Suriye iç savaşı son safhasına girip rejim düşünce İsrail Suriye güneyinde Golan Tepelerine askeri birliklerini soktu. Golan Tepelerinin bir kısmı daha önceki Arap-İsrail muharebelerinde zaten işgal edilmiş ve tampon bölge adı altında işgal bu güne kadar devam ettirilmişti. Şimdi bu tampon bölge daha da genişletildi.
İsrail dünya kamuoyuna bu yeni işgali, Suriye'deki savaşın ve istikrarsızlığın İsrail'e karşı tehdit oluşturmaması için geçici olarak yaptığını söylüyor. ABD de bu işgalin geçici olduğuna dair açıklamalar yapıyor.
Bununla birlikte başta Türkiye olmak üzere bu işgalin kalıcı olabileceği şüphesiyle karşı çıkılıyor. Cumhurbaşkanlığı seviyesinde İsrail kamuoyu önünde işgali durdurması ve geri çekilmesi yönünde uyarılıyor.
Öte yandan televizyon ekranlarında kimi asker, kimi uluslararası ilişkiler konusunda çalışan akademisyen, kimi gazeteci ve hatta anketörler tarafından da değişik gerekçelerle eleştiriliyor ve yorumlanıyor. Bu yorumlarda dha çok İsrail'in işgalciliğine, saldırganlığına, fırsatçılığına filan vurgu yapılıyor.
Bu yeni işgalleri de Ortadoğu'da en büyük sorun olan su kıtlığına karşı İsrail'in bölgedeki bazı akarsuların kaynağı olan Golan Tepelerinin ele geçirerek üstünlük sağlama girişimi; genellikle düz olan bölgede nadir yükseltilerden biri olan bu bölgenin ele geçirerek stratejik olarak üstünlük sağlamak gibi sebeplere dayandırıyorlar.
Fakat işgal edilen bölgeye bakılınca bu bahsedilen konularla açıklanamayacak bir durum olduğu anlaşılıyor. Çünkü işgal edilen bölge Suriye derinliklerine ilerlemekten ziyade Suriye-Lübnan sınırına paralel olarak dar bir şerit şeklinde.

Yeni işgal edilen bölgeye bakıldığında, bu bölgenin Suriye ile Lübnan arasına bir bıçak gibi girdiği görülüyor. Yorumculardan çoğu işgali İsrail ordusu Şam'a yaklaşıyor diye yorumluyor ama bu şekil hedefim Şam'dan başka bir yer veya şey olduğunu gösteriyor.
Lübnan etnik haritasına bakıldığında bu işgal daha anlamlı hale geliyor.
İki harita karşılaştırıldığında İsrail'in öncelikle Lübnan'daki kendi sınırına yakın olan Şii bölgesi ile Suriye arasına girdiği anlaşılıyor. Şii'ler İsrail için önemli. Çünkü kurulduğundan bu güne kadar İsrail ordusunu yenebilen tek güç Lübnan Şiilerinin silahlı örgütü olan Hizbullah.
2006 yılındaki çatışmalarda Hizbullah karşısında çok fazla tank, zırhlı araç ve asker kaybeden İsrail, ilk defa bir anlaşma yaparak işgal ettiği bütün toprakları terk etmek zorunda kalmıştı. Yani Lübnan'dan çekilmişti. Aynı şey yakın zaman önce de oldu. Geçtiğimiz günlerde Hizbullah ile çatışmaya giren İsrail başarılı casusluk ve sabotaj faaliyetleri sayesinde Hizbullah'ın lider kadrosunun çoğunu öldürdü. Hava bombardımanı ile Şii bölgesini harabeye çevirdi. Ama kara harekatı yapmaya kalkınca büyük zayiatlar verdi. Üstelik Hizbullah, kısa menzilli füze ve roketlerle ve dronlarla İsrail içlerine saldırılar düzenledi. Çok sayıda İsrailli öldü veya yaralandı. Neticede İsrail ateşkes imzalamak zorunda kaldı.
Bu sebeple Hizbullah ve Lübnan Şiileri İsrail için her zaman önemlidir. Bunlar şimdiye kadar silah, malzeme ve eğitim desteğini Suriye üzerinden İran'dan aldılar. Aynı zamanda Suriye Nusayrileri ve Şiilerinden de destek aldılar. Bu sebeple İsrail'in bu tuhaf şekilli ilerlemesinin birinci sebebi, Hizbullah ile Suriye'nin temasını kesmek olabilir. Ama dikkat çeken başka bir husus da var ki bu da olasılığı yüksek bir şey olarak görülüyor.
Suriye'de rejim değişikliği İsrail'in işine yaramış gibi görünüyor. Daha doğrusu bazıları öyle olduğunu iddia ediyor. Çünkü bu durum, İrak'a olduğundan daha fazla güç kazandıran Şii Hilali'nin bir noktadan kırılması, tarihi Şii-Hizbullah eksenli İsrail karşıtı bir gücü parçalamış oluyor. Ama durum bence sanıldığı kadar basit değil.
Yeni Suriye rejimi Türkiye destekli ve Türkiye'ye yakın bir rejim olacak. İslami motifleri güçlü olsa da yeni rejim muhtemelen demokratik de olacak. Bu durumda Suriye-Avrupa (Özellikle de Fransa) ilişkilerini güçlendirecek. Batı ile ilişkileri köklü, NATO üyesi Türkiye'nin de desteği göz önüne alınırsa İsrail artık daha güçlü bir meydan okumayla karşı karşıya kalacak.
Öte yandan, İran korkusu yüzünden zaman zaman İsrail ile iyi ilişkiler kuran Suudi Arabistan, BAE, Katar gibi devletler de İsrail'e karşı artık muhtemelen Suriye'yi destekleyecek. Bu durum gelecekte, İsrail'in artık istediği zaman bombalayacağı veya topraklarının bir kısmını işgal edebileceği Suriye'nin olmayacağını gösteriyor.
Türkiye'nin Azerbaycan, Irak kuzeyi (Barzani) ve Somali'de tecrube ettiği gibi Suriye'de de yeni rejimin kurumlarının teşkili ve eğitilmesinde etkili olacağı düşünüldüğünde, yeni Suriye artık İsrail ile mücadele edebilir bir devlet haline gelebilir. Bu kapsamda Türkiye, tarihi derinliği olan askeri kültürü ile Suriye ordusunun da savaşan bir ordu haline getirecek şekilde eğitebilir. Bu durum İsrail için çok büyük bir sıkıntı demektir.
Peki İsrail buna karşı ne tedbir alabilir?
Bence en basit tedbir, Suriye topraklarını bölmek ve kendisi ile arasında bir tampon bölge oluşturmak olabilir.
PKK/PYD bu maksatla İsrail ve ABD tarafından destekleniyor. Ama son gelişmeler, PYD'nin gücünü çok kırdı. Ayrıca PYD, kontrol ettiği bölgede demografik açıdan zayıf. PYD sempatizanlarından çok daha fazla ona karşı olan Kürt aşiretleri ve partileri ile Arap aşiretleri, Türkmen ve Arap nüfusu var. Yani PYD, kaygan bir zemin üzerinde dolaşıyor ve her an ayağı kayıp yok olabilir. Hele de Trump iktidara geldiğinde söylediği gibi Suriye'den çekilirse PYD'nin hiç şansı yok. YeniSuriye rejimi de PYD kontrolündeki bölgeyi topraklarına (savaşla veya barışla ama mutlaka) katacağını söylüyor.
Bir sorun da İsrail ile PYD/PKK arasında fiziki temas yok. Ama böyle bir başka etnik unsur var. Bunlar Dürziler. Dürziler Fatimi hanedanlığı zamanında El Hakim denilen bir hükümdarın tanrının kendi bedeninde şekil bulduğunu iddia etmesi ile İslam inancından ve Şiilikten önemli ölçüde kopuş gösteren bir inanç grubu.
El Hakim ölünce Mısır'da barınamayınca Suriye ve Lübnan'ın dağlık bölgelerine göç etmişler. Sürekli sapkın görülerek saldırıya uğradıklarından savaşçı bir kültür geliştirmişler. Osmanlı'ya birçok kez isyan eden ve Sonra da Fransızlarla savaşan Dürziler hala önemli bir nüfusa ve güce sahipler. Gerçi iki aile etrafında bölünmüşler ama bu çözülemeyecek bir sorun değil.
Dürzilerin en büyük grubu Suriye'de yaşıyor. Bunların çoğu da İsrail'in işgal ettiği Golan Tepeleri bölgesinde yaşıyor. Suriye'den sonra en çok Dürzi nüfus İsrail'de bulunuyor. Bunlar Golan Tepeleri güneyinde İsrail'in kontrol ettiği topraklarda yaşıyor. Şu anda İsrail'in ilerlediği bölgeye bakılırsa, ilginç bir şekilde bu işgal hattının Lübnan'daki Dürziler ile Suriye ve İsrail'deki Dürzileri birbirine bağladığı anlaşılıyor.
Bence İsrail, Dürzileri birbiri ile temasa geçirerek bir bütünlük sağlamaya ve bir Dürzi devleti kurdurmaya çalışıyor. Tam bağımsız olmasa bile kendi desteğinde bir Dürzi özerk bölgesi teşkil etmeye çalışıyor. Dürziler bölgede şimdiye kadar İsrail ile en az sorun yaşayan etnik grup. Üstelik yüzyıllar boyunca Müslüman ve Hristiyan komşuları ile sorun yaşadıklarından onlara çok yakın ve bağlı da değiller.
Bu sebeple Dürziler, İsrail tarafından kullanılmaya en uygun unsur. Bölgede bir Dürzi devlet kurdurabilirlerse, hem Şii Hilali'ni kalıcı olarak bloke etmiş olacaklar, hem de Yeni Suriye ve onu destekleyen Türkiye ile aralarına bir tampon devlet sokmuş olacaklar. Bu tampon devlet yıllarca Suriye'nin ve Lübnan'ın başına bela olacak ve bu iki devletin daima zayıf kalmasına sebep olacaktır. Tabii ki İsrail, bu yeni yapay devleti daima destekleyecektir.
Söylediğim size saçma veya inanılmaz mı geliyor?
Gelmesin.
Çünkü bu daha önce oldu.
Fransızlar 1. Dünya Savaşı sonrasında güçlü bir Suriye oluşmasın ve bölgeyi daha rahat idare etsin diye Suriye'de dört ayrı devlet kurmuştu. Federal hale getirilen Suriye'deki bu devletlerin biri de Dürzi Devleti idi. Yani daha önce bu oldu. Şimdi de olabilir. Muhtemelen İsrail de bunu olabilir kılmak istiyor. Yoksa neden Lübnan'daki Dürzilere doğru inca bir bıçak gibi girerek Dürzi bölgelerini birleştirmeye çalışsın?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder