.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

29 Eylül 2023 Cuma

Atatürk'ü Koruma Kanununu Kim Çıkarmıştır.

 Bazı Atatürk ve cumhuriyet düşmanları artık saldıracak konu kalmadığından olsa gerek sosyal medyadaki paylaşımlarında veya youtube videolarında Atatürk'ü Koruma Kanunu üzerinden Atatürk'e saldırmaktadırlar.

Dedikleri özet olarak şöyle: 

"Dünyanın hiçbir ülkesinde birini, hele de ölmüş birini korumak için kanun çıkarılmamıştır. Bu ne saçma kanundur..."

Bu zatların atladığı bir şey var.

Muhtemelen atladıklarından filan da değil, kasten görmezden geliyorlar.

Başka bir ülkede buna benzer bir kanun var mı yok mu bilemem.

Ama yoksa da fark etmez.

Çünkü dünyanın hiçbir ülkesinde devletin kurucusuna hakaret etmeyi maharet sayan bu kadar şerefsiz  bulmak da mümkün değil.

Üstelik bu şahıslar, kanunu sanki Atatürk veya İnönü filan çıkarmış gibi bir intiba da yaratıyorlar.

Halbuki bu yasa 1951 yılında, bazılarının gerçekle ilgisi olmayan vasıflar yükledikleri Adnan Menderes'in başbakanlığı zamanında çıkarıldı.

Demokrat Parti'nin iktidara gelmesi ile inlerinden çıkan yılanlar ve çıyanlar, Demokrat Parti'nin kurucularından olan Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın Atatürk'ün sağlığında en yakınlarından olup başbakanlığa  getirdiği biri olduğunu çabuk unutmuş olmalılar.

Menderes'i CHP'ye alanın ve önemli görevlere getirenin de Atatürk olduğunu unutmuş olmalılar.

Bu sebeple, Atatürk anıt ve heykellerine saldırmakta sakınca görmediler.

Sağda solda Atatürk'e hakaret etmeye başladılar.

Bu çevreler, ne yapılırsa yapılsın yola gelmeyince hükümet, bunları cezalandırmak için yasal bir zemin oluşturmaya karar verdi.

Bunun için bir kanun hazırlandı.

Bu kanunun devletin kurucusuna düşmanlık yapan kendini bilmezler için caydırıcı olacağı düşünülüyordu.

Buraya kadar anlattıklarım, çoğu insanın bildiği şeyler.

Ama bu gün Nazilerin Almanya'da iktidara gelmesinden sonra ülkeden ayrılmak zorunda kalan Alman akademisyen ve politikacı Ernst Reuter'in anılarını okurken daha önce bilmediğim bir şey öğrendim.

Malum, Naziler iktidara geldikten sonra Yahudileri ve muhalifleri etkili yerlerden uzaklaştırmak için 1933 yılında bir kanun çıkarmışlardı.

Bu kanundan sonra birçok akademisyen üniversitelerdeki görevlerinden uzaklaştırılmış, işsiz kalıp baskılara dayanamayan bu akademisyenler çeşitli ülkelere göç ederek/kaçarak o ülkelerin üniversitelerinde çalışmaya başlamışlardı.

Alman akademisyenleri alıp üniversitelerde iş veren ülkelerden biri de Türkiye idi. 

Türkiye Cumhuriyeti kurulur kurulmaz eğitime büyük bir önem vermiş ve birçok üniversite açmıştı.

Ancak yetişmiş akademisyen sıkıntısı sebebiyle üniversitelerde birçok bölüm açılamamış, açılanlardaki eğitim de istenilen seviyeye ulaşamamıştı.

Hitler Yahudi kökenliler başta olmak üzere Alman olmayan ve Alman olsa bile Nazi rejimine muhalif olan kişileri görevlerinden uzaklaştırmaya başlayınca bu durum Türkiye için bir fırsat oldu.

Çok sayıda akademisyen Türkiye'ye davet edildi.

Bu akademisyenler, üniversitelerimizde yeni bölümler açtılar. 

Bir kısmı da mevcut bölümlerde görev yaparak eğitim kalitesini Avrupa üniversiteleri seviyesine çıkarmak için çalıştılar.

Çok sayıda ders kitabı, bilimsel yayın ve yardımcı yayın niteliğindeki kitaplar yazdılar.

Bu akademisyenlerden biri de Ernst Hirch idi.

Hukuk Profesörü olan Hirsch, Mart 1933'te Almanya'daki işinden atıldı.

Bunun üzerine İstanbul'a geldi ve İstanbul Üniversitesi'nde yeni kurulan Ticaret Hukuku kürsüsünün başına geçti.

Hirsch, hukuk dersleri için kaynak olacak çok sayıda kitap ve makale yazdı. 

Hukuk felsefesi dersinin hukuk fakültelerinde zorunlu ders olmasını sağladı.

2. Dünya Savaşı sona erip Nazi rejiminin ortadan kalkmasından sonra da Türkiye'de kalan ve ancak 1952 yılında ülkesine giden Hisch, Türkiye'ye geldiği ilk yıl Türkçe öğrendiğinden hukuki konularda hükümete de ihtiyaç olduğunda danışmanlık yapıyordu.

İşte bu sebeple, 25 Temmuz 1951'de kabul edilen Atatürk'ü Koruma Kanunu'nun hazırlanmasında da görev aldı.

Almanya'ya döndükten sonra Türkçeyi unutmamak için Türk dergi ve gazeteleri getirtip okuyan Hirsc, ara ara Türkiye'ye gelip gitmeye devam etti. 

Türkiye'ye ve Türk milletine her zaman minnettarlığını belirten Hirsch, 19 Ağustos 1945 tarihinde İstanbul'da dünyaya gelen oğluna da bir Türk ismi (Enver Tandoğan) ismi verdi.

1982 yılında, daha sonra Türkçeye de çevrilen anılarını yayınlayan Hirsch, bu kitabında Atatürk'ü Koruma Kanunu'na katkıları konusunda şunları söylemektedir: 

"Olağanüstü bir insanın onurunun korunmasına katkım olduğu için mutluyum."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder