Başbakan şu meşhur paketi açıkladıktan sonra değişik
kesimlerde bu arada siyasi partilere mensup miller vekillerinden de hemen art
arda yorumlar, açıklamalar, destek veya eleştiriler gelmeye başladı. Doğal
olarak gözler ana muhalefet partisi genel başkanından yapılacak açıklamaya
döndü. Sayın Kılıçdaroğlu da bunu fark etmiş olacak ki konunun önemine binaen
hemen açıklama yapmadı. Bir gece bekledikten sonra o beklenen açıklamaları
yaptı.
Ben açıklamayı naklen kendi ağzından dinlemedim, ama daha
sonra internetten okudum. Daha ilk cümleleri okumaya başladığımda ters bir
şeyler olduğunu fark etmeye başladım. Genel beklenti daha önce CHP’li bazı
milletvekillerinin yaptığına benzer şekilde paketin eleştirileceği, açıklanan
konuların demokrasi ile uzaktan yakından ilişkisi olmadığı; bunun PKK ile
müzakere ve rejimden öç alma, devletin kurucu ilkelerinin yerle bir edildiği
gibi bir şeyler söyleneceği yönündeydi. En azından ben ve etrafımda bu konuyu
konuştuğum kişilerin beklentisi bu yöndeydi.
Ancak Kılıçdaroğlu da başbakanın yaptığı gibi başka
konulardan bahsederek konuşmasına başlayınca; aslında eleştiri alacağını
düşündüğü şeyler söyleyeceğini kendisi de bildiğinden konuya itiraz noktalarını
yumuşatmak için böyle bir giriş yapıyor gibi geldi bana.
Peki neler söyledi Kılıçdaroğlu? Kısaca özetlersek şunları
dedi.
1. CHP'li vekillerin aksine ne laiklik endişesi ne de
Andımız kararından bahsetti. Aksine bu önerileri biz zaten getirmiştik dedi ve
eksik olduklarını belirterek bu eksikliklere açıklık getirdi.
2. Sonra Cumhuriyet tarihine vurgu yaparak İnönü ve Ecevit’ten
bahsetti. İnönü’nün ülkeyi çok partili sisteme geçirdiğini, iktidara yapışıp
diktatörlük peşinde koşmadığını söyledi ve ‘’Bu devrimin altında imzası olan
İsmet İnönü'yü rahmet anıyorum.’’ dedi.
3. Sonra da Ecevit’i; ‘1970'lerde üçüncü büyük devrim
gerçekleştirdiği, sendikal hakları getirdiği için rahmetle andı.
4. Türkiye’de demokratikleşme tarihinin dün başlamadığını
(bunu okuyunca demokratik paket diye sunulan paketi gerçekten demokratik bir ilerleme
olarak gördüğünü anladım) 90 yıldır devam eden bir süreç olduğunu söyledi . Bu
süreçte demokrasi için bedeller ödendiğini söylerken bazı sol görüşlü yazar ve
sanatçıların adını vererek aslında demokrasinin bu duruma gelmesinde CHP ve sol
düşüncenin de çok büyük payı olduğunu ima etti.
5. Sonra da dünyada; insani gelişmişlik sıralamasında, demokraside,
basın özgürlüğünde, haksız yargılamada bu hükümet zamanında gerilediğimizi
istatistiki rakamlarla açıklayarak hükümete genel bir eleştiri getirdi.
6. Bu hükümet zamanında cezaevlerinin arttığını, haksız yere
bazı öğrencilerin, gösterilere katılan çocukların hapse girdiğini, faili meçhul
bazı cinayetlerin ise çözümlenemediğini, Hrant Dink’ in gerçek katilleri
bulunamadığını, sorumluluğu olan kamu görevlilerinin tamamı terfi ettirildiğini,
son günlerdeki gösterilerde öldürülen gençlerin isimlerini anarak bunları
rahmetle andığını söyledi.
7. 5600'den fazla işkence vakası yaşandığını, küçücük
çocukların ırzına geçildiğini, yargı bağımsızlığının tümüyle yitirildiğini, Deniz
Feneri davasında sanıkların korunduğunu ve kollandığını söyledi.
8. 11 yılda Türkiye demokrasisi büyük bir erozyon yaşadığını,
demokrasi kültürümüz darbe dönemleri kadar ağır tahribata uğradığını, bütün
bunların topluma ileri demokrasi diye yutturmaya çalışıldığını söyledi.
Bu kadar konuşup paketten bahsetmeyince ben herhalde paket
konusunda başka bir zaman açıklama yapacak diye okumaktan tam vazgeçmek
üzereydim ki konuya giriş yaptı.
9. ‘’Herkese soruyorum açıklanan bu sözde demokrasi
paketinde bu yaraya bu paket derman olur mu? Bu paket bu açığı kapatır mı? Bu
paket bu açığı kapatmaz. Bu paket bu yaraya derman olmaz. Çünkü demokrasi
konusunda samimi değiller.’’ Dedikten sonra paketin açıklanış tarzı ve
başbakanın tavırları hakkında eleştirilerde bulundu ve bu tavırların Kenan Evren’in
tavırlarına benzediğini söyledi.
10. Paketin kapalı kapılar ardından toplumun bütün unsurları
hatta kabine üyelerinin bile dışarda bırakılarak hazırlandığını söyledi.
11. ‘’Paketi
açıklarken ta 27 Mayısa kadar gidiyorsunuz. Ama 12 Eylülden bahsetmiyorsunuz.
Darbe hukukuna sahip mi çıkıyorsunuz.’’ dedikten sonra nihayet asıl konuya
geldi ve şimdi paketi eleştirecek derken; ‘’ Bu paketteki birçok noktayı biz
daha önce söylemiştik. Seçim barajı düşsün dedik, milli iradenin önündeki engel
kalksın dedik. TBMM'ye teklif verdik. Reddeden kimdi AKP... Dil yasaklarını
kaldıralım dedik. Kanun teklifi verdik. Onu da AKP kabul etmedi. Partilere
aldıkları oy oranlarına göre hazineden yardım için teklif verdik. Bu da
reddedildi. Nefret suçları para cezasına dönüşmesin zaman aşımı olmasın diye
teklif verdik. O da reddedildi. Yasaksız bir toplantı ve gösteri yasası teklif
ettik. AKP bunu da reddetti. Şimdi kişisel verilerin korunması diyorlar.
Yasadışı dinlemeleri engellemek istedik buna da geçit vermediler.’’ diyerek aslında
bu paketteki hususların kendi önerileri olduğunu, ama AKP’nin bunu daha önce
engellediğini söyleyiverdi.
12. Daha sonra da şunları belirtti: Bugün karşımıza
getirdiklerinin önemli bir kısmı bizim önerdiklerimizin kötü bir kopyası. Biz
sadece bunları önermedik... Biz rengârenk bir demokrasi için önemli adımlar
attık. Darbe anayasası istemiyoruz dedik. Yepyeni bir anayasa istiyoruz dedik. Siyasi
partiler yasası... Daha demokratik olsun lider sultası bitsin dedik. Milletvekilleri
özgür olsun dedik. Din ve vicdan özgürlüğü en temel hak... Bir insanın diniyle
vicdanıyla devlet kavga eder mi? Neyin ibadet olup olmadığına devlet karar
verebilir mi? Cem evleri de ibadethane olsun dedik. Basın özgürlüğü dedik. Basın
özgürlüğünü genişletmek için yasa teklifi verdik. Furkanlar, Ferhatlar,
Cihanlar hapiste değil okulda olsun dedik. Onların yeri hapishane dediler.
Uludere katliamının aydınlatılması için çaba harcadık. Milli irade
tutuklanmasın dedik. Hapiste vekil olmasın dedik. DGM postu giymiş Özel yetkili
mahkemeler kaldırılmalı dedik. YÖK'ü kaldıralım dedik. Üniversiteler özgür
olsun dedik. Mayınlı arazileri kaldıralım dedik, Diyarbakır cezaevini müze
yapalım dedik. Bunların hepsi iktidar partisi tarafından reddedildi. Şimdi
bütün Türkiye'ye soruyorum... Bizim önerililerimiz mi AKP'nin önerileri mi
Türkiye'ye demokrasi getirir? Muhalefet mi görevini yapmıyor yoksa iktidar mı? Karşımızda
bütün dünyanın diktatör olarak tescillediği bir başbakanın hazırladığı bir
demokrasi paketi var. Başbakan hala Türkiye'nin beklentilerini anlamamıştır.
Temel sorun alanlarından kaçmış toplumsal baskıları savuşturmak için de bu
paketi önümüze getirmiştir. Temel sorunlara hiç bir cevap yok.
Toplumun çoktan aştığı WXQ harfleri gibi düzenlemeleri
demokrasi açılımları ile halkı kandıramazsınız. Klavyeye değil klavyeyi
kullanana özgürlük getireceksiniz. Bir üniversitenin adını değiştirerek yapısal
sorunları mı çözeceksiniz? Bir üniversitenin 2 saatte açabileceği bir
enstitünün hükümet tarafından devrim gibi lanse edilmesi utanılacak bir şeydir.
Hangi ülkede hükümetler üniversitelere hangi konuda kürsü açacaklarını
söyleyebilir? Gelen paket çoğunlukçu
otoriter rejimi pekiştirmekten başka bir işe yaramamaktadır.
Bu ülkeye gelecek demokrasi için atılacak her adım için
topluma söz veriyoruz. Özgürlük ve demokrasiyi getirin sonuna kadar destek
veririz. Üçüncü sınıf demokrasi ve özgürlük istemiyoruz. Birilerinin arzu
ettiği kadar demokrasi ve özgürlük istemiyoruz. CHP olarak çok partili yaşamı
bu ülkeye getiren parti olarak demokrasi konusunda atılacak her adıma destek
vereceğiz. Bu bizim halka sözümüzdür. Biz kapalı kapılar ardından pazarlık
yapan bir parti değiliz. Çünkü demokrasi ve özgürlük kapalı kapılar ardında
belirlenmez.
Son cümleyi okuduktan sonra acaba yanlış mı anladım diye
yazıya bir defa daha göz gezdirdim ama hayır doğru anlamışım. Kılıdaroğlu
pakete karşı çıkmadığı gibi bunları ve daha fazlasını kendilerinin mecliste
öneri olarak sunduğunu, AKP’nin bunları önlediğini, ancak şimdi bu önerilerin
çok azını paket diye açıkladığını söylüyordu. Dikkat edin bu paketi desteklediğini
söylemiyor tam aksine aslında bunların daha önce mecliste kendilerinin önerdiği
maddeler olduğunu söylüyordu.
Şaştım kaldım!....
Durun bir daha özetliyeyim. Başbakan hükümetin hazırladığı
bir paketi, ağır eleştiriler alacağı, bunun da en fazla ana muhalefet partisi
tarafından yapılacağı beklentisiyle, uzun uzun konuştuktan sonra çekinerek
konuya girerek açıklıyor ama beklenenin tersine ana muhalefet partisi lideri bu
paketteki maddeleri desteklemekle kalmıyor, kendilerinin bu paketin maddelerini
ve çok daha fazlasını önerdiklerini, bu paketin o önerilerin çok az bir kısmını
ihtiva ettiği için yetersiz olduğunu söylüyor. Yani kısaca çoğu gazetede de
söylendiği gibi anayasa referandumunda söyleneni ters çevirerek; ‘’Evet, ama
yetmez!’’ diyor.
Pes doğrusu!
Bu ülkede bunu da gördük ya daha neler görürüz artık
bilmiyorum.
Konunun içeriğine girmiyorum. Doğrudur veya yanlıştır. Herkes
kendi açısından değerlendirir. Ama ana muhalefet partisinin tavrının ilginçliği
açısından çok şaşırtıcı değil mi? Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında sık sık
vurguladığı ileri demokrasinin son noktası bu olsa gerek. Hükümetin fikrine
karşı çıkarak eleştirmesi beklenenler, destek verip daha da ileri gitmediği
için eleştiriyor.
Ne diyelim? Vatana, millete ve ileri demokrasimize hayırlı
olsun.
Demek ki başbakan söyleyince bazıları boşuna kızıyormuş!
Memlekette gerçekten bir muhalefet sorunu varmış. Daha doğrusu muhalefette
lider sorunu. Çünkü ben bu açıklamaların CHP’nin genel ilkeleri ve
politikalarına göre değil de son gece yapılan durum değerlendirmesinde alınan
karara göre yapıldığını düşünüyorum.
Gerçi sayın Kılıçdaroğlu’nun daha önce de böyle sürprizlerle
dolu açıklamalar yapıp, ertesi gün bu açıklamaların tam tersini söylediğine
şahit olduk. Bakalım, birkaç gün bekleyelim. Hala fikir değiştirmemişse o zaman
bu açıklamayı kalıcı bir açıklama olarak kabul ederiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder