.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

7 Ekim 2013 Pazartesi

Çin Halk Cumhuriyeti'nin Kültürel Temelleri.



Çin; tarihin en eski kültürlerinden birisini temsil etmektedir. Çinliler; çok eski dönemlerde yerleşik hayata geçmişler, yazılı zengin bir kültür, bir medeniyet oluşturmuşlardır.
Çin; tarihinin başlangıcından beri iki klasik düşmanla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Kore ve Japonya gibi doğu ve güneyden gelen tehdit ve kuzeyde step halklarından (Türk ve Moğollardan) gelen tehdit. Nitekim Çin tarih boyunca bu güçlerle mücadele etmiş ve bazen de yenilerek topraklarını bu güçlere terk etmek zorunda kalmıştır.
Daha sonra Avrupalı ve Amerikalılar ile tanışan, onlar arasında etki alanlarına ayrılan ve bir Pazar haline getirilen Çin; uzun isyanlar, iç karıklıklar ve savaşlardan sonra 1912 yılında başındaki imparatoru tahtından indirermiştir. Bundan sonra Cumhuriyetçiler ve Komünistler arasında uzun bir iç savaş yaşanmış ve sonunda Mao’nun önderliğini yaptığı Çin’e has komünüzm devletin hakim ideolojisi olmuştur.
Mao öldükten sonra Çin, yeni gelen yöneticilerce, Mao’nun mirası tasfiye edilerek adı komünist parti idaresinde bir nevi devlet kapitalizmi diyebileceğimiz siyasette çok baskıcı ama ekonomide  batı ülkelerinden bile fazla liberal ve kapitalist bir sisteme geçmiştir.
Mao’nun ölümünün ardından yaşanan iktidar mücadelesi ve tasfiyeden sonra uzun süreli bir planlama yapılmış, bu planlamaya sadık kalınarak Çin ekonomik olarak hızla ilerlemeye başlamıştır. Bu ilerleme sonucunda geçen yıl Japonya’yı geçerek ABD’nin ardından en büyük ekonomi haline gelmiştir.
Tarih boyunca seyrettiği inişli çıkışlı gelişmesine rağmen Çin;  uzun ve neredeyse kesintisiz devlet kurma özelliği, zengin kültürü ve her zaman sahip olduğu potansiyel gücü ile sadece bölgesinde değil tüm dünya çapında önemli bir güç veya önemli bir mücadele alanı olarak en zayıf anında bile etkinliğini sürdürmüştür.
Çin bu tarihi süreç içerisinden bu güne gelirken, onun ruhunu ve yapısını; korucusunun adıyla anılan ve geleneksel Çin Şinizm’ini kurallara bağlanmış bir hali diye tarif edilen Konfüçyüsçülük oluşturmuştur. Konfüçyüs (M.Ö. 551-479) aslında din adamı değil bir filozoftur. Onun felsefesi zamanla din haline getirilmiştir.
Konfüçyüsçülük;  Vu-Ti (M.Ö. 140-87) zamanından 1912 yılına kadar devletin resmî dini kabul edilmiştir. Bu sebeple, Çin de; kültür ve insan davranışları başta olmak üzere tüm devlet ve yönetim anlayışı da bu dinin kaideleri altında gelişmiştir. Mao döneminde dinin yasaklanmasına rağmen, bu günün yönetimi ve hatta Mao’nun yönetimi ve politikaları bile hep bu dinin ilkelerinden etkilenerek oluşmuştur. Yani Konfüçyüsçülük Çin halkının büyük bir kısmı ile Çin devletinin ruhuna işlemiştir.
Konfüçyüs aslında; imparatorluğun felsefi altyapısını ve toplumun buna uygun olarak nasıl şekillenmesi gerektiğini anlatan bir ahlakçı ve bir filozoftur. Bunu onun İlkeler Kitabı’nda belirttiği ilkelere bakarak ta anlayabiliriz.
  1- Oğuldan istenen babaya, memurdan istenen hükümdara, kardeşten istenen ağabeye, arkadaştan istenen de kendisine verilmelidir.
  2- Temkinli olanlar pot kırmaz.
  3- Kendimize yapılmasını istemediğimizi başkasına yapmamalıyız.
  4- İnsanlar prensiplerine hâkim olabilir. Prensipler insanlara hâkim olamaz.
  5- Düşünmeden öğrenmek, boşuna zaman harcamaktır.
  6- Bilgi desteğinden yoksun bir fikir, tehlikelidir.
  7- Sizden üst durumda olan birinin beğenmediğiniz halleriyle sizden alt durumda olan birine davranmayın.
      Konfüçyüs, topluma daimî olarak hata işlemekten uzak kalmalarını hatırlatmış, işlenen bir suçun cezasının mutlaka bu dünyada görüleceğine onları inandırmaya çalışmıştır. Konfüçyüs barışı sağlama yolunun bizzat insanın kendi benliğinde tecelli etmesi gerektiğine dikkat çekerek ancak kendisi ile barışık olan insanın ev halkını, çevresini ve nihayet milletini yönlendirebileceğini belirtmiştir. O'na göre beş fazilet vardır:
1-      İyilik yapmak,
2-      Güvenilir bir şahsiyet olmak,
3-      Dürüst davranmak,
4-      Terbiyeli olmak,
5-      Tedbirli hareket etmek.
Konfüçyüs'e göre ahlâkî telkinlerin meyve verebilmesi için şu ana temeller üzerine oturması şarttır.
1-      Kültür,
2-      Ahde vefa,
3-      İş idaresi,
4-      Üste karşı dürüst davranma.
  Ahlâkî olgunluğun temel öğelerini teşkil eden insanî ilişkileri Konfüçyüs beş maddede toplamıştır:
1-      Amir-memur ilişkisi,
2-      Arkadaş-dost ilişkisi,
3-      Karı-koca ilişkisi,
4-      Ana-babanın çocuklarıyla ilişkisi,
5-      Kardeşler arası ilişkiler.
Konfüçyüs'e; toplumda bazı görevler sırf ahlaki oldukları için yapılmak zorundadır.
Peki, bunları neden anlatıyoruz?
Çünkü artık Çin hakkında da yazılar yazmaya başlayacağız. Çin’i daha iyi anlamak için, Çin’i Çin yapan bu değerleri anlamanın faydalı olacağını düşünüyoruz. Daha önce de belirttiğimiz gibi, Çin halkının ve yönetim felsefesinin ruhuna bu ilkeler derinlemesine işlemiştir. Bu günkü Çin yönetiminin davranışlarını bile iyi incelersek hep bu ilkelerin etkisini görebiliriz. Unutmayalım ki Konfüçyüsçülük çok uzun bir süreden beri bir devlet dinidir ve devleti anlamak için bu dini de anlamak gerekir.
İsterseniz bu dinin öğütlerine bakarak Çin kültürü ve devlet anlayışına bir göz atalım.
·         Çin dini, bir İmparatorluk dinidir. Bu sebeple; bir güç, bir imparatorluk ve buna uygun bir toplum düzeni oluşturma ve bunu koruma peşindedir.
·         Kültür, ahde vefa, karı koca ilişkisi vb. konuları düzenlediğinden aynı zamanda her dönemde oluşan hukuk metinlerinin de kaynağı veya bu kanunların yapılmasına etki eden temel felsefe olmuştur.
·         Kanunlara ve devlet otoritesine kesin bir itaati öngörür. Toplumsal hiyerarşiyi onayladığından ve itaati öğütlediğinden; demokratik değil, daha çok otoriter ve baba figürlü yöneticilerin hâkim olduğu bir yönetim biçimini ön görür.
·         İhtiyatlıdır. Hesapsız saldırganlıktan kaçınır. Mevcut düzeni korumaya çalışır ve bunu tehlikeye atabilecek maceracı davranışları salık vermez.
·         Davranışlarda karşılıklı denge ve karşılıklı çıkarı ön görür.
·         Başkasını eleştirmeyi değil, mevcut duruma uygun olarak başkasına saygıyı ve onlara oldukları gibi davranmayı öngörür. Kendine karşı da aynı saygıyı bekler. Eleştiriyi, dahası devlet yetkililerini ve devletin kendisini eleştirmeyi; onların haklarına bir saldırı olarak gördüğünden hoş karşılamaz. Dahası bunu art niyet ve düşmanlık olarak algılar. Bunu ülke içindeki kişi ve gruplardan daha çok yabancı devletlerin kendi devletine karşı davranışlarında da aynı şekilde yorumlar.
·         Toplumu; aileden imparatorluğa kadar giden, bir araya gelmiş bir sistemler bütünü olarak görür ve bunlardan en küçüğü ve tüm sistemin temeli olan aileye çok önem verir.
·         Temkinli olduğu kadar içine de kapanıktır. Tüm planlarını kendi merkezinden bakarak yapar ve bunu kimseye ilan etmeden uygulamaya koyar.
·         Sistemlidir. Hiçbir şeyi tesadüflere bırakmaz.
·         Bilgiye ve kültüre büyük önem verir.
·         Toplum düzenini ve devleti bir amaç, bireyi ise bu amaca en iyi şekilde hizmet etmesi gereken bir araç olarak görür. Bireysel değil toplumcudur.
·          Toplum yapısını ve sınıflaşmayı, üstten alta doğru kademelenmeyi; aile den başlayarak en üst yöneticiye kadar olan rütbe ve makamları doğal bir durum ve hatta doğal bir hak olarak görür ve bunun sorgulanmasını kabul etmez.
·         Sabırlıdır. Acele karar vermez. Ama yaptığı planları sabırla uygular.
·         Çalışkandır. Bunu bir vazife edasıyla yapar.

Şimdi başkaları da başka sonuçlar çıkarıp buraya ilave edebilir veya bunlardan bazılarını değiştirebilir.
 Ancak biz yukarıdaki metinleri okuyup Çin’in tarih boyunca uyguladığı davranışlarına ve şu andaki uygulamalarına bakınca bu çıkarımları yaparak buraya koymayı uygun gördük.
Çünkü Çin’in bu günkü davranışlarının dahi bu temel ilkeler çerçevesinde olduğunu düşünüyoruz.
Şimdilik bu temel bilgileri vermekle yetineceğiz.
Daha sonraki yazılarımızda Çin’in son günlerdeki durumu ve politikaları, özellikle askeri faaliyetleri hakkında bilgiler vereceğiz.
Bu bilgileri de kullanarak bazı değerlendirmelerde bulunacağız.
Saygılar sunarım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder