.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

3 Ekim 2013 Perşembe

Kılıçdaroğlu'nun paket açıklaması:Evet ama yetmez.


Başbakan şu meşhur paketi açıkladıktan sonra değişik kesimlerde bu arada siyasi partilere mensup miller vekillerinden de hemen art arda yorumlar, açıklamalar, destek veya eleştiriler gelmeye başladı. Doğal olarak gözler ana muhalefet partisi genel başkanından yapılacak açıklamaya döndü. Sayın Kılıçdaroğlu da bunu fark etmiş olacak ki konunun önemine binaen hemen açıklama yapmadı. Bir gece bekledikten sonra o beklenen açıklamaları yaptı.
Ben açıklamayı naklen kendi ağzından dinlemedim, ama daha sonra internetten okudum. Daha ilk cümleleri okumaya başladığımda ters bir şeyler olduğunu fark etmeye başladım. Genel beklenti daha önce CHP’li bazı milletvekillerinin yaptığına benzer şekilde paketin eleştirileceği, açıklanan konuların demokrasi ile uzaktan yakından ilişkisi olmadığı; bunun PKK ile müzakere ve rejimden öç alma, devletin kurucu ilkelerinin yerle bir edildiği gibi bir şeyler söyleneceği yönündeydi. En azından ben ve etrafımda bu konuyu konuştuğum kişilerin beklentisi bu yöndeydi.
Ancak Kılıçdaroğlu da başbakanın yaptığı gibi başka konulardan bahsederek konuşmasına başlayınca; aslında eleştiri alacağını düşündüğü şeyler söyleyeceğini kendisi de bildiğinden konuya itiraz noktalarını yumuşatmak için böyle bir giriş yapıyor gibi geldi bana.
Peki neler söyledi Kılıçdaroğlu? Kısaca özetlersek şunları dedi.
1. CHP'li vekillerin aksine ne laiklik endişesi ne de Andımız kararından bahsetti. Aksine bu önerileri biz zaten getirmiştik dedi ve eksik olduklarını belirterek bu eksikliklere açıklık getirdi.  
2. Sonra Cumhuriyet tarihine vurgu yaparak İnönü ve Ecevit’ten bahsetti. İnönü’nün ülkeyi çok partili sisteme geçirdiğini, iktidara yapışıp diktatörlük peşinde koşmadığını söyledi ve ‘’Bu devrimin altında imzası olan İsmet İnönü'yü rahmet anıyorum.’’ dedi.
3. Sonra da Ecevit’i; ‘1970'lerde üçüncü büyük devrim gerçekleştirdiği, sendikal hakları getirdiği için rahmetle andı.
4. Türkiye’de demokratikleşme tarihinin dün başlamadığını (bunu okuyunca demokratik paket diye sunulan paketi gerçekten demokratik bir ilerleme olarak gördüğünü anladım) 90 yıldır devam eden bir süreç olduğunu söyledi . Bu süreçte demokrasi için bedeller ödendiğini söylerken bazı sol görüşlü yazar ve sanatçıların adını vererek aslında demokrasinin bu duruma gelmesinde CHP ve sol düşüncenin de çok büyük payı olduğunu ima etti.
5. Sonra da dünyada; insani gelişmişlik sıralamasında, demokraside, basın özgürlüğünde, haksız yargılamada bu hükümet zamanında gerilediğimizi istatistiki rakamlarla açıklayarak hükümete genel bir eleştiri getirdi.
6. Bu hükümet zamanında cezaevlerinin arttığını, haksız yere bazı öğrencilerin, gösterilere katılan çocukların hapse girdiğini, faili meçhul bazı cinayetlerin ise çözümlenemediğini, Hrant Dink’ in gerçek katilleri bulunamadığını, sorumluluğu olan kamu görevlilerinin tamamı terfi ettirildiğini, son günlerdeki gösterilerde öldürülen gençlerin isimlerini anarak bunları rahmetle andığını söyledi.
7. 5600'den fazla işkence vakası yaşandığını, küçücük çocukların ırzına geçildiğini, yargı bağımsızlığının tümüyle yitirildiğini, Deniz Feneri davasında sanıkların korunduğunu ve kollandığını söyledi.
8. 11 yılda Türkiye demokrasisi büyük bir erozyon yaşadığını, demokrasi kültürümüz darbe dönemleri kadar ağır tahribata uğradığını, bütün bunların topluma ileri demokrasi diye yutturmaya çalışıldığını söyledi.
Bu kadar konuşup paketten bahsetmeyince ben herhalde paket konusunda başka bir zaman açıklama yapacak diye okumaktan tam vazgeçmek üzereydim ki konuya giriş yaptı.
9. ‘’Herkese soruyorum açıklanan bu sözde demokrasi paketinde bu yaraya bu paket derman olur mu? Bu paket bu açığı kapatır mı? Bu paket bu açığı kapatmaz. Bu paket bu yaraya derman olmaz. Çünkü demokrasi konusunda samimi değiller.’’ Dedikten sonra paketin açıklanış tarzı ve başbakanın tavırları hakkında eleştirilerde bulundu ve bu tavırların Kenan Evren’in tavırlarına benzediğini söyledi.
10. Paketin kapalı kapılar ardından toplumun bütün unsurları hatta kabine üyelerinin bile dışarda bırakılarak hazırlandığını söyledi.
 11. ‘’Paketi açıklarken ta 27 Mayısa kadar gidiyorsunuz. Ama 12 Eylülden bahsetmiyorsunuz. Darbe hukukuna sahip mi çıkıyorsunuz.’’ dedikten sonra nihayet asıl konuya geldi ve şimdi paketi eleştirecek derken; ‘’ Bu paketteki birçok noktayı biz daha önce söylemiştik. Seçim barajı düşsün dedik, milli iradenin önündeki engel kalksın dedik. TBMM'ye teklif verdik. Reddeden kimdi AKP... Dil yasaklarını kaldıralım dedik. Kanun teklifi verdik. Onu da AKP kabul etmedi. Partilere aldıkları oy oranlarına göre hazineden yardım için teklif verdik. Bu da reddedildi. Nefret suçları para cezasına dönüşmesin zaman aşımı olmasın diye teklif verdik. O da reddedildi. Yasaksız bir toplantı ve gösteri yasası teklif ettik. AKP bunu da reddetti. Şimdi kişisel verilerin korunması diyorlar. Yasadışı dinlemeleri engellemek istedik buna da geçit vermediler.’’ diyerek aslında bu paketteki hususların kendi önerileri olduğunu, ama AKP’nin bunu daha önce engellediğini söyleyiverdi.
12. Daha sonra da şunları belirtti: Bugün karşımıza getirdiklerinin önemli bir kısmı bizim önerdiklerimizin kötü bir kopyası. Biz sadece bunları önermedik... Biz rengârenk bir demokrasi için önemli adımlar attık. Darbe anayasası istemiyoruz dedik. Yepyeni bir anayasa istiyoruz dedik. Siyasi partiler yasası... Daha demokratik olsun lider sultası bitsin dedik. Milletvekilleri özgür olsun dedik. Din ve vicdan özgürlüğü en temel hak... Bir insanın diniyle vicdanıyla devlet kavga eder mi? Neyin ibadet olup olmadığına devlet karar verebilir mi? Cem evleri de ibadethane olsun dedik. Basın özgürlüğü dedik. Basın özgürlüğünü genişletmek için yasa teklifi verdik. Furkanlar, Ferhatlar, Cihanlar hapiste değil okulda olsun dedik. Onların yeri hapishane dediler. Uludere katliamının aydınlatılması için çaba harcadık. Milli irade tutuklanmasın dedik. Hapiste vekil olmasın dedik. DGM postu giymiş Özel yetkili mahkemeler kaldırılmalı dedik. YÖK'ü kaldıralım dedik. Üniversiteler özgür olsun dedik. Mayınlı arazileri kaldıralım dedik, Diyarbakır cezaevini müze yapalım dedik. Bunların hepsi iktidar partisi tarafından reddedildi. Şimdi bütün Türkiye'ye soruyorum... Bizim önerililerimiz mi AKP'nin önerileri mi Türkiye'ye demokrasi getirir? Muhalefet mi görevini yapmıyor yoksa iktidar mı? Karşımızda bütün dünyanın diktatör olarak tescillediği bir başbakanın hazırladığı bir demokrasi paketi var. Başbakan hala Türkiye'nin beklentilerini anlamamıştır. Temel sorun alanlarından kaçmış toplumsal baskıları savuşturmak için de bu paketi önümüze getirmiştir. Temel sorunlara hiç bir cevap yok.
Toplumun çoktan aştığı WXQ harfleri gibi düzenlemeleri demokrasi açılımları ile halkı kandıramazsınız. Klavyeye değil klavyeyi kullanana özgürlük getireceksiniz. Bir üniversitenin adını değiştirerek yapısal sorunları mı çözeceksiniz? Bir üniversitenin 2 saatte açabileceği bir enstitünün hükümet tarafından devrim gibi lanse edilmesi utanılacak bir şeydir. Hangi ülkede hükümetler üniversitelere hangi konuda kürsü açacaklarını söyleyebilir?  Gelen paket çoğunlukçu otoriter rejimi pekiştirmekten başka bir işe yaramamaktadır.
Bu ülkeye gelecek demokrasi için atılacak her adım için topluma söz veriyoruz. Özgürlük ve demokrasiyi getirin sonuna kadar destek veririz. Üçüncü sınıf demokrasi ve özgürlük istemiyoruz. Birilerinin arzu ettiği kadar demokrasi ve özgürlük istemiyoruz. CHP olarak çok partili yaşamı bu ülkeye getiren parti olarak demokrasi konusunda atılacak her adıma destek vereceğiz. Bu bizim halka sözümüzdür. Biz kapalı kapılar ardından pazarlık yapan bir parti değiliz. Çünkü demokrasi ve özgürlük kapalı kapılar ardında belirlenmez.
Son cümleyi okuduktan sonra acaba yanlış mı anladım diye yazıya bir defa daha göz gezdirdim ama hayır doğru anlamışım. Kılıdaroğlu pakete karşı çıkmadığı gibi bunları ve daha fazlasını kendilerinin mecliste öneri olarak sunduğunu, AKP’nin bunları önlediğini, ancak şimdi bu önerilerin çok azını paket diye açıkladığını söylüyordu. Dikkat edin bu paketi desteklediğini söylemiyor tam aksine aslında bunların daha önce mecliste kendilerinin önerdiği maddeler olduğunu söylüyordu.
Şaştım kaldım!....
Durun bir daha özetliyeyim. Başbakan hükümetin hazırladığı bir paketi, ağır eleştiriler alacağı, bunun da en fazla ana muhalefet partisi tarafından yapılacağı beklentisiyle, uzun uzun konuştuktan sonra çekinerek konuya girerek açıklıyor ama beklenenin tersine ana muhalefet partisi lideri bu paketteki maddeleri desteklemekle kalmıyor, kendilerinin bu paketin maddelerini ve çok daha fazlasını önerdiklerini, bu paketin o önerilerin çok az bir kısmını ihtiva ettiği için yetersiz olduğunu söylüyor. Yani kısaca çoğu gazetede de söylendiği gibi anayasa referandumunda söyleneni ters çevirerek; ‘’Evet, ama yetmez!’’ diyor.
Pes doğrusu!
Bu ülkede bunu da gördük ya daha neler görürüz artık bilmiyorum.
Konunun içeriğine girmiyorum. Doğrudur veya yanlıştır. Herkes kendi açısından değerlendirir. Ama ana muhalefet partisinin tavrının ilginçliği açısından çok şaşırtıcı değil mi? Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında sık sık vurguladığı ileri demokrasinin son noktası bu olsa gerek. Hükümetin fikrine karşı çıkarak eleştirmesi beklenenler, destek verip daha da ileri gitmediği için eleştiriyor.
Ne diyelim? Vatana, millete ve ileri demokrasimize hayırlı olsun.
Demek ki başbakan söyleyince bazıları boşuna kızıyormuş! Memlekette gerçekten bir muhalefet sorunu varmış. Daha doğrusu muhalefette lider sorunu. Çünkü ben bu açıklamaların CHP’nin genel ilkeleri ve politikalarına göre değil de son gece yapılan durum değerlendirmesinde alınan karara göre yapıldığını düşünüyorum.

Gerçi sayın Kılıçdaroğlu’nun daha önce de böyle sürprizlerle dolu açıklamalar yapıp, ertesi gün bu açıklamaların tam tersini söylediğine şahit olduk. Bakalım, birkaç gün bekleyelim. Hala fikir değiştirmemişse o zaman bu açıklamayı kalıcı bir açıklama olarak kabul ederiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder