.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

18 Ağustos 2023 Cuma

Lawrence'in Araplar hakkında aşağılayıcı ifadeleri

 Thomas Edward Lawrence'in 1. Dünya Savaşı'nda 1916 yılından itibaren "din kardeşimiz"  olan Arapları bizim aleyhimize kışkırttığı ve isyana sürüklediği söylemlerini duymuşsunuz. Aslında bu ifade tam olarak doğru değildir. Lawrence'in isyana kışkırttığı iddia edilen Haşimiler, daha savaştan uzun yıllar önceden beri Osmanlı aleyhtarı hareketlere öncülük etmiş, isyanlar çıkarmış ve bu sebeple ağır cezalara çarptırılmıştır. 1914 yılında 1. Dünya Savaşı çıkınca bunu kendileri için yeni bir fırsat olarak görmüş ancak daha önceki isyan girişimlerinde Osmanlı ordusu önünde daima hezimete uğradıklarından savaşın gidişatı netleşene kadar fiilen harekete geçmemişlerdir.

Bununla birlikte, Mısır'daki İngiliz makamları ile daima temas ve işbirliği içinde olmuşlar, 1916'da  Osmanlı İmparatorluğu'nun Ortadoğu'da artık tutunamayacağına inanmaya başlayınca da İngilizlerle işbirliği içine girerek fiilen isyan hareketini başlatmışlardır. Arap isyanını sanki Lawrence başlatmış gibi bazı basılı eserlerde yaratılan algı doğru değildir. Lawrence isyan fiilen başladıktan sonra Şerif Hüseyin'in oğullarından biri olan Faysal'ın yanına giderek onunla işbirliği içine girmiştir.

Lawrence'nin ve Arap isyanının savaşa etkisi de bu gün çoğu insanın zannettiği kadar büyük olmamıştır. Arapların Osmanlı'ya isyan ettiği 1916 yılında Türk ordusu İngilizler karşısında başarılı muharebeler vermiştir. Arap isyanını çok da önemsememiştir. Haşimilerin ele geçirebildiği yerleşim yerleri çok sınırlı kalmıştır. Suudların Medine'ye yaptığı taarruz ise hezimetle sonuçlanmıştır. Hatta şehirden çıkan Türk birlikleri başarılı tedip harekatları icra edince bazı Arap aşiretleri Türk ordusuna destek vermiştir.

Zaten Lawrence'in hatıralarından da Arapların Türk ordusu karşısında muharebelerde hiçbir varlık gösteremediği, bu sebeple kendisinin yönlendirmesiyle ikmal birliklerine pusu, demiryolu ve telgraf hatlarını tahrip gibi faaliyetlere yöneldiği anlaşılmaktadır. Başlangıçta, bu tür saldırılar da büyük bir etki yaratmamış ve İngilizlere bir avantaj sağlamamıştır. Bu durum, Arap isyanının ilan edildiği Haziran 1916 tarihinden bir ay sonra (temmuz ayında) Türk ordusu ikinci Kanal Harekatını icra etmesinden de anlaşılabilir.

Lawrence, savaş sonrasında popülerleştirilerek kahramanlaştırılmış bir figürdür. Yazdığı kitap ve sonra basın organlarında çıkan haberler sayesinde kahramanlaştırılmıştır. Bunda, onun hakkında yapılan belgeseller ve filmlerin de etkisi büyüktür. Aslında Lawrence, tuhaf ve tartışmalı bir kişiliktir. Örneğin, savaş sonrasında yaptıklarından savaş sırasında birlikte olduğu Faysal'a ve onun nezdinde Araplara karşı duygusal bir bağ oluşturduğu anlaşılmaktadır fakat yazdığı eserde Arapları küçümseyen ve hatta aşağılayan ifadeler kullanmaktan da geri kalmamıştır. 

Lawrence'in ifadelerinden bu aşağılama açıkça görülmektedir. Örneğin Araplar hakkında şunları yazmıştır: "Arap, bir fikir üzerinde, bir ipin üzerindeymiş gibi sallanabilirdi; zira aklının söz verilmemiş bağlılığı onu itaatkar bir hizmetkar yapardı. Başarı ve onunla birlikte sorumluluk, görev ve taahhütler gelene kadar hiçbir şekilde bu bağdan kurtulamazdı. Sonra fikir gitti ve iş bitti mi, harabe halinde. Bir itikata sahip olmadan, dünyanın zenginlikleri ve zevkleri gösterilerek dünyanın dört bir yanına götürülebilir (ama cennete değil); ancak bu şekilde yönlendirilen yolda, başını yaslayacak hiçbir yeri olmayan ve rızkı için sadaka veya kuşlara muhtaç bir fikir peygamberine rastlasa, o zaman servetini onun ilhamı için terk eder. O, bu fikrin iflah olmaz çocuğudur; beceriksiz ve renk körüdür; bedeniyle ruhu sonsuza dek ve kaçınılmaz olarak uyuşmaz. Aklı tuhaf ve karanlıktır; depresyon ve coşkuyla dolu, kuraldan yoksundur; fakat dünyadaki diğer herkesten daha şevkli ve inancı daha mümbittir. Hayalin en güçlü güdü, sonsuz bir cesaret ve çeşitlilik süreci ve sonunun da hiçlik olduğu başlangıçların insanıdır. Su kadar kararsızdır ve belki su gibi sonunda üstün gelebilir. Hayatın şafağından beri birbirini izleyen dalgalar halinde, insan etine hücum etmektedir. Her dalgası kırılmış fakat tıpkı deniz gibi vurduğu kayadan ancak tozları alabilmiştir." (T.E.Lawrence, Çölde İsyan, Osmanlı Ortadoğu'yu Nasıl Kaybetti?, Kronik Yayınları, 2023, İstanbul, s. 7)

Lawrence bunları söyledikten sonra, tüm bu olumsuzluklara rağmen Arapları yola soktuğundan ve onları Şam'a kadar başarıyla sürüklediğinden bahseder. Burada açıkça, "elimdeki malzeme çok kalitesizdi ama ben çok yetenekli olduğumdan bu malzemeye rağmen başarılı oldum" demeye çalışan bir megalomanın izleri görülmektedir. Ama çoğu Arap, onu minnetle anmaktadır. Üstelik kandırılıp İngiliz çıkarları için kullanıldıktan sonra Paris Barış Konferansı'nda kendilerine verilen hiçbir söz tutulmadığı halde. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder