.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

9 Kasım 2013 Cumartesi

İstihbarat Savaşları: Casusluk skandalları ve Türkiye.


Dünya bir süredir casusluk skandalları ile çalkalanıyor. Daha önce Assange'ın sızdırdığı bilgilerin ardından bu sefer ABD Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) ve Merkezi Haberalma Teşkilatı’nın (CIA) sistem analisti Edward Snowden, siber casusluk üzerinden yürütülen devletlerarası istihbarat mücadelesini açıkça gösteren bilgileri sızdırdı.
İzleme ve istihbarat servislerine ilişkin gizli bilgileri İngiliz The Guardian’a sızdırması -ardından, ABD’den kaçarak önce Hong Kong’a sonra Rusya’ya gitmesi büyük bir diplomatik hareketliliğe yol açtı.
ABD’nin terörizm gerekçesiyle kitle takip programlarını ya da NSA tarafından yönetilen PRISM ve TEMPORA adlı programlarla tüm dünyada telefon ve internetle yapılan görüşmeleri takip ve kayıt ettiğine ilişkin açıklamaları uluslararası krize dönüştü.
NSA Başkanı Amerikan Kongresi’nde bir komisyona gizli programla ilgili bilgi vermek zorunda kaldı.
Google, Facebook ve Microsoft kendilerinden istihbarat kurumlarına kullanıcı bilgilerini teslim etmesini isteyen federal mahkeme emirlerini yayınlayabilmek için izin verilmesi talebiyle Obama yönetimine başvurdu.
Amerikan Sivil Haklar Sendikası (ACLU) ABD hükumetini gizli izleme programının özel yaşamı ve bireysel özgürlükleri ihlal ettiği ve bunun anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle dava etti.
Brezilya Cumhurbaşkanı Dilma Rosef casusluk faaliyetleri sebebiyle planlı Amerika ziyaretini iptal etti.
Ekim’de Alman Der Speigel’de, ABD yönetiminin NSA ve CIA vasıtasıyla AB’nin ve özellikle Almanya'nın Amerika’daki bürolarında ve BM merkezindeki temsilciliklerinde casusluk yaptığına dair yayınlar çıktı.
Sonra İngiliz The Guardian gazetesi Snowden’in sunduğu belgelere dayanarak ABD’li bir yetkilinin hepsinin dinlenilmesi kaydıyla NSA’ya verdiği ve içinde 35 ülke liderinin de bulunduğu 200 telefon numarasını yayınladı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande Başkan Obama’yı aradılar, telefon görüşmelerinin dinlenmesine itiraz ettiler,bunun asla kabul edilemez olduğunu vurguladılar.
Brezilya, Almanya’nın yardımı ile siber casusluk faaliyetlerinin yasaklanması ve özel yaşam alanlarının güvence altına alınması ile ilgili hakların genişletilmesini öngören bir karar taslağını BM Genel Kurulunda onaylatmaya çalışıyor.
Edward Snowden’ın sızdırdığı son belgeler, ABD’deki Türk elçiliğinin de dinlendiğini ortaya koyuyor.

Bunlar gazetelerde çıkan haberlerden sadece kısa bir özet niteliğindedir. Bunları muhtemelen çoğu kişi de okumuştur. Benim burada dikkat çekmek istediğim bu olayların Türkiye ile olan bağlantı ve mukayese sidir. Özellikle şunlar açıklanması zaruri olan konular:
1.Uzun süredir vurguladığım bir hususun ne kadar isabetli olduğu burada da görülmektedir. Dünya çok uzun bir süredir İnternet ve telefon hatları üzerinden bir siber savaş içine girmiş durumdadır. Maalesef Türkiye bu konuda çok geride ve savunmasız durumdadır.
Bu dinleme olaylarını pasif anlamda düşünmeyin. Buradan elde edilen kayıtlar uygun şekilde düzenlenerek ve bilgiler ihtiyaca göre tasnif edilerek bilgi harbi ve psikolojik harp faaliyetlerinde saldırgan bir şekilde kullanılmaktadır.
Son 10 yılda Türkiye'de meydana gelen yasa dışı dinleme ve bunların İnternet ortamında istenilen şekilde düzenlenerek yayımlanması olaylarının bu dinleme skandalı ile bir bağlantısı olabilir.
2. ABD sivil toplum kuruluşları özel hayatın ihlali ve yasa dışı dinleme konularında çok hassas davranmış ve Obama'yı mahkemeye vermeye kadar işi götürmüştür. Obama ise suç üstü yakalanan çocuk gibi kıvranmaktadır.
Ama çok demokratikleştiği iddia edilen Türkiye'de olay bunun  tam tersidir. Türkiye'de; yasa dışı dinleme, özel hayatın gizliliğinin ihlali ve devlet görevlilerini itibarsızlaştırma maksatlı  yapılan faaliyetler yasaklanmak yerine takdir görmektedir. Hatta bu suç eylemi araştırılıp suçlular cezalandırılacağına, yasa dışı bu veriler kanunlara aykırı bir şekilde mahkemelerce delil olarak kabul edilmekte ve bu delillere dayanılarak insanlar yargılanıp mahkum edilmektedir. Mağdur olan insanlar suçlu konumuna sokulmaktadır. Suç işleyen yasa dışı dinleme yapanlar için ise neredeyse meçhul (Aslında o kadar da meçhul değiller ama neyse!) kahraman anıtı dikilecektir.
3.ABD'ye karşı, gizli bir şekilde dinlenen bütün büyük devletler doğrudan ve açık bir şekilde sert tepki göstermişlerdir. Ama bizim yetkililerimiz bu konuda hiç bir tepki göstermemiştir. Acaba büyük devlet olduk söylemleri halkı uyutmak için söylenen bir masaldan mı ibarettir? Büyük devlet isek diğer büyük devletler gibi neden hiç bir tepki göstermedik. Yoksa bizim devletimizin bazı kurumları diğer bazı kurumları dinleyerek siyasi bir tasfiye işleminde kullanılmıştır da bunun da bu karambolde ortaya çıkmasından mı korkulmaktadır?
4.Tüm bunları göz önüne alarak, hükumetimiz; yasa dışı dinlemeleri tespit ve cezalandırmak için uygun yasal düzenlemeyi, bu suçları tespit edebilecek yetenekte güçlü bir bilişim suçları birimini (bu birim de yozlaşmaya karşı denetlenmelidir) kurmayı, dış dinleme tehdidi ve siber saldırılara karşı savunma ile beraber saldırı yeteneği de olan bir siber savaş birimini (bu birim de yozlaşmaya karşı denetlenmelidir) ne zaman kuracaktır?
Acaba hükumetimiz ve ilgili kurumlarımız bu sorunlara çözüm bulma yeteneğine (veya niyetine) sahip değil midir?
Sade bir vatandaş olarak bunları ciddi bir şekilde merak ediyorum.


Saygılar sunarım.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder