Daha bir hafta öncesine kadar neredeyse tüm televizyon kanallarında Narin kızımızın ölümü tartışılıyordu.
Programlarda artık iyice kanıksadığımız ota boka, her şeye yorum yapan malum şahısların yanında bazı uzmanlar da katılıyor ve dava hakkında fikirlerini söylüyorlardı.
Sadece televizyonlar değil, sosyal medya da ağırlıklı olarak bu olaydan bahsediyordu.
Sonra İsrail Lübnan'ı bombalamaya başladı.
Hemen ardından Hizbullah'ın çağrı cihazları patladı.
Bir gün sonrasında da telsizlerinin başına aynı şey geldi.
Neredeyse bıçakla kesilmiş gibi Narin ile ilgili programlar birden bire ortadan kalktı.
Herkes İsrail'in adeta sihirbazlık gibi olan bu saldırısından bahsetmeye başladı.
Hizbullah buna cevap verince olay iyice çığırından çıktı.
Bu günlerde Amerika'da yapılan BM toplantıları, bu toplantılar sırasında Reis'in konuşması, Hakan Fidan'ın konuşması, Türk Evi'nde yapılan görüşmeler, Sinan Ateş cinayetinde ortaya çıkan yeni veriler derken Narin'in davası ile ilgili basın organlarındaki haberlerde de büyük bir azalma yaşandı.
Bunu görünce ister istemez şunu düşündüm.
"Ölmemeye bakmak lazım."
"Ölen, öldüğüyle kalıyor."
"Hayat devam ediyor."
"Herkes ve her şey zamanla unutuluyor."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder