.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

11 Kasım 2013 Pazartesi

İspanya mutlaka parçalanacaktır.

İspanya yıkılıyor!...
İspanya denince çoğumuzun aklına hemen Real Madrid ve Barselona takımları gelir.Messi'yi, Ronaldo'yu neredeyse bilmeyen yoktur. Son zamanlarda Arda'dan dolayı Atletiko Madrid ismi de oldukça bilinir olmuştur.
Ancak 80'li yıllarda İspanya daha çok bombalı saldırılar ve Bask bölgesinin bağımsızlığı için mücadele eden ETA örgütü ile tanınırdı. İspanya hükumeti bu saldırılarla başa çıkamayıp bu örgütle masaya oturunca eylemler oldukça azalsa da hiç bir zaman tamamen durmadı.
Son yıllarda İspanya ve ETA, PKK sorunu ile ilgili tartışmalarda da sık sık gündeme gelmiş ve bazıları tarafından Türkiye için örnek çözüm şekli olarak kamuoyuna sunulmuştur.
Ancak gördüğüm kadarıyla bu fikirleri ortaya atanlar İspanya'nın durumunu tam olarak yansıtmaktan özellikle kaçınmaktadır. Aslında ben de İspanya'ya gidip ülkenin her bölgesini ve bu arada tüm büyük şehirlerini gezip bu ülkede bir aya yakın bir süre geçirene kadar ülkenin durumu hakkında tam bir fikir sahibi değildim.
İlk şoku Barselona'ya gitmek için Fransa'dan arabamla İspanya sınırına yaklaşınca yaşadım. Ben İspanya'ya girdiğimi düşünürken aslında durumun çok farklı olduğunu gördüm. Sınırda ve sınırdan sonra her yerde tüm tabelalarda Katalonya'ya hoş geldiniz yazıyordu. Barselona merkez olarak tüm katolanya bölgesinde de durum aynı idi. Katalonya'da İspanya ve İspanyol adı neredeyse tamamen ortadan kalkmış durumda. O zamanlar yeni öğrenmiştim ama sonraki gelişmeleri de takip ettiğimden şunu söyleyebilirim; Katalonya İspanya'dan ayrılmak için tüm şartlara sahip ve bu yolda hızla ilerliyor.
Daha sonra Madrid'te birkaç gün kalıp Endülüs bölgesine geçtim. Kordoba, Granada ve Sevilla'da gördüğüm şeyler ise en az Barselona'daki kadar ilginç idi. Tüm tabelalarda yazılar İspanyol (Latin) alfabesinin yanında Arap alfabesi ile de yazılmıştı. Tanıştığım Sevilla'lı Katolik bir kadın ile konuşunca hayretim daha da büyüdü. Kadın kendini İspanyol değil Endülüs olarak tanımlıyordu. Hristiyan olduğunu hatırlattığımda; Endülüslülerin çok dinli ve çok meshepli bir halk olduğunu, Endülüs devleti zamanında hoşgörü içinde yaşarlarken barbar İspanyollarca işgale uğradıklarını, İspanyolların katı baskı, şiddet ve katliamlar uygulayarak bu yapıyı tahrip ettiklerini söyledi. Çok daha ilginç olanı; Kordoba'da camiden kiliseye çevrilen binaları sorduğumda İspanyollara ağız dolusu küfür etmesiydi. İspanyolların hristiyanlık adına Müslüman ve Yahudilere toplu katliam uyguladıklarını, öldürmediklerini de ya din değiştirdiklerini veya dış ülkelere sürdüklerini anlattı.
Bask bölgesine gidince ise önce biraz tedirgin oldum. Ama durum oldukça sakin idi. Burada da tabelaların tamamı hem İspanyolca ve hem de Bask dilinde yazılmıştı.
İspanya'dan Fransa üzerinden gittiğim Londra'da rastladığım değişik etnik kökenlerden İspanya vatandaşları ile konuştuğumda şaşkınlığım daha da büyüdü. Tüm etnik ve kültürel gruplar genellikle kendilerini İspanyol kabul etmiyor ve İspanyollardan nefretle bahsediyorlardı.
Görünen o ki; İspanya, duygu ve düşünce olarak dörde bölünmüş durumda. Bu bölünmenin siyasi boyutta en hızlı gelişen kısmı ise sanılanın aksine Bask bölgesi değil Katalonya. Gelecekte İspanya'nın dörde bölünmesi bence kuvvetle muhtemel. Ama ilk bölünen muhtemelen Katalonya olacak.
Peki bunları neden anlatıyorum?
Hani bize örnek uygulama olarak zaman zaman İspanya'yı gösteriyorlar ya.
Gösterdikleri örnek işte böyle bir ülke.
Birbirinden nefret eden gruplara ayrılmış ve bölünmenin eşiğinde olan bir ülke.
Örnek alacak varsa buyursun alsın.

Not: Bu gezi esnasında öğrendiğime göre; Bask'lar Çerkezce'ye yakın bir dil konuşuyorlarmış. Katalanlar ise Türk oldukları da iddia edilen, bir dönemler Avrupayı allak bullak eden Alanların kalıntılarıymış.

Saygılar sunarım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder