.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

10 Aralık 2024 Salı

Şiddetin yaygınlaşması ve yarattığı tehditler.

 Bir süredir art arda Arap Baharı, Karabağ Savaşı, Ukrayna Savaşı, Gazze Savaşı, İsrail-Hizbullah Savaşı ve Suriye iç savaşı gibi savaşlar yaşanmaktadır.

Bu savaşlarda gözden kaçırılan şeylerden en önemlisi, savaşın sivillere karşı uygulanan şiddeti artırmış olmasıdır.

Bu savaşlar genellikle düşük veya orta şiddetli çatışmalar şeklinde meydana gelmesine rağmen ölümler, yaralamalar, infazlar ve benzeri şiddet eylemleri çok yaygınlaşmış durumdadır.

Bu şiddete maruz kalanlar ise savaşanlar, yani askerlerden çok sivillerdir.

Örneğin Gazze Savaşı'nda 1300 İsrail askeri ölmüştür.

HAMAS'ın kayıpları tam olarak bilinmemektedir.

Ancak bu örgütün silahlı üyelerinin kayıpları da çok fazla değildir.

Sivil kayıplarına bakıldığında ise bu gün itibarıyla 44.758.

Bunların çok önemli bir kısmı ise kadınlar ve çocuklar.

Aynı şey Suriye iç savaşı için de geçerli.

Gerek IŞİD ve PYD gibi terör örgütleri, gerek Baas rejimi tarafından bir milyona yakın insanın öldürüldüğü söylenmektedir.

Bu rakamlara, kötü ve yetersiz beslenme, savaşın yarattığı mahrumiyetler, göç vb. sebeplerle ölenler dahil değildir.

Öte yandan, rejim veya terör örgütleri tarafından infaz edilen ve istatistiklere girmeyen çok sayıda insan kaybı da bulunmaktadır.

Bu durum, Avrupa'da büyük katliamlara sebep olan din ve mezhep çatışması temelli 30 yıl Savaşlarını andırmaktadır.

30 Yıl Savaşlarında o kadar büyük katliamlar yaşanmıştır ki Orta Avrupa'da çoğu yerleşim yerinin nüfusu yarıya inmiştir.

Nitekim bu vahşet, bazı insanları harekete geçirmiş ve bu savaştan sonra sivil zayiatın azaltılması için bazı uluslararası girişimler ortaya çıkmıştır.

Savaş hukukunun gelişimi de bundan etkilenerek hızlanmıştır.

Ancak uzun yüzyılların ardından insanoğlu yine aynı noktaya gelmiş gibi görünmektedir.

Dini veya ideolojik fanatizm, İsrail ordusunun çoluk çocuk demeden on binlerce insanın katledilmesine ve katliamları soykırım boyutuna ulaşmasına sebep olmuştur.

Aynı şey, Suriye'de de gerçekleşmiştir.

30 Yıl Savaşları sonrasında olduğu gibi şimdi de uluslararası kamuoyu harekete geçmek zorundadır.

Şiddetin sınırlandırılması ve bu sınırları aşanlar kim olursa olsun cezalandırılması gerekmektedir.

Bunu mevcut devletlerin yapması uygun olurdu ama mevcut dünya siyasi durumuna bakınca pek mümkün olmadığı görülmektedir.

Uluslararası örgütler de yeterli tepkiyi gösterememektedir.

Bu sebeple her yerde yaşayan ve bu şiddetten rahatsız olan herkesin harekete geçmesi gerekmektedir.

Ne kadar etkim olur diye hiç kimse karamsar olmamalı, yapabileceği her şeyi yapmalıdır.

Bu bireysel ve toplu protestolardan sosyal medyada gruplar kurarak kamuoyu oluşturmaya kadar her platformda yapılmalıdır.

Katliamlar başka ülkelerde meydana geliyor diye bunları görmezden gelmek doğru değildir.

Şiddet bulaşıcıdır.

Bu gün başkasının başına gelen şeylerin yarın herkesin başına gelmesi mümkündür.

Bu sebeple, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın herkesin bu konuda duyarlı olması gerekmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder