Bir zamanlar, çalıştığım bir yerde, astığı astık, kestiği kestik bir birlik komutanı vardı.
Adam parlak bir kariyere ve geçmişe sahipti. Her girdiği sınavı kazanmış, her girdiği denetlemeden başarıyla çıkmıştı.
Muhtemelen bu sebeple aşırı bir öz güveni vardı.
Bunun bir neticesi olsa gerek, oldukça otoriter ve merkeziyetçiydi.
Ona yakın kişiler, aldıkları görevleri yerine getiremezlerse büyük bir fırça yiyecekleri korkusuyla hep gergin bir şekilde çalışırlardı.
O yıl kara kuvvetleri denetlemesi vardi.
Askerler bilir, bu denetleme, özellikle de terfi sırasındaki kisiler için cok önemlidir.
O kisi de terfi sırasında olduğundan birliğini tepeden tırnağa denetlemeye hazırlıyordu.
Bir gün bu komutan bir devlet kurumunun müdürü ile görüşüp kışlada ihtiyaç duyduğu bir malzemeden bahsetmiş.
Bu mudur de o malzemeden kendilerinde bol miktarda olduğunu ve bir miktar verebileceğini söylemiş.
Bunun üzerine ertesi gün bir takım asker ve birkaç kamyon ile birliğinden bir kişiyi o kuruma göndermiş.
Fakat kurum müdürü bir toplantı için şehir dışındaymış.
Mudur herhangi bir şey söylemediği için kurumdaki personel malzemeyi vermek istememiş.
Komutanın gönderdiği şahıs, malzemeyi alamadan dönerse çok pis fırça yiyeceği endişesiyle kurum personelini zorlamış.
Bunun üzerine tatsızlık ve tartışma yaşanmış.
Buna rağmen malzemeyi alamayınca geriye dönmüş ve bu başarısızlığı sebebiyle fırça yemekten kurtulmak için olayı abartılı bir şekilde anlatmış.
Üstelik o kurumdaki personelin davranış ve sözlerini komutana karşı bir nefret ve düşmanlık şeklinde aktarmış.
Bunun üzerine o komutan yanına birkaç kişi alıp o kurumu basmış.
Olayların detayını ertesi gün yerel gazetelerden öğrendik.
Gazeteler o komutanı yerden yere vurmuşlardı.
Görev yaptığımız yerdeki halk da olaya tepki göstermişti.
Buna rağmen o komutan yargılamaktan kurtuldu.
Denetlemede de çok başarılı oldu.
Ama terfi günü geldiğinde, terfi edemedi.
Bu gün ülkemizde yaşananlara bakıyorum ve bu olayla ne kadar çok benzerlik bulunduğunu görüp şaşıyorum.
Secimi kaybedenler, korkudan suçu başkalarına yıkmaya çalışarak reisi kandırıyorlar.
Bunun sonucunda da bir sürü tatsız durum yaşanıyor.
Ama terfi zamanı geldiğinde bunun cezasını reis çekecektir.
Üstelik bu günkü gereksiz ve hatta haksız mücadeleyi kazansa da bu durum değişmeyecektir.
Çünkü halk, bu duruma sessiz kalsa bile reisi suçlayacak ve seçim zamanı affetmeyecektir.
Bence hatanın neresinden dönülürse iyi olur.
Adam parlak bir kariyere ve geçmişe sahipti. Her girdiği sınavı kazanmış, her girdiği denetlemeden başarıyla çıkmıştı.
Muhtemelen bu sebeple aşırı bir öz güveni vardı.
Bunun bir neticesi olsa gerek, oldukça otoriter ve merkeziyetçiydi.
Ona yakın kişiler, aldıkları görevleri yerine getiremezlerse büyük bir fırça yiyecekleri korkusuyla hep gergin bir şekilde çalışırlardı.
O yıl kara kuvvetleri denetlemesi vardi.
Askerler bilir, bu denetleme, özellikle de terfi sırasındaki kisiler için cok önemlidir.
O kisi de terfi sırasında olduğundan birliğini tepeden tırnağa denetlemeye hazırlıyordu.
Bir gün bu komutan bir devlet kurumunun müdürü ile görüşüp kışlada ihtiyaç duyduğu bir malzemeden bahsetmiş.
Bu mudur de o malzemeden kendilerinde bol miktarda olduğunu ve bir miktar verebileceğini söylemiş.
Bunun üzerine ertesi gün bir takım asker ve birkaç kamyon ile birliğinden bir kişiyi o kuruma göndermiş.
Fakat kurum müdürü bir toplantı için şehir dışındaymış.
Mudur herhangi bir şey söylemediği için kurumdaki personel malzemeyi vermek istememiş.
Komutanın gönderdiği şahıs, malzemeyi alamadan dönerse çok pis fırça yiyeceği endişesiyle kurum personelini zorlamış.
Bunun üzerine tatsızlık ve tartışma yaşanmış.
Buna rağmen malzemeyi alamayınca geriye dönmüş ve bu başarısızlığı sebebiyle fırça yemekten kurtulmak için olayı abartılı bir şekilde anlatmış.
Üstelik o kurumdaki personelin davranış ve sözlerini komutana karşı bir nefret ve düşmanlık şeklinde aktarmış.
Bunun üzerine o komutan yanına birkaç kişi alıp o kurumu basmış.
Olayların detayını ertesi gün yerel gazetelerden öğrendik.
Gazeteler o komutanı yerden yere vurmuşlardı.
Görev yaptığımız yerdeki halk da olaya tepki göstermişti.
Buna rağmen o komutan yargılamaktan kurtuldu.
Denetlemede de çok başarılı oldu.
Ama terfi günü geldiğinde, terfi edemedi.
Bu gün ülkemizde yaşananlara bakıyorum ve bu olayla ne kadar çok benzerlik bulunduğunu görüp şaşıyorum.
Secimi kaybedenler, korkudan suçu başkalarına yıkmaya çalışarak reisi kandırıyorlar.
Bunun sonucunda da bir sürü tatsız durum yaşanıyor.
Ama terfi zamanı geldiğinde bunun cezasını reis çekecektir.
Üstelik bu günkü gereksiz ve hatta haksız mücadeleyi kazansa da bu durum değişmeyecektir.
Çünkü halk, bu duruma sessiz kalsa bile reisi suçlayacak ve seçim zamanı affetmeyecektir.
Bence hatanın neresinden dönülürse iyi olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder