.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

5 Eylül 2024 Perşembe

Katil Sisi Türkiye'ye geldi, darısı katil Esat'ın başına.

 Uluslararası ilişkilerin kendine has bir üslubu, bir nezaketi vardır.

Bazı Sovyet diplomat ve Devlet başkanlarının masaya ayakkabıyla vurması gibi örnekler dışında uluslararası ilişkilerde taraflar savaş halinde bile olsalar birbirlerine karşı söylemlerinde bir kontrol ve nezaket olagelmiştir.

Aslında bu kural, birçok ülkede hala geçerlidir.

Örneğin Rusya ve Ukrayna birbirlerinin gırtlağına sarılmış öldürmeye çalışırken bile bir ülkenin lideri diğer ülkenin lideri hakkında sokak ağzında bile söylenmeyecek ucuz laflar kullanmamaya özen göstermektedir.

Bizde nedense bir süredir bu nezaket ve kontrollü olma durumu ortadan kalktı.

Uluslararası ilişkiler sokak kavgası yöntem ve üslubuyla idare ediliyor.

Bu da dik durma olarak satılıyor millete.

Ama dik durma filan da yok.

Mahallenin zayıf ama erkekliğe bok sürmek istemeyen afacan oğlanı gibi her olay bir kavga havasında gelişiyor.

Ama gerçek bir kavga değil.

Zayıf oğlan önce "asarım, keserim.." diye tafra yapıyor.

Ama sıkışınca hemen kuyruğunu ayaklarının arasına alıp ne denirse o yapılıyor.

Örnek mi istersiniz?

Hemen vereyim.

"O teröristi vermem!" diye devletin en üst kademesinden yüksek tonda bağırılıp çağırıldıktan sonra ABD azarlayınca "peki abi, nasıl istersen öyle olsun abi" dercesine papaz ülkesine gönderiliyor.

Ama bu tutarsız tavır, sadece güçlü devletlere karşı da sergilenmiyor.

Zayıf veya öyle olduğu düşünülen devletlere, özellikle de devlet başkanlarına olur olmaz hakaretlerde bulunuluyor.

Bu hakaretler Cumhurbaşkanı tarafından başlatılıyor ve hemen hükümetin her kademesince bu söylem tekrarlanıyor.

O da yetmiyor, basındaki kifayetsiz şakşakçılar da hep bir ağızdan tekrarlıyor sloganları.

Ama bir süre geçince işler değişiyor.

Uluslararası ortam değişiyor ve hakaret edilen devletlere ve devlet başkanlarına ihtiyaç duyuluyor.

Hooopppp....

Hemen tornistan ediliyor.

Bunun son zamanlardaki en bariz örneği Mısır Devlet başkanı Sisi.

Müslüman Kardeşler hükümetine darbe yapıp devlet başkanı yargılanmaya başlanınca bizim devletin tepesinden bir hakaret tufanı başladı.

En belirgin slogan ise şuydu:

"Katil Sisiiiiii...."

Sisi asker.

Askeri ciddiyetle bunları dikkate almadı.

Yargılanan eski devlet başkanının cezası infaz edildi.

Bizdeki küfür ve hakaretler de en üst tonda söylenmeye devam edildi.

Gün oldu, devran döndü.

Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'daki gelişmeler Mısır'a ihtiyacımız olduğunu gösterdi.

Bizimkiler sanki hiçbir şey olmamış gibi yine tornistan.

Katil Sisi oldu Kardeşim Sisi.

Nihayet Kardeş Sisi bu günlerde Türkiye'ye geldi.

Bir sürü görüşme yapıldı ve antlaşmalar imzalandı.

Ne diyelim?

Hayırlı olsun.

Devletlerin ilişkileri rahmetli Demirel'in meşhur sözündeki gibidir:

"Dün dündür, bu gün bu gündür."

Eyvallah ama, keşke kavgayı da diplomatik bir üslupla yapmayı becerebilseydik.

Bu gün yüz yüze bakarken yüzümüz kızarmazdı.

Aynı kaderi yaşayan diğer bir kişi de Beşar Esat.

Önce Kardeşim Esat iken sonra birden bire Katil Esat oldu.

Yine en tepeden en aşağıya kadar hükümetin tüm üyeleri hakaretler ettiler.

Basındaki kifayetsiz şakşakçılar da bunu süsleyerek sürdürdüler.

Bir de baktık ki işler değişiyor.

Suriye'nin kuzeyinde müttefikimiz Amerika tarafından PKK devleti kuruluyor.

Bu devlet kurulabilsin diye de bölgede yaşayan ve PKK/PYD'ye destek vermeyen milyonlarca insan ülkemize postalandı.

Geç de olsa bizimkilerin kafasına dank etti.

Hemen Katil Esat'a karanfil göndermeye başladılar.

Ama herif çok alınmış.

Kardeşlikten bir günde Katilliğe indirildiği günleri unutamamış.

Görüşme tekliflerini önce pek dikkate almadı.

Neyse ki Rusya'nın çıkarları da Esat'ın Türkiye ile görüşmesini gerektiriyor.

Rus baskısıyla Esat, görüşürüm ama ön koşullarım var dedi.

Sonra bir sürü görüşmeler yapıldı.

Ruslarla birim ve Ruslarla Suriyelilerin arasında.

Nihayet Esat'ın koşulsuz görüşmeye razı olduğuna dair haberler geldi.

Hadi hayırlısı.

Belki Esat, yakında yeniden Kardeşim Esat rütbesine ulaşır.

Belli mi olur...

Belki Türkiye'ye bile gelebilir.

Denize de girerler reisle belki de.

Olur mu olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder