Geçen gün Ankara'nın küçük bir ilçesine gittim.
Televizyon çekimlerinden çıktığımdan üzerimde takım elbise vardı.
Bir devlet kurumunda işim vardı.
İlgili memurlar bana çok nazik davrandılar.
Memurlar vatandaşa hep nazik davranırlar diye pek şaşırmadım.
Oradan çıkıp yakındaki bir lokantaya gittim.
Genç bir garson bana doğru geliyordu ama girerken beni gören kasadaki adam (mekanın sahibi) koşarak yanıma geldi.
"Ne emredersiniz efendim?" diyerek siparişimi sordu.
"Bu ilçede herkes nazik herhalde." diye düşündüm ilk önce.
Fakat benim arkamdan gelen normal kıyafetli insanlara aynı tavırları göstermeyince şaşırdım.
İkramda da bana bonkör davrandığını fark ettim.
Masaya ısmarladığım yemekten fazla ikram getirdi.
Çorba için diğer masaya bir dilim limon koyarken bana iki büyük dilim verdi.
Yemeği bitirince derhal masayı toplayıp sildi.
"Başka bir emriniz var mı?" diye sorunca "Ne oluyor?" diye etrafa baktım.
Sonra takım elbiseli olduğum aklıma geldi.
Üstelik kaymakamlıktan çıkmıştım.
Adam bunları birleştirince önemli biri olduğumu düşündü herhalde.
Kıyafet insanı önemli biri gibi gösteriyor genellikle.
Bu sadece bizde böyle değil.
Londra'da da takım elbiseli olarak gezerken kime bir şey sorsam söze "Sir..." diye başlarlardı.
"Ye kürküm ye..." lafı tüm dünyada geçerli bir laf.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder