İnternette gezinirken birçok gazetenin yayımladığı bir haber
dikkatimi çekti. Haber; Newyork Times gazetesinin, Ortadoğu'da yaşanan
karışıklıklarla ilgili haritalı bir analizine dayanıyordu. Bu analizinde New
York Times gazetesi Ortadoğu haritasının yeniden çizilebileceğini ve 5
devletten 14 yeni devlet çıkabileceğini iddia ediyormuş.
Gazetenin dış politika analisti ve gazeteci Robin Wright’ın
haritalı analizine göre, gelecekte en büyük parçalanmayı ise Suudi Arabistan
yaşayacakmış. Parçalanma potansiyeli taşıyan devletler Irak, Suriye, Suudi
Arabistan, Yemen ve Libya olarak belirtilmiş. Şimdi bu şahsın Ortadoğu’yu nasıl
bölmeye çalıştığına bir göz atalım.
İlk sırada Suriye ele alınmış. Yazara göre Suriye dörde
bölünecekmiş: ‘’Alevistan’’, ‘’Kürdistan’’, ‘’Sünnistan’’, ‘’Şiistan’’. İsterseniz
bundan sonra yazarımızın bu bölgeyi nasıl bölmeyi düşündüğünü onun ağzından
dinleyelim.
Suriye ve Irak: Akdeniz
sahili boyunca Lazkiye merkezli bir Arap Alevi devleti oluşurken, Kuzey
Irak’taki Kürdistan Özerk Bölgesi ile Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgelerinin
birleşiminden, Türkiye’nin Hatay dışında bütün güney sınırı boyunca uzanan
Erbil merkezli yeni bir Kürdistan doğacak. Irak’ın güneyinde Basra merkezli
yeni bir Şii devleti doğarken, Suriye ve Irak’ın Bağdat ve Şam’ı da içeren Sünni
vilayetlerinde yeni bir Sünni Arap devleti doğacak. Ancak özellikle Irak’taki
parçalanma ihtimali gerçekleşirse kolay gerçekleşebilecek bir parçalanma
olmayacağı öngörülüyor. Musul ve Kerkük’te; Kürt – Arap, Bağdat ve çevresi
konusunda Şii – Sünni savaşı yaşanabilir.
Suudi Arabistan: Wright’ın
analizine göre Suudi Arabistan’da krallık gelecek prenslere geçtikçe, Suudi
öncesi dönemden kalan derin kabile ayrımlarının derinleşerek bölünmeyi başlatma
olasılığı gündemde. Bu senaryoya göre ülke, Hürmüz Körfezi bölgesindeki Doğu
Arabistan, Hicaz’da Batı Arabistan, Yemen’e yakın bölgede bir güney Arabistan
ve kuzeyde bir Kuzey Arabistan kurulacak. Ülkenin orta kesiminde ise Riyad
merkezli bir Vehhabi Arabistan oluşacak.
Yemen: Yakın
zaman önce birleşen Yemen, Güney Yemen’deki referandum sonrası yeniden Kuzey ve
Güney Yemen diye iki ayrı ülkeye bölünebilir. Bölünme sonrası Güney Yemen
tamamıyla Suudi Arabistan’a da katılabilir. Bu durumda, Hint Okyanusu’nun Arap
Körfezi’ne doğrudan irtibat kazanacak Suudi Arabistan’ın İran’ın Hürmüz Körfezi’ni
kapatma korkusu da yok olacak.
Libya: Libya’da;
kabileler arasındaki büyük rekabet ülkeyi parçalanmaya götürebilir. Bu durumda,
ülkenin doğuda Bingazi merkezli Sirenakya ve batıda Trablusgarp adlı iki
devlete bölünmesi ihtimali var. Hatta güney batıdaki Fizan da ayrılarak üçüncü
bir devlet daha oluşturabilir.
Bunu okuyunca biraz irkildim. Çünkü bu gazete seçimlerde
Obama’yı ve Demokrat partisini destekleyen bir gazete. Gazetenin sahibi ise Yahudi
bir baba ve Britanya (İngiliz İskoç karışımı) bir anneden olma Arthur Ochs
Sulzberger, Jr. Biliyorsunuz ABD dünyayı
veya bir bölgeyi şekillendirmeye karar verince böyle analizler ve bazı
stratejistlere yazdırılan kitaplarla kamuoyunu hazırlar. Gazetenin Demokrat
Parti ilişkisi ise acaba Obama yönetimi (daha önce de Bush yönetiminde Neocon
yazarlar ve akademisyenlerle yaptığı gibi) geleceğe ait politikalarını dolaylı
olarak kamuoyuna sunup tepkileri ölçmeye mi çalışıyor sorusunu akla getiriyor.
Sahibinin Yahudi kökenlerinden dolayı da; acaba İsrail’in etrafında kendisinden
büyük başka bir devlet bırakmamak ve birbirine rakip olması muhtemel küçük
devletler oluşturarak artık İsrail’in bir tehdit beklentisi olmadan daha rahat
yaşamasının sağlanması mı amaçlanıyor diye de düşünmedim değil.
Bölünen ülkelere bakınca, geçmişte İsrail’e veya hem İsrail
hem de ABD ve Batıya en büyük muhalefeti yapmış devletler olması ayrıca dikkat
çekici. Mesela Mısır’da, büyük bir Hristiyan Kıpti nüfus olmasına rağmen acaba
neden Mısır bölünmüyor? Bu bölünme İslam
dünyasını kendi içinde bölme projesi olduğu için mi, yoksa Mısır İsrail ile ilk
anlaşan devlet ve hala da iyi ilişkiler içinde olan neredeyse tek Arap devleti
olduğu için mi?
Diğer bir soru Ürdün neden bu parçalanmada oluşacak Sünni
devlete dâhil değil? Ürdün İngiliz kökenli kızlarla evlenen ve aynı zamanda İngiliz
uşağı Şerif Hüseyin’in torunu olan kişiler tarafından yönetildiğinden mi yıkılmıyor?
Yoksa Ürdün de katılırsa kurulacağı düşünülen bu Sünni devletin kontrol
edilemeyecek kadar büyük olmasından korkulduğundan mı?
Peki, İsrail’den neden hiç bahsedilmiyor? İsrail; giderek
artan Arap nüfusu ve ayrıca işgal ve tecrit altında bulunan Filistin bölgeleri
ile bölünmeye en az bu devletler kadar uygun değil mi? İsrail neden bölünmüyor?
Diğer bir başka ilginç husus ta Türkiye ve İran’dan hiç
bahsedilmemesi. Acaba bu devletlerin tepkisini çekmemek için mi? Yoksa bu
sadece Arapları bölmeye dair bir proje mi? Türkiye ve İran’daki Kürtler ne
olacak? Irak kuzeyi merkezli bir devlet kurulursa bu bölgeler nasıl aynı
kalacak? Bölünme virüsü yeni bir dalga yaratıp Türkiye, İran, Pakistan ve
Kafkasya ya sıçramayacak mı? Aslında sıçrayacağı düşünülüyor ama bu durumun
daha bağımsız ve daha güçlü (İran, Rusya, Türkiye, Pakistan, belki de Çin bile)
devletleri ürkütmemesi için mi bunların ismi telaffuz edilmiyor acaba?
Bu bölünmede en dikkat çeken hususlardan biri de bu
bölünmenin daha çok mezhep temelinde ayrışmış yeni devletler ortaya çıkarıyor
olması. Acaba ABD Şii İslam’ı artık o kadar büyük tehdit görmüyor da Sünni
İslam’ı mı daha büyük tehdit olarak mı görüyor. Bakın Irak’ta bir, Suriye’de
bir tane olmak üzere iki Şii/Nusayri devlet ismen zikrediliyor. Aslında bu
bölünme olursa bir veya iki tane daha Şii devlet ortaya çıkacağı aşikar olduğu
halde yazıda bu durum gizleniyor. Suudi Arabistan önemli bir Şii (%25 civarında
ve bunların Basra körfezi bölgesinde yaşayan bir bölümü Irk olarak ta Arap
değil, İranlı) nüfus barındırıyor ve bölününce bunlardan en az biri Şii devleti
olacak. Körfez emirliklerinden hiç bahsedilmiyor ama Yemen ikiye bölünecek
deniyor. Neye göre ikiye bölünecek? Bilindiği gibi Yemen’de Şiiliğin Zeydi
koluna mensup önemli miktarda (%45) bir nüfus yaşamaktadır. Her ne kadar
dışarıdan tam olarak görülmese de Yemen de iç çatışmaların her zaman bir
mezhepsel boyutu olmuştur. Acaba Yemen de yine tarihte olduğu gibi
Cumhuriyetçiler(Şafi mezhebinden olanlar) ve Zeydi İmamlar yönetimi olarak mı ikiye
bölünecektir? Körfez emirlikleri de zaten Şii nüfus olarak oldukça zengin.
Acaba buralarda bölünme olmadan yönetim değişiklikleri mi olacak?
Diğer önemli bir nokta da şu; yıllarca dinsel ve mezhepsel
temele dayalı bir iç savaş yaşamış, Arap dünyası ve Batı’nın desteği, Suriye’nin
ise uzun süreli fiili işgali sonucu bölünmekten dönmüş olan Lübnan neden
bölünmüyor? Bu ilkede yoğun ve etkin bir Şii nüfus var. Şu anda yönetim pamuk
ipliğine bağlı ilişkilerle yürüyor. Acaba burası için başka bir planları mı
var? Etrafında bu kadar ülke bölünürken Lübnan nasıl bütün kalacak? Mesela
Suriye’deki komşu bölgelerde yaşayan dindaş/ırkdaşlarıyla birleşebilecek olan
Canbolat ailesi liderliğindeki Dürziler neden ayrı bir devlet kurmasın? Nusayri
Arap nüfus Suriye’de kurulacak Nusayri devletle birleşmek istemeyecek mi? Sünni
Araplar Filistinlilerle veya Ürdün ile bir birlik istemeyecekler mi? Ya Hristiyan
nüfus ne yapacak?
Libya’da eskiden beri etkin bir kabile yapısı hüküm
sürmüştür. 1912’de İtalyanlara karşı direniş Bingazi bölgesinde etkin olan
Sunusiler ve bu bölgedeki aşiretler merkezinde yürütülmüş, bunun sonucu o
bölgeden bir kral iktidara gelmiştir. Kaddafi bir darbe ile yönetimi ele
geçirince etkinlik Trablusgarp bölgesine ve buradaki aşiretlere geçmiştir. Fizan
bölgesinde çöllerde yaşayan aşiretler ise Osmanlı dönemi dâhil hep yarı
bağımsız olarak yasamışlardır. Muhakkak bu tarihi gelişmelerin oluşturduğu fay
hatları vardır. Osmanlı burayı işgal ettiğinde Ege Bölgesinden bazı Türk
aşiretlerinin Bingazi bölgesine yerleştirildiği ve bu insanların oradaki
yerlilerle kaynaşarak yerelleştiğini biliyorum. Bu durum da belki de bir
kültürel farklılaşma yaratmış olabilir. Ancak tüm bunlar bir ülkenin
bölünmesine yetmez. Dışarıdan bir müdahale ve mühendislik yapılmadığı müddetçe
tabii. Bence yapılmak istenen de budur; dış müdahalelerle Libya’yı bölmek.
Peki, ABD’nin ve onunla işbirliği yapan Batı ülkelerinin ne
zoru var da bu Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesini bölüp parçalamak istiyorlar.
Benim değerlendirmeme göre bunun bir den fazla sebebi olabilir. Ama hepsi de
petrol kaynaklarının kontrolü ve İsrail’in güvenliğinin sağlanması ile
bağlantılıdır. Bu muhtemel sebepleri şöyle sıralaya biliriz.
1.ABD ve batı; İslam Dünyasını Şii ve Sünni olarak mezhep
bazında ikiye bölmek istemektedir. Bu bölünmeye rağmen Sünni grup çok büyük bir
bölge ve nüfusu sahip olduğundan bu grup aynı zamanda dünya petrol
rezervlerinin de büyük bir bölümünü kontrol ettiğinde İran’dan, hatta Pakistan’dan
başlayıp Suudi Arabistan’ın güneyi, körfez emirlikleri, Lübnan ve Suriye
üzerinde bulunan Şii nüfus ( ki buna Şii Hilali diyorlar.) kullanılarak
fiziksel olarak birbirinden ayrılmak istenmektedir. Kurdurulacak yeni Şii
devletlerin de bu hat üzerinde bulunması bu düşünceyi güçlendirmektedir.
2. ABD ve Batı; Ortadoğu’da, dünya petrol piyasasında
doğrudan etkili olabilecek şekilde çok fazla petrol kaynağına sahip devletler
istememektedir. Onun için petrol kaynaklarını daha kolay sömürebilecekleri yeni
küçük devletler arasında bölmek istemektedir.
3. ABD ve Batı; İsrail’e oluşabilecek bir Arap ve Müslüman tehdidini
ortadan kaldırmak ve İsrail-Filistin bölgesinde uzun süredir devam eden savaşı
ve gerginliği artık sona erdirmek ve bunun için de İsrail’e tehdit olabilecek
devletleri birbirleri ile sürekli bir çekişme içinde olacak şekilde mezhep ve
etnik temelde bölmek istemektedir.
4. Artık mücadele alanını Kafkasya ve Orta Asya’ya taşımak,
Rusya’yı güneyden kuşatarak Rusya ile Çin arasında tampon bölgeler oluşturmak
ve bu maksatla çatışma yaratacak bölgeyi ve sorunu biraz daha kuzeye,
Kafkasya-İran ve Türkiye sınırına taşımaya çalışmaktadırlar. Bu sebeple
neredeyse Akdeniz’e çıkacak şekilde Suriye içinde batıya uzatılan bir Kürt
devleti kurulmak istenmektedir. Bu devlet Lazkiye merkezli Nusayri devletiyle
komşu olacak, bu ülke ile dünyaya açılarak Türkiye-İran-Irak üçgeninde hapsolup
yok olmasına karşı korunmuş olacaktır. Bu devlet daha sonra Türkiye ve İran’ı
karıştırmak için kullanılacaktır.
5. Diğer bir tahmin/değerlendirme yapacak olursak; Newyork
Times gazetesinde bu değerlendirmeyi yapan yazarın canı sıkılmış ve önüne
haritayı alarak şu Ortadoğu’ya yeni bir şekil vereyim, yeni devletler kurayım,
mevcut devletlerin bazılarını da yıkayım demiş olabilir. Bu ihtimale
güleceğinizi ve espri yaptığımı düşüneceğinizi biliyorum. Çünkü çok saçma bir
düşünce gibi duruyor. Haklısınız ama adamın yaptığı şey de o kadar saçma değil
mi. Önüne haritayı almış ve sadece genel bilgilerle bütün bir bölge hakkında
fikir yürütmektedir. Ben inşallah bu söylediğim doğrudur ve diğer
değerlendirmelerim yanlıştır diyorum. Çünkü Allah korusun dedikleri olur veya
Batı tarafından gerçekleştirilmeye çalışılırsa Ortadoğu bir uçtan öbür başa
yansa daha iyi olur. Çünkü daha az insan ölür.
Ortadoğu’da çok eski tarihlerden beri iki temel kültür
bulunmaktadır. Araplar ve Farslar. Burada Ermeniler, Asuriler gibi küçük
grupları saymayacağım. Çünkü bunlar etkili ve sürekli bir devlet
kuramamışlardır. Buraya 1000 yıldan fazla bir zaman önce Türkler gelmiş ve
bütün dengeleri alt üst etmiş, mevcut devletleri ve dengeleri yıkmış, yeni
devletler ve yeni bir dengeler oluşturmuştur. Burada nüfus olarak hangi
kültürün ne kadar olduğuna bakmayın. Ben devlet kuran, egemenlik oluşturan
kültürlerden bahsediyorum ve bunlar illa ki dışardan gelmek zorunda değil bölge
içinden de sivrilmiş olabilir. Onun için İran, Türk ve Arap kültürel
ağırlığından bahsediyorum.
Dikkat edin, buraya Haçlı seferleriyle dışardan gelen
yabancı bir unsur yüzyıllar süren çatışma, kargaşa ve düzensizliğe sebep
olmuştur. Çünkü üçlü denge bozulmuştur. Daha sonra İsrail’de bir Yahudi devleti
kurulmuş, üçlü dengeye bir yeni unsurun, batılıların desteğiyle zorla sokulması
tüm Ortadoğu’yu halen devam eden çatışma ve kargaşaya sürüklemiştir. Şimdi
buraya en az bir etnik unsur daha eklenmek istenmektedir.
Bununla da yetinilmeyip dini açıdan da ortam karıştırılmaya
çalışılmaktadır. Adı geçen ülkeler çok uzun yıllardır İslam dini egemenliği
altında yaşamaktadır. İran’ın bu bölgelere çok fazla etkili olamadığını da
düşünürsek aslında bölge uzun süre Sünni İslam egemenliği altında yaşamıştır.
Daha sonra Yahudiler belli bir bölgede hâkim olmuşlardır. Buna rağmen her üç
dinin kutsal mekânlarının bulunduğu bölgeler, halen devam eden dini temelli
anlaşmazlıklar ve çatışmalar da yaşamıştır. Şimdi yeni bir etnik devlet (Kürt
devleti) ile birlikte yeni dini ve mezhepsel devletler ortaya çıkarılmak istenmektedir.
Bu aynen evi ateşe veren birinin bir de hortumla ateşe benzin sıkmasına
benzemektedir.
Asıl korkunç olan şey
bu düzenin kurulmasından çok kurulmaya çalışılırken yaşanacaklardır. Bölgede
birçok etnik ve dini grup iç içe yaşamaktadır. Mesela Antakya hizasına kadar
kurulacak Kürt devletine dâhil olacak Suriyeli Kürtler birbirinden uzak ve
kopuk bölgelerde yaşamaktadır. Aralarındaki yerleşimler de Arap yerleşimidir.
Türkmenler yine dağınık vaziyettedir. Sınırdaki Yayladağı İlçemizin hemen
yanındaki Suriye Kasabası halkı Ermeni’dir ve yakınlarında başka Ermeni
yerleşimi yoktur. Irak’ın kuzeyinde Kürtler çoğunlukta olmakla birlikte burada
da Asuri, Keldani, Yezidi, Türkmen ve Şebek (Bunlar Türkçe Zaza’ca bir dil
konuşmakta ve Anadolu Türkmen Alevileri ile benzer inançlara sahiptirler. İran’dan
buraya gelmiş bir Türk boyu olduğu söylenmektedir. Barzani yönetimi bunları
Kürtleştirmeye çalışmakta, hiç kimseye Kürt ön adı konmazken bunlara özellikle
Kürt Şebekler demektedirler.) ve diğer gruplar bulunmaktadır. Özellikle
Musul-Kerkük ve Şam bölgeleri Arap-Kürt-Türkmen ve Şii-Sünni kesişme bölgeleri
olduğundan birçok unsur iç içe yaşamaktadır. Diğer ülkelerde de benzer durumlar
mevcuttur ancak burada bunlardan da bahsedip konuyu uzatmak istemiyorum.
Şimdi arkamıza yaslanıp ortaya koyduğumuz manzarayı alırsak
ve bunu sadece Suriye iç savaşı ve Arap-İsrail savaşında yaşananlarla
karşılaştırırsak böyle bir bölünme sürecinde yaşanacak insanlık dramını daha
iyi anlayabiliriz.
ABD böyle istiyor diye hiç kimse yapılacak bu plana boyun
eğmeyecek, herkes kendi planını uygulamaya çalışacak, kendine daha büyük bir
bölge koparmaya çalışacak ve doğal olarak buna engel gördüğü gruplara
saldıracaktır. Bunun sonucunda da büyük göçler ve katliamlar, belki de soykırımlar
kaçınılmaz olarak ortaya çıkacaktır. Bu değerlendirme daha da
detaylandırılabilir ancak mevcut değerlendirmemiz bile böyle bir planın abzürtlüğünü,
aynı zamanda korkunçluğunu ortaya koymaktadır. Onun için inşallah 5’inci madde
doğrudur diyorum.
Saygılar sunarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder