Bir günlüğüne Manisa'ya gidip geldim.
Manisa 1980 sonrasında hızlı büyüyen bir şehir.
Tarım var, sanayi var, iyi kötü turizm de var.
Doğal olarak önce köylerden, sonra yakın şehirlerden, daha sonra da doğudan göç aldı.
Eski Manisa kendine has bir kültürü olan, konuşma tarzı olan bir yerdi.
İnsanlar "yapçem, etçem.." diye konuşurdu.
Köylerden yoğun göç, Manisa'nın bu kültürünü bozdu.
Yaşam tarzını, alışkanlıkları da bozdu.
Şehre göç edince kimse birden bire şehirli olmuyor.
En az birkaç nesil geçmesi lazım.
Bu yüzden Manisa'nın ana yol üzerindeki eski bölümünde insan profili köylü, eğlence tarzı köylü (kahvehaneler filan) hale geldi.
Zenginler ve eski Manisa'lıların bir kısmı yolun alt tarafına, Yeni Manisa denilen yere kaymış gibi görünüyor.
Bu sebeple, Manisa merkezden Yeni Manisa'ya gidince farklı bir şehre gitmişsin gibi hissediyorsun.
Ankara'ya döndüm, Ankara çok daha farklı.
Ankara bir metropol.
Eski Ankara havası hala devam ediyor ama yeni semtler oldukça değişik.
Sadece evler değil, insanlar, eğlence yerleri vb. de değişik.
Ama bu değişiklik Ankara'nın o bildiğimiz ruhunu çok değiştirememiş.
Çünkü Ankara, 100 yıldır başkent ve büyük bir şehir.
Yabancıları ve yenilikleri içselleştirebiliyor.
Muhtemelen başka şehirlerde de benzer bir durum vardır.
Ama her şehir, değişse de diğer şehirlerden biraz değişiktir.
Çünkü her şehrin bir ruhu vardır.
Şehir ölse de o ruh uzun süre ölmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder