.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

18 Ekim 2024 Cuma

Dün dündür cancağızım. Bu gün yeni şeyler söylemek lazım.

 Dün dündür cancağızım. Bu gün yeni şeyler söylemek lazım.

Bu sözü, yanlış hatırlamıyorsam Mevlana söylemiş.

İyi de etmiş.

Çünkü çok doğru bir söz.

Günümüzde yaşanan garabetin sebebi bu sözün unutulmuş olması.

"Ekonomi çok kötü." deyince bazıları hemen bir sürü bahane üretiyor.

Küfürle karşılık vermenizi isteyenler "Nankörlük etme." diye cevap veriyor.

"Bir kahve 70 lira olmuş." dediğinizde ise "Evinde iç. Kafe'de içme. Kime hava atıyorsun?" diye karşılık geliyor.

Kafede kahve içmeyi hava atmak sanan bir geri zekalı ile tartışmaya hiç gerek yok.

"Kardeşim, ben daha önce kafede kahve içiyordum ve bana pahalı gelmiyordu. Şimdi pahalı geliyor çünkü enflasyon artmasına rağmen gelirim artmıyor." diye çeneni yorma boş yere.

Çünkü gerçeği anlatmaya çalıştığın kişiler geri zekalıysa başka bir saçma sapan söz edeceklerdir.

"Ama bilmem hangi hükümet zamanında (veya bilmem hangi tarihte) durum daha kötüydü." diye cevap verecekler.

"Kardeşim, o zamandan bu güne yıllar geçti. Hem o duruma sebep olanları millet sandığa gömdü. Şimdi de bu günkü duruma sebep olanları gömmek lazım." deseniz "Sizin derdiniz belli. .... düşmanlığından başka bir şey bilmiyorsunuz." diye çıkışacaklar.

Millet kafayı yemiş gibi davranıyor.

Bunun sebebi gerçeklik algısının kaybolması.

Çünkü medya tek taraflı yayınlarla milletin kafasını yıkıyor.

Sürekli hayal satıyor.

Gerçekleri gözden kaçırıyor.

Böylece, herkes hayali bir cennette yaşadığını sanıyor. 

Cehennemin ateşi yaksa bile bunu hissetmiyor.

Hissetse de cennetin sıcak bir yer olduğu şeklinde yorum yapıyor.

Bu saçmalık, sadece bir siyasi partiyi destekleyenlere has bir şey değil.

Bütün siyasi partilerin taraftarlarında benzer bir durum var.

Bu günün sorunlarından bahsetseniz, bazıları 20 küsur yıl öncesinin sorunlarından bahsediyor hemen.

Karşı taraf da buna daha geriden bir örnekle karşılık veriyor.

Bu sefer diğer taraf daha da geriden örnek veriyor.

Böyle böyle Abdülhamit'e ve hatta Fatih dönemine kadar geri gidiyoruz.

Böylece, bu günün sorunlarından uzaklaşıp geçmişle boğuşuyoruz.

Bu geçmiş de gerçek bir geçmiş olmuyor.

Herkes bakış açısına göre farklı bir geçmiş hayaline inanıyor.

Kimi rom içtiğini torunlarının televizyonlarda anlattığı Abdülhamit'i abdestsiz yere basmayan bir sofu zannediyor.

Modernistlerin onu tahttan indirerek devleti yıktığını söylüyor.

Halbuki Abdülhamit'in dedesi, amcası ve babası gibi ve hatta onlardan bile daha modernist olduğunu bilmiyor.

En çok modern okul açan, Avrupa'dan müzik grupları getirten, sarayda operet ve opera dinlemek için salon yaptıran biri olduğunu görmüyor.

Diğer taraf ise bunun tam tersini yapıyor.

Abdülhamit'in ülkeyi sattığını ve batırdığını iddia ediyor.

Bunu da kendi çıkarı için bilerek yaptığını ima ediyor.

Onu radikal dinci ve diktatör biri olarak gösteriyor.

Bunların hiçbiri doğru değil.

Ama doğru olsa ne yazar.

Adam öleli 100 yıldan fazla zaman geçmiş.

Geçmişi değiştirmek ise mümkün değil.

Bu gün, bu günün sorunlarından çekiyoruz.

Bu yüzden günümüze dönmekte fayda var.

Günümüzün sorunlarını kabul etmekte fayda var.

Çünkü bunu kabul etmeden düzeltemeyiz.

Geçmişe takılıp kalmamak lazım.

Bu psikolojik bir rahatsızlıktır.

Filmlerde de görmüşsünüzdür.

Psikolojisi bozulan biri psikologa gittiğinde ona geçmişini anlattırır.

Bunu, geçmişi anlatıp orada boğuşması için yapmaz.

Geçmişle yüzleşip onu geride bırakmak ve bu güne odaklanmak için yapar.

Toplumun da bunu yapması lazım.

Geçmişle yüzleşip nasılsa öyle kabul etmek lazım.

Artık bu güne dönmek lazım.

Bu güne dönmeden sorunları çözmenin imkanı yok.

Bu güne dönüp bu günü yaşamadan toplumun psikolojisinin düzelmesinin de imkanı yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder