Osmanlı'da tarikatların ve şeyhlerin devlet için tehdit oldukları tecrübelerle öğrenilmiştir.
Bu sebeple, çok güçlenen şeyhler bir şekilde ya ortadan kaldırılır veya gücü zayıflatılırdı.
Şah İsmail'in babasının da bir dini lider (şeyh) olması ve Anadolu'daki Türkmenleri kendine bağlaması, bu Türkmenler sayesinde oğlu İsmail'in şeyhlikten şahlığa yükselmesi, yani Safeviler devletini kurması, bu devletin de Osmanlı'nın en büyük rakiplerinden biri olması Osmanlıların şeyhlere karşı olan dikkatini artırmış ve müsamahasını ortadan kaldırmış olmalıdır.
Nitekim 4. Murat Bağdat Seferinden dönerken Diyarbakır'da konaklamış, Rumiye şeyhi diye nam salmış olan Nakşibendi şeyhi Mahmut'un nüfuzunun ve müritlerinin sayısının çok arttığını öğrenince hemen harekete geçmiştir.
Mahmut'un şeyhlikten şahlığa geçme tehlikesini daha tehlike ortaya çıkmadan önce önlemek için cellat Kara Ali'yi gönderip şeyhi boğdurmuştur.
Ecdadımız, devletin geleceğini tarikatlara veya şeyhlere bırakmamışlardır.
Osmanlı bu sebeple 600 küsur sene yaşamıştır.
FETÖ olayı, ecdadımızın bu konuda ne kadar haklı olduğunu bir defa daha göstermiştir.
Cumhuriyet döneminde çıkan en tehlikeli iki isyan da Nakşibendi Şeyhi Şeyh Sait ve Seyit (veya Pir) Rıza tarafından çıkarılmıştır.
Eğer bir tarikat devlet kurmaya veya devleti ele geçirmeye çalışıyorsa ve giderek güçleniyorsa devlet için tehdit teşkil eder.
Bu da, o tarikatın devlet kurumlarında yapılanmaya ve bu kurumları ele geçirmeye çalışıp çalışmadığına göre anlaşılır.
FETÖ'nün bu güce devlet kadrolarına sızarak veya hükümet eliyle devlet kadrolarını ele geçirerek ulaştığı unutulmamalıdır.
Yine unutmamak gerekir ki bir zamanlar FETÖ de gayet masum ve hatta faydalı olarak görülüyordu.
Bu gün benzer şekilde görülenler de yarının FETÖ'sü olmaya adaydırlar.
En kötüsü de devletin asker ve polis gibi silahlı unsurlarının tarikatlarla bütünleşmesidir.
Osmanlı tarihi bunun acı örnekleri ile doludur.
Padişahlar uzun süre Yeniçerilerin esiri ve hatta oyuncağı olmuşlardır.
Bu yüzden tüm tarihçiler ve kamuoyu asker siyaset ilişkilerine yoğunlaşmıştır.
Ama pek dikkate alınmayan şey Yeniçerilerin aslında Osmanlı Ordusu'nun çok küçük bir unsuru olduğudur.
Yeniçerilerin isyanlarının başarılı olmasının sebebi, Bektaşilerle, ulema yani din adamlarıyla, tarikat ve cemaatlerin kontrolündeki dini eğitim alan öğrencilerle ve esnafla işbirliği içinde olmalarıdır.
Hatta isyanlar bu unsurlardan biri veya birkaçı tarafından planlanmış, Yeniçeriler bu iş için sadece kullanılmışlardır.
Bu unsurların onayı, yönlendirmesi ve işbirliği olmadan yapılan hiçbir isyan başarılı olamamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder