.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

2 Mart 2022 Çarşamba

Ne Amerika, ne Rusya, ne Çin; her şey Türkiye için.

 Beni bilen bilir. Emperyalizme karşıyımdır. Ama bu konuda, emperyalizme karşı olduğunu söyleyen bazı kişilerden farklı olduğumu da söylemeden geçemeyeceğim. Emperyalizme karşı olduğunu söyleyenlerden çoğu, ABD emperyalizmine karşılar, emperyalizme değil. Muhtemelen emperyalizm deyince akıllarına sadece ABD, belki biraz da Batı Avrupa'nın büyük devletleri geliyor. Ben emperyalist ayrımı yapmıyorum. ABD ve Batı Avrupa devletleri kadar Rusya ve Çin'i de emperyalist devlet olarak görüyorum ve hepsinin canı cehenneme diyorum. Ülkenin tek politikasının Atatürk'ün de uyguladığı tam bağımsızlık olması gerektiğini düşünüyorum. Bu kadar lafı niye ettim? Ukrayna-Rusya savaşı çıkınca ABD'yi emperyalist görüp de Rusya'ya toz konduramayan bazı kişiler yine; "Rusya bize Kurtuluş Savaşı'nda şöyle yardım etti, böyle yardım etti" diye hikaye anlatmaya başladılar. Rusya bizim dostumuz, en zor zamanımızda yanımızda oldu demeye getiriyorlar. Oysa bu iddiada bazı büyük yanlışlar ve eksikler var. Örneğin Rusya 1914-1918 yılları arasında bize var gücü ile saldırdı. Neredeyse Sivas'a kadar Anadolu'nun doğu kesiminin tamamını işgal etti. Ermenileri silahlandırarak milyonlarca insanımızı katlettirdi veya yarı aç yarı tok, yalınayak başı kabak batıya göç etmesine sebep oldu. 1919'da batıya göçen ve açlıktan kırılan nüfus 1.000.000 kişiydi. Bundan neden bahsetmiyorlar? Üstelik 1919-1922 yılları arasında bize yardım eden Rusya değil Sovyetler Birliği idi. Yani çeşitli milletlerin kurduğu Bolşevik devletlerin birleşmesinden oluşan enternasyonalist bir rejim idi. Onlar da şartların zorlamasıyla ve kendi çıkarları için yaptılar bu yardımları. Eğer Anadolu'da bir milli hareket gelişirse Yunan, Ermeni, İngiliz ve Fransızlar, Bolşevik rejimi doğmadan yok etmek için yeterince asker gönderemeyeceklerdi. 1919'da Bolşevikler İngiliz, Fransız, Amerikalı ve Japonlar tarafından üç yandan saldırıya uğramışlardı. Mondros Mütarekesi sonrasında (1919 başlarında) Fransız ve Yunan birlikleri de Kırım'a da çıktılar. Bu gün Ukrayna-Rusya savaşının meydana geldiği bölgelerde Beyaz Rus generali Wrangel ile birlikte Bolşeviklere saldırdılar. Bolşevikler iç ve dış saldırılar sebebiyle yok olmanın eşiğine gelmişlerdi. Aynı bölgeden ve Kafkasya'dan yeni birlikleri gelmemesi onlar için hayati öneme sahipti. Yani Bolşevik Rusya'nın emniyeti ve yaşaması Anadolu'daki bağımsızlık hareketinin başarısına da bağlıydı. Bu yüzden bize yardım ettiler. O kadar büyütülecek kadar da değildi bu yardım. Çünkü zaten kendilerine de silah ve para lazımdı. Üstelik samimi bir dostluktan da kaynaklanmıyordu. Konjonktürel idi. Nitekim, 2. Dünya Savaşı sonrasında kendilerini yeterince güçlü ve emniyette hissedince Bolşeviklerin yaptıkları ilk şey bizden Erzurum'a kadar Doğu Anadolu topraklarını ve boğazlarda üs kurma hakkını istemek oldu. Sadece bu kadar da değil. Osmanlı ömrü boyunca en çok iki devletle savaştı ve yıkılmasına da bu iki devlet sebep oldu. Bunlardan biri Avusturya, diğeri ise Rusya idi. Biz Ruslarla ilk savaşımızı (daha önceki birkaç küçük çatışma hariç) 1560'larda Astarhan'da yaptık ve o tarihten sonra Osmanlı yıkılana kadar sürekli olarak savaştık. Bu savaşların tamamına yakınında mütecaviz taraf Ruslardı. Osmanlı'yı bütün balkanlardan, Karadeniz kuzeyinden ve Kafkaslardan (büyük katliam ve sürgünlerle nüfus yapısını da değiştiren) çıkaran Ruslardı. Balkan savaşını kışkırtan ve Avrupa kıtasından atılmamızı sağlayan da Ruslardı. Şimdi bunları söyleyince tarihi düşmanlık için kullanıp Ruslarla düşmanlık yaratalım dediğimi zannetmeyin. Ama 350 sene bize saldırdıkları halde, sadece 1919-1921 yılları arasında kendi güney kanatlarını savunalım diye verdikleri üç-beş top ve tüfek ile Orta Asya'daki Türklerden topladıkları paraları verdiler diye de Rus seviciliğinin alemi yok. Ayrıca ABD'nin kucağına oturmayalım diye gidip Rusya'nın veya Çin'in kucağına oturmak da bana pek mantıklı gelmiyor. Oturduğun şey aynı ise kime ait olduğunun bir önemi yok. Ama Avrasyacılık saçmalığı ortaya çıktıktan sonra maalesef Osmanlının yıkılma dönemindeki devlet görevlileri gibi bölündük. Onlar da kimisi İngilizci, kimisi Fransızcı, kimisi Rusçu idi. Milli Mücadele'de de İngiliz Muhipleri ve Amerikan mandacısı Wilson Prensipçileri vardı. Hatta İtalyan seviciler bile mevcuttu ama sayıları diğerlerine göre daha azdı. Atatürk Nutuk'ta bu kişileri uzun uzun anlatıp eleştirir. Bundan sonra da kendi fikrini açıklar: Ya istiklal, ya ölüm. Ayrıca tam bağımsızlık der, hakimiyet-i milliye der, irade-i milliye der, Misak-ı Milli der. Ben de onun gibi düşünüyorum. "Ne Amerika, Ne Rusya, Ne Çin, Her Şey Tam Bağımsız Türkiye İçin" diyorum. Ne Atlantik, ne Avrasya merkezli düşünüyorum. Anadolu'dan başka bir merkez filan da kabul etmiyorum. Eğer birileri bir birlik kurmak istiyorsa, gelip bizim etrafımızda, Anadolu'yu merkez alarak toplansınlar. Bu saatten sonra nhiç kimsenin uydusu olacak halimiz yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder