.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

2 Eylül 2024 Pazartesi

Ankara'nın Üniversiteli Bebek Yüzlü Seri Katilleri

 Yıllar önceydi.

Sanırım, 1990'lı yılların başlarındaydık.

Üsteğmen rütbesinde genç bir subaydım.

O sırada Ankara'da uzun süreli bir kurs görüyordum.

Bir gün rütbesi benden oldukça yüksek bir komutanımla oturuyordum.

Sohbet esnasında konu, uzun süredir taksicileri soyup öldüren kişilerin yakalandığına dair haberlere geldi.

Komutanım hafifçe gülümsedi ve "Onları ben yakalattım." dedi.

Şaka yapıyor zannettim.

Ben de gülümsedim.

Ama komutanım gayet ciddiydi.

"Dur anlatayım nasıl yakalattığımı." dedi ve anlatmaya başladı.

Sivil kıyafetle ve özel arabasıyla Eskişehir yolunda bir yere gitmiş.

Etimesgut civarında özel bir işi varmış.

İşini halledip dönerken Hacettepe Üniversitesi'nin Beytepe Kampüsü yol ayrımını geçtikten biraz sonra yolda temiz yüzlü ve ellerindeki kitaplardan üniversite öğrencisi olduğu anlaşılan bir kız ve bir oğlan otostop çekmiş.

O zamanlar metro yok.

Otobüs ve dolmuş da çok sık oralardan geçmiyor.

Dahası, bugün yolun iki tarafındaki mahalleler de yok Konya Yolu hizasından sonra.

Bu sebeple, normalde güvenlik gerekçesiyle kimseyi yoldan almadığı halde bu çocuklar için kuralını bozup arabayı sağa çekmiş ve durmuş. 

İki çocuk koşarak gelmiş ve arka koltuğa oturmuş.

Komutanım çocuklarla sohbet etmeyi denemiş ama çocuklar pek de sohbet etmek istemiyor gibi duruyormuş.

Tam bu günkü Armada yakınlarına geldiklerinde ise hiç beklemediği bir şey olmuş.

Tam arkasına oturmuş olan oğlan ani bir hareketle öne doğru elini uzatmış ve elindeki bıçağı komutanın boğazına dayamış.

O sırada Armada da henüz yok o civardaki diğer binalar da.

Yani oldukça gözden ırak bir yer.

Biraz sonra sağa Konya yoluna ayrılan bir yol var.

O yolu kaçırırsan, Balgat girişine kadar gitmen lazım.

Komutanım daha ne olduğunu anlamadan oğlan "Konya yoluna doğru dön. Yoksa ölürsün." demiş.

Komutanım sükûnetini korumaya çalışarak "Tamam." diye karşılık vermiş.

Çocuğa da "Yanlış bir şey yaptığını, para istiyorsa buna gerek olmadığını, cebinde fazla para olmadığını ama olanın tamamını vereceğini" söylemiş.

Çocuk ise "Konuşmamasını ve yoluna devam etmesini" istemiş.

Bunun üzerine sessizce Gölbaşı girişine kadar gelmişler.

Oradan Haymana istikametine dönüp bir süre gitmişler.

Sonra da oğlanın ihtarıyla sağa dönüp arazi yoluna girmişler ve kuytu bir yere gelince durmuşlar.

O zamanlar Gölbaşı'nda bu günkü villaların hiç biri yoktu.

Yol kenarındaki düğün salonu vesaireden de eser yoktu.

Bu yüzden Gölbaşı arazisinin, mafyanın veya başka katillerin öldürdükleri insanların cesetlerini gömdükleri yer olduğu söylenirdi.

Nitekim radyo ve televizyon haberlerinden de zaman zaman Gölbaşı arazisinde öldürülüp gömülmüş kişilerin cesetlerinin bulunduğunu duyardık.

Arabayı durdurunca kız, hemen arabadan inip komutanımın ineceği kapının önüne gelmiş.

Onun da elinde bir bıçak varmış.

Kız yerini alınca oğlan, "İstop et, anahtarı arabanın üzerinde bırak ve kapıyı aç. Sonra da yavaşça in. Ani bir hareket yapma, yoksa ölürsün." demiş.

Komutanım "Tamam, iniyorum." diye itaatkar bir ses tonuyla karşılık vermiş.

Çünkü oğlana çaktırmadan tabancasını almayı düşünüyormuş.

Komutanım tabancasını sürekli yanında taşıyormuş.

Arabaya bindiğinde, oturduğu koltuğun altına koymuş.

Arabadan çocuğun kontrolünde yavaşça inerken fark ettirmeden sağ eliyle tabancayı almış.

Sonra hızla dışarı fırlayıp namluya mermi sürmüş ve çocuklara doğrultmuş.

Bunu beklemeyen çocuklar ne yapacaklarını şaşırmış.

Komutanım "bıçaklarını uzağa atmalarını yoksa ateş edeceğini" söylemiş.

Çocuklar bıçakları atmış.

Avcı iken av konumuna düşen çocuklar, komutanımın onları vurup oraya gömeceğini sanmış olmalılar ki yalvarmaya başlamışlar.

Komutanım, dediklerini yaparlarsa başlarına hiçbir şey gelmeyeceğini söylemiş.

Çocukları yavaşça geri döndürüp bagaj istikametinde yürütmüş.

Bagajın birkaç metre ötesine gelince, ikisinin aralarındaki mesafeyi açtırmış.

Ellerini enselerine kenetleyip yüzü koyun yatmalarını söylemiş.

Çocuklar bunu yapınca da bagajın kapısını açmış.

Bagajda lazım olur diye bulundurduğu paraşüt ipini alıp sırayla ikisinin de ellerini arkadan sıkıca bağlamış.

Sonra ikisini de bagaja atıp bagaj kapağını kapatmış.

O zamanlar cep telefonu olmadığından polis veya jandarmaya haber vermek mümkün değil.

Bu sebeple arabayı sürüp en yakın polis karakoluna gitmiş.

Olanları anlatıp çocukları polise teslim etmiş.

Polisler çocukları derhal sorguya almış ve kısa süre içinde bir büyük bir sürprizle karşılaşmışlar.

Meğer bu iki çocuk, bir süredir tüm polis teşkilatının aradığı taksici katilleriymiş.

Çocuklar, bindikleri taksileri ıssız bir yere götürüp taksicileri öldüren ve paralarını soyan kişilermiş.

Üstelik, sadece taksicileri değil otostop çektikleri bazı kişileri de soyup öldürmüşler.

Öldürdükleri kişileri olay yerine gömüp arabayı alıyorlarmış.

Benzin bitene kadar arabayla gezip benzin bittiği yerde yol kenarına bırakıyorlarmış.

O zamana kadar polis teşkilatı, taksici cinayetleri arasında bir bağlantı kurmuş ama münferit araç içi cinayetlerin bununla bağlantılı olduğunu bilmiyormuş.

Dahası, cesetlerden haberleri olmadığından ölen kişiler kayıp, kaybolan arabalar da çalıntı diye işlem görüyormuş.

Çocukların masum görünüşlerinden böyle bir şeyi beklemeyen polisler ve bizim komutan şok olmuş.

Bunları anlattıktan sonra komutanım bana dönüp; "Sen sen ol, yolda kimi görürsen gör arabana alma. Ben yıllardır bu kurala uyardım. Tek bir defa çocukların görünümüne kanıp kendi kuralımı çiğnedim. Neredeyse ölüyordum." dedi.

O günden beridir yoldan hiçbir otostopçuyu arabama almıyorum.

Bence siz de bu konuda dikkatli olsanız iyi olur.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder