Bayram dolayısıyla memlekete geldiğim ilk gün köye gittim. Bir
iki gün köyde kaldım. Köylülerimizle kahvede oturduğum bu süre içinde o kadar
çok dert dinledim ki kendimi bu konuda bir şeyler yazmak zorunda hissettim.
Ege bölgesinde çiftçiler dertli. Hem de çooook dertli.
Bu yıl çekirdeksiz kuru üzüm rekoltesi çok düşük olmuş. Çiftçilerin
çoğu geçen yıl aldığı ürün miktarının yarısını hasat edememiş. Ürün az olmasına
rağmen ürün fiyatları da o kadar yüksek değilmiş. İki yıl önce kilosu dört bin
liradan fazlaya satılan kuru üzüm, geçen yıl rekolte yüksek oldu bahanesiyle
3500 lira civarına düşmüş. Rekoltede azıcık bir artış fiyatları bu kadar
düşürürken rekoltede neredeyse %50 oranında meydana gelen düşüş nedense aynı
oranda fiyat artışına yansımamış.
Mısır fiyatları konusunda ise şikâyetler daha da fazla. İki
yıl önce 620 kuruş olan mısır, geçen yıl 585 kuruşa, bu yıl ise 555 kuruşa
düşmüş. Öte yandan girdi fiyatları ise olabildiğine artmış. Bu durum çiftçinin
gelirlerini oldukça düşürmüş. Çiftçi geçim sıkıntısı çekiyor.
Bir örnekle açıklayalım.
Ege bölgesinde, çiftçilerin çoğunluğunun toprağı 50 dönümden
azdır. İnsanlar bu topraklarından elde ettikleri ürünle bir yıl geçinirler.
Genellikle başka gelirleri de yoktur.
Buna rağmen, elimde 60 dönüm toprağı olan, tanıdığım birinin,
masraf ve gelir durumu hakkında kesin bilgiler olduğundan onun gelirini örnek
alarak bir hesap yapacağım. Daha az toprağı olanların durumunu buna göre herkes
kıyaslayabilir.
Bu çiftçi 60 dönüm arazisine mısır ekmiş. Toplam da 82 ton
civarında ürün hasat etmiş. Bu ürününü kilogramı 555 kuruştan bir tüccara
satmış. Bu fiyat üzerinden alması gereken para 45.000 TL civarında. Ama parayı
almaya (ürünü teslim ettikten bir ay sonra parayı ödüyorlar) gittiğinde tüccar
devletin alacağı vergiyi bu paradan kesmiş: 1000 lira civarında bir para.
Çiftçi 44 bin küsur lira parasını bankadan aldıktan sonra
benzinliğe gidip harcadığı yıllık mazot parasını ödemiş: 3.400 TL. Buradan
çıkan çiftçimiz tarım kooperatifine gidip yıllık gübre ve tohum parasını
ödemiş:9.600 TL. Çiftçimiz buradan çıkıp damlama sulama için aldığı hortumların
parasını ödemiş:2500 TL. Bu parayı verince sondajı çalıştırmak için yıl içinde
harcadığı elektiriğin kaç para olduğunu çıkartmış: 3400 TL. Sonra da iki
komşusu ile birlikte ortak oldukları sondajın kurulum masrafından kendi payına
düşen taksiti ödemiş:3000 TL.
Harcadığı paradan sonra elinde kalan parayı hesaplayan
çiftçimiz elinde 22 bin liradan biraz fazla para kaldığını görmüş. Elinde halen
para varken 4-5 aydır sadece asgari tutarını ödediği kredi kartını kapatmaya
karar vermiş. Bankaya gidip o ay 4.300 liraya ulaşan borcunu kapatmış.
Çiftçimizin eline 18 bin lira kadar bir para kalmış. Bundan
sonra sağa sola olan borçlarını ödediğini anlatmayacağım. Bu çiftçinin traktör
ve iş makinelerine ödediği bakım ve onarım masraflarını da anlatmayacağım.
Bu çiftçimiz bu parayla ikisi de öğrenci olan çocukları ile
birlikte 4 kişilik ailesini bir yıl geçindirmek zorunda.
Bu yine de durumu nispeten iyi bir çiftçidir. Çoğu çiftçinin
bu kadar tarlası yoktur. Onların durumunu artık siz düşünün.
Haa, bu arada hükümet bu çiftçiye 3000 TL ürün desteği
vermektedir. Ancak bunu neredeyse bir sonraki senenin hasat zamanında
verdiğinden çiftçi bu parayı üretim sürecinde peşin para olarak kullanamamaktadır.
Bu sebeple üzerine bir de faiz yükü binmektedir. Sadece banka ve kredi kartı
faizi değil. Benzinlikler dâhil herkes gariban çiftçiyi soyma yarışına
girmiştir. Bir örnek vereyim ki daha iyi anlaşılsın. Benzinlikler mazota aylık
%2 faiz uygulamaktadır. Türkiye’de tefeciler hariç hiçbir banka bu kadar yüksek
faiz uygulamamaktadır.
Ziraat Bankası ‘’Çiftçi Kartı’’ uygulaması, Tarım Kredi
Kooperatifleri 6 aylık faizsiz mazot satışı gibi uygulamalar çiftçiyi bu tefeci
zihniyetli çakallardan koruyacak uygulamalardır. Ancak bu kartı ve uygulamayı
birçok çiftçi kullanmamaktadır. Neden kullanmadıklarını sorduğumda; ’’Kart
ücreti çok yüksek. Benim az tarlam var. Faizli mazot almak bana daha ucuza
geliyor dediler.’’ Tabii ben durumu tam bilmiyorum. Ya iyi niyetli gibi görünen
bu uygulamalarda bir aksaklık var veya çiftçi yeterince bilgi sahibi değil. Ama
bir sorun olduğu kesin.
Peki, çiftçinin
durumu neden böyle?
Bunu sorduğumda onlarca
sebep söyleniyor. Bunlardan bazılarını kısaca sıralayalım.
*Ülkenin yıllık tarım ürünleri ihtiyaç miktarı ve buna göre
çiftçinin ne üreteceği, devletçe planlanmadığı veya en azından yönlendirme
yapılmadığı için çiftçi kendi kanaatine göre bir şey ekiyor. Bazen bu ekim tek
bir bitkide yoğunlaşıyor. Rekolte çok yüksek olduğundan ürün para etmiyor.
*Mazot, tohum ve gübre fiyatları her yıl, aşırı derecede
artıyor. Ama ürün fiyatları tam tersine düşüyor.
*Çiftçi örgütlü olmadığından tüccarın eline mahkûm oluyor.
Tüccar da bunu bildiğinden çiftçileri sömürüyor.
*Devlet, hasattan hemen önce, yurt dışından o ürünün ithal
edilmesini serbest bırakarak, kalitesiz ucuz ürün gelmesine göz yumuyor. Bu
durumda ise fiyatlar suni olarak düşürüldüğünden çiftçi eziliyor.
*TMO, ürünlere daha yüksek fiyat vermesine rağmen, TMO’ya
mal vermek oldukça zor. Ürünü teslim etmek için günlerce kuyrukta
beklenebiliyor. Nem oranı vb. kesintiler ile gün başına kamyonculara ödenen
paralar yüzünden fiyat yine aynı düzeye düşüyor. İnsanların yaşadığı stres ve
çektiği sıkıntı da cabası.
*Sulama masrafları elektrik fiyatları yüzünden çok yüksek.
*Ürün destekleme fiyatları çok düşük.
*Devlet aylar sonra destekleme ödediği halde vergiyi peşin
kesiyor.
*Çiftçi eski çiftçi değil. Mesela
kimse artık evinde hayvan beslemiyor, ekmek yapmıyor. Çiftçinin yaşam tarzı
şehirliden sadece daha küçük yerlerde, yani köyde yaşaması dışında çok farklı
değil. Çiftçi de artık şehirli gibi bir tüketici. Bu da masrafları artırıyor.
Yani özetlersek
çiftçinin sorunları var.
Çiftçi durumdan
memnun değil.
Gidişattan da umutlu
değil.
Çiftçi her yede ağlıyor.
Çiftçi; sanayici,
büyük hayvancılık şirketleri ve tüccar lehine ihmal edildiğini ve hatta
ezildiğini düşünüyor.
Tarım Bakanlığı ve
hükümet sanki bu sesleri duymuyor.
Sanırım önümüzdeki
seçimlerde mecburen duyacaklar.
Çünkü, çiftçi; seçimlerde
sandık başına gelince, bu sıkıntıları çok yüksek sesle haykıracak gibi
görünüyor.
Saygılar sunarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder