.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

17 Ocak 2016 Pazar

Evrenin ve varoluşun sırları, teorik fizik, kara delik, karanlık madde, antimadde nedir ve cenaze nasıl yıkanır?



Evrenin ve varoluşun sırları, teorik fizik, kara delik, karanlık madde, antimadde nedir ve cenaze nasıl yıkanır?

Bir süredir teorik fizik ilgimi çekmeye başladı. Bu sebeple gerek internetten, gerek televizyonlardaki bazı programlardan, gerekse dergi ve basılı yayınlardan konu ile ilgili hususları takip etmeye başladım. Öğrendiğim şeyler beni oldukça şaşırttı. Kafam biraz karışmış durumda. Öğrendiklerimin bazılarını burada paylaşıyorum. Sizin de kafanızın biraz da olsa karışması dileğiyle.....

1. Evren, büyük patlama (big bang) denilen süreçte oluşmaya başlamadan önce sadece 1 santimetre küpün milyon, milyon, milyon (yani trilyon)'da biri kadarmış. Bu şu demek: Evren başlangıçta bir atomdan veya bir canlı hücreden daha küçükmüş. Yani neredeyse yokmuş. Buna göre denilebilir ki evren yoktan var olmuş. Bunu ben demiyorum, bir ABD'li prof'tan dinlediğim budur.
2. Evren bu durumdayken saniyenin milyon, milyon, milyon (yani trilyon)'da biri kadar bir zamanda patlayarak bu günkü evreni oluşturacak ilk yapıyı ortaya çıkarmış. Yani neredeyse ''an'' diyebileceğimiz zamandan bile kısa bir sürede. Yani ''ol'' denince oluvermiş gibi.
3. Yeni oluşan bu yapı ilk olarak hidrojen atomlarından teşekkül ederken zamanla bu atomun yapısındaki değişikliklerle diğer elementler oluşmuş. Yani evren başlangıçta tek bir elementten oluşuyormuş. Hidrojenden....
4. Evren ilk oluştuğunda ortama bir düzen değil kaos hakimmiş.
5. Zamanla, madde ve antimadde şeklinde iki yapı ortaya çıkmış. Antimaddeler ve maddeler birbirleriyle temas ettikçe birbirlerini yok etmişler. Yani eski temel fizik kurallarından biri olan ''var olan hiç bir şey yok olamaz'' kuralına aykırı hareket etmişler. Anti madde maddeden daha az olduğundan kalan maddeler evrenin oluşumu ve bugüne kadar gelen yapıyı ortaya çıkarması için gerekli malzemeleri sağlamışlar.
6. Başlangıçta sonsuz denebilecek kadar çok gaz bulutlarından oluşan bu kaos ortamında, evrenin bu günkü şekliyle oluşumunu çekim kuvveti sağlamış. Birbiriyle çarpışıp birleşen moleküller daha büyük kütleler oluşturdukça diğer küçük parçaları çekerek gök cisimlerinin oluşmasını sağlamışlar.

7. Diğer şaşırtıcı bir şey ise kara delikler. Evrenimizin merkezinde sayısı tam bilinmeyen bazı kara delikler olduğu sanılıyor. Bunlardan bizim güneş sistemimizin de içinde bulunduğu Samanyolu galaksisinin merkezinde de 2 tane varmış. Bu kara deliklerin çok büyük çekim kuvvetleri olduğundan, yakınlarına gelen gezegenleri, yıldızları ve hatta galaksileri bile yutarlarken öte yandan galaksiler ve evrenin belli bir düzen içinde kalmalarını, yani dağılıp birbirlerine karışmamalarını da bu çekim kuvveti sağlıyormuş.
8. Bir anlaşılması zor şey de karanlık madde dedikleri şey. Şu an, bizim çevremiz de dahil her yerde, bizim duyu organlarımızla ve hatta ölçme cihazlarıyla hissedemediğimiz bir karanlık madde olduğu neredeyse tüm teorik fizikçilerin inandığı ve hesaplamalarını yaptığı bir konu.
9. Buraya kadar anlattıklarım ilginç diyorsanız acele etmeyin. Esas ilginç konulara yeni geliyorum. Bu karanlık madde iç içe geçmiş olan paralel evrenleri oluşturan madde olabilirmiş. Şimdi paralel yapı söyleminden dolayı dikkat kesilmiş olabilirsiniz ama bunun o yapıyla alakası yok.
10. Teorik fizikçilere göre evren tek değil. Bu konuda çeşitli fikirlere bölünmüş olsalar da en popüler fikir aynı anda aynı ortamda milyonlar hatta milyarlarca paralel evren olabileceği iddiasıdır. Karanlık madde de bu evrenleri oluşturan maddelermiş. Biz bunu göremesek te ortaya çıkardığı çekim kuvvetini ölçerek tespit edebilirmişiz. Onlar da bunu ölçmüşler.
11. Bundan sonrasını kafası çok karışanlar okumaya bilir. Çünkü anlaması oldukça zor. Mesela; her insan önüne birden fazla seçenek çıktığında, bunlardan birini seçtiğinde aslında seçenek sayısı kadar bölünme ortaya çıkarak o kadar yeni evren oluşuyormuş. Örnek verecek olursak; bir delikanlı karşısından gelen iki genç kızdan biri ile konuşma konusunda zihninde muhakeme yaptığında ve farz edelim Ayşe ile konuşmaya karar verdiğinde evren ikiye bölünüp Fatma ile konuşma seçeneğini tercih ettiği başka bir evren ortaya çıkıyormuş. Yani delikanlı bu evrende Ayşe ile evlenip 9 çocuk yaparken diğer evrende belki de Fatma'nın çocuğu olmadığından çocuksuz bir yaşam sürebilirmiş.
12.Bu kadar saçmalık yeter diyenlere güle güle. Devam edenlere daha söyleyeceklerim var.

13. Bunlara inanmayanlara bunları ispatlamak  o kadar zor değilmiş. Nasıl mı? Anlatıyorum, takip edin lütfen.
14. Şu anda dünya ile Ay arasındaki boşluk Güneş sistemi içindeki mesafelerle kıyaslandığında çok kısa bir mesafe. Bir örnekle açıklayayım. Dünya'dan kalkan bir roket Ay'a aynı gün içinde gidebilirken bize en yakın gezegen olan Mars'a 150-300 gün arasında bir sürede (şimdiye kadar gönderilen roketlerin ulaştıkları süreler bu arada seyrediyor) gidebiliyor. Güneşe en uzak gezegen olan Plüto ise dünyanın güneşe olan uzaklığının 40 katı kadar güneşten uzaktır. Yani Güneş'i İzmir'e koysak, Dünya'yı Salihi'ye, Pluto'yu ise Moğolistan civarında bir yere koymamız gerekir. Bu sebeple bu gezegene gitmek 8-9 yıl sürüyormuş. Bu açıklamalardan da anlaşıldığı gibi Güneş sistemi, Evren'in geneli gibi, çok az maddeden ama çok büyük boşluktan oluşmaktadır. Güneş etrafında dönen tüm gezegenler Dünya ile Ay arasına sığabilmekte ve hatta boş yer biler kalmaktadır. Tüm gezegenleri toplayıp Güneşe atsak güneş çok fazla büyümez. Yani güneş sistemindeki güneş ve etrafında dolaşan gezegenler, içinde dolaştıkları boşluğa göre çok önemsiz bir yer kaplamaktadırlar. 
15. Bu kadarla kalmayarak devam ediyorum. Aynen güneş sisteminde olduğu gibi, maddeyi oluşturan proton ve nötron'dan müteşekkil çekirdek ile etrafında dolaşan elektronlar arasındaki mesafe de çok büyükmüş. Ne kadar büyük olduğunu şöyle anlatalım. Eğer elektronları aradaki boşluğu alarak çekirdeğe yapıştırırsak Dünya bir futbol topundan daha küçük oluyor. Anlaşıldığı gibi evren ve güneş sistemi gibi atomlar da daha çok boşluktan oluşuyor. Bir de atomun çekirdeğindeki proton ve nötron arasındaki boşluğu, daha da ileri giderek bu proton ve nötronları oluşturan quarklar arasındaki boşluğu kapatırsak dünya rahatça cebe sığacak kadar küçülüyor. Şimdi bunu güneş sistemi, galaksiler ve evren boyutunda uygularsak aslında madde ihmal edilebilecek kadar az evrende. Var olan yapı büyük bir boşluk. Yani tüm evren, benim çalışma odama (Çalışma odan oldukça küçük olmasına rağmen.) sığar ve bana da yer kalır. Ve bu boşlukta farklı frekans yapılarında birbiri içinde milyonlarca ve hatta milyarlarca evrenin aynı anda var olması mümkün (müş.).
16. Yine bir yabancı bilim adamı şunu söyledi: ''Evren yoktan var olmuş ve aslında bizim şimdiye kadar anladığımız anlamda var bile değildir.'' Ne demek istiyor? Acaba araştıra araştıra İbnül Arabi'nin dediği gibi ''Hiçbir şey yoktur. Sadece Tanrı vardır. Tanrıdan ayrı veya onun dışında hiçbir şey yoktur. Var olan her şey tanrının görüntüsüdür ama tanrı bu görüntüden daha aşkındır.'' mı demek istiyor? Ya da Spinoza'yı mı doğruluyor? Pananteistlerin yüzyıllarca önce söyledikleri doğru muymuş?. Ben anlamadım. Anlayan varsa bana da anlatırsa sevinirim.

17. Son bir şey söyleyip mevzuyu kapatacağım. Biz şu anda yaptığımız şeyleri neye göre yapıyoruz? Bana böyle bir soru sorulsaydı kısaca şöyle cevap verirdim: Geçmişte yaşadıklarımızdan çıkardığımız dersler ve bu günkü ihtiyaçlarımıza göre. Ama bu da yanlışmış. Fizikçiler şu anın gerçekte olmadığını, bu anın sadece bizim algımızın yarattığı bir yanılsama olduğunu iddia ediyorlar. İsterseniz biraz açıklayayım. Zaman geçmiş ve gelecek dahil bir bütünden oluşuyor. İp gibi uzun bir yolu düşünün. Biz bu yolun o anda ayaklarımızın bastığı bölümünü algılıyoruz. Ama arkamızda da önümüzde de yol var. Önümüzdeki yol biz yürüdükçe var olmuyor. Yani yarın, şu anda var. Biz yarını sadece dünyanın dönüşü sonucu algılıyoruz. Buraya kadar olanlar saçma mı geldi. Durun.... Hemen karar vermeyin... Dahası da var....Bu anı böyle düşününce, bu anda olanlar da sadece geçmişe ve bu ana bağlı olmuyor. Gelecek te bu anın nasıl olacağını belirliyor. Yani yolun devamı olduğuna göre bu anda üzerinde bulunduğumuz yer önümüzdeki yola da bağlı ve önümüzdeki yol da şu anda nerede olduğumuzu ve ileride nereye gideceğimizi belirliyor. Buna saçma demeyin hemen. Adamlar bunu laboratuvar ortamında ispatlamışlar. 
18. İsviçre'de yapılan Cern deneyini çoğunuz duymuşsunuzdur. Burada dağın altına kazılan bir tünelde atom altı parçacıklar (yani; protoni nötron, elektron veya quark gibi daha küçük parçacıklar) çarpıştırılarak deneyler yapılıyor. Bu kapsamda yapılan bir deneyde bir cama doğru bu parçacıklardan biri gönderiliyor ve bu parçacığın daha cama çarpmadan önce camın öte tarafından çıktığı gözlemleniyor. Yani gelecek şimdiden ve yakın gelecekten önce oluyor. İlginç olan bu parçacık daha önce camın öte tarafından çıkan parçacığın yolunu takip ederek cama çarpıyor. Yani gelecek şimdiyi belirliyor.
19. Bunlar şimdilik fizikçiler arasında en çok tartışılan konular. İddialar ve bunlardan ispat edilenler akıl almaz şeyler. Mesela yine Cern deneyine katılan bir profesör şunu söyledi: ''Evren yoktan var olmuş. Madde ve enerji ile ilgili şimdiye kadar bildiklerimizin hemen hemen hepsi geçersiz olabilir. Enerjinin korunumu yasası da bunlardan biri. Belki de madde ve enerji diye iki şey yok. Bunlar aslında aynı şey olduklarından birbirlerine dönüşebilir.'' Son söylediğinin üzerine atlayıp ''Tabii ki öyle. Petrol maddesini yakınca ısı enerjisi elde ederiz. Madde enerjiye dönüşüyor.'' diye zıplamayın. Şimdi söyleyeceklerimi dinleyip öyle karar verin. Adam diyor ki; ''Çarpışma deneyi bize gösterdi ki enerjiye de kütle kazandırmak mümkün. Yani enerjiden de madde elde edilebilir.'' Bu şu anlama geliyor. O yaktığınız petrol maddesinden elde ettiğiniz ısı ve ışık enerjisi var ya, onu uygun bir işlemle tekrar petrol maddesi haline getirebiliriz. Veya güneşli bir günde dışarı çıkıp güneş ışınlarının getirdiği ısı ve ışıktan madde elde edilebiliriz. Bu ne maddesi olur onu bilemem....Hadi bakalım.... Çıkın işin içinden.
20. Konu çok uzadı. Sözlerime ülkemizden güncel bir konu ile, benim yukarıda anlattıklarımı bile kısmen anladığım halde anlayamadığım bir konu ile devam edelim. Evrenin büyüklüğü karşısında bir insanın bir hiç olduğu aşikarken ve aslında Evrenin de boşluktan ibaret sanal bir gerçeklik olduğu iddia edilirken kendini evrenden de büyük gören dünya liderimizin bir sözünü duyunca aklım tepemden çıkıp gitti. ''Her Müslüman ölü yıkamasını öğrenmelidir.'' Ne diyor bu adam? Anlayan varsa beri gelsin.
21. Benim bu yazıyı okuyacaklar açısından en çok merak ettiğim konu ise ateist arkadaşların bu yazıyı okuyunca nasıl bir tavır alacakları. Çünkü ateistler; ''Tanrı yoktur.'' derken teorik fizikçiler onları kat kat aşıyor. ''Saçmalamayın kardeşim... Aslında hiçbir şey yoktur...'' diyorlar.

Saygılar sunarım.


17.1.2016. Mehmet Çanlı




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder