.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

3 Ekim 2013 Perşembe

Amerika'nın İslam Dünyası Üzerindeki Oyunları: ABD İslam Dünyasını bölmeye mi çalışıyor?



İnternette gezinirken birçok gazetenin yayımladığı bir haber dikkatimi çekti. Haber; Newyork Times gazetesinin, Ortadoğu'da yaşanan karışıklıklarla ilgili haritalı bir analizine dayanıyordu. Bu analizinde New York Times gazetesi Ortadoğu haritasının yeniden çizilebileceğini ve 5 devletten 14 yeni devlet çıkabileceğini iddia ediyormuş.
Gazetenin dış politika analisti ve gazeteci Robin Wright’ın haritalı analizine göre, gelecekte en büyük parçalanmayı ise Suudi Arabistan yaşayacakmış. Parçalanma potansiyeli taşıyan devletler Irak, Suriye, Suudi Arabistan, Yemen ve Libya olarak belirtilmiş. Şimdi bu şahsın Ortadoğu’yu nasıl bölmeye çalıştığına bir göz atalım.
İlk sırada Suriye ele alınmış. Yazara göre Suriye dörde bölünecekmiş: ‘’Alevistan’’, ‘’Kürdistan’’, ‘’Sünnistan’’, ‘’Şiistan’’. İsterseniz bundan sonra yazarımızın bu bölgeyi nasıl bölmeyi düşündüğünü onun ağzından dinleyelim.
Suriye ve Irak: Akdeniz sahili boyunca Lazkiye merkezli bir Arap Alevi devleti oluşurken, Kuzey Irak’taki Kürdistan Özerk Bölgesi ile Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgelerinin birleşiminden, Türkiye’nin Hatay dışında bütün güney sınırı boyunca uzanan Erbil merkezli yeni bir Kürdistan doğacak. Irak’ın güneyinde Basra merkezli yeni bir Şii devleti doğarken, Suriye ve Irak’ın Bağdat ve Şam’ı da içeren Sünni vilayetlerinde yeni bir Sünni Arap devleti doğacak. Ancak özellikle Irak’taki parçalanma ihtimali gerçekleşirse kolay gerçekleşebilecek bir parçalanma olmayacağı öngörülüyor. Musul ve Kerkük’te; Kürt – Arap, Bağdat ve çevresi konusunda Şii – Sünni savaşı yaşanabilir.
Suudi Arabistan: Wright’ın analizine göre Suudi Arabistan’da krallık gelecek prenslere geçtikçe, Suudi öncesi dönemden kalan derin kabile ayrımlarının derinleşerek bölünmeyi başlatma olasılığı gündemde. Bu senaryoya göre ülke, Hürmüz Körfezi bölgesindeki Doğu Arabistan, Hicaz’da Batı Arabistan, Yemen’e yakın bölgede bir güney Arabistan ve kuzeyde bir Kuzey Arabistan kurulacak. Ülkenin orta kesiminde ise Riyad merkezli bir Vehhabi Arabistan oluşacak.
Yemen: Yakın zaman önce birleşen Yemen, Güney Yemen’deki referandum sonrası yeniden Kuzey ve Güney Yemen diye iki ayrı ülkeye bölünebilir. Bölünme sonrası Güney Yemen tamamıyla Suudi Arabistan’a da katılabilir. Bu durumda, Hint Okyanusu’nun Arap Körfezi’ne doğrudan irtibat kazanacak Suudi Arabistan’ın İran’ın Hürmüz Körfezi’ni kapatma korkusu da yok olacak.
Libya: Libya’da; kabileler arasındaki büyük rekabet ülkeyi parçalanmaya götürebilir. Bu durumda, ülkenin doğuda Bingazi merkezli Sirenakya ve batıda Trablusgarp adlı iki devlete bölünmesi ihtimali var. Hatta güney batıdaki Fizan da ayrılarak üçüncü bir devlet daha oluşturabilir.
Bunu okuyunca biraz irkildim. Çünkü bu gazete seçimlerde Obama’yı ve Demokrat partisini destekleyen bir gazete. Gazetenin sahibi ise Yahudi bir baba ve Britanya (İngiliz İskoç karışımı) bir anneden olma Arthur Ochs Sulzberger, Jr.  Biliyorsunuz ABD dünyayı veya bir bölgeyi şekillendirmeye karar verince böyle analizler ve bazı stratejistlere yazdırılan kitaplarla kamuoyunu hazırlar. Gazetenin Demokrat Parti ilişkisi ise acaba Obama yönetimi (daha önce de Bush yönetiminde Neocon yazarlar ve akademisyenlerle yaptığı gibi) geleceğe ait politikalarını dolaylı olarak kamuoyuna sunup tepkileri ölçmeye mi çalışıyor sorusunu akla getiriyor. Sahibinin Yahudi kökenlerinden dolayı da; acaba İsrail’in etrafında kendisinden büyük başka bir devlet bırakmamak ve birbirine rakip olması muhtemel küçük devletler oluşturarak artık İsrail’in bir tehdit beklentisi olmadan daha rahat yaşamasının sağlanması mı amaçlanıyor diye de düşünmedim değil.
Bölünen ülkelere bakınca, geçmişte İsrail’e veya hem İsrail hem de ABD ve Batıya en büyük muhalefeti yapmış devletler olması ayrıca dikkat çekici. Mesela Mısır’da, büyük bir Hristiyan Kıpti nüfus olmasına rağmen acaba neden Mısır bölünmüyor?  Bu bölünme İslam dünyasını kendi içinde bölme projesi olduğu için mi, yoksa Mısır İsrail ile ilk anlaşan devlet ve hala da iyi ilişkiler içinde olan neredeyse tek Arap devleti olduğu için mi?
Diğer bir soru Ürdün neden bu parçalanmada oluşacak Sünni devlete dâhil değil? Ürdün İngiliz kökenli kızlarla evlenen ve aynı zamanda İngiliz uşağı Şerif Hüseyin’in torunu olan kişiler tarafından yönetildiğinden mi yıkılmıyor? Yoksa Ürdün de katılırsa kurulacağı düşünülen bu Sünni devletin kontrol edilemeyecek kadar büyük olmasından korkulduğundan mı?
Peki, İsrail’den neden hiç bahsedilmiyor? İsrail; giderek artan Arap nüfusu ve ayrıca işgal ve tecrit altında bulunan Filistin bölgeleri ile bölünmeye en az bu devletler kadar uygun değil mi? İsrail neden bölünmüyor?
Diğer bir başka ilginç husus ta Türkiye ve İran’dan hiç bahsedilmemesi. Acaba bu devletlerin tepkisini çekmemek için mi? Yoksa bu sadece Arapları bölmeye dair bir proje mi? Türkiye ve İran’daki Kürtler ne olacak? Irak kuzeyi merkezli bir devlet kurulursa bu bölgeler nasıl aynı kalacak? Bölünme virüsü yeni bir dalga yaratıp Türkiye, İran, Pakistan ve Kafkasya ya sıçramayacak mı? Aslında sıçrayacağı düşünülüyor ama bu durumun daha bağımsız ve daha güçlü (İran, Rusya, Türkiye, Pakistan, belki de Çin bile) devletleri ürkütmemesi için mi bunların ismi telaffuz edilmiyor acaba?
Bu bölünmede en dikkat çeken hususlardan biri de bu bölünmenin daha çok mezhep temelinde ayrışmış yeni devletler ortaya çıkarıyor olması. Acaba ABD Şii İslam’ı artık o kadar büyük tehdit görmüyor da Sünni İslam’ı mı daha büyük tehdit olarak mı görüyor. Bakın Irak’ta bir, Suriye’de bir tane olmak üzere iki Şii/Nusayri devlet ismen zikrediliyor. Aslında bu bölünme olursa bir veya iki tane daha Şii devlet ortaya çıkacağı aşikar olduğu halde yazıda bu durum gizleniyor. Suudi Arabistan önemli bir Şii (%25 civarında ve bunların Basra körfezi bölgesinde yaşayan bir bölümü Irk olarak ta Arap değil, İranlı) nüfus barındırıyor ve bölününce bunlardan en az biri Şii devleti olacak. Körfez emirliklerinden hiç bahsedilmiyor ama Yemen ikiye bölünecek deniyor. Neye göre ikiye bölünecek? Bilindiği gibi Yemen’de Şiiliğin Zeydi koluna mensup önemli miktarda (%45) bir nüfus yaşamaktadır. Her ne kadar dışarıdan tam olarak görülmese de Yemen de iç çatışmaların her zaman bir mezhepsel boyutu olmuştur. Acaba Yemen de yine tarihte olduğu gibi Cumhuriyetçiler(Şafi mezhebinden olanlar)  ve Zeydi İmamlar yönetimi olarak mı ikiye bölünecektir? Körfez emirlikleri de zaten Şii nüfus olarak oldukça zengin. Acaba buralarda bölünme olmadan yönetim değişiklikleri mi olacak?
Diğer önemli bir nokta da şu; yıllarca dinsel ve mezhepsel temele dayalı bir iç savaş yaşamış, Arap dünyası ve Batı’nın desteği, Suriye’nin ise uzun süreli fiili işgali sonucu bölünmekten dönmüş olan Lübnan neden bölünmüyor? Bu ilkede yoğun ve etkin bir Şii nüfus var. Şu anda yönetim pamuk ipliğine bağlı ilişkilerle yürüyor. Acaba burası için başka bir planları mı var? Etrafında bu kadar ülke bölünürken Lübnan nasıl bütün kalacak? Mesela Suriye’deki komşu bölgelerde yaşayan dindaş/ırkdaşlarıyla birleşebilecek olan Canbolat ailesi liderliğindeki Dürziler neden ayrı bir devlet kurmasın? Nusayri Arap nüfus Suriye’de kurulacak Nusayri devletle birleşmek istemeyecek mi? Sünni Araplar Filistinlilerle veya Ürdün ile bir birlik istemeyecekler mi? Ya Hristiyan nüfus ne yapacak?
Libya’da eskiden beri etkin bir kabile yapısı hüküm sürmüştür. 1912’de İtalyanlara karşı direniş Bingazi bölgesinde etkin olan Sunusiler ve bu bölgedeki aşiretler merkezinde yürütülmüş, bunun sonucu o bölgeden bir kral iktidara gelmiştir. Kaddafi bir darbe ile yönetimi ele geçirince etkinlik Trablusgarp bölgesine ve buradaki aşiretlere geçmiştir. Fizan bölgesinde çöllerde yaşayan aşiretler ise Osmanlı dönemi dâhil hep yarı bağımsız olarak yasamışlardır. Muhakkak bu tarihi gelişmelerin oluşturduğu fay hatları vardır. Osmanlı burayı işgal ettiğinde Ege Bölgesinden bazı Türk aşiretlerinin Bingazi bölgesine yerleştirildiği ve bu insanların oradaki yerlilerle kaynaşarak yerelleştiğini biliyorum. Bu durum da belki de bir kültürel farklılaşma yaratmış olabilir. Ancak tüm bunlar bir ülkenin bölünmesine yetmez. Dışarıdan bir müdahale ve mühendislik yapılmadığı müddetçe tabii. Bence yapılmak istenen de budur; dış müdahalelerle Libya’yı bölmek.
Peki, ABD’nin ve onunla işbirliği yapan Batı ülkelerinin ne zoru var da bu Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesini bölüp parçalamak istiyorlar. Benim değerlendirmeme göre bunun bir den fazla sebebi olabilir. Ama hepsi de petrol kaynaklarının kontrolü ve İsrail’in güvenliğinin sağlanması ile bağlantılıdır. Bu muhtemel sebepleri şöyle sıralaya biliriz.
1.ABD ve batı; İslam Dünyasını Şii ve Sünni olarak mezhep bazında ikiye bölmek istemektedir. Bu bölünmeye rağmen Sünni grup çok büyük bir bölge ve nüfusu sahip olduğundan bu grup aynı zamanda dünya petrol rezervlerinin de büyük bir bölümünü kontrol ettiğinde İran’dan, hatta Pakistan’dan başlayıp Suudi Arabistan’ın güneyi, körfez emirlikleri, Lübnan ve Suriye üzerinde bulunan Şii nüfus ( ki buna Şii Hilali diyorlar.) kullanılarak fiziksel olarak birbirinden ayrılmak istenmektedir. Kurdurulacak yeni Şii devletlerin de bu hat üzerinde bulunması bu düşünceyi güçlendirmektedir.
2. ABD ve Batı; Ortadoğu’da, dünya petrol piyasasında doğrudan etkili olabilecek şekilde çok fazla petrol kaynağına sahip devletler istememektedir. Onun için petrol kaynaklarını daha kolay sömürebilecekleri yeni küçük devletler arasında bölmek istemektedir.
3. ABD ve Batı; İsrail’e oluşabilecek bir Arap ve Müslüman tehdidini ortadan kaldırmak ve İsrail-Filistin bölgesinde uzun süredir devam eden savaşı ve gerginliği artık sona erdirmek ve bunun için de İsrail’e tehdit olabilecek devletleri birbirleri ile sürekli bir çekişme içinde olacak şekilde mezhep ve etnik temelde bölmek istemektedir.
4. Artık mücadele alanını Kafkasya ve Orta Asya’ya taşımak, Rusya’yı güneyden kuşatarak Rusya ile Çin arasında tampon bölgeler oluşturmak ve bu maksatla çatışma yaratacak bölgeyi ve sorunu biraz daha kuzeye, Kafkasya-İran ve Türkiye sınırına taşımaya çalışmaktadırlar. Bu sebeple neredeyse Akdeniz’e çıkacak şekilde Suriye içinde batıya uzatılan bir Kürt devleti kurulmak istenmektedir. Bu devlet Lazkiye merkezli Nusayri devletiyle komşu olacak, bu ülke ile dünyaya açılarak Türkiye-İran-Irak üçgeninde hapsolup yok olmasına karşı korunmuş olacaktır. Bu devlet daha sonra Türkiye ve İran’ı karıştırmak için kullanılacaktır.
5. Diğer bir tahmin/değerlendirme yapacak olursak; Newyork Times gazetesinde bu değerlendirmeyi yapan yazarın canı sıkılmış ve önüne haritayı alarak şu Ortadoğu’ya yeni bir şekil vereyim, yeni devletler kurayım, mevcut devletlerin bazılarını da yıkayım demiş olabilir. Bu ihtimale güleceğinizi ve espri yaptığımı düşüneceğinizi biliyorum. Çünkü çok saçma bir düşünce gibi duruyor. Haklısınız ama adamın yaptığı şey de o kadar saçma değil mi. Önüne haritayı almış ve sadece genel bilgilerle bütün bir bölge hakkında fikir yürütmektedir. Ben inşallah bu söylediğim doğrudur ve diğer değerlendirmelerim yanlıştır diyorum. Çünkü Allah korusun dedikleri olur veya Batı tarafından gerçekleştirilmeye çalışılırsa Ortadoğu bir uçtan öbür başa yansa daha iyi olur. Çünkü daha az insan ölür.
Ortadoğu’da çok eski tarihlerden beri iki temel kültür bulunmaktadır. Araplar ve Farslar. Burada Ermeniler, Asuriler gibi küçük grupları saymayacağım. Çünkü bunlar etkili ve sürekli bir devlet kuramamışlardır. Buraya 1000 yıldan fazla bir zaman önce Türkler gelmiş ve bütün dengeleri alt üst etmiş, mevcut devletleri ve dengeleri yıkmış, yeni devletler ve yeni bir dengeler oluşturmuştur. Burada nüfus olarak hangi kültürün ne kadar olduğuna bakmayın. Ben devlet kuran, egemenlik oluşturan kültürlerden bahsediyorum ve bunlar illa ki dışardan gelmek zorunda değil bölge içinden de sivrilmiş olabilir. Onun için İran, Türk ve Arap kültürel ağırlığından bahsediyorum.
Dikkat edin, buraya Haçlı seferleriyle dışardan gelen yabancı bir unsur yüzyıllar süren çatışma, kargaşa ve düzensizliğe sebep olmuştur. Çünkü üçlü denge bozulmuştur. Daha sonra İsrail’de bir Yahudi devleti kurulmuş, üçlü dengeye bir yeni unsurun, batılıların desteğiyle zorla sokulması tüm Ortadoğu’yu halen devam eden çatışma ve kargaşaya sürüklemiştir. Şimdi buraya en az bir etnik unsur daha eklenmek istenmektedir.
Bununla da yetinilmeyip dini açıdan da ortam karıştırılmaya çalışılmaktadır. Adı geçen ülkeler çok uzun yıllardır İslam dini egemenliği altında yaşamaktadır. İran’ın bu bölgelere çok fazla etkili olamadığını da düşünürsek aslında bölge uzun süre Sünni İslam egemenliği altında yaşamıştır. Daha sonra Yahudiler belli bir bölgede hâkim olmuşlardır. Buna rağmen her üç dinin kutsal mekânlarının bulunduğu bölgeler, halen devam eden dini temelli anlaşmazlıklar ve çatışmalar da yaşamıştır. Şimdi yeni bir etnik devlet (Kürt devleti) ile birlikte yeni dini ve mezhepsel devletler ortaya çıkarılmak istenmektedir. Bu aynen evi ateşe veren birinin bir de hortumla ateşe benzin sıkmasına benzemektedir.
 Asıl korkunç olan şey bu düzenin kurulmasından çok kurulmaya çalışılırken yaşanacaklardır. Bölgede birçok etnik ve dini grup iç içe yaşamaktadır. Mesela Antakya hizasına kadar kurulacak Kürt devletine dâhil olacak Suriyeli Kürtler birbirinden uzak ve kopuk bölgelerde yaşamaktadır. Aralarındaki yerleşimler de Arap yerleşimidir. Türkmenler yine dağınık vaziyettedir. Sınırdaki Yayladağı İlçemizin hemen yanındaki Suriye Kasabası halkı Ermeni’dir ve yakınlarında başka Ermeni yerleşimi yoktur. Irak’ın kuzeyinde Kürtler çoğunlukta olmakla birlikte burada da Asuri, Keldani, Yezidi, Türkmen ve Şebek (Bunlar Türkçe Zaza’ca bir dil konuşmakta ve Anadolu Türkmen Alevileri ile benzer inançlara sahiptirler. İran’dan buraya gelmiş bir Türk boyu olduğu söylenmektedir. Barzani yönetimi bunları Kürtleştirmeye çalışmakta, hiç kimseye Kürt ön adı konmazken bunlara özellikle Kürt Şebekler demektedirler.) ve diğer gruplar bulunmaktadır. Özellikle Musul-Kerkük ve Şam bölgeleri Arap-Kürt-Türkmen ve Şii-Sünni kesişme bölgeleri olduğundan birçok unsur iç içe yaşamaktadır. Diğer ülkelerde de benzer durumlar mevcuttur ancak burada bunlardan da bahsedip konuyu uzatmak istemiyorum.
Şimdi arkamıza yaslanıp ortaya koyduğumuz manzarayı alırsak ve bunu sadece Suriye iç savaşı ve Arap-İsrail savaşında yaşananlarla karşılaştırırsak böyle bir bölünme sürecinde yaşanacak insanlık dramını daha iyi anlayabiliriz.
ABD böyle istiyor diye hiç kimse yapılacak bu plana boyun eğmeyecek, herkes kendi planını uygulamaya çalışacak, kendine daha büyük bir bölge koparmaya çalışacak ve doğal olarak buna engel gördüğü gruplara saldıracaktır. Bunun sonucunda da büyük göçler ve katliamlar, belki de soykırımlar kaçınılmaz olarak ortaya çıkacaktır. Bu değerlendirme daha da detaylandırılabilir ancak mevcut değerlendirmemiz bile böyle bir planın abzürtlüğünü, aynı zamanda korkunçluğunu ortaya koymaktadır. Onun için inşallah 5’inci madde doğrudur diyorum.

Saygılar sunarım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder