.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

25 Ekim 2017 Çarşamba

Çöl Fırtınası Harekatı: 1. Bölüm.


Çöl Fırtınası Harekatının sebepleri ve genel olarak icrası. Sovyetler Birliği'nin Gorbaçov'un iktidara gelmesinin ardından Glasnost ve Prestorika gibi iki temel açılımla dağılma sürecine girmesi soğuk savaşın da artık sona ermek üzere olduğunu gösteriyordu. 2. Dünya Savaşı'ndan itibaren dünyaya hakim olan iki kutuplu (Bağlantısızlar ve diğer devletler gerçek anlamda bir kutup olmayı hiçbir zaman başaramadılar.) düzen, kendi içinde disiplinli ve sabit bir yapı ortaya çıkarmıştı. 

Ancak soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte iki kutuptaki dominant devletlerin etkisi ile ortaya çıkmış olan stabil yapı yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı. Bunun ardından birçok bölgede yeni mücadeleler ve çatışmalar yaşanmaya başladı. 

Bu çatışmaların ilki Ortadoğu'da meydana geldi. Irak'ın başına bir darbe ile gelen ve uzun süredir Baas Rejimi denilen ve Arap milliyetçiliğine dayanan baskıcı bir yönetim ile Irak'ı demir yumruğuyla yöneten diktatör Saddam Hüseyin, ortaya çıkan yeni şartların kendisinin Arap liderliğini ele geçirmesi için uygun olduğunu düşünmeye başladı. 

Fakat liderlik için para veya Ortadoğu'daki en kolay para kazanma yolu olan petrol gerekiyordu. Gerçi Irak'ın oldukça önemli petrol rezervleri vardı ama Saddam, İran savaşında ülke ekonomisini mahvetmiş ve kurduğu büyük ordular ve bu ordulara aldığı silahlar sebebiyle kendi rezervleri Irak için yeterli gelmiyordu. 

Bu sebeple Saddam, uzun süredir sınır anlaşmazlıkları yaşadığı ve petrol kaynaklarını çalmakla itham ettiği Kuveyt'i işgal etmeye karar verdi. Kuveyt sadece petrol kaynağı aşısından değil, Okyanus'a çıkan bir kapı olması açısından da önemliydi ve bu haliyle Irak'ı Ortadoğu'da lider konumuna çıkaracak bir yapıdaydı. İşte bu sebeple Saddam Hüseyin, 1990 yılında Kuveyt'i işgal etti. 

Bu işgal bütün dünyada şiddetle kınandı, ancak sesi en fazla çıkan tabii ki Ortadoğu'yu tam bir sömürge haline getirebileceği uygun bir ortamın doğmak üzere olduğunu düşünen ABD idi. Bu konu doğal olarak BM gündemine de geldi ve 2 Ağustos 1990 günü BM, Irak'ın Kuveyt'i işgalini kınadı. 

Fakat Saddam, tıpkı tüm diğer diktatörler gibi, kendini dünya lideri, korkusuz, asla geri adım atmayan, dik duran ve eğilmeyen bir megaloman olduğundan yaklaşan tehlikeyi mantıklı bir şekilde değerlendirip politik manevralarla bu işin içinden çıkmaya çalışacağına 8 Ağustos günü Kuveyt'i ilhak ettiklerini ilan etti. Bunun üzerine ABD, aynı gün içinde bazı askeri birliklerini bölgeye göndermeye başladı. 

Saddam, buna rağmen tavrını değiştirmemekte inat etmeye devam etti. Ayrıca, bunu bir Müslüman-Hristiyan çatışması gibi göstermeye çalışarak cihat ilan etti. Ama bunu hiç kimse ciddiye almadı ve 10 Ağustos'ta toplanan Arap Birliği, işgal ve ilhakı kınadığı gibi körfeze askeri kuvvet gönderilmesi kararı aldı. 

Bunun ardında BM'de 26 Ağustos günü, Irak'a ambargo uygulanmasına karar verdi. Saddam bedava petrol verme vaadi ile ambargoyu delmeye çalıştı fakat başarılı olamadı. 

 29 Ağustos günü, artık okun yaydan çıkmak üzere olduğunun ilk ciddi işareti ortaya çıktı. BM, Irak'ın 15 Ocak 1991 tarihine kadar Kuveyt'i boşaltmaması durumunda, Irak'a karşı kuvvet kullanmaya izin veren 687 sayılı kararı aldı. 

Fakat Saddam hala işin ciddiyetini anlayamadı veya anladıysa da ilkel bir kabadayılık dürtüsüyle geri çekilmek yerine kendisini yok olmaya, ülkesini de paramparça olmaya götürecek yolda yürümeye devam etti. 

Bunun üzerine, 17 Ocak günü BM şemsiyesi altında ve ABD liderliğinde oluşturulan koalisyon, Irak'a karşı hava harekatına başladı. Bu olay, tarihte ilk defa bütün dünyanın bir ülkenin bombalanmasını naklen seyrettiği bir sürecin başlamasına sebep oldu. Irak, ülkesindeki yabancı gazete ve televizyonları toprakları dışına çıkarmadığı için televizyonlar tüm bombardımanı saniyesi saniyesine dünyaya yayınladı. 

Bu hava harekatı sonucunda Irak'ın geri kalmış Sovyet teknolojisiyle üretilmiş hava savunma sistemleri hiçbir işe yaramadan imha edildi. Çünkü ABD ordusu ve kısmen de diğer NATO üyesi Avrupa ülkeleri orduları, bilgisayarların ağırlıklı olarak kullanıldığı postmodern bir savaş icra ediyorlardı. Doğal olarak, hem silah teknolojisi, hem bilgi seviyesi ve hem de zihniyet açısından oldukça ilkel bir ordu olan Irak ordusu yapılan saldırılara cevap veremedi. 

 Bunun üzerine Saddam, uzun menzilli füzeleri kullanarak karşılık vermeyi denedi.  Bunu yaparken gözettiği diğer bir husus ta, en azından İran'ı, bazı küçük İslam ülkelerini ve terör örgütlerini yanına çekebilmek için füzeleri İsrail'deki hedeflere yolladı. İlk füzeler 18 Ocak günü Hayfa ve Tel Aviv'e atıldı. Saddam'ın amacı İsrail'i karşılık vermeye zorlamak ve karşılık verince de bunu bir dinler arası mücadeleye dönüştürerek propaganda yapmaktı. 

Fakat ABD buna izin vermedi. İsrail'e ve bölgedeki saldırıya uğrama ihtimali olan diğer ülkelere vatansever anlamına gelen Patriot Füzesavar sistemleri gönderdi. Bu sistemler, Irak füzelerini havada iken vurarak etkisiz hale getirmede oldukça başarılı olunca bundan sonra her füze tehdidinde tehdit altındaki ülkelerin hemen kiralamak veya satın almak için harekete geçtiği füzeler oldu. 

Bu sırada koalisyon kuvvetlerinin yığınaklanması tamamlandı ve BM, 19 Şubat 1991 günü, Kuveyt'in koşulsuz olarak boşaltılması için Saddam'a son olarak 23 Şubat'a kadar süre tanındı. Fakat Saddam yine geri adım atmadı. 

Bunun üzerine, 24 Şubat günü saat sabahın üçünde kara harekatı başladı. Saddam'ın büyük ve hantal Tümenleri, ABD'nin ve diğer koalisyon üyelerinin çevik zırhlı, mekanize ve hava indirme tümen ve tugayları karşısında bir varlık gösteremedi. 

Silahlı helikopterlerin zırhlı birliklerle koordineli olarak Irak tümenlerine karşı kullanılmasıyla Irak tankları hiçbir hareket gösteremeden imha edildi. 

27 Şubat günü koalisyon güçleri Kuveyt şehrine girdi ve Irak ateşkes istedi. 

3 Mart günü çatışmalar sona erdi ve taraflar ateşkes görüşmelerine başladılar.

Not: Bu yazıyı beğendiyseniz alttaki butondan facebook, twitter, pinterest ve G+ tuşlarına basarak arkadaşlarınızla paylaşırsanız sevinirim. Teşekkürler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder