.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

18 Ağustos 2024 Pazar

Çiftçiler için tüccar soygununa ve işçi ücretine katlanmadan ürününü satma yöntemi: Almanya'dan bir örnek.

 1991 yılında Almanya'ya gitmiştim.

Bir çilek tarlasına gittim.

İsteyen tarlaya girip çilek topluyor, çıkışta da tarla kenarındaki bir kulübede tarttırıp cok ucuz fiyattan topladığı çileğin parasını ödüyordu.

Hem insanlar maketten cok daha ucuza çilek almış oluyor hem de çiftçi toptancıya verdiğinden daha yüksek fiyata çilek satıyordu.

Üstelik işçi ücreti de ödememiş oluyordu.

Türkiye'de de çiftçiler böyle bir uygulamaya gidebilir.

Çiftçi aracıların soygunundan nasıl korunabilir: İngiltere'den bir örnek.

Bir iş için İngiltere'nin kuzeyinde bir yere gitmiştim.

Londra'ya dönerken yol üzerindeki bir köyde pub olduğunu görünce durdum.

Pub'a girince şaşırdım.

Pub'ın arka tarafindan bir nehir geçiyordu.

Köylüler nehir kenarında güneşleniyor ve nehirde yüzüyorlardı.

Bir kısmı da pub'da yiyip içiyordu.

Pub'daki barmene "Bu nasıl bir köy? Yaz ortasında kimse çalışmıyor mu?" diye sordum.

Bir sure önce köylüler toplanıp bir şirket kurmuşlar.

Bir veteriner ve bir ziraat mühendisini ise almışlar.

Koyun tarlalarını islemek için gerekli tarım makinelerini ve traktörleri satın almışlar.

Şirketin tarla sürmek, biçerdöver kullanmak ve bezelye hasat etmek için köyden maaşlı isçileri de varmış.

Koyunlar ise çit ile bolunmuş meralara sabah salınıp aksam alınıyormuş.

Şirket kurulunca herkes ihtiyaçtan cok fazla olan traktör ve tarım makinelerini satmış.

Şirket eskiye göre cok daha az makine ve traktörle tarlaları isleyebiliyormuş.

Şirket gübre ve ilacı fabrikadan doğrudan aldığından aracılara gerek kalmamış.

Böylece maliyetler cok düşmüş.

Şirket köyde silolar filan kurmuş.

Ürünü borsayı takip ederek en yüksek fiyattan satıyormuş.

Gelir cok artmış.

Köylüye de hobileri ile ilgilenmek, gezmek ve eğlenmek kalmış.

Tüm ifadeler:
Haluk Ertuğrul, Bergi Alp ve 124 diğer kişi
11
Beğen
Yorum Yap
Kopyala
Paylaş

2001'deki asgari ücrete göre bu günkü asgari ücret gerçekten daha yüksek mi?

Ülke battı. 

TUİK uydurma rakamlar ilan etse de gerçek hayatta enflasyon deli gibi yükseliyor.

Memur ve işçi maaşları enflasyona yetişmiyor.

Emekliyi hükümet zaten mezara koymuş durumda.

Ölülerin paraya ihtiyacı olmaz diye emekli maaşları yerlerde sürünüyor.

Televizyonlardaki yandaş-yalakalar bile bu durumu inkar edemiyor.

Bununla birlikte, eski asgari ücret veya kişi başına düşen milli gelir rakamlarını bu günkü rakamlarla karşılaştırıp "Bu gün işler çok kötü olsa da eskiye göre yine de daha iyi." deme yüzsüzlüğünü gösteriyorlar.

Bunun böyle olmadığını bilmeyecek kadar geri zekalı olduklarını sanmıyorum.

Milleti rakam cambazlığı ile salak yerine koyuyorlar.

Bu gün bir belgesel izliyordum.

İngiltere'deki bir antikacının işlerini anlatıyor.

Belgeselde Çok uzun süredir üretim yapan bir makas fabrikasına gittiler.

Belgeselden öğrendiğime göre 1900 yılında İngiltere'de 1.5 sterline satılan bir makasın bu günkü satış fiyatı 120 sterlinmiş.

Görüldüğü gibi, 1920'lerin milli gelirini bu günün milli geliri ile dolar üzerinden kıyaslayanlar yalan söylüyor.

2001 yılandaki asgari ücreti de bu günkü asgari ücretle dolar bazında kıyaslayanlar da yalan söylüyor.

Çünkü o kıyaslamalar doğru değil.

Dolar ve sterlin de zaman içinde değer kaybediyor.

1920'lerdeki kişi başına milli geliri bu günle kıyaslayacaksanız, 1920'deki rakamı en az yüzle çarpmanız lazım.

2001'deki asgari ücreti de bu günkü asgari ücretle kıyaslayacaksanız, 2001'deki rakamı en az dörtle çarpmanız lazım.

Böyle yaparsanız hem hesap doğru olur, hem de bu gün durumun ne kadar kötü olduğu gerçeği daha iyi anlaşılır.

17 Ağustos 2024 Cumartesi

Tanklara Meraklı Mısınız?

 Bir süredir düşünce kuruluşumuzun internet sitesinde tanklarla ilgili yazılar yazıyorum.

Konu ilginç çünkü son yıllarda yaşanan savaşlarda tanklar bir bunalım ile karşı kkarşıya kaldılar.

Devasa cüsselerine ve yüksek fiyatlarına rağmen çok ucuz silahlarla binlerce tank muharebe meydanlarında yok edildi.

Bunun üzerine tüm dünyada tankları geliştirme ve yeni muharebe sahasının ihtiyaçlarını karşılayabilecek haline getirmek için çalışmalar başladı.

Ben de bu konuları inceleyerek birçok yazı yazdım.

Yazılarıma ulaşmak isteyenleri https://strasam.org/ adresinden ulaşabilir.

En son yazıma da şu bağlantıdan ulaşmak mümkün:

Avrupa Tank Modellerinde Yeni Gelişmeler ve Altay Tankı Üzerine Düşünceler | Stratejik Araştırmalar Merkezi - STRASAM.ORG ®

İyi okumalar diliyorum.

Birinci Dünya Savaşı Dönemindeki Eğitim Bu Gün Tekrar Uygulanıyor.

Malum, uzun süredir Rusya-Ukrayna savaşı devam ediyor.

Savaşın başlangıcında Ruslar, İkinci Dünya Savaşı'nda yaygınlaşan ve Soğuk Savaş boyunca hemen her ordu tarafından esas alınan zırhlı birliklere dayanan manevra konseptine göre hareket etti.

Fakat kısa süre sonra bunun başarıyı getirmediğini gördü.

Daha sonra Ukrayna karşı taarruzları yapıldı ama bunlardan da bir sonuç alınamadı.

Bunun üzerine iki taraf da Sovyet Savunma Doktrinine benzer şekilde savunma mevzileri hazırlayıp işgal ettiler.

Ondan sonra muharebeler, klasik mevzi muharebelerine dönüştü.

Yani Birinci Dünya Savaşı'ndaki gibi geniş kuşatma manevraları yerine toprak ele geçirmeye dayanan yıpratma muharebeleri yaşanmaya başladı.

Buna bağlı olarak da askerlerin bu yeni muharebe şekline göre yeniden eğitilmesi ihtiyacı ortaya çıktı.

Böylece her iki taraf da mevzilerin nasıl temizleneceği konusunda eğitim yapmaya yoğunlaştılar.

Aşağıdaki bağlantıda Rus ordusunun mevzi temizleme eğitimine dair bir video bulunmaktadır.

https://www.youtube.com/shorts/68rQuDVpyWE

Videoyu izlediyseniz, savaşın ne kadar karmaşık bir şey olduğunu anlamışsınızdır.

Uzay çağını andıran SİHA'lar, dronlar, güdümlü silahların yanında 100 yıl önceki taktik ve teknikler de hala etkin olarak kullanılmaktadır.

Askeri Eğitimde Kapsayıcı Yaklaşım.

Çalıştığım dönemlerde askerlere eğitim yaptırırken, yeni teknik, taktik ve teknolojileri kullanmayı çok iyi bilmenin yeterli olmadığını söylerdim.

Eski metodları da kullanın derdim.

Örneğin, üs bölgesinde özellikle geceleri bir sürü mevziye, içi ot doldurulmuş eski esbiselerden oluşan maketleri koydururdum.

Aldatma tedbiri olarak işe yarayabileceklerini, askerin görevinin süpermen olmak değil işe yarayabilecek her şeyi kullanarak kendini ve birliğini korumak olduğunu söylerdim.

Bazı askerlerin maketlerin işe yarayacağına pek ikna olmadıklarını bakışlarından anlardım.

Ama birçok defa bunun işe yaradığını gördüm.

Termal kameraların, gece görüş cihazlarının vb. teçhizatın bu kadar yaygın olduğu ve canlı nesneleri ayırt edebildiği bir zamanda bunun işe yaramadığını düşünüyorsanız şunu unutmayın.

O cihazlar her askerde yok.

Ne kadar çok düşman askerini yanlış hedefe ateş etmek zorunda bırakırsanız kardır.

Nitekim İnternetteki videolardan, bu yöntemin Ukrayna Savaşında da kullanıldığı anlaşılıyor.

Ukraynalı askerler mevzilerin bazılarına maket askerler koyuyorlar.

İşe yaramasaydı koymazlardı.

Videoyu aşağıdaki bağlantıdan izleyebilirsiniz.

https://www.youtube.com/shorts/2eZfeHRjz0Y?feature=share

Kredi Kartından Harcanan Parayı Kim Ödüyor?

 Youtube'ta bazı videolar seyrediyorum.

Bazı genç kızlara mikrofon uzatıyorlar.

Bazı sorular soruyorlar ve inanamadığım cevaplar alıyorlar.

Örneğin bir videoda lokantada yemek yiyen oldukça genç bir kıza mikrofon uzatılıyor.

Tırak bakımı, makyajı ve askılı kıyafeti ile zengin birinin çocuğu olduğunu düşündüren kıza "Harcadığınız paranın kaynağı nereden?" diye soruyorlar.

Genç kız cevap veriyor: "Kredi kartımdan."

Bunun üzerine kıza tekrar soruluyor: "Peki kredi kartından harcadığınız parayı kimin ödeyeceğini biliyor musunuz?"

Genç kız cevap veriyor: "Banka ödemiyor mu?"

İnşallah bu gerçek bir ropörtaj değildir.

İnşallah kurgudur.

Eğer kurgu değilse, vah halimize.

Döner Fiyatlarındaki Tuhaflıklar.

 Ankara'da ekmek arası tavuk döner 120-130 lira civarında.

Ekmek arası et döner ise 200 liraya yakın.

Basın organlarından öğrendiğimize göre döner Avrupa'da da çok popüler bir yiyecek haline gelmiş.

Bu sebeple Aldi market zinciri de döner satmaya başlamış.

Aldi'de ekmek arası et döner fiyatı ise 2 euro'ya satılıyormuş.

Yani 70 liraya.

Eskiden Türkiye'de herşey, Avrupa'ya göre çok ucuz olurdu.

Şimdi döner bile Avrupa'da bizden daha ucuz.

Ne diyeyim?

Yazıklar olsun.

Hangi Din Adamını Dinlemeli?

 Vahdettin, Boğazlıyan kaymakamı Kemal Bey'in idamını onaylamaya cesaret edememiştir.

Halkın göstereceği tepkiden kurtulmak için şeyhülislamdan bir fetva çıkarmasını istemiştir.

Böylece idamı dine uygun göstererek dindar halkın tepkisini önleyeceğini hesaplamıştır.

Ne yazık ki o günün dini kurumlarının başında bulunanlar şahsi çıkarlarını ve makamlarını korumak için vatansever bir devlet memurunun Hristiyan istilacıları memnun etmek için dini, dine aykırı şekilde kullanarak idam edilmesine sebep olmuşlardır.

Osmanlıda var olan dini kendi amaçları için kullanan bu sahtekar kitle, Feto olayında da cok açık bir şekilde görüldüğü gibi, bu gün de değişik kisveler altında yasamaya devam etmektedir.

Kurtuluş Savaşı sırasında, İstanbul'daki şeyhülislamın aksine, Yunan işgaline direnmek için halkı teşvik eden gerçek dindar ve vatansever din adamları da vardı.

Şimdi de öyle din adamları var.

İşgalci İngiliz ve Fransızları memnu etmek ve padişahın gözüne girmek için masum bir vatan evladını idama gönderen mahkemelerin yargıçlarının ve bu karara onay veren şeyhülislamın takipçilerini değil, Yunan işgali karşısında, herkes düşmana direnmek zorunda, eğer silahınız yoksa bile cebinize taş doldurup düşmana atın diyen Denizli müftüsünün takipçilerini dinlemenin zamanı gelmedi mi?

Mecliste Alpay Özalan Ahmet Şık'ı Dövmüş.

 Meclis milletin temsil edildiği bir yerdir.

Demokrasinin kabesidir.

Ülke sorunlarının tartışıldığı ve çözüm bulmaya çalışıldığı yerdir.

Biri kürsüden konuşurken, sizin fikirlerinize çok ters şeyler de söyleyebilir.

Sizden beklenen fikirlerinizle o kişinin fikirlerine karşı mücadele etmektir.

Yumruklarınızla değil.