.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

19 Ekim 2024 Cumartesi

Türklerden neden peygamber çıkmıyor?

 İnstagram'da bir paylaşım gördüm.

Adam paylaşımda şöyle diyor:

“Çorum'da peygamber olduğunu iddia eden iki kişiyi gözaltına almışlar Ondan sonra diyorlar ki; ‘Türklerden neden peygamber çıkmıyor?’. Lan imkanı vermiyor vermiyorsunuz ki çıksın!”

Tabi, bu paylaşımı yapan ironi yapmıştır.

Bunu da esprili bir şekilde ifade etmeye çalışmıştır.

Peygamberlerin nasıl ve kimin kararıyla gönderildiğini herkes gibi o da biliyordur.

Ancak, bu ironinin ifade ettiği anlam çok doğru.

Bizde övgü ve sövgü, destek ve köstek hep abartılı oluyor.

Bir şahıs küçük bir başarı göstersin, bazıları onu hemen göklere çıkarır.

Bir süre sonra da ilk sendelemesinde hemen gömerler.

Yeni bir fikir ortaya atanlar "Başımıza icat çıkarma." diye engellenir.

Biri başarılı olmak için çok çalışsın hemen yakınındakiler "Amaaaan... Çalışacan da ne olacan? Başın göğe mi erecek? Ölümlü dünya... Boşveeerrrrr.." veya "Yahu senin bu yapmaya çalıştığını buralarda hiç kimse yapamadı. Sen mi yapacan? Boşver. Kendini yok yere yorma." filan derler.

Kendi maçaları çalışmaya sıkmıyordur.

Veya kendi kafaları sizin kadar basmıyordur.

Sizin ilerlemenizi istemezler.

Siz de onlar gibi olun isterler.

Bunu sizin için değil, kendileri için isterler.

Eğer bunları umursamaz ve yoluna devam edip başarılı olursan da bunu çok az kişi takdir eder.

Diğerleri ya çamur atar.

Ya başarınızı küçük görmeye ve göstermeye çalışır.

Bu sebeple bizde başarılı olmak çok zordur.

Sadece çalıştığınız konunun zorlukları ile mücadele etmeniz gerekmez aynı zamanda çevrenizde sizi engellemeye ve vazgeçirmeye çalışan kişilerle de mücadele etmeniz gerekir. Üstelik bunu, başardıktan sonra da devam ettirmeniz gerekir.

Aslında bunu aşmanın kolay bir yolu var.

Kimsenin ne dediğini iplemeyin.

Bildiğiniz yolda devam edin.

Kimse ile kavga filan etmeyin.

Gülüp geçin sadece.

Neticede it ürür kervan yürür.


18 Ekim 2024 Cuma

Dün dündür cancağızım. Bu gün yeni şeyler söylemek lazım.

 Dün dündür cancağızım. Bu gün yeni şeyler söylemek lazım.

Bu sözü, yanlış hatırlamıyorsam Mevlana söylemiş.

İyi de etmiş.

Çünkü çok doğru bir söz.

Günümüzde yaşanan garabetin sebebi bu sözün unutulmuş olması.

"Ekonomi çok kötü." deyince bazıları hemen bir sürü bahane üretiyor.

Küfürle karşılık vermenizi isteyenler "Nankörlük etme." diye cevap veriyor.

"Bir kahve 70 lira olmuş." dediğinizde ise "Evinde iç. Kafe'de içme. Kime hava atıyorsun?" diye karşılık geliyor.

Kafede kahve içmeyi hava atmak sanan bir geri zekalı ile tartışmaya hiç gerek yok.

"Kardeşim, ben daha önce kafede kahve içiyordum ve bana pahalı gelmiyordu. Şimdi pahalı geliyor çünkü enflasyon artmasına rağmen gelirim artmıyor." diye çeneni yorma boş yere.

Çünkü gerçeği anlatmaya çalıştığın kişiler geri zekalıysa başka bir saçma sapan söz edeceklerdir.

"Ama bilmem hangi hükümet zamanında (veya bilmem hangi tarihte) durum daha kötüydü." diye cevap verecekler.

"Kardeşim, o zamandan bu güne yıllar geçti. Hem o duruma sebep olanları millet sandığa gömdü. Şimdi de bu günkü duruma sebep olanları gömmek lazım." deseniz "Sizin derdiniz belli. .... düşmanlığından başka bir şey bilmiyorsunuz." diye çıkışacaklar.

Millet kafayı yemiş gibi davranıyor.

Bunun sebebi gerçeklik algısının kaybolması.

Çünkü medya tek taraflı yayınlarla milletin kafasını yıkıyor.

Sürekli hayal satıyor.

Gerçekleri gözden kaçırıyor.

Böylece, herkes hayali bir cennette yaşadığını sanıyor. 

Cehennemin ateşi yaksa bile bunu hissetmiyor.

Hissetse de cennetin sıcak bir yer olduğu şeklinde yorum yapıyor.

Bu saçmalık, sadece bir siyasi partiyi destekleyenlere has bir şey değil.

Bütün siyasi partilerin taraftarlarında benzer bir durum var.

Bu günün sorunlarından bahsetseniz, bazıları 20 küsur yıl öncesinin sorunlarından bahsediyor hemen.

Karşı taraf da buna daha geriden bir örnekle karşılık veriyor.

Bu sefer diğer taraf daha da geriden örnek veriyor.

Böyle böyle Abdülhamit'e ve hatta Fatih dönemine kadar geri gidiyoruz.

Böylece, bu günün sorunlarından uzaklaşıp geçmişle boğuşuyoruz.

Bu geçmiş de gerçek bir geçmiş olmuyor.

Herkes bakış açısına göre farklı bir geçmiş hayaline inanıyor.

Kimi rom içtiğini torunlarının televizyonlarda anlattığı Abdülhamit'i abdestsiz yere basmayan bir sofu zannediyor.

Modernistlerin onu tahttan indirerek devleti yıktığını söylüyor.

Halbuki Abdülhamit'in dedesi, amcası ve babası gibi ve hatta onlardan bile daha modernist olduğunu bilmiyor.

En çok modern okul açan, Avrupa'dan müzik grupları getirten, sarayda operet ve opera dinlemek için salon yaptıran biri olduğunu görmüyor.

Diğer taraf ise bunun tam tersini yapıyor.

Abdülhamit'in ülkeyi sattığını ve batırdığını iddia ediyor.

Bunu da kendi çıkarı için bilerek yaptığını ima ediyor.

Onu radikal dinci ve diktatör biri olarak gösteriyor.

Bunların hiçbiri doğru değil.

Ama doğru olsa ne yazar.

Adam öleli 100 yıldan fazla zaman geçmiş.

Geçmişi değiştirmek ise mümkün değil.

Bu gün, bu günün sorunlarından çekiyoruz.

Bu yüzden günümüze dönmekte fayda var.

Günümüzün sorunlarını kabul etmekte fayda var.

Çünkü bunu kabul etmeden düzeltemeyiz.

Geçmişe takılıp kalmamak lazım.

Bu psikolojik bir rahatsızlıktır.

Filmlerde de görmüşsünüzdür.

Psikolojisi bozulan biri psikologa gittiğinde ona geçmişini anlattırır.

Bunu, geçmişi anlatıp orada boğuşması için yapmaz.

Geçmişle yüzleşip onu geride bırakmak ve bu güne odaklanmak için yapar.

Toplumun da bunu yapması lazım.

Geçmişle yüzleşip nasılsa öyle kabul etmek lazım.

Artık bu güne dönmek lazım.

Bu güne dönmeden sorunları çözmenin imkanı yok.

Bu güne dönüp bu günü yaşamadan toplumun psikolojisinin düzelmesinin de imkanı yok.

Ayaklar kendini baş oldum sanır.

 Güzel bir söz gördüm sosyal medyada. Buraya yazayım da kayda geçsin.

"Arpa ufalanır, aş oldum sanır.

Çer çöp havalanır, kuş oldum sanır.

Cahile, meydanı boş bırakırsan,

Ayaklar, kendini baş oldum sanır."


17 Ekim 2024 Perşembe

Yeni Hamas Lideri de Öldürüldü

Henüz Hamas'tan bir açıklama gelmediğinden olay teyit edilemedi ama büyük ihtimalle yeni Hamas lideri de İsrail saldırılarında hayatını kaybetti.

Televizyonların bazıları Amerika'nın İsrail'e istihbarat verdiği iddia ediliyor.

İsrail istihbarat teşkilatları yeterince yetenekli.

Muhtemelen kendileri tespit etmiştir yerini.

Belki de tesadüfen vurulmuştur.

Çünkü bazen böyle olabiliyor.

Bir tarihte bir dağ bloğunda görüntü alınmıştı.

Hemen helikopterlerle özel birlikler indirildi.

Yakındaki birlikler de karadan hareket etti.

Bunun sonucunda bir miktar terörist etkisiz hale getirildi.

Bundan bir süre sonra aynı dağda yeniden görüntü alındı.

Yine bir özel operasyon yapıldı.

Yine çok sayıda terörist etkisiz hale getirildi.

Aynı olay üçüncü defa tekrarlandı.

Bundan sonra o dağ bloğunda uzun bir süre görüntü alınmadı.

Sonra bazı telsiz dinlemeleri ve ardından teslim olan bazı teröristlerin itirafları ilginç bir gerçeği ortaya çıkardı.

Meğer ilk görüntü alındığında, PKK tarafından görevlendirilen o dağ bölgesinin yeni sorumlusu dağa yeni geliyormuş.

O operasyonda yeni sorumlu ve korumaları vurulmuş.

İkinci görüntü ise ölen teröristin yerine görevlendirilen yeni sorumlu ve korumalarına aitmiş.

Tesadüfen o da korumalarıyla birlikte dağa geldiği gün ikinci operasyonda öldürülmüş.

Bir süre sonra onun yerine yeni bir sorumlu görevlendirilmiş.

Yeni sorumlu da korumaları ile dağa geldiği ilk gün öldürülmüş.

Üç sorumlu art arda dağa geldikleri gün öldürülünce bu durum PKK'yı telaşa sürüklemiş.

İçlerinde bir casus olduğunu düşünerek araştırma yapmışlar.

Bazı kişileri tutuklamışlar filan.

Bu sebeple uzun bir süre yeni dağ sorumlusu görevlendirmemişler.

Artık casusları yakaladıklarını düşündüklerinde ise yeni bir dağ sorumlusu atamak istemişler.

Ama üç dağ sorumlusu da art arda öldürüldüğünden kimse görevi kabul etmek istememiş.

Dahası, yeni atanacak dağ sorumlusu ile birlikte gidecek terörist de bulamamışlar.

Bunu önce telsiz dinlemelerinden öğrendik ama ölen dağ sorumluları ve korumalarının hepsini adını öğrenememiştik.

Sonra teslim olan teröristler, dağ sorumlularının isimlerini söyleyince öğrendik.

Bunların ifadesinden, olayın detaylarını da öğrendik.

Biz tesadüfen alınan görüntülerden yapılan operasyonlarla sıradan teröristlerin öldürüldüğünü sanıyorduk.

Ne aralarında dağ sorumlusu olduğunu ne de dağa yeni geldiklerini bilmiyorduk.

Bunun terör örgütünde bir travmaya sebep olduğundan da haberimiz yoktu.

Ama teröristler uzun süre bizim bunu nasıl yaptığımızı tartışmış ve araştırmışlar.

Hatta hiç alakası olmayan bazı teröristleri casus diye sorgulayıp işkence etmişler.

Hapsetmişler.

Bu olayda da böyle bir tesadüf yaşanmış olabilir.

Çünkü İsrail, Hamas liderini öldürdüklerini değil, bir Hamas elemanını öldürdüklerini, adamın yüzünün yeni Hamas liderine benzediğini açıkladı ilk önce.

Daha sonra isim veren açıklamalar yapıldı.

Eğer istihbarata dayalı bir operasyon olsaydı, daha ilk anda Hamas liderini öldürdüklerini açıklarlardı.

16 Ekim 2024 Çarşamba

İsrail ordusu, o kadar kuvvetli değil.

 İsrail, kurulduğu ilk günden itibaren Araplarla savaşıyor.

Bu savaşlarda da genellikle kısa süreli kesin sonuçlu muharebelerle zaferi kazanıyor.

Bu durum, sanki İsrail ordusu çok güçlü ve yetenekli bir orduymuş görüntüsü oluşturdu.

Fakat gerçeğin öyle olmadığı ortaya çıktı.

Uyduruk rejimlerin kıytırık orduları ile savaşan ve onları yenen İsrail'in bu yenilmezlik ünvanını ilk yerle bir eden bir devlet değil.

Lübnan'da Şii kesime dayanan Hizbullah örgütü.

2006 yılında Hizbullah, İsrail'e çok ağır zayiat verdirince İsrail ilk defa bir savaştan zaferle çıkamadı.

Lübnan'da ele geçirmiş olduğu bölgeleri terk etmek zorunda kaldı.

Bu savaşın en önemli sonuçlarından biri de İsrail'in adeta vurulması imkansız gibi gösterdiği ve teknolojisi kopyalanmasın diye hiç bir ülkeye ihraç etmediği Merkava tanklarının imajının bir balondan ibaret olduğunun ortaya çıkmasıydı.

Hamas, klasik tanksavar silahları ve mayınların yanında kornet tanksavar silahlarını da kullanarak çok sayıda İsrail tankı ve zırhlı aracını yok etti.

Benzer bir durum, bu gün de yaşanıyor.

İsrail ilk önce Hamas'ı yok edeceğim diyerek Gazze'ye saldırdı.

Yok ettiği yerleşim yerleri oldu.

Öldürdüğü ise çocuk ve bebekler.

Hamas hala ayakta ve savaşıyor.

Hatta son günlerde yeniden taarruzi harekatlar yapıyor.

Buna rağmen İsrail, savaşı yaymak için elinden gelen her şeyi yaptı.

Hizbullah'ın taarruzi bir harekat yapamayacağını düşündüğünden her türlü vasıta ve yöntemi kullanarak Hizbullah ve Lübnan'a saldırdı.

Hizbullah'ın yapabileceği tek şeyin kısa menzilli füzelerle saldırmak olacağı bekleniyordu.

Bu durum İsrail için sorun teşkil etmiyordu.

Çünkü kendi geliştirdiği "Demir Kubbe" isimli hava savunma sistemi sayesinde bu füzeleri havada vuracağını düşünüyordu.

Daha önce bu sistemin bazı başarıları, sadece İsraillilerin bu sisteme aşırı güvenine değil, sistemin dünya çapında merak edilen bir hava savunma sistemi haline gelmesine de sebep oldu.

Üstelik, İsrail'in tek hava savunma sistemi bu değildi.

Daha uzun menzilli füzeleri de kullanan ve ABD ile ortak geliştirdiği "Davut'un Sapanı" isimli bir sistemi de vardı.

Ama bu sistemlerin anlatıldığı kadar güçlü olmadığı kısa süre sonra ortaya çıktı.

İlk olarak İran füzeleri, bu sistemden çok fazla etkilenmeden İsrail askeri üslerine düşerek büyük bir tahribat yarattı.

Hadi İran belli bir silah teknolojisine sahip bir devlet.

İsrail hava savunma sistemini düzenli bir ordusu olmayan Hizbullah da delik deşik etti.

Dronlarla bir askeri üsse saldırdı ve büyük bir zayiata sebep oldu.

Çok sayıda İsrail askeri öldürüldü.

Hatta bu saldırıda İsrail genelkurmay başkanı ve Natenyahu'nun da öldüğü iddiası ortaya atıldı.

Her ikisinin de uzun süredir ortalarda görülmemesi, bu iddiaları haklı çıkaracak gibi görünüyor.

Bu olay üzerine tüm televizyon kanallarında yorumcular, Hizbullah'ın "Demir Kubbe" yi nasıl deldiğini tartışıyor.

Onlar tartışa dursunlar ama bu durum ABD2yi de endişelendi.

Öyle abartıyla anlatılan İsrail hava ve füze sistemleri resmen çöktü.

En azında yetersiz hale geldi.

Nitekim bunu gören ABD olaya el attı.

Bu gün İsrail'e hava savunma sistemleri getirdi.

Bu sistemleri kullanmak için 100 ABD askeri de gemilerle İsrail'e çıkarıldı.

Böylece, İsrail ordusunun o kadar da kuvvetli olmadığı ortaya çıktı.

Şimdi sorun şu?

Çatışmalarda bu askerler ölürse ne olacak?

ABD, daha büyük askeri güç getirip bunların öldürülmesine karşı misilleme maksatlı askeri harekat mı yapacak?

Ortada bir ateş var.

İsrail bu ateşi her yere bulaştırmaya çalışıyor.

Bu da yetmezmiş gibi şimdi bir de ABD geldi.

Bu durum, Ortadoğu'da büyük bir çatışmayı ve hatta savaşı körükleyecek gibi görünüyor.

Türkiye'de uyuşturucu bağımlılığı ülke güvenliği için tehlikeli bir boyuta ulaşmış olabilir.

 Bu gün Kızılay'da yürüyordum.

Dolmuş duraklarının orada sallana sallana yürüyen 17-18 yaşlarında bir genç bana yaklaştı.

Sayıklar gibi konuşarak bir şeyler söyledi ama ne dediğini anlayamadım.

Sarhoş gibi görünüyordu.

İçki kokusu alamadığımdan uyuşturucu almış olduğunu düşündüm.

Muhtemelen de öyleydi.

Ağzında bir sigara vardı.

Eliyle de çakmak çakıyor gibi yapıyordu.

Ateş istediğini anladım.

Çakmağımı çıkarıp yaktım.

O da, ağzındaki sigarayı yaklaştırıp yaktı.

Ağır ağır başını kaldırıp yüzüme baktı.

Sayıklar gibi konuşarak "Bir şey değil." dedi.

Kafa o kadar duman olmuş ki "Teşekkür ederim" demek isterken böyle söylüyordu.

Son zamanlarda bu şekilde insana daha çok rast gelmeye başladım.

Eskiden binde bir olan karşılaşmalar artık daha sık oluyor.

Acı olan, bu tür kişilerin tamamının genç erkek çocuklar olması.

Uyuşturucunun yıllar geçtikçe daha çok yaygınlaştığını meslek hayatım boyunca askerlerden uyuşturucu bağımlılığı olanlardaki artıştan da gözlemlemiştim.

Şimdi durum daha da kötüye gidiyor.

Eskiden genellikle esrar içenler vardı.

Çok az da eroinman oluyordu.

Şimdi bir de kimyasal maddeler ve haplar çıktı.

Muhtemelen bunlar daha ucuz ve daha kolay bulunuyor.

Bu yüzden çocuklar da satın alıp kullanabiliyor.

Uyuşturucu kullanımı sadece büyük şehirlerde yaygınlaşmadı.

Köylere kadar yayıldı hap kullanımı.

Kendi memleketime gittiğimde de bu tür söylentiler duyuyorum.

Hiç tahmin etmeyeceğim kişilerin çocuklarının hap kullandığı dedikodularını duyuyorum.

Bu durum ülkemiz için büyük bir tehdit.

Uyuşturucu kullanan askerlerden biliyorum.

Uyuşturucu insanı tüketir.

Bununla da kalmaz.

Toplum sağlığını bozar.

Kara parayı artırır.

Mafyalaşma ve çeteleşmeyi körükler.

Suç oranlarını artırır.

Ülke güvenliği tehlike altına girer.

İlgili kurumların bu konuda acilen tedbir alması şart.

Çünkü, gençlik elden gidiyor.


15 Ekim 2024 Salı

Farklı arkadaşlar edinmek lazım.

 Bu gün çok eskiden beri tanıdığım biriyle buluştum.

İki kişi daha vardı.

Bir süre sağdan soldan konuştuktan sonra muhabbet eski günlerde yaşadığımız olaylara döndü.

Sohbet esnasında bazı olayları her buluşmamızda sürekli olarak birbirimize anlattığımızı fark ettim.

Demek ki her şey tükeniyor.

Hatıralar bile.

Sonunda aynı şeyleri tekrarlayıp duruyoruz.

Bu sebeple, farklı arkadaşlar edinmek lazım geldiğini anladım.

Hatta bu arkadaşlar, sizinle aynı meslek grubundan olmasın.

Ki daima konuşacağınız yeni bir şey olsun.

İkinci el ev eşyası kullanmaya alışmak lazım.

 Malum, ekonomi yerlerde sürünüyor.

Hele sabit gelirliler ve özellikle de emekliler iyice fakirleştiler.

Ama buna rağmen, herkes ev eşyalarını sıfır alıyor.

Bununla da kalmıyorlar, henüz sağlam ve kullanılır durumda olan eşyalar, bunlar eskidi veya modası geçti denilerek değiştiriliyor.

Bizde ikinci el eşyaları, genellikle ev kiralayan öğrenciler ve az da olsa bekarlar kullanıyor.

İki yıl Londra'da yaşadım.

Orada yaşayan insanların gelir seviyesi bizimle karşılaştırılamayacak kadar fazla.

Buna rağmen kullanılmış eşya tercih eden insan sayısı çok fazla.

Hatta lavabo, klozet gibi kullanılmış malzemeler bile satılıyor, satın alınıyor.

Adamlar bize göre zengin, tasarruflu bir hayat yaşıyor.

Biz ise meteliğe kurşun atıyoruz ama zengin gibi yaşamaya çalışıyoruz.

Benim gördüğüm İngilizlerin çoğu, paralarını eşyalara filan harcamıyor.

Tasarruf ediyor ve yeterli paraları oldukça dünyayı geziyor.

Tatile gidiyor.

Bence mantıklı olan da bu.

En zor şey, karar makamında olmaktır. Çünkü başarısızlığın tüm sorumluluğu onun sırtındadır. Bu yüzden başarı da karar makamında olanların hakkıdır.

 Zaman zaman bazı densizler, Atatürk'ü karalamak için Kurtuluş Savaşı'nı tek başına mı kazandı diyorlar.

Evet, tek başına kazanmadı.

Ama savaşı kazanmamızda en büyük pay ona aittir.

Çünkü karar vermek herkesin harcı değildir.

Kritik anlarda karar verebilmek, lider kişiliği olan insanlara has bir şeydir.

Örneğin Fatih Sultan Mehmet de Atatürk gibi büyük bir liderdir.

O da İstanbul'u tek başına almamıştır.

Ama başından itibaren planlamanın yapılması, orduyu ve devlet kaynaklarının harekete geçirilmesi, kuşatmaya karar verilmesi, başlangıçtaki bazı başarısız taarruzlara rağmen yılmayarak harekata devam edilmesi onun eseridir.

Çünkü bunlara o karar vermiştir.

Nitekim, onun da komuta ettiği Osmanlı ordusu, Yıldırım Beyazıt tarafından üç defa,  Çelebi Musa tarafından bir defa ve 2. Murat tarafından bir defa kuşatılmıştır.

Onların ordusu da Osmanlı ordusudur, Fatih'in ordusu da.

Ancak onlar İstanbul'u alamazlarken Fatih almıştır.

Bu sebeple İstanbul'u Sultan Mehmet fethetmiş ve ünvanı Fatih olarak konulmuştur.

Aynı şey günümüzde herhangi bir askeri birlikte veya şirkette de geçerlidir.


İzlanda-Türkiye milli maçını biz kazandık.

 Bu akşam İzlanda-Türkiye milli maçını heyecanla seyrettim.

Aslında futbolla pek alakam yoktur.

Normalde maç filan da seyretmem.

Ama milli takımın genç oyuncularını seyretmek benim gibi futbolla alakası olmayan birini bile heyecanlandırıyor.

Saha şartlarının çok zor olması bazı azizlikler yaşamamıza sebep oldu.

İlk golü yiyerek geri düştük.

Ayağı kayıp çift ayakla penaltı kullanmış duruma düşen Hakan kadar ben de üzüldüm.

Ama inançla ve kararlılıkla oynayan milli takımımız maçı 4-2 kazanmayı başardı.

Çoğu Avrupa takımlarında oynayan ve oldukça genç yaşlarda olan oyuncularımız milli takım için geleceğe umutla bakmamızı sağlıyor.

Çoğu henüz tam ustalaşmamış olan oyuncularımız, önümüzdeki birkaç yıl içinde daha da olgunlaşarak ülkemize çok daha büyük başarılar kazandıracaklardır.

Galibiyet tüm ulusumuza hayırlı olsun.