.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

27 Haziran 2018 Çarşamba

Portakal, Keşifler ve Seçimler.

Avrupa'da bir zamanlar gemiler uzun sureli yolculuklara cikamiyormus. 

Cunku denizcilerin cogunun vucutlarinda yaralar cikiyor ve oluyorlarmis. 

Bu sebeple avrupalilar kiyilardan fazla uzaklasamiyorlarmis. 

Hristiyan avrupa, kafir olarak gordukleri musluman araplarin uzun mesafeli deniz yolculuklarina ciktiklarini duyunca buna ya inanmiyor veya araplarin vucutlarinin avrupalilardan farkli oldugunu ve uzun yolculuklara dayanikli oldugunu dusunuyorlarmis. 

Korsika'daki ve ispaya'daki muslumanlari yenip buralardaki kitaplari okuyunca aslinda isin oyle olmadigini anlamislar. 

Basarisizliklarinin sebebinin kendi cahillikleri oldugunu ogrenmisler. 

Esir aldiklari musluman denizcilerden uzak mesafeli seferlere cikarken nasil bir hazirlik yaptiklarini sormuslar. 

Onlarin bir ilac filan bulduklarini dusunurken denizcilerin uzun sure ve olmeden yolculuk yapmalarinin sebebinin gemiye yukledikleri gida maddeleri sayesinde oldugunu gormusler. 

Ornegin arap denizciler uzun mesafeli yolculuklarda gemilere cok miktarda portakal yukluyorlarmis. 

Onlar da ayni seyi yapmislar ve ise yaradigini gormusler. 

Daha sonralari yaptiklari arastirmalarda avrupali denizcilerin gemilere tek tip gida yukledikleri icin olduklarini fark etmisler. 

Denizcilerin uzun yolculuklarda vucutlarinda cikan yaralarla olmesinin sebebinin c vitamini eksikliginden kaynaklandigini ise cok daha sonra yapilan arastirmalarla ogrenmisler. 

Bu basit bilgi ingilizler basta olmak uzere bircok avrupa devletinin gemilere cok miktarda portakal yukleyerek dunyayi kesfetmesini ve dunyanin geri kalana ustunluk saglamasini saglamis. 

Buradan cikardigim sonuc su. 

Basarisizsaniz baskalarini suclamaktan ve insanlari kucuk gorerek sizin ustunluklerinizi goremeyen cahiller olarak nitelemekten vazgecin. 

Once basarisizliginizin sorumlulugunu alin. 

Sonra da basarili olanlar neden basarili oluyor inceleyin. 

O zaman belki basariya giden dogru yolu bulursunuz.

26 Haziran 2018 Salı

Psikolojik Durum.

Lisede psikoloji dersi goruyorduk. 

Bu sabah uyaninca o dersten hatirladigim bir sey aklima geldi. 

Eger kiside bir anormallik varsa ve kisi kendinde bir anormallik oldugunun farkindaysa onda nevrotik bozukluk vardir ve yardim alirsa kisa sure icinde duzelebilir. 

Cunku bu ciddi bir rahatsizlik degildir. 

Ama kisi kendinde bir anormallik oldugunu kabul etmiyor veya bunun farkinda degilse psikoz vardir ve duzelmesi zordur. 

Saglam bir tedaviye ihtiyac vardir. 

Cunku o kisi kendinde degil diger insanlarda bir tuhaflik oldugunu dusunur ve iyilesmek icin caba gostermek yerine diger insanlari suclar. 

Psikoloji okumadim ve bu konuda pek bilgim yok. 

Ama liseden aklimda kalan bu iki husus sikintili zamanlarda hep aklima gelir ve genellikle faydasi da olur. 

Cunku ona gore tedbir alirim. 

SAeçimin ardından herkese bunu dikkate almasini tavsiye ederim.

Özeleştiri

Terorle mucadelede, 1990'larin basindan 2012'ye kadar PKK'nin kendi dokumanlarini isim geregi surekli okuyordum. 

Bu dokumanlardan en cok ilgimi ceken PKK teroristlerinin orgute girince aldiklari egitim sonunda ve yaptiklari teror eylemleri sonrasinda bir toplanti yaparak ozelestiri adi altinda kendi bireysel hatalarini, arkadaslarinda gordukleri bireysel hatalari ve ve eyleme katilanlarin grup olarak yaptiklari hatalari acik acik ve hatta biraz acimasizca ortaya koymalari faaliyeti olurdu. 

Bence PKK nin bu kadar sapkin ve carpik dusuncelere sahip bir teror orgutu olmasina ragmen 1984'teki ilk eylemden bu gune kadar yok olmamasinin altinda yatan en onemli sebep bu ozelestiri faaliyetidir. 

Bu sebeple gorev yaptigim sure boyunca orduda Faaliyet Sonu Incelemesi adiyla yapilan benzer faaliyeti mumkun oldugu kadar her faaliyet sonunda yapmaya calistim ve cok faydasini gordum. 

Herkese, özellikle de seçimden yeni çıkmış olan partilere  tavsiye ederim.

Seçim Sonuçlarının Tahlili

Ingiltere'deyken bir genel secime denk geldim. 

Bizdeki gibi gumburtu ve olay olmadi. 

Secimde iktidar partisi oy kaybetti ve muhalefete dustu. 

Parti baskani ertesi gunu beklemeden istifa etti. 

Gazetelerde secimi siyasi, ekonomis, sosyal, psikolojik ve kulturel acidan yorumlayan cok sayida yazi yayinlandi. 

Bir de bize bakiyorum ve uzuluyorum. 

Secim oncesi buyuk bir cosku ve gumburtu ama secim sonrasinda bir taraf davul zurna ile kutlama yaparken kaybedenlerde buyuk bir psikolojik cokus. 

Secim sonuclarini saglikli analiz eden ve durumu saglikli degerlendiren neredeyse yok gibi.

Bir Türlü Yenemediği Güçlü Bir Rakibi Olanlara Strateji Önerisi.

Kartacalı general Annibal (mezarı Türkiye'dedir) Alpleri aşıp Roma'ya saldırınca Roma ordusunun komutanı olan General Fabius yenilmekten kaçınarak düşmanı yormak stratejisi uyguladı. 

Cunku Annibal'in ordusu onunde durulamaz bir savas makinesi gibiydi. 

Annibal ise 2. Dunya savasina da hakim olan manevra ve hareket kabiliyetine dayanan stratejiyi cok iyi uygulayan yuksek kabiliyetli bir stratej idi. 

Romalilar Fabius'un kacak guresmesini kendi şanlarına yediremediler ve onu gorevden aldilar. 

Yerine getirdikleri general Annibal'in karsisina Canea da cikip aklinca delikanlilik yapti. 

Ama Annibal piyadeleriyle merkezden Roma ordusunu tespit edip suvarileriyle iki kanattan kusatti ve Roma ordusunu yok etti. 

Bunun uzerine roma panige kapildi. 

Annibal roma sehrini kusatti ama alamadi. 

Bu arada roma yeni bir ordu kurdu ve yeni bir ordu komutani atadi. 

Bu ordu komutani fabian stratejisine geri dondu. 

Bunun sonucunda 13 yil boyunca roma tek bir buyuk muharebe dahi kazanamadi ama ordu yok olmadi. 

Sonunda Annibal maglup olup bolgeden ayrildi. Ilgilenenler icin guzel bir ornek diye dusunuyorum.

Gerçekleri Kabul Edin.

Simdi kimin kitabi olduğu aklıma gelmiyor ama Avrupa'nın neden ilerlediğini tahlil eden bir kitaptı. 

Yazarın en beğendigim tespiti suydu. 

Avrupa zayıf ve yetersiz olduğunu kabul edince güçlenmeye başladı.

İspanyayı alıp Kordoba'daki kütüphanedeki kitapları okuyunca hiçbir şey bilmediğini anladı ve bunu kabul etti. 

Hiçbir şey bilmediğini kabul edince öğrenme arzusu duydu. 

Bu da ilerlemesini sağladı. 

Gerçekleri kabul etmeden ilerlemek mümkün değildir.

20 Haziran 2018 Çarşamba

Tansu Çiller: 1995-2018.

1995 Irak operasyonundan dönmüştük.

Tansu Çiller Silopi'ye geldi. 

Krem bir takım elbise giymiş, boynunda güzel bir fular ve ayağında elbise ile uyumlu renkte bir bot vardı. 

Birliğin en ön sırasında üçüncü kişiydim. 

En sağda Özel Kuvvetler Komutanı, Yanında bizim tabur komutanı, onun yanında da tim komutanı olarak ben vardım. 

Kuvvet Komutanı ve Tabur Komutanının elini sıktıktan sonra benim karşıma geldi. 

1 Metre yakınıma kadar yaklaştı ve elini uzattı. 

Çok güzel bir kadındı. 

Beyaz tenliydi ve göz altlarında yüzüne çok yakışan çiller vardı. 

Tam ben de elimi uzatmış ve elim eline değecekken araya girip kadını konuşma yapacağı kürsüye doğru götürdüler.

Böylece elim havada kalmış oldu. 

Konuşma yapıp yürüyerek binaya doğru giderken kazan dairesinde görev yapan ve biraz saf biri olan bir asker kalabalığın arasından sıyrılıp Çiller'i kucakladı ve ''Ablaaammm!'' diye bağırdı. 

Herkes şok oldu. 

Çiller önce biraz korktu sanırım. 

Çünkü beti benzi attı. 

Sonra kendini toparladı ve askerin başını okşayıp ''Nasılsın ablam?'' dedi. 

Askerle yan yana fotoğraf çektirdi veya gazeteciler fırsattan istifade fotoğraf çektiler. 

Asker Çiller'i saran kollarını çekince krem takım elbisenin ceketinde askerin beş parmağının izi duruyordu. 

Çünkü asker kömürden simsiyah hale gelmiş durumdaydı. 

Çiller ceketinin mahvolduğunu fark etti ama bozuntuya vermedi. 

Eliyle kömür tozlarını bile silkelemedi. 

Hiçbir şey olmamış gibi ağır ağır yürüyerek binaya doğru gitti.

AKP'nin İstanbul mitingine katılan Çiller'in resimlerini gazetelerde görünce bu olay aklıma geldi. 

Kadın çok yaşlanmış. 

Zaman hiç kimseye müsamahakar davranmıyor.

12 Haziran 2018 Salı

Seçimlerde Partilerin Son Durumu...

Bu secimde cok surpriz sonuclar cikarsa sasirmam. 
Evimin bulundugu semt secimlerde chp nin birinci parti olarak ciktigi bir yer. 
AKP ikinci, MHP ucuncu ve HDP dorduncu parti. 
Sohbet ettigim veya sohbetlerine kulak misafiri oldugum kisilerin soyledikleri cok karmasik. 
Anladigim kadariyla Muharrem Ince halk uzerinde etkili olmus. 
Cunku daha once MHP'ye ve AKP'ye oy verdim diyen bazi kisiler bile onu begendigini soyluyor.
Saadetciler parti ikinci turda kimi desteklerse ona oy veririz ama birinci turda kendi adayimiza oy veririz diyorlar. 
En ilginc olan ise IYI Parti. 
CHP'de dahil daha once diger partilere oy verdigini soyleyen bazi kisiler IYI Parti'ye oy vereceklerini soyluyor. 
Milletvekilliginde IYI Partiye baskanlikta Ince'ye veya milletvekilliginde CHP ye baskanlikta Aksenere oy verecegini soyleyenler de var. 
Aksener'in kadinlarin sempatisini kismen de olsa topladigi goruluyor. 
MHP tahmin edildigi kadar cok oy kaybetmeyebilir. 
Cunku daha once AKP'ye oy verdigini soyleyen bazi kisiler MHP'ye oy vereceklerini soyluyor. 
Erbakan'in partisi de halkin ilgisini cekmis gibi gorunuyor. 
Oylarini katlarlarsa surpriz olmaz. 
Bir tek HDP'liler renk vermiyorlar. 
Iktidarin aldigi en buyuk elestiriler yolsuzluk iddialari, hayat pahaliligi, adam kayirma vb. hususlar.
Suriyelilerin ulkeye alinmasi konusunda da rahatsizlik var ama bu iki farkli yonde. 
Bir grup alinmalarina tamamen karsi. 
Ama icinde AKPlilerin de bulundugu daha buyuk bir grup suriyelilerin turkiye ye alinmasina karsi olmamakla birlikte gocmen veya multeci kamplarinda toplanmayip her yere dagilmalarina karsi. 
CHP yi elestirenler HDP ile ilgili koruyucu soylemleri oldugunu ileri suruyor. 
MHP hakkinda fikirler bolunmus durumda. 
Cok olumsuz konusanlar da var olumlu konusanlar da. 
Ama cogunluk D.Bahceli'nin AKPyi bilincli olarak bir cikmaza soktugunu soyluyor. 
Anladigim kadariyla son yillarda ilk defa secmenin kafasi bu kadar karisik. 
Son gunlerde kimin performansi yuksek olursa o oyunu artirabilir. 
Ama bu degerlendirme elbette ki Turkiye genelini yansitmiyor. 
Sadece bir semtin bir bolumundeki gozlemlerim. 
Konusanlar ise siradan insanlar. 
Yani oy verecek olan kisiler.

24 Nisan 2018 Salı

Dikkat! Düşman dinliyor....

Aşırı gizlilik gizlilik ihlaline yol açar. Çalıştığım yıllarda her zaman, evraklara verilen gizlilik derecelerine itiraz ettim. Nedendir tam olarak bilemiyorum ama bizdeki yazışmalarda her evrakın mutlaka bir gizlilik derecesi olurdu. Hiçbir gizliliği olmayan evraka bile en azından Hizmete Özel damgası vurulurdu. Bu sebeple gizli evrakların emniyeti konusunda bir ciddiyetsizlik vardı. Bunun mahsurlarını ben dahil birçok kişi acı tecrübelerle yaşamak zorunda kaldık. Lojmana giren herkese küçük bir dosya içinde lojmanla ilgili evraklar verilir. Bazı işgüzarlar bu evraklara bile hizmete özel damgası vuruyordu. Kumpas dönemlerinde evi aranan bir subayın evinde, oturduğu lojman dairesinin krokisi (odaların, mutfağın ve banyo vb. nin neresi olduğunu gösteren basit çizim) bulunmuş. Savcı bu kroki üzerinde Hizmete Özel damgasını görünce bunu resmi evrak varsayarak suç delili diye dosyaya koymuş. Benzer şekilde bir talimnamenin istihbarat eki de gizli belge varsayılarak suç unsuru olarak kabul edilmiş. Bu kişiler tutuklu olarak yargılandılar. Halbuki bizim talimnamelerin çoğu ABD talimnamelerinin tercümelerinden başka bir şey değil. İlginçtir ABD askeri talimnamelerinin numarasını google'a yazıp aratınca internet ortamında bulmak mümkün. Mesela FM 101-5-1/MCRP 5-2A yazın, harekat konularını anlatan bu talimnameye hemen ulaşırsınız. Bunlar ABD Kara Kuvvetlerinin bilgisi dahilinde yayımlanıyor. Bizde KKT 101-5'i kışla dışına çıkarırsanız başınız belaya girer. Bu aşırı gizlilik takıntısı saçmalığı yüzlerce kişiyi mağdur etmesine rağmen hala durumda bir değişiklik yok. Halbuki sadece gerçekten gizli olması gereken şeylere gizlilik derecesi verilse bu şeylerin dışarıya sızması veya başkalarınca ulaşılması daha zor olacak. Ataşe görevinde ve sonrasında üst kademelerdeki bazı kişilere bu konuyu söyledim. Bazısı haklısın dedi, bazısı da sadece gülümsedi. Halbuki yabancılar bizde 50 tane kilit altında veya kozmik odalarda saklanan bilgileri resmi internet sitelerinde açık açık yayınlıyorlar. Örneğin MOD UK (Ministry of Defence, United Kingdom) sayfasından İngiliz ordusunda kaç adet tank olduğunu öğrenebilirsiniz. İngiliz Savunma Bakanlığı resmi internet sitesi olan bu sayfadan orduda kaç subay, astsubay ve er olduğunu da öğrenmek mümkün. Ben görev gereği incelediğimde personelin kaç para maaş aldığının bile yazıldığını gördüm. İngiltere her yıl Green Paper veya White Paper ismiyle o yıl takip edilecek savunma politikalarını, silahlanma politikalarını ve buna benzer birçok politikasını kitapçık halinde bastırıp yayımlıyor. Ataşelere de birer adet gönderiyor. Bir defasında Genelkurmay benden, İngiliz Kara Kuvvetlerinin teşkilat yapısı, teçhizat, silah ve malzeme durumu, eğitim sistemi vb. bilgileri öğrenebildiğim kadarıyla göndermemi istedi. Savunma Bakanlığından irtibat subayını aradım. Bir kitap ile bazı küçük kitapçıklar gönderdi. Ataşeliğin kitaplığına bakınca gönderdiklerinin orada da olduğunu gördüm. Tercüme edip Türkiye'ye gönderdim. Bir ara Genelkurmaydan biri çok detaylı bilgi gönderdiğimi, bu bilgiye nasıl ulaştığımı sordu. Güldüm. Bir defasında da İngiliz Kara Kuvvetleri'nde uygulanan yıllık eğitim programını öğrenebilir misin diye sordular. Savunma Bakanlığı'na gittim. Kara Kuvvetleri'nin operasyonel komutanlığının (Orada Kara Kuvvetleri Komutanı Savunma Bakanı ve Hükumetin danışmanı gibi. Kara Kuvvetleri birlikleri harekata yönelik ayrı bir yapı altında görev yapıyor. Bu yapının başında da bir orgeneral var.) harekat şubesinden biri gelip bana anlattı. Ama çok uzun bir konu olduğundan not almak ta uzun sürecek gibiydi. Adam bana ''Not almama gerek yok. Sana bizim eğitim programını göndereyim.'' dedi. Kurye ile filan gönderir diye düşünüyordum. Ertesi gün beni arayıp email adresime gönderdiğini söyledi. Bizde böyle bir şeyin mümkün olmadığını bildiğimden çok şaşırdım. İngiltere için gizli olmayan bilgilerin bizde neden gizli olduğunu da sorgulamadan edemedim. Peki hangisi daha doğru. Bizde gizli olduğu iddia edilen bazı evraklar ve sahte belgelerle neredeyse ordunun subay kadrosunun yarısı tasfiye edilirken İngiltere'de gizli bilgi sızdığını hiç duymadım. Üstelik bizde bu kadar gizlenen şeyler aslında gerçekten gizlenmiyor da. Çoğu şey Türkiye'de gizli. Ama dışarıda bu bilgiler ortada dolaşıyor. Bunu bir örnekle anlatayım. Bir gün, uluslararası yayın yapan bir savunma dergisi yetkilisi randevu alıp yanıma geldi. Benden, dergide yayınlamak için Türk Silahlı Kuvvetleri'nin silah mevcutlarını istedi. Dalga geçiyor zannettim. Bunlar gizlidir filan dedim. Genelkurmay buna izin vermez dedim. Ama adam ''Biz iki yıl önce yayınladık ama?'' deyince şaşırdım. Nasıl ulaştınız diye sordum. Derginin bir görevlisi Ankara'ya gitti. Oradan evraklarla döndü deyince inanamadım. Adam bana, bizim bilgilerin yayımlandığı derginin soft halini gösterdi. Şaşırdığımı görünce de ''Ne var ki bunda? Biz Çin'den bile bu bilgileri alıyoruz. Her yıl dünya ordularının silahları hakkında özel bir sayı yayınlıyoruz. Geçen yıl Türkiye nedense bilgileri vermedi. O yüzden sizinle görüşmeye geldim.'' dedi. Ankara'yı aradım. Yok öyle bir şey. Kim vermiş filan dediler ama üzerine de düşmediler. Böyle bir bilgiyi Türkiye'de yayımlasalar mahkemelerden kurtulamazlar ama demek ki bizim bilgiler İngiltere'de gizli değilmiş. İngilizler mi yoksa biz mi doğru yapıyoruz, siz karar verin.

22 Nisan 2018 Pazar

Satranç'ta yeni hamleler: Kim şah çekti, kim mat olacak?

Şah çekip mutlu bir şekilde koltuğuna yaslanmıştı ki ki rakip oyuncu onun hiç beklemediği bir hareketle hem mattan kurtuldu ve hem de şah çekti. 
Meğer rakibin yapabileceği bir hamle daha varmış. 
Bunu gören oyuncumuzun birden bire keyfi kaçtı.
Tüm mutluluğu sona erdi.
Hevesi kursağında kaldığı için bir iki defa yutkundu.
Ama yapabileceği bir şey yoktu. 
Bu duruma düşmesine çok sinirlendi ve rakiplerine saldırmaya başladı. 
Halbuki bu basit bir satranç müsabakasını acımasız bir poker oyunu haline çeviren kendisiydi. 
İlk hamleyi de o yaptı. 
Herhalde başka hiç kimse oyun bilmiyor veya bilse bile oynamaya cesaret edemez diye düşünüyordu.
Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı.
Resmen oyun kurarken oyuna düşmüştü.
Ne yapacağını şaşırdı.
''Bu ahlaksızlık!'' dedi ama aynı şeyi, hem de kötü amaçlarla ilk önce kendisi yapmıştı.
Bunun saçma olduğunu anlamış olmalı ki bu defa da ''Bu FETÖ'nün bir oyunu!'' dedi.
Çünkü kendisinin akıl edemediği şeyi akıl edecek kadar zeki rakipleri olmadığını düşünüyordu.
Onlar böyle bir şey düşünemeyeceğine göre bunu olsa olsa FETÖ düşünüp rakiplerine akıl vermiş olmalıydı.
Ama her şeyi FETÖ'ye bağlamak ta artık bayatlamış bir numara haline gelmişti.
Bu sebeple pek işe yarayacak gibi durmuyordu.
Belki de en doğru şey tufaya düştüğünü kabul etmekti.
Satranç bir strateji oyunudur.
Bazen kendine fazla güvenmek en büyük stratejik hatadır.
Rakibi küçük görmek ölümcül sonuçlar doğurur.
Burada yapılacak şey, çamura yatmayı bırakıp tekrar oyuna odaklanmak olmalı.
Çünkü oyundan kaçmak mümkün değil.
Kaçan hükmen mağlup sayılacak.
Hem bu oyunu kuran sen değil miydin?
Madem oyunu sen kurdun oyna o zaman. 
Eğer sinirlerine hakim olup yapabileceğin başka bir hamle var mı diye düşünmezsen oyun şimdiden 1-0 oldu demektir.
Onun için önce rakibine bak.
Kendisini tebrik et.
Sonra oyunu bir daha incele.
Varsa bir hamle, yap.
Yoksa yeni bir oyuna başlamanın tam zamanıdır.
Eğer tüm partiyi kaybetmek istemiyorsan tabii ki.....


(Not: Arkadaşlar satranç oynuyor. 
Ben seyirciyim.  
Bu yazıyı seyrettiğim bir oyun hakkında yazdım.
uzaktan satranç oynuyorum. 
Yazdıklarımın günlük siyasetle alakası yok.
Sakın yanlış anlaşılmasın.)