.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

6 Aralık 2013 Cuma

Taraf Gazetesi ve Mehmet Baransu, Başbakanlık, MİT ve MGK Genel Sekreteri.


Eskiden tanıdığım bir adam vardı. Şimdi rahmetli oldu. Bu adama birisi saçma sapan bir şey söylediği zaman ağız dolusu küfrederdi. İnsanlar da bunu bildiğinden adamı kızdırıp eğlenmek için kasten saçma sapan şeyler söyler onu kızıştırırlardı. Bir gün bizim bir arkadaş ta sırf adamı denemek için saçma bir şeyler söyledi. Adam dedi ki; ''Şaka mı, yapıyorsun, küfür mü istiyorsun?'' 
Arkadaş; ''Niye ki?'' diye sorunca, adam; ''Şimdi sen okumuş yazmış adamsın. Az çok kafan çalışıyordur. Bu kadar saçma bir şeyi söylediğine göre muhtemelen şaka yapıyorsun diye düşünüyorum. Eğer bu bir şaka değilse o zaman canın küfür istediği için kasten saçmalıyorsun. Onu anlamak için sordum.'' '' dedi.
Arkadaş; ''Şaka yapıyorum abi! Kusura bakma.'' dedi de adamın yanından zılgıtı yemeden ayrıldık.

Bugün, gazetelerde bazı haberleri okuyunca nedense o adam aklıma geldi. Bunlar şaka mı yapıyorlar acaba diye kendi kendime sordum.


''Başbakanlık, MİT ve MGK; Taraf Gazetesi ve Mehmet Baransu hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ayrı ayrı suç duyurusunda bulunmuşlar.''

Peki neymiş Baransu'nun suçu?

Bu şahıs Taraf Gazetesi'nde, hükumetin MGK'da, Fethullah Gülen Cemaatini bitirme konusunda o zamanki MGK üyesi generallerle beraber yaptığı planı yayımlamış. Bu adam bir süredir hükumetin pek hoşuna gitmeyen başka (fişlemelerle ilgili vb.) yayınlar da yapıyormuş.

Başbakanlık; "Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala'ya hukuka aykırı fiil isnat etme suretiyle iftira suçunun işlendiğini" belirtmiş ve Baransu hakkında kamu davası açılması talebinde bulunmuş.

MGK Genel Sekreterliği ise; "MGK kararlarının gizli kalması kuralının ihlaline ve konuya ilişkin gerçeğe aykırı yayınlar yapıldığı" için gerekli soruşturma ve işlemlerin yapılmasını istemiş.

MİT Müsteşarlığı suç duyurusunda, 2 Aralık 2013 tarihli haberde imzası bulunan Baransu ve Taraf gazetesi hakkında cezai takibat yapılması talep etmiş.

Bu şahıs, daha önce de meşhur bir bavulla ortaya çıkıp gerçek olduğunu söylediği gizli ve çok gizli gizlilik derecesi olduğu iddia edilen evrakları gazetesinde yayımladı. Eğer bu evraklar gerçek ise, ki mahkemeler gerçek kabul edip bir sürü insanı hapse attı, bu gizli evrakları yayımlamak suç olmadı da şimdi nasıl benzer bir evrağı yayınladı diye suç işlemiş oluyor?

Bu adam televizyon konuşmalarında evrakları nasıl aldığını anlattı, daha sonra uzun saçlı bir eski askerden bahsedildi ve ben bile bu kadar bilgiden sonra kimi kastettiğine dair bir tahminde bulunabilecek duruma gelmişken güvenlik güçleri bu şahsı neden araştırıp bulmadılar?
Bu şahıs, çok büyük bir suçun ya ortağı veya esas müsebbibi değil midir? Çünkü; eğer mahkemelerin de kabul ettiği gibi bu evraklar gerçek ise, bu şahıs ya bu evrakları askeri bir birlik veya karargahtan çaldı veya ordu içinde işbirlikçi biri tarafından çalınarak kendisine verildi. Bu evraklarda da sözüm ana gizli veya çok gizli bilgiler varsa adam kanunlara göre suç işledi. Bu kadar evrakı bir gazeteciye ne karşılığı verdiği belli olmayan bu şahıs acaba başka evrakları da yabancı devlet temsilcilerine satmış olamaz mı? Bu konuyu neden kimse araştırmadı?
Türkiye'de stratejik seviyede İstihbarata Karşı Koyma görevinden MİT sorumludur. Acaba MİT bu uzun saçlının başka ülkelere gizli askeri bilgileri satıp satmadığını araştırdı mı?
Bu adamın ortaya çıkardığı evraklardan bazıları, basından takip ettiğime göre, sahte evrak olarak tespit edildiğinden mahkemelerce delil kabul edilmedi. Bu durumda, Baransu ve Uzun Saçlı, bazı devlet görevlileri hakkında sahte belgeler üreterek ve bunları yayınlayarak insanları töhmet altında bırakmış olmadılar mı? Peki, bunun için Baransu veya Uzun Saçlı hakkında hangi kanuni işlem yapıldı da, şimdi adamı, gerçek olduğu hükumet üyelerince de teyit edilen belgeler yüzünden, hukuka aykırı fiil isnat etme suretiyle iftira suçunun işlendiği ve MGK kararlarının gizli kalması kuralının ihlaline ve konuya ilişkin gerçeğe aykırı yayınlar yapıldığı iddiasıyla dava ediyorsunuz?
Mahkemeler bir sürü insanı casusluk iddiası ile yargılıyorlar. Nedir casusluk? Devlete ait gizli bilgileri para karşılığında, şahsi çıkar karşılığında veya başka bir maksatla gizlice ele geçirip yetkili olmayan kişilere veya yabancı devlet mensuplarına vermek değil midir? Uzun saçlı bu evrakları gizlice ele geçirip yetkisiz kişilere verdiğine göre, bu casusu hangi polis araştırmış, hangi mahkeme bu şahıs hakkında soruşturma açmıştır?
MİT'in açtığı dava özellikle çok daha tuhaftır.
Kardeşim! Sen kaç yıldır askeri evrakları gizlice çaldığını ve bunu dışarıya sızdırdığını söyleyen ve bunu bir övünme vesilesi haline getiren şahıslar hakkında ne yaptın? Bunlara bu evrakların nasıl sızdırıldığı ile ilgili hangi araştırmayı yaptın? İKK senin görevin değil mi? Casusluğa karşı mücadele senin görevin değil mi? Şimdi mi aklın başına geldi? Sızan evrak senden olunca mı evrak sızdırmak suç oluyor?
Garabet bu kadarla kalsa iyi. Bu gün Hüseyin Çelik, MİT Müsteşarını savunacağım derken, devletin bazı kurumlarının bazı kişileri fişlemeye devam ettiğini ve bu sızdırılan fişleme evraklarının gerçek olduğunu da teyit etmiş. ''MİT'in veri tabanında bir araya getirilen bilgiler birileri tarafından, içeridekiler tarafından bu adı geçen gazeteye servis edilmiştir. Özellikle AKP'yle belli konularda tartışmaları olan bazı kesimlere mensup veya yakın kişiler seçilmiş. Hepsine baksanız başka insanlarla ilgili bilgiler de vardır." demiş. Yani; başka fişlenen insanlar da var ama bizim son günlerde bunlarla sorunumuz olduğundan sadece bunları sızdırmışlar demeye çalışıyor.
Ee? 
Hani kardeşim, siz fişlemeye karşıydınız. 
Asker şunu fişlemiş, bunu fişlemiş diye avaz avaz aylardır bağırıyordunuz. 
Ne oldu? 
Siz niye fişleme yapıyorsunuz veya yapanlara neden engel olmuyorsunuz o zaman?

Diğer söylediği husus ise bundan da vahim....
MİT'te de bazıları gizli bilgileri kasten dışarı sızdırmaya başlamış. Hem de hükumetin kontrolünde olan bir devlet teşkilatının bazı mensupları hükumete komplo düzenliyormuş. 
Ordu hükumete darbe yapacak diye temizlendi. 
Cemaat, hükumete karşı çıkmaya başladı diye bitirilmeye çalışılıyor. 
Yoksa şimdi de sıra MİT'e mi geldi. 
Burada komplocu var, darbeciler var diye bir temizlikte MİT'te mi yapılacak.
Olayın diğer bir özelliğinden de bahsetmeden geçemeyeceğim. 
Şimdi, adını, televizyon ekranlarında çok uzun süre geçtiği, hakkında türlü türlü yorumlar yapıldığı için çoğu insanın hatırlayabileceği denizci bir albayın durumuna gelelim. 
Bu adam neyle suçlandı? 
Gülen'i bitirme planını yazmış ve altında da imzası var denmedi mi? 
Adam bu sebeple günlerce, yok ıslaktı, yok kuruydu diye kendini anlatmaya çalışmadı mı? Adam, darbeci, terör örgütü mensubu gibi iddialarla itham edilmedi mi?
Ah be kardeşim!...
Bu adam bu evrağı yazdı iddiasıyla hapse girdi ama şimdi ortaya çıktı ki, aslında bu evrakta yazılan plan MGK'da, eski davalar zamanında kasaptaki ete soğan doğramayan ve ben bu iddialar doğrudur da yanlıştır diyemem diye konuşan paşalar ile sayın başbakanımız ve onun bazı bakanlarınca, planlanmış ve altına imza atılmış.
Olay bununla da kalmamış, hükumet tarafından uygulamaya da konmuş. Buna dair evraklar da malum gazetede yayımlanmıştır.
Ee? Şimdi ne olacak?
Bir yazılı evrakın altında imzası var diye bir albay hapse girerken, bu evrakta yazılan planı yapan MGK mensupları hakkında ne işlem yapılacak?
Bunu uygulamaya koyan hükumet yetkilileri hakkında ne işlem yapılacak?
Eğer bazı dini örgütler veya cemaatler ile mücadele etmek bir suç ise savcılarımız bu kadar delilden ve hükumet üyelerince de bu delillerin doğruluğunun kabul edilmesinden sonra harekete geçmek için ne bekliyorlar?
Eğer bu işlem suç değil ise, o zaman bu albay niye hapse atıldı?

Hala niye hapiste?
Dikkat edin!
Hükumet cemaat karşısında geri adım attı.
Hem de,  fanatik taraftarlarının, şimdiye kadar hiç kimsenin karşısında geri adım atmamış olmasıyla övündüğü bir başbakanın başında olduğu hükümet pes etti ve geri adım attı.
Bu durumdan kimse şüphe duymuyor mu?
Sanırım sızdırılmasından korktukları çok önemli şeyler var.
Cemaatin eli uzun. Eskiden işbirliği yaparlarken ne kadar tehlikeli olduklarını anladılar.
Bu yüzden restleşmeye cesaret edemiyor olmalılar.
Bu gazete ve gazeteci ise kontrolü zor ama küçük unsurlar.
Ama ne olur ne olmaz diye bunların da üzerine doğrudan gidilmiyor, memurlara dava açtırılıyor.

Göründüğü kadarıyla sıkıntı, başbakanımızın hayt huytla çözemeyeceği kadar büyük.
Bundan sonra gelebilecek haberleri bildiklerinden bu kadar tedirgin olduklarına göre, ya tam bilmedikleri başka şeyler de ortaya çıkarsa?
Hem de yerel seçimler yaklaşırken?
Eeeee! Pandora'nın kutusunu bir defa açtınız mı, oradan ne çıkacağını artık kontrol edemezsiniz. Ya da Putin'in söylediği gibi ;''Cebinde akrep besleyen, elini cebine sokmasın. Akrep bir gün onu da sokacaktır.''
Saygılar sunarım.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder