.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

20 Eylül 2022 Salı

Boşa vakit harcamaktan başka bir işe yaramayan bir soru: Vahdettin Hain mi Değil mi?

 Memleketin başka sorunu yokmuş gibi herkes Vahdettin hain miydi, değil miydi tartışmasıyla meşgul. Adam yurt dışına kaçalı yüz yıl olmuş. İstanbul'dan kaçarken yanında 20.000 İngiliz sterlini olduğu birçok kaynakta yazıyor. Ayrıca bir miktar mücevher de götürdüğü anlaşılıyor. İngiliz bankalarında parası olduğunu iddia edenler de var. O zamanlar bir sterlin bir altın liradan daha değerli. Yani cok az bir parası yok.

Zaten ölümüne kadar San Remo'da o zamanın en gösterişli yapısı olan bir binada yaşamış. Parası yoksa kirayı nasıl ödemiş? Üstelik, yanında kalabalık bir nüfus var. Onları da beslemiş. Ama padişah iken ülkeyi iyi yönetememesine benzer şekilde parasını da iyi yönetememiş. Parayı kumarbaz akrabalara, para koparmak için her taklayı atan eski saray erkânına kaptırmış.

Amcasının oğlu Abdülmecit ile sorunlarını çözememiş. Ölene kadar kavga etmiş. Gerçekleri idrak edememiş. Para tükenince Haşimlerden para istemekten hanedanın mali sayılan eski Osmanlı topraklarındaki mülkleri almak için bir İngiliz şirketine vekalet vermeye kadar birçok yola başvuran fakat her teşebbüsü boşa giden basarisiz bir adam.

Hayati sarayda geçtiği için normal bir yaşamın nasıl bir şey olduğundan habersiz, ama hiç hesapta yokken normal insanlar gibi yasamak zorunda kalan bir zavallı, bir kader kurbanı. Sıfırı tüketen ve öldükten sonra cenazesine haciz gelen yitik bir yasam. Bu adamı bu kadar tartışmaya gerek yok.

Türk geleneğinde bir kişinin başa gelmesi için tanrının ona kut vermesi gerekir. Bunun da tek ispati o kişinin başarılı olmasıdır. Eğer basarisiz olursa basta Göktürklerde olmak üzere neredeyse bütün Türk devletlerinde devleti yöneten kişi tahttan indirilmiş ve yerine başarılı olan, yani tanrının kut verdiği biri getirilmiştir. Vahdettin'in sonu da bundan ibarettir.

Artık geçmişi bırakıp geleceğe bakmak lazım. Dünya hiç olmadığı kadar hızlı bir dönüşüm geçiriyor. Yüz yıl önce ne olduğuna takılıp kalmak yerine yüz yıl sonra ne olmasını istediğimize odaklanmak lazım. En azından 10 yıl sonrasını planlasak bile yeter.

Bos tartışmalarla Rönesans'ı kaçırdık, coğrafi kesifleri kaçırdık, reformu ve sanayi devrimini kaçırdık, sonunda Osmanlı gibi bir dünya gücü elimizden kayıp gitti. Son donem padişahları kaçırdığımız bu süreçler sebebiyle batı ile aramızda açılan mesafeyi kapatmak için cok uğraştı. Daha sonra bu caba bürokratlar eliyle devam etti.

Ataturk, tüm tecrübelerden çıkardığı derslerle ülkeye büyük bir sıçrama yaptırdı. Ama ondan sonrakiler ayni basariyi gösteremedi. Bu sebeple bilgi çağı, siber çağ vb. isimlerle anılan son 50-60 yıllık gelişmeleri de geriden takip ettik. Simdi herkes uzaya gitmeye çalışıyor. Uzay sınırsız, kaynak ve imkânları da öyle. Bu donemi de ıskalarsak tarihin tozlu yaprakları arasında yok olup gideceğiz.

Vahdettin hain olsa ne yazar, olmasa ne yazar. Tanrının kut vermediği, verdiyse bile geri aldığı bir kişi. Çünkü hayati boyunca başarısız olmuş. Bence hakkında bu kadar düşünmeye değmez. Bırakalım geçmiş, ölülerini tarihe gömsün. Güncele, yasayanlara ve yaşananlara dönelim artık. Çünkü ölülerden bu gün için herhangi bir fayda veya zarar gelmesi mümkün değil. Ne yapılacaksa bunu yasayanlar yapabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder