.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

7 Ekim 2013 Pazartesi

Dikkat Uzaylılar geliyor. Dünya'yı bir uzaylı istilası mı bekliyor? Rus askeri yetkilileri uzaydan bir tehdit beklediklerini açıkladılar?


Bu günlerde; bizim kamuoyumuz iç çekişmelere, Suriye sorununa, açılıma vb. ülkeyi oyalayacak ama hiçbir fayda sağlamayacak gelişmelere odaklanmışken, aydın geçinen yazar çizer takımımız ise hükümet çevrelerine sempatik görünme adına ‘’kardeşim herkesle düşman yapmışlar bizi, bize kim saldırabilir ki’’ gibi goygoyculuklar yaparken uluslar arası askeri ve siyasi çevrelerde çok değişik konular konuşulmakta ve tartışılmakta.
Bunlardan benim en çok dikkatimi çekeni; uzay konuları ile ilgili bir Rus askeri yetkilinin yaptığı açıklama oldu.
Bu yetkili, Rusya’nın bir uzaylı istilasına karşı hazırlıksız olduğunu söylemiş. Askeri yetkili, Çarşamba günü yaptığı açıklamada; ‘’Rusya’nın, dünyayı hedef alacak,  gezegenler arası bir saldırıda harekete geçemeyecek kadar güçsüz olduğunu kabul ettiklerini’’ belirtmiş.
Gelen haberlere göre bu ani ve sıra dışı çıkışa bazı Rus yetkililer de değişik tepkiler göstermişler. Mesela Rusya’nın Titov Uzay Kontrol Merkezi başkan yardımcılarından biri, bu konuyu soran gazetecilere; ‘’Rusya hava sahası/hava ve uzay sahası otoritelerinin bir uzaylı istilası durumuna karşı hazırlanmak gibi bir görevi olmadığını, zaten dünya üzerinde ve yakın uzayda yeterince sorun bulunduğunu’’ söylemiş.
Ben, ilk açıklamayı okuyunca; votkayı fazla kaçırmış bir subay sarhoşken açıklama yapmış olabilir diye düşünürken ikinci açıklamayı okuyunca düşüncelerim değişti. Acaba neden bir Rus yetkili, şimdiye kadar ancak (bizde bile değişik örnekleri çekilen) bazı filmlerde görülebilen, uzaylı saldırısından söz etmiş olabilir?
Acaba Ruslar uzayı silahlandırmak ve antlaşmalar hilafına hareket etmek için bir proje mi başlattılar? Veya bu antlaşmayı ihlal ettiklerini düşündükleri bazı ülkelere bir gözdağı veya uyarı mı göndermek istiyorlar?
Çünkü 1976 yılında yapılan; ‘’Dış Uzay Antlaşmasına’’ göre de devletlerin, Dünya hava hudutları dışında (atmosferde ve atmosfer dışında) askeri kapasite geliştirmesi yasaklanmış durumda. Bu antlaşmaya göre; devletler yörüngeye klasik silahlar veya kitle imha silahlarının hiçbirini yerleştiremiyorlar. Rusya da bu antlaşmaya imza koyan ülkelerden biri.
Bir diğer önemli husus ta; bu konuşmaların konu ile ilgisiz kişilerin yaptığı anlamsız açıklamalar olmaması. Bu şahıslar, Rusya’nın Titov Uzay Kontrol Merkezi’nin sorumluları. Titov Uzay Kontrol Merkezi, Rusya Uzay/Hava Sahası Savunma Kuvvetlerince yönetiliyor. Bu merkez Rusya’nın askeri ve ticari uydu kontrol faaliyetlerinin tamamına yakınından sorumlu. Rusyanın yörüngede faaliyet gösteren tüm araçlarının %80’i bu merkez tarafından yönetiliyor. Yani her iki kişi de dünyaya, önemli bazı mesajlar veriyor olabilir.
Gördüğüm kadarıyla bizde bu konu henüz basına düşmüş değil. Siyasi ve askeri çevrelerden de bir ses çıkmadı. Belki de iç çekişmelere çok daldıklarından bu açıklamalardan haberleri bile yoktur. Bilemiyorum….
 Ama eminim ki bizim ‘’Orion ve Sirius’’ gibi derneklerde örgütlenen OFO’cularımız bunu kaçırmamışlardır. Merakla sağa sola saldırıyor, kulaklarını ve gözlerini açmış bu uzaylılar hakkında Rus yetkililerden ne haber alabiliriz diye bekliyorlardır. Ama bence maalesef boşuna bekliyorlar. Çünkü bu konunun sanıldığı gibi uzaylılarla uzaktan yakından bir ilgisi yok.
İkinci şahsın demecine de bakarsanız bu konu aslında bilinmeyen bir gezegenden geleceği beklenen uzaylılar ile ilgili değil. Artık dünyaya sığmayan ve uzayı da kontrol altına almak isteyen, bu sebeple de geleceğin uzaylıları olmaları kuvvetle muhtemel dünyalılarla ilgili.
İsterseniz konuya biraz daha yakından bakalım. Belki de olayın detaylarını görünce daha doğru bir çıkarımda bulunabiliriz.
Uzayla doğrudan ilgili olan, ABD’nin yıldız savaşları projesi Rusya’da ilk çıktığı 70’li yıllardan beri rahatsızlık yaratmıştır. SSCB döneminde karşılıklı pazarlıklarla ABD’nin bu projesi durdurulmuş ancak SSCB yıkılınca Rusya artık buna engel olamamış ve ABD bu projeyi uygulamaya koymuştur. ABD askeri maksatlı uzay çalışmalarına ve bu arada askeri uydular vasıtasıyla uzayı fiilen askeri maksatlarla (istihbarat maksadıyla) kullanmaya da başlamış, buna halen de devam etmektedir. Henüz kimse ABD’nin 1976 antlaşmasına aykırı olarak bu uzay platformlarına silah yerleştirip yerleştirmediğini bilmemektedir. Ancak bazı başka ülkelerin denemeleri bu açıdan şüphe ve tedirginlik yaratmaktadır.
ABD’nin bu faaliyetlerini yutan Rusya uzaya dair başka ülkelerin çabalarını hazmedememektedir anlaşılan. Üstelik bu çabalar çok ta barışçı amaçlar taşımıyor gibi görünürken. Yeniden üstelikte diyeceğim; üstelik te bu ülkeler komşuları iken.
Son zamanlarda; Hindistan, İran ve Pakistan uzay araştırmalarına yönelik (füze yapımı, uydu gönderme, uzaya canlı gönderme çalışmaları gibi)faaliyetler içine girmiştir. Ancak bunlar; hem Rusya’nın ciddi birer rakibi olmadıklarından, hem daha çok geride ve emekleme döneminde olduklarından ve hem de bu çalışmalarını uzun süre askeri maksatlarla kullanabilecek şekilde geliştirmeleri zor göründüğünden Rusya’yı o kadar da rahatsız etmiş olamaz.
Rusya’nın rahatsızlığı bence Çin’den kaynaklanmaktadır.
Çin uzay çalışmalarına büyük kaynaklar ayırmakta ve oldukça hızlı sonuçlar almaktadır. Çin, yakın uzaya ve dış uzaya birçok uydu göndermektedir. Uzaya başarılı bir şekilde canlı (hayvan) gönderme denemelerine dair haberler alınmaktadır.  Bundan daha da önemlisi; eskiyen ve arıza yapan bir uydusunu dünyadan gönderdiği bir füze ile başarılı bir şekilde vurarak imha etmiştir.
Çin uzayı askeri maksatlarla kullanmak istemektedir.
Çin’in uzayı askeri maksatla kullanmayı planladığının tek işareti de bu değildir.
Geçmiş yıllarda, bir ABD uydusunun, Çin topraklarından kullanılan bir yönlendirilmiş lazer huzmesi ile, körletilerek kullanılmaz hale getirildiği, ABD bu olayı açıkça belirtmese de, değişik ülkelerin basın organlarında yer almıştır. Bu olay; Çin’in değişik vasıtaları uzayda silah olarak kullanma denemeleri yaptığı, ABD uydularının kendi üzerinde dolaşmasından rahatsız olduğu, bu saldırıyı yaparak hem yeni bir silah denediği, hem de ABD’ye bir mesaj verdiği şeklinde yorumlanmaktadır.
Çin’in şüphe çeken davranışları bunlarla da kalmamaktadır. Çin ayrıca, anlaşılmaz şekilde çok sayıda küçük ve ucuz uyduyu (ağırlıklı olarak yakın uzaya) göndermektedir. Bu sebeple, uluslararası askeri çevrelerde,  bu uyduların askeri maksatla, hem de saldırı maksadıyla kullanılabileceği yorumları yapılmaktadır.
İddialar şu şekildedir: Çin bu uydulara, bir miktar patlayıcı ve uzayda istediği yere, istediği zamanda, uzaktan kumandalı olarak yönlendirilebilecek kadar yakıt ta koymaktadır. Gelecekte Çin, muhtemel bir çatışmada, bu uyduları yönlendirerek düşmanı olan ülkenin uydu ve uzay araçlarına saldıracaktır. Yerden kendi uydusunu vurma denemesi de, bunu sadece bu küçük uydularla değil yerden göndereceği füzelerle de yapmayı planladığını göstermektedir.
Şimdi bu gelişmeleri, bizim kamuoyu ve en önemlisi devletin ilgili kurumları ne kadar biliyor bilmem ama konu ile ilgili bütün büyük devletler (yoksa bizimkiler gibi lafla büyük devlet olunacağını sananlar değil) uzun süredir Çin’in bu faaliyetlerini yakından takip etmektedirler. ABD ve AB’de, (paraları ve teknik yetenekleri yeterli olduğundan) bu tehdide uygun önleyici tedbirler sessiz sedasız alınmakta, ancak hem parasal hem de teknik yetersizlik sebebiyle bu tedbirleri alamayan Rusya’da ise bu konu, anlaşılan, sadece bazı yetkilileri çileden çıkarmaktadır.
Bu çıkışın neden şimdi yapıldığını da merak edenler olabilir.
O da tesadüfi değildir.
Çin daha yeni bir uzay denemesini başarıyla gerçekleştirmiştir.
Uzayda bulunan bir uydusundaki mekanik kollarla başka bir Çin uydusu yakalanarak etkisiz hale getirilmiştir. Bu deneme, Rusya’da olduğu gibi ABD’de de büyük endişe uyandırmıştır.
Bu deneme ile ilgili olarak Çinliler hangi bahaneyi ortaya sürerse sürsünler azıcık askeri bilgisi olan birisi endişe etmeden bakamaz.
Adı üzerinde Çin bir uydusunu kullanarak başka bir uyduyu etkisiz hale getirmiştir. Bugün bunu kendi uydusuna yapmış ancak muhtemelen yarın düşmanı olan devletlerin uydularına yapmayı planlamaktadır.
Onun için; Ruslar kadar ABD’de bu olayı yakından takip etmektedir. Çin’in bu denemelerine de bir isim verilmiştir. Çin; askeri maksatlarla kullanacağı bir Anti Satallite (Uydusavar) sistemi kurmaktadır.
İşte Rus yetkilileri böyle acayip demeçler vermeye iten ana sebep budur.
Çinliler de çekik gözleriyle herhalde bira ET’ye benzetildiğinden bir Uzaylı istilasından bahsedilmiştir.
Aslında istila lafı da rast gele seçilmemiş olsa gerek.
Çin; şimdiden, eski Sovyet toprağı olan Orta Asya ülkelerini ve şu anda Rusya’nın elinde olan doğu Asya’nın nüfusu az topraklarını siyasi ve ekonomik antlaşmalarla, şirketleri ile, kaçak göçmenleri ile ekonomik, siyasi ve demografik olarak istila etmeye başlamıştır.
Rusya ne bu istilaya, nede askeri ve teknolojik yarışa uygun karşılık verememektedir.
İşte bu durum da Rus yetkililerde gerginliğe sebep olmaktadır.
Bunun diğer önemli bir tarafı da ABD ve AB’nin içine girdikleri ve bir türlü çıkamadıkları ekonomik kriz girdabı yüzünden uzay çalışmalarına Çin kadar kaynağı gelecekte ayıramayabilecek olmasıdır. Eğer bu şartlar değişmez ve Çin de bu şekilde giderse geleceğin yeni süper gücü olmaya adaydır. Zaten şimdiden en büyük ikinci ekonomik güç oluş durumdadır. Sadece büyüyen ekonomisine paralel olarak askeri gücünü de geliştirmesi yeterli olacaktır.
Anlaşıldığı kadar da Çin’in tüm planları ve çalışmaları da bu yöndedir. Bu durumda ise Rusya için Çin; ABD gibi uzakta olan bir rakibe göre (Çin yanı başında olduğundan ve saldırılarını demografi dâhil her şeyi kullanarak yaptığından) daha tehlikeli bir devlet durumuna gelmektedir.
Bu noktada isterseniz tekrar başa dönelim.
Rus yetkili bu açıklamayı neden yapmıştır?
Şimdi yukarıdaki incelemeden sonra şunu söyleyebilirim. Bunun muhtemel iki sebebi olabilir. Ya kendi yöneticilerini ve iç kamuoyunu uyarmak veya dünyaya gelişmelerden duyduğu endişeyi ilan etmek istemektedir.
Peki, uyarının ne tür sonuçları olabilir?
Eğer ciddiye alınırsa ki alınmış görünüyor, bence birçok değişik sonucu olabilir. Ama en önemli sonuçlar şunlar olacaktır: Rusya 1976 antlaşmasından çekilebilir veya bu antlaşmadan çekilmeden gizli bir şekilde uzayı askeri maksatlarla kullanma yarışına ağırlık verebilir. Her iki hareket tarzı da dünyayı yeni bir gerginliğe sokabileceğinden önemlidir.
Tamam da bunun bizi ilgilendiren kısmı nedir?
Her şeyden önce Rusya bizim komşumuzdur. Komşuda yangın varsa bu bize de sıçrayacak demektir. Dolayısıyla tedbir almak gerekir. Diğer bir husus ta Türkiye’nin gelecekteki beklentisine göre bir planlama yapması gereğidir.
Bizim yetkililerimiz boş boş Türkiye dünya devleti oldu diyerek milleti uyutmayı bir kenara bırakmalıdır ilk önce. Çünkü yapılanlar Türkiye’nin geleceğini tehlikeye atmaktadır. Dünyada büyük güç olmak sadece nüfus sayısı ile, para ile veya lafla olmamaktadır. Eğer bunlar mümkün olsaydı; nüfusları ve toprak büyüklüğü toplamları bizim yarımız kadar olmayan Portekiz ve Hollanda bir zamanlar süper güç konumuna yükselemezlerdi. Bunlar o zamanın uzayı olan denizciliğe ve deniz keşiflerine yöneldiler. Kendi güçleri ile kıyaslandığında sınırsız sayılabilecek büyüklükte toprakları ve kaynakları kontrollerine aldılar. Bu durum da onları birer süper güç konumuna getirdi. Unutmayalım, Osmanlı’nın en güçlü olduğu Kanuni döneminde bu Portekizliler Kızıl Deniz ve Hint Okyanusunda birçok deniz savaşında mağlup ettiler.  
Bu gün bütün denizler ve bütün karalar keşfedilmiş ve bölüşülmüştür. Yani artık deniz bitmiştir. O dönemin denizi ve uzak toprakları bugün artık uzaydır. Bu yeni kaynak o zamanki sınırlı dünya toprakları ve denizleriyle bir kıyaslama yaparsak sınırsız büyüklüktedir.
Uzay sınırsız imkânları barındırmaktadır ve uzaya kim daha önce el atarsa geleceğin süper gücü de muhtemelen o olacaktır.
Uzun lafın kısası, Atatürk’ün de dediği gibi ‘’İstikbal göklerdedir.’’
Türkiye derhal ve yoğun bir şekilde uzay çalışmalarına başlamalıdır.
Eğer; büyük devlet olmak istiyorsa bu zorunludur.
Yoksa ben büyüğüm demekle kimse büyük olmaz.
Şu andaki davranışlarımıza bakarsa fırsat kaçmaktadır.
Bir uzay araştırmaları merkezi kurulmalı, üniversitelerimiz de uzay araştırmalarına yönlendirilmelidir.
Özel sektör de bu konunun içine dahil edilmelidir.
Bu iş için hemen kaynak ayrılması gerekmektedir.
Başlangıçta öyle çok bir paraya da gerek yoktur.
Basın organlarında; Suriye’li sığınmacılara ve göstericilere atılan gazlara ödendiği söylenen paranın yarısı bile ayrılsa bence yeterli olacaktır.

Saygılar sunarım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder