İşin doğrusu, ileri sürülen sebepleri tam bilmiyorum.
Haberlerde bir ihale sebebiyle verildiğinden bahsediliyor.
Ama buna çoğu kimse inanmıyor.
Genel kanı şu yönde:
AKP, son yerel seçimde hezimete uğradı.
Çoğu büyük şehir CHP'nin yönetimine geçti.
Hükümet devleti batırmış durumda.
İngiltere'den tefecilerin simsarı olduğu iddia edilen birini (Mehmet Şimşek) ekonomiyi düştüğü bataktan çıkarması için getirdiler.
Onun bulduğu çareler de çok basit ve klasik.
Mikro ve makro ekonomi isimli iki ders almıştım öğrenci ike.
Temel ekonomi terimleri ve kurallarından bahsediyordu bu dersler.
Mehmet Şimşek sanki bu iki temel dersi, hem de en ilkel şekilde uyguluyor gibi.
Yaptığı da şu:
Madem devletin kasası boşaldı.
Madem devlet personel ve emekli maaşlarını bile ödemekte zorlanıyor.
Madem merkez bankası tarihi bir rekor sayılacak kadar büyük zarar etti ve rezervler eksiye düştü.
Bunları telafi etmek lazım.
Normal bir demokratik ülkede bunu yapmak için devlet harcamaları kısılır.
Devlet israftan kaçınır.
Yöneticiler lüks araçlara binmez.
Lüks konutlarda oturmaz.
İhaleler yandaşlara veya candaşlara yüksek fiyatlarla peşkeş çekilmez.
Örneğin 2008 krizinde İngiltere böyle yaptı.
Devlet harcamaları o kadar keskin bir şekilde azaltıldı ki, tasarruf olsun diye İngiltere savunma bakanlığında ataşelere verilen brifinglerde ikram edilen bisküvi, kek ve kahve ikramı bile kaldırıldı.
İngiltere sarayı, yani kraliçe bile harcamalarını azaltmak zorunda kaldı.
Ama tüm bunlar Türkiye'de mümkün değil.
Çünkü bizde itibardan tasarruf olmaz.
Bizde devlet görevlilerin harcamaları sorgulanmaz.
Bizde parası çok olandan kesinti olmaz.
Ne mi olur?
Onun yerine halk soyulur.
Her şeye vergi konulur.
Mevcut vergiler ise iyice artırılır.
Bu vergiler de gelir vergisi gibi herkesin gelirine göre ödediği kısmen adil vergilerde artırılmaz.
Onun yerine, asgari ücretlinin de milyarderin de aynı oranda ödediği ÖTV ve KDV gibi vergiler artırılır.
Mehmet Şimşek de bunu yaptı.
Emekli açlık sınırında yaşar hale geldi.
Memurlar biraz daha iyi olmakla birlikte fakirlik sınırı civarında yaşıyorlar.
Yani sabit gelirli memur, işçi ve emeklilerin cebinden alınarak devletin kasasına para toplanmaya çalışıldı.
Çiftçi, işçi, serbest meslek sahibi kişiler de olabildiğince soyuldu.
Sonuç olarak, bir yandan devlet kasasında az da olsa para biriktirilirken bir yandan da büyük kitleler yoksullaştığından talep azaltıldı.
Malum, enflasyonu belirleyen arz talep dengesidir.
Üretimi artıramadıkları için talebi kısmak zorunda kaldılar.
Büyük kitlelerin cebinde para olmayınca, otomatik olarak talep azaldı.
Böylece, zorlama ile de olsa enflasyon kısmen yavaşlatıldı.
Doğal olarak bu durum, halkın çoğunda büyük bir memnuniyetsizlik yarattı.
Bu, hükümete olan desteği de azalttı.
Bu durum ayrıca, belediyeleri ve muhalefeti ön plana çıkardı.
Devlet kasası tam takır ama belediyelerin, özellikle de büyük şehir belediyelerinin hala büyük imkanları var.
Muhalefet belediyeleri de bu imkanları değerlendirerek halka yardım ediyorlar.
Az da olsa yatırım da yapıyorlar.
Bu durum, yapılacak ilk genel seçimde hükümetin bir daha geri dönmemek üzere iktidardan düşeceği anlamına geliyor.
O zaman ne yapmak lazım?
Muhalefet belediyelerine çamur atmak lazım.
Bunu denediler ama toplumda karşılık bulmadı.
O zaman başka bir çare aramaya başladılar.
Bazı HDP'li belediyelere PKK'ya yardım yataklık yapmak gibi sebeplerle kayyum atadılar.
Muhtemelen yapıyorlardır da.
Ama CHP'li belediyeler için bu mümkün değildi.
Bu sebeple, ihale yolsuzluğu ayağına dava açtılar.
Bu işe, kumpas dönemindeki tecrübe ile küçükten başladılar.
Buradan bir şey tutturup toplumun desteğini alabilirlerse, sıra büyük şehirlere gelecek.
Özellikle de devlet içinde devlet gibi bir şehir olan, nüfusun yüzde 15-20'sinin yaşadığı, gayri safi milli hasılanın neredeyse yarısını üreten İstanbul en çok istedikleri şehir.
Ballı kaymak gibi bir yer.
Zamanında Okçuluk vakfı gibi para aşırma vakıfları ile soydukları bir şehir.
Kupon arazilerden milyarlarca dolar usulsüz gelir elde ettikleri bir yer.
Bundan mahrum olan eski asalak yandaşlar zor durumda.
Ballı kaymağı geri istiyorlar.
Eğer alamazlarsa belki saf bile değiştirirler.
O zaman da yandı gülüm keten helva.
İşte Beşiktaş belediyesindeki operasyon çoğu insanda bu duyguları uyandırıyor.
Bu sebeple CHP, sarı öküzü kaptırmamaya çalışıyor.
Kırmızı kart gösteriyor.
Olay bundan ibaret.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder