zamanda esrarkeş ve porno film düşkünü biriymiş. Bu çocuklara, bu CD'lerin şifresini kırdırıp çıkan bilgilere ellerindeki bilgileri de katarak bir düzenleme yapacaklar, polis ve yargıdaki adamları vasıtasıyla bu şahısları adım adım mahkeme sürecine sokup daha sonra emekli ve hala çalışan bazı ordu mensupları ve bazı gazeteciler hakkında, gelişmelere göre davalar artıracaklarmış.
Fethullah Hoca askeriyeye operasyon için fetva vermiş. Cemaat bu konuda kesin kararlıymış. Fethullah hoca ayrıca başka bir fetva da vermiş. Orduya subay yetiştiren okullara, daha önce cemaat okullarında kaydı olmayan gençler sızdırılacak ve önemli yerlere gelmeleri için desteklenecekmiş. Çok önceden beri denedikleri bu yöntem; orduya giren bu subayların namaz kılıp oruç tutmaları, daha önce cemaat okulları veya dershaneleri ile bağlantıları olmaları gibi sebeplerle deşifre olup tasfiye ediliyorlar ve bu sebepten cemaat mensupları ordudaki kritik yerleri yeteri kadar başarıyla ele geçiremiyormuş. Hocanın yeni fetvası bu mahsuru ortadan kaldırmaya yönelikmiş. Yeni sızdırılan kişiler daha önce cemaatle okul veya dershane gibi bağlantısı olmayan çocuklardan seçilecekmiş. Bu öğrenciler okurken ve subay olduktan sora en laik subaydan daha laik davranacaklarmış. Kesinlikle namaz kılmayacaklar ve oruç tutmayacaklarmış. İçki içecek ve evlendiklerinde eşleri de çok açık giyineceklermiş. Burada kullanılan cümle şöyleydi: 'Başkaları bir kadeh içiyorsa bizimkiler üç kadeh içecek, başkalarının eşleri diz hizasında etek giyiyorsa bizimkilerin eşleri mini etek giyecek. Konuşmalarında ve tavırlarında da tavizsiz laiklik taraftarı görünecekler. Ta ki, önemli yerlere gelinceye kadar.' Konuşanların iddiasına göre o yıl Kara Harp Okuluna bu özellikte 50 kişi sokulmuş.''
İşte uyuyan ajan böyle bir şeydir. Kendisine görev verilene kadar normal bir insan gibi yaşayan, ama aslında belli bir amaç için bir ülkeye veya kuruma sızdırılmış kişidir uyuyan ajan. Emir verilene kadar herhangi bir ajanlık faaliyetinde bulunmaz. Sıradan insanların arasına karışır ve dikkat çekmez.
Tabii tüm bu duyduklarım bu 3-4 kişinin boş konuşmaları da olabilir.
Ancak adamlar ne konuştuysa daha sonraki yıllarda bir bir ortaya çıktı.
Operasyonlar ve CD'leri herkes biliyor.
Ama sızmalar konusunda kimsenin bir şey dediği yok. Nejdet Özel'in Genelkurmay Başkanı seçildiği YAŞ'tan başlayarak irticai sebeplerle ordudan atılan kimse de yok.
Şimdi size bir şey anlatacağım.
Orduda terfi sezonu hazırlıkları bir önceki yılın terfilerinden kısa süre sonra (Eylül-Ekim aylarında) başlar. Önce ilgili kuvvetlerde Personel Başkanlıklarında bir sonraki yılda terfi sırasında olanların listeleri çıkarılır. Bunlar sicil, takdirname vb. notlarına göre belli bir sıraya konulur. Bu sırada personel başkanlıkları ve bu başkanlıklardaki kurmay şubelerde görevli kişiler aşağı yukarı kimlerin terfi edebileceğini yaptıkları listelerden görürler.
Şimdi burada da bir konuya vurgu yapmak istiyorum.
İnternette açılan bazı sitelerde, her yıl,  bir sonraki yıl terfi sırasında olan subaylar ve generaller hakkında bu kişileri itibarsızlaştırmaya yönelik iddialar da Eylül-Ekim ayından itibaren başlar ve terfi zamanı olan Ağustos ayına doğru giderek yoğunlaşır. Açılan davalar ve bu davalarda tutuklama ve baskınlar da bu tarihlerle büyük bir örtüşme gösterir. Peki, bu yayınları yapanlar, bu davaları açanlar ve tutuklamaları yapanlar bu terfi edecek kişileri nereden biliyorlar?
Bunları personel başkanlıklarında çalışanlar hariç kim bilebilir?
Acaba Genelkurmay ve Kuvvet personel başkanlıklarında cemaatin uyuyan ajanları olabilir mi?
Bilmiyorum ama olayları incelediğimde bana sanki varmış gibi geliyor. Sanki birileri anketlerde sıralama yapacak personeli etkilemeye çalışmakta ve sürekli karalama kampanyaları düzenlemektedir.
Çünkü bu terfi sıralamasında olan personel listeleri anket yapılması için (Her albay kendisi hariç terfie layık gördüğü belli sayıda albayı listeden seçer ve verilen bir form'a yazar. Bu anket her rütbedeki aday için kendi rütbesindeki kişiler ve kendisinden kıdemli generallerce doldurulur.) birliklere gönderilir. Formlar Ocak-Şubat aylarında doldurulur ve kuvvetlere gider. Bu formlara göre kuvvetlerde sıralama yapılır.
İlginçtir bu sürece paralel olarak İnternet yayınları da artar.
Peki, bu yayınlar neden bu dönemlerde artar?
Acaba bu listelere bakıp, kendi adamlarını gerilerde görüp, ön sıralardaki diğer subay ve generalleri etkisizleştirerek kendi adamlarının önünü açmak ve terfi şanslarını artırmak için bazı kişi veya oluşumlar (cemaat vb.) tarafından böyle planlı eylemler yapılıyor olabilir mi?
Bunu da bilmiyorum. Ama bunun da böyle olabileceğini değerlendiriyorum. Bence,  anketlerde tüm çabalarına rağmen üst sıralarda çıkan kendilerinden olmayan kişiler YAŞ sürecinin karar vericileri gözünde yıpratılmaya çalışılmaktadır.
Ben bu konuyu daha fazla uzatmayacağım.
Terfi süreci ve karalama, itibarsızlaştırma kampanyalarının paralelliğini gazetelerden inceleyen herkes rahatça bir kanaate sahip olabilir.
Ben, silahlı kuvvetlerde çalışırken terfi sırasında kimler var ve bunların terfi şansları nedir bilemezken bunları tespit edip karalama kampanyasını dışarıdan birisi nasıl yapabilir ki?
İçeriden bazı ajanlar olmadan tüm bunlar yapılabilir mi?
Bu konu çok dikkatle araştırılması gereken bir konu değil midir?
Peki, araştırılmış mıdır?
Bilmiyorum.
Araştırıldığını duymadım.
Şimdi günümüze gelelim.
Sanırım dün Fethullah Gülen hükumet üyelerini kastederek musalla taşını işaret etmiş.
Yani sonunuz ölüm demek istiyor.
Peki, bunu nasıl yapacak?
Bildiğim kadarıyla bunların silahlı bir terörist yapılanması yok.
Polis ve yargı ile de bunu yapamayacakları açık.
Hükumet kısa sürede yüzlerce tayin yaparak polis teşkilatını allak bullak etti.
Bunu orduya mı yaptırmayı düşünüyor acaba?
Bu gün yine bir haber dikkatimi çekti. Cumhurbaşkanı, seçimle gelenin seçimle gitmesi gerektiğini söylemiş. Darbelerin zararlı ve yanlış olduğuna işaret etmiş.
Peki, bu da nereden çıktı şimdi?
Acaba cumhurbaşkanının bir darbe beklentisi mi var?
Fethullah Gülen'in musalla taşı işareti ile bunun bir bağlantısı mı var?
Ordu ve cemaat birleşip darbe mi yapacak. Aynı yeniçeriler ve Bektaşi tekkeleri (ve ulemanın desteğiyle tabii ki) bir hareket içine mi girecekler.
Bilmiyorum.
Açıkçası bunu çok mümkün de görmüyorum ama çekincelerim de yok değil.
Çünkü, burası Türkiye.
Burada her şey mümkün gibi görünüyor.
Hükumet cemaatle birleşip kendi idaresindeki bir devlet kurumu olan Orduya operasyon yapabiliyor.
Meydanı boş bulan hükumet üyeleri fütursuzca ayakkabı kutularında evlerine para taşıyabiliyor.
Gücü kim kullanacak kavgasından cemaat ve hükumet çatışmaya girebiliyor ve başı ABD'de olan bu cemaat hükumetin bu açıklarını kullanarak sivil darbe diye tanımlanan bir operasyon yapabiliyor.
Bu durum, ''Postmodern darbemiz vardı şimdi de dost modern darbemiz oldu.'' diye espri konusu bile olabiliyor.
Bunları ben değil ülkenin başbakanı, bakanları ve gazetecileri söylüyor.
Bu kadar acayip bir ülkede her şey olabilir diye düşünmemek elde değil.
Ülkemiz tam bir kaos içine girmiş durumda.
Devleti yönetenler tam bir acz içindeler.
Tüm devlet mekanizmaları elindeyken hukuki ve güvenlik açısından gerekeni yapamıyorlar ve aczlerini ortaya koyarcasına; ''Paralel devlet var. Dış güçler operasyon yapmaya çalışıyor. vb.'' şeklinde sızlanıp duruyorlar.
Kardeşim. Bunları neden bana anlatıyorsunuz?
Benim polisim, MİT'im mi var?
Bütün devlet kurumlarını siz yönetmiyor musunuz?
Neden bunları kullanarak ülkeye operasyon yapılmasını engellemiyorsunuz da bana ağlaşıyorsunuz?
Beceriksiz misiniz?
Beceremiyorsanız istifa da mı edemiyorsunuz?
Bırakın bu devleti yönetebilecek olanlar yönetsin o zaman.
Neden ülkeyi kaosa sürüklüyorsunuz.
Ben, Osmanlıdan günümüze asker siyaset ilişkileri konulu bir araştırma yapmıştım. Bunu yaparken tarih boyunca yaşadığımız isyan ve darbeleri de incelemiştim.
Bu gün görüyorum ki tarihte meydana gelmiş isyan ve darbelerin öncesinde ortaya çıkan şartlar bugün de ortaya çıkmış durumdadır.
Ama hala tedbir alınacak zaman vardır.
Ancak bu kaos ve yönetim zafiyeti, bu rüşvet, hırsızlık, iltimas vb. söylentileri devam ederse; bu durum ekonomide ani bir gerilemeye de sebep olursa, enflasyon, işsizlik ve develüasyon arka arkaya gelirse durum daha da kötüleşebilir.
Tam olarak darbe şartları ortaya çıkabilir.
Acaba cemaatin amacı da bu mudur?
Ülkeyi bir kaosa ve darbe ortamına mı hazırlamaktadır?
Acaba darbeciler cemaatin gizli ajanları mı olacaktır?
Bunlar tamamen komplo teorisi gibi gelebilir. Ama tarihimize bir bakın.
Balkan savaşından bir gün önce bir bakan; ‘’Balkanlardan imanım kadar eminim.’’ Diyordu.
1960 darbesi öncesi darbe hazırlığını ihbar eden subay hariç kimse cezalandırılmadı. Çünkü darbe yapılabileceği düşünülmüyordu.
Daha bir çok örnek verilebilir.
Ben yine de bu ihtimali bir düşünün diyorum.
Yoksa durup dururken bu musalla taşı edebiyatı nereden çıktı?
Cumhurbaşkanı neden darbe vurgusu yapıyor?
Değil mi?
Şüphe insanı rahat koymaz ama bir çok beladan da korur.

Saygılar sunarım.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder