.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

25 Eylül 2013 Çarşamba

Gizlenen Tarihi Gerçekler: Yalan Söyleyen Tarih Utansın.


     Son günlerde kitapçılarda bu başlıkla (Gizlenen Tarih) basılmış kitaplar gördüm. Doğal olarak ilgimi çekti. Gizli şeylere hep meraklıyız ya, ondan olsa gerek. Tamamına yakını; bizim tanıdığımız bazı tarihi şahsiyetler aslında anlatıldığı gibi değilmiş, cumhuriyet tarihinde bildiğimiz bir çok şey aslında öyle değilmiş vb. iddialarda bulunmaktaydı. Hani ben tarihe meraklıyım, bir üniversitede tarih okuyorum (Emeklilikten sonra) ama acaba bize gerçekten yanlış mı anlattılar gibilerinden bir anlık şüpheye düşmedim değil. Sonra yabancı yazarların, hatta Türkiye Cumhuriyetine ve Atatürk'e düşman yabancıların yazdığı kitaplar aklıma geldi. Düşmanca bir bakış açısıyla yazılmış ta olsalar aslında o kitaplar da bizim tarihimizi bize anlatıldığı gibi yazmışlardı.
     Sonra bu Gizlenen Tarih antetli kitapların kaynakçalarına, tezlerini dayandırdıkları belgelere bakmak geldi aklıma. Gördüm ki hep tevatür, tahmin ve dedikodudan ibaret. Sonuçta; bu kitaplarda gizlendiğine emin olduğum tek şey Atatürk, Cumhuriyet ve Türk düşmanı kişilerin propaganda maksadıyla tarihi bile kullandıkları idi. Bu günlerde dini hassasiyetleri olan vatandaş sayımız birden patlama yaptı ya, onların bu hassasiyetlerini istismar etme gayreti ve bu tür kitaplar çok satıldığından insanları salak yerine koyma ve sömürme faaliyetiydi bunlar.
     Tarih demek dedikodu demek, tahmin ve hayal demek değildir. Tarih bilimsel temellere dayanmıyorsa dedikodudan öteye geçemez. Tarih belgelere dayanır. Ancak her yazılı metin de belge demek değildir. Mesela tarihçiler anı ve hatırat kitaplarına bile ihtiyatla yaklaşır. Çünkü hatıratlarda bir kendini savunma eğilimi vardır, bu sebeple gerçekler çarpıtılmış olabilir. İtibar edilecek şeyler somut belgelerdir. Mesela Osmanlı Tarihi hakkında kitap, makale veya tez yazılacaksa birincil kaynaklar Osmanlı İmparatorluğu resmi arşiv belgeleri olmalıdır. Yoksa falan şunu demiş, filan şunu demiş hikayeleri değildir. Bu kitapların yazarları bu tür kitaplara olan ilgiyi istismar eden şaklabanlar dır. İnsanları sömürmekte, uydurma hikayelerle insanların sırtından eşek yüküyle para kazanmaktadırlar. İşin ilginci adı geçen yazarların hiç biri tarihçi filan da değildir.
    Bir de nereden çıktıysa son günlerde Vahdettin hakkında yayılan yeni araştırmalar ve kitaplar giderek artmaktadır. Zaman Gazetesi ve dahil oldukları çevreler bu konuya öncülük etmektedir. Neymiş efendim Vahdettin vatan haini değilmiş. Atatürk'ü Anadolu'ya ülkeyi kurtarsın diye göndermiş. Kendisi de sözde İşgalcileri kandırmak ve oyalamak için İstanbul'da kalmış. Bu konuda Atatürk'le Atatürk Samsun'a gitmeden önce anlaşmışlar. Bu konuda da en büyük keşifleri Meclis tutanaklarında Atatürk'ün bir konuşması imiş. Bu belgenin doğru yada yanlış olduğunu bilmiyorum ama amaçlı seçim şeklinde bütün konuşmanın seçilmiş bir parçası olduğunu veya uydurma olduğunu düşünüyorum. Neden mi? Çünkü ben, Atatürk'ün kurtuluş savaşı sırasında, Meclis tutanaklarına geçmiş çok açık seçik birçok konuşmasını okudum. Atatürk; İstanbul Hükumetinin ve Padişahın hain olduğunu, İngilizlere hizmet ettiklerini, onlara güvenilemeyeceğini meclis kürsüsünden  herkese anlatmış. Bu arkadaşlar bu konuşmaları görmemişler mi? Yoksa hesaplarına mı gelmemiş? Onların senaryolarına uymadığı için mi görmemezlikten gelmişler yoksa?
     Ama ben asıl amaçlanan şeyi biliyorum aslında. Bunlar Atatürk'e saldıramıyorlar ya, dolaylı tutum sergiliyorlar. Yok aslında Vahdettin hain değilmiş, yok aslında tarihimizi gizliyorlarmış vesaire vesaire. Öte yandan Atatürk'e yapamadıkları saldırıyı başta İnönü olmak üzere onunla beraber bu ülkeyi kurmak için hayatını ortaya koyanlara iftiralar atmaktadırlar.
    Aslında gerçekler apaçık ortadayken bazı insanların bu art niyetli kişilere inanması beni üzmektedir. Bunların bazıları densizliği o kadar yukarı seviyelere çıkardılar ki; aslında kurtuluş savaşında savaş olmadı demeye getirmektedirler. O zaman bu savaşta verilen şehitler sanal şehit midir? Gaziler tiyatro mu oynuyorlar, rol mü yapıyorlar? Anzavur'a rütbe, para ve asker toplama yetkisi veren ve binlerce vatan evladının şehit olmasına sebep olan Vahdettin'in bu hareketi de bir senaryo mu idi? Atatürk hakkında idam kararı da mı senaryo gereği verilmişti. Peki madem öyle, farz edelim ki bunlar doğru, o zaman Vahdettin neden çıkıp ta bunu anlatmadı da gizlice bir İngiliz gemisi ile kaçtı.
    Kısacası diyorum ki bırakın bu ayaklar. Bize dedelerimiz kendilerinin de katıldığı kurtuluş savaşı hakkında çok şey anlattılar. Biz onların hayat ve mücadele anılarıyla büyüdük. Bu savaşı yok sananlar; muhtemeldir ki dedeleri İngilizlere, Fransızlara, Yunanlılara yalakalık yapan veya Yunan Ordusu hilafet ordusudur diyen, iç isyanlarda vatan evlatlarını katleden, cana, mala, ırza tecavüz eden, Anzavur'la birlikte ordumuzu arkadan  adamlardır. O sebeple utançlarından bunlara savaştan hiç bahsetmemişler, bunlar da savaş olmadı sanmaktadırlar.
     Saygılarımla.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder