.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

28 Kasım 2013 Perşembe

Bir cemaatçinin (Fethullah Gülen Cemaati) göz yaşları: Bizim arkadaşlarımız dava için cennetlerini feda ettiler! (Cemaat Hükümet savaşında cemaat saldırılarına başlıyor.)


(Cemaat. Hükümet. Kaset. Komplo. Cennet. Arkadaş. Komplo teorisi. Askeri vesayet. Diktatörlük. Özgürlük.Demokrasi.) 

Son günlerde televizyonlarda bazı kişiler cemaatin artık hükümet hakkında bazı kasetleri piyasaya süreceğini daha sık telaffuz eder olmuştu. Bu gün okuduğumuz haberlerde ise bazı gazetecilere bu görüntülerin servis edilmeye başlandığını anlaşılmaktadır.
İddia o ki tanınmış bir kişinin yasak ilişki görüntüleri varmış bu kasette. Bazıları da bu kişinin tanınmış birinin kardeşi olduğunu söylüyor.
Şimdi ben de herkes gibi; ''Hükumet ettiğini buluyor. Daha önce askerler ve muhalefet partileri hakkında benzer karalama kampanyaları, Bizans oyunları yapılırken hesaplarına gelmediği için ses çıkarmamış, hatta buna çanak tutmuşlardı. Şimdi bulsunlar belalarını.'' diyebilirim.
Ama bu hem çok dürüst bir hareket olmaz hem de benim anlayışıma uymaz. Ben bu tipleri hiçbir zaman alkışlamam. Bunların verdiklerinin üzerine atlayan köstebek kılıklı tipleri de hiç sevmiyorum.
Neden böyle düşündüğümü söyleyeyim.
Eğer iddia edilen görüntüler bir kişinin bir başka kişiyle olan yasak ilişkisi ise bu hiç kimseyi ilgilendirmez. Özel hayata ait şeyler o kişilere ve onlarla ilgili olan yakınlarına ait özel alanlardır. Bu konu, devlet veya millet ile ilgili değilse, hiç kimse böyle bir görüntüyü kamuya yansıtma ve insanları itibarsızlaştırma hakkına sahip değildir. Hem artık teknolojideki gelişmeleri de göz önüne alırsak bu görüntülerin özel hazırlanmış komplolar olup olmadığını da hiçbir zaman bilemeyiz. Bu tür düzenbazlıklara prim vermek bence doğru değildir.
Eğer bu görüntüler devlet ve millet ile ilgiliyse de bu tür hareketleri hoş görmek mümkün değil. Eğer ortada bir suç varsa bunun başvuru makamı hukuk organları olmalıdır. Bir kişi böyle bir suçu bildiği halde uzun süre gizliyor ve uygun zamanda piyasaya veriyorsa bu kişi bu suçlu olduğu iddia edilen kişiden daha zararlı ve tehlikelidir. Kötü niyetli biridir. Şahsi veya grup çıkarları için insanları yasa dışı yollardan fişleyip elde ettiği bilgileri şantaj unsuru olarak kullanmaktadır. Suç işlemektedir.
Eğer bunu bir cemaat yapıyorsa bu durum daha da vahimdir.
Dini duygular, istismarı en kolay olan duygulardır. İnsanlar bir çok ülkede din adına, din ile hiç ilgisi olmayan bir sürü vahşilikleri, şerefsizlikleri ve günahkarlıkları büyük bir ibadet vecdi ile yapabilmektedirler.

Size birinden dinlediğim bir olayı anlatarak durumun vehameti hakkında biraz da olsa bilgi vereyim.
Bu kişi, cemaatin bir taraftarı (üyesi mi desem bilmiyorum çünkü bunlarda öyle resmi üyelik filan da yok) ile bir iş için görüşüyormuş. Görüşen bu kişi de dindar ve ibadetlerini eksiksiz yapmaya çalışan birisi. Biraz muhabbet ettiklerinde, bu cemaatçi, bunu da cemaatçi sanarak konuşmaya başlamış. Gözleri yaşararak orduya, emniyete ve devletin değişik kademelerine sızdırdıkları adamlardan bahsediyormuş. Diyormuş ki; ''Bizim arkadaşlarımız dava için cennetlerini feda ettiler!''
Benim konuştuğum kişi başta adamın ne demek istediğini anlamıyor ancak sonradan cemaatçinin yaptığı açıklamalardan uyanıyor. Cemaatçinin anlattığı konu çok korkutucu. Bu cemaat, devletin değişik kademelerine sızdırdıkları adamları yıllardır özel bir şekilde ve tam kompartmantasyon (genellikle gizli örgütlerde uygulanan, kimsenin, çok az kişi haricinde, kimseyi tanımadığı, küçük hücreler halinde örgütlenme biçimi) uygulayarak yetiştiriyormuş. Bu kişiler cemaat okullarına veya diğer cemaat kurumlarına, hatta cemaat çevrelerine bile sokulmuyormuş. Bunlar özel olarak belirli kişilerce hazırlanıyor, en iyi eğitimleri alması sağlanıyor ve istenen yerlere yerleştiriliyormuş. Yani istihbaratçıların diliyle adeta uyuyan ajan gibiymişler.
Bu kişiler, 90'lı yıllarda en laikçi çevrelere bile sızmış ve oldukça muteber kişiler olmuşlar. Çünkü hocaları (efendileri mi desem acaba) bunlara fetva vermiş ve demiş ki; ''Girdiğiniz ortamda insanlar bir bardak rakı içiyorsa siz iki bardak içeceksiniz, kadınlar dize kadar etek giyiyorsa sizin eşleriniz dizüstü etek giyecek. Bizimle irtibatlı olduğunuzdan kimse şüphelenmeyecek. Bizden kimse ile de doğrudan bir irtibat kurmayacaksınız. En önemli, en kritik yerlere gelinceye kadar kendinizi belli etmeyeceksiniz, gerekirse ilelebet ortaya çıkmayacak, kendinizi açık etmeyeceksiniz. Bizim içerideki gözümüz kulağımız olacaksınız.''
Meğer bu cemaatçi bu adamlar için ağlıyormuş.
Bu şekilde kurumlara sızan tipler içki içerek filan günah işleyecek ve cennete gidemeyecekler ya, ona üzülüyormuş.
Bizim için cennetlerini feda ettiler diyormuş.
Şimdi bu adamların ne kadar tehlikeli olduklarını bir düşünün. Bunlar Hasan Sabbah'ın Haşhaşilerinden bile tehlikeli insanlar. Bunlar ayrık otu gibi, kan yaşı gibi. Yolmakla, sürmekle, ilaçlamakla bitmezler.

Ben hükumetin bir çok politikasını beğenmiyorum. Kendilerine hiç oy vermedim ve bundan sonra da vermeyi düşünmüyorum. Ama bu adamlar hükumeti hırpalayacak diye de sevinemem. Oh ne güzel oldu da diyemem. Çünkü bu; fareden kurtulmak için evde yılan beslemeye benzer. Fare sizi uykusuz koymaz ama yılan serbestken asla uyuyamazsınız.
Hükumet seçimle geldi ve seçimle her zaman gidebilir. Ancak bunlar öyle değil. Bunlar her şeye, her yere, devletin ve toplumun en derin hücrelerine kadar sirayet ediyorlar.
Bunlar komplolar kuruyorlar. Bunlar insanlara baskı yapıyorlar. Bunlar derin bir korku yayarak insanları sindirmeye çalışıyorlar.
Maşallah, bu gün Başbakana kimse yüksek sesle bir şey söylemeye cesaret edemezken bunlar en ağır hakaretleri yapıyor, Nemrut, Firavun diyorlar.
Bu nasıl bir güven duygusudur?
Bu nasıl bir güçtür?

Ben toplumda hiç kimsenin bu kadar güçlü olmasını istemem. Çünkü aşırı güçlenen;bir insan da olsa, bir örgüt te olsa diğer insanlara zulmeder. Onlara tahakküm etmeye çalışır.
Hele bu güç, böyle ne oldukları, kiminle bağlantılı çalıştıkları, hangi gizli ilişkiler içinde oldukları bilinmeyen organizasyonların elindeyse sonuçları çok daha tehlikelidir.
Denetlenemeyen, toplum ve hukuk önünde hesap vermek zorunda olmayan hiç kimseye güvenemem.
Onun için ister dini olsun ister başka amaçla kurulmuş olsun hiç bir cemaate, hele de bunlara hiiiç güvenemem.
Kimse yanlış anlamasın. Ben dini cemaatlere karşı değilim. Bunlar hayatın gerçekleri. Belli bir ihtiyacı karşılıyorlar ki var olabiliyorlar. Ben dini cemaatlerin din dışına çıkmalarından rahatsız oluyorum.

Herkes uzun zamandır hep bir ağızdan bağırıyor. ''Demokrasilerde askeri vesayet olmaz!''
Bence de olmaz, doğru söylüyorlar. Askeri vesayet istemiyorum.
Bazıları da diyor ki; ''Diktatörler demokrasilerde olmaz.''
Haklılar, doğru söylüyorlar. Ben diktatörlerin bizi yönetmesini de istemiyorum.
Ama demokrasilerde cemaat zorbalığı hiç olmaz.
Ben; daha demokratik, daha özgür bir ülkede yaşamak istiyorum.
Demokrasiye ve özgürlüklere tehdit; ordudan da gelse, bir kişi veya partiden de gelse, bir cemaatten de gelse benim için fark etmez.
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmayalım diyorum.
Saygılar sunarım.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder