Son günlerde başta Taksim'de olmak üzere değişik illerde ortaya çıkan protestoları ve tarafların söylemlerini izliyor ve hayret ediyorum. Öncelikle özgür (?) Türk basınından bahsetmek istiyorum. Basının tamamına yakını başlangıçta bu eylemler yokmuş gibi davrandı ve kısa süre sonra geçer gider ve unutulur diye bekledi. Ancak eylemler devam edince Hükümet çevrelerinin demeçlerinde verdiği direktifi hemen kavrayarak karşı taarruza geçti. Efendim bu ülkeyi kaosa sürükleyen bir tavırmış, halkın oyu ile seçilmiş bir başbakana karşı komploymuş, radikal grupların işiymiş, dış destekliymiş vs. vs.
İnanın bunları okuyunca hafsalam almıyor. Daha kısa bir süre önce Mısır devlet başkanına ''Halkın sesini dinle. Ben olsam meydanlarda toplanan insanları dinler çekilirdim diyen, Esad'a halkın meşru talepleri karşısında direnemezsin, bu zalimlik, diktatörlük olur. '' mealinden sözler söyleyen bizim başbakanımızı o zaman büyük demokrasi havarisi, sadece Türkiye'nin değil ortadoğu halklarının da lideri söylemleri ile pohpohlayan basın, benzer, hatta şiddet kullanmamaları ve söylemleri dikkate alındığında o eylemlere göre çok daha demokratik ve hukuka da uygun eylemler bizde olunca birden tam tersi bir tepki gösteriverdi. Demokratik bir tepki gösteren insanları komik bir şekilde demokrasi düşmanı ilan etmek için birbirleri ile yarıştılar.
Öte yandan hükumetin tavrı çok daha korku verici idi. Ben o meydanlara 1.000 000 kişi toplarım onların karşısına, ne yaparsanız yapın o kışla ve binalar yapılacak, ben beni destekleyenleri evinde zor tutuyorum gibi hayretler verici demeçler, sonrasında da ''Milli iradeye saygı'' mitingleri komedisi. Hani sen Milliyetçiliği ayaklarının altına almıştın, sıkışınca neden hemen mitinglerin milli oluyor? Hem senin mitingin milli oluyor da eylemcilerin ki neden milli olamıyor? Millet sadece sana oy verenlerden mi oluşuyor? Bir başbakan halkın bir kısmını düşman gibi gösterip onlara karşı nasıl olur da miting yapar ve sonra da demokrasiden söz edebilir? Hala anlamaya çalışıyorum.
Bir de bunlar dış destekli deyip, yabancı basın ve AB Parlamentosunda çıkan eleştirel haberleri örnek göstererek eylemcileri kötü gösterme çabaları yok mu? Bu hepsinden de komik. Başbakan ve bakanlar daha önce yabancı basında haklarında çıkan olumlu yazıları her fırsatta örnek gösterip muhalefeti ''dünya bizi takdir ediyor ama muhalefet yaptıklarımız görmüyor'' demiyorlar mıydı? AB normlarından, batılı tarzda demokrasiden AB'ye üyelikten bahsetmiyorlar mıydı? Sonra bu askerlerin değişik iddialarla birçok hukukçunun hukuka aykırı olduğunu iddia ettiği yöntemlerle hapse atılmaları da şu anda yürüyüşleri destekleyen aynı dış odaklar tarafından o zamanlar hararetle destekleniyor ve sizin buna hiçbir itirazınız olmuyor, dış destekli güçler Türk Ordusuna komplo yapıyor demiyor dunuz ama. O zaman onlar batı destekli, onların oyunlarını uygulayan piyonlar olmuyor duydu da şimdi eylemciler neden öyle oluyor. Hem eylemcilerin hiç biri bir ABD projesi olan BOP eş başkanı da değiller iken!
Bir de şu tarz insanlar var. Bunlar bağımsız olarak kendileri mi yazıyor yoksa bir merkezden paravan adlarla mı yazılıyor bilmiyorum ama insan zekasını aşağılayıcı ve vatandaşın kafasını karıştırmaya yönelik tweetler ve facebook mesajları yayınlayıp duruyorlar. Neymiş efendim ''Samimi gençler! Oyuna gelmeyin. TOMA'nın altındaki kişi bakın kim çıktı?'' gibi abuk subuk mesajlar atıyorlar. Bana ne kardeşim kim çıktıysa. İnsanlar TOMA'nın altında kalan kişi yüzünden yürümüyorlar ki! Başlangıçta basit bir çevre konusu ile başladı yürüyüşler. Kabadayılık yapmasaydı ilgili şahıslar. Demokrasi diyorsunuz madem, demokrasilerde halka kabadayılık yapılmaz. Sonra da bu tavırlar kışkırtıcı diğer söylemler tabii ki olayları büyüttü. Hükumetten herhangi bir konuda rahatsızlığı olan herkes çıktı meydanlara. Yöneticilerin hatalarını söylemekten korkanlar yalakalıkta sınır tanımayıp insanları suçlamak için mazeret arama yarışına girdiler. Diğer bir husus ta yürüyüşlerde radikal gruplar olduğunu iddia ederek diğer insanları meydandan uzaklaştırmaya çalışmaları. Kardeşim, senin elinde devletin tüm mekanizmaları yok mu? Varsa yasa dışı iş yapanlar, istihbaratın (polis istiharat, MİT vb) terfi sırasındaki kurmay albaylar ve generallerin telefonlarını dinlemeye kısa bir ara versin de tespit etsin bu grupları. Polis te bunları enterne etsin usulüne uygun olarak. Bu iddia edilen gruplar bahane edilerek neden geniş insan topluluklarının üzerine gaz yağdırırsınız? Bilmez misiniz ki şiddet toplumsal hareketleri büyüten bir unsurdur. Kendi ayağınızın da altını oyuyorsunuz, görmüyor musunuz? Yoksa ''Allah onların gözlerini bağlamıştır, gözleri var ama görmezler'' diye örnekler mi lazım size?
Bir de şu söyleme çok gülüyorum. Koskoca başbakana nasıl böyle eleştiriler yapılırmış? Cevap veriyorum iyi dinleyin; Demokrasi denilen yönetim biçimi böyle bir şeydir! Başbakan da dahil herkes hem de en sert biçimde eleştirilebilir demokrasilerde. Eğer eleştirilemiyorsa o demokrasi değil diktatörlüktür. Eleştirilemeyeceği ne inananlar ve bunun doğruluğunu iddia edenler de diktatörlük eğilimi var diye eleştirilebilir.
Velhasıl kelam tam bir komedi izlenimi veriyor olanlar bana. Hele televizyonda bazı yorumcu bozuntularını dinleyince hayretler içinde kalıyorum. İnsanlar nasıl bu kadar yalaka olabiliyor, kendileri bile inanmadıkları belli olan iddiaları nasıl bu kadar azimle savunabiliyorlar hayret!
Bu olay diğer bir konuyu, daha önce bir yazımda biraz bahsettiğim bir konunun önemini ortaya çıkarması açısından da önemli bence; Siber Savaş.
Sosyal medya denilen internet paylaşım siteleri tüm medya tasavvurlarını alt üst etti. Tüm basını satın alabilirsin, kontrol edebilirsin veya tehditle susturabilirsiniz ama bu paylaşım sitelerinde birbirinden bağımsız ve her biri farklı motivasyonlara sahip yüz binlerce insan sana karşı muhalefet yapabilir, yürüyüşler, direnişler organize edebilir ve kimse de bunu engelleyemez. Bunu gerçekten art niyetli olarak kullanmak isteyen veya kullanan başka devletler, yurt içinde o devletlerle işbirliği yababilecek olan işbirlikçileri, siyasi veya dini gruplar, tarikatlar, terör örgütleri vb aklınıza gelebilecek yüzlerce değişik kesim olabilir. Bu böyle olunca ne yapılacak? Ne yapılabilir? Devletin böyle bir tedbiri, imkanı veya yeteneği var mı? Silahlı kuvvetlerin olmadığını kurulan birkaç kıytırık internet sitesi ile silahlı kuvvetlerin yetişmiş personeli üzerine yapılan provokasyonlarla gerçekleştirilen tasfiyeler ve TSK'nın buna hiçbir şey yapamaması ve hatta sinmesi, teslim olması, bu sitelerdeki haberlere göre hareket etmesinden görmek mümkün. Ama devletin başka kurumlarında da böyle bir savunma mekanizması olduğunu sanmıyorum. Cemaatçi polislerin kontrolünde olduğu iddia edilen emniyet istihbaratı tarafından yasa dışı dinlemelerle TSK içinde ve diğer kurumlarda tasfiyeler yapıldığına dair iddialar duyuyoruz ama bu siber savaşa karşı bir savunma değil tam aksine devletin içine yuvalanmış çevrelerin kendi siyasi/dini grupsal çıkarları için yine devlet kurumlarını yıpratmasın dan başka bir anlama gelmez. Devletin bir siber savaş birimi olmalı, bu birim hukukçular, meclis ve mali yetkili kurumlar tarafından sürekli bir denetim altında tutularak çalışmalıdır.,
Hiçbir parti, dernek veya örgüte üye değilim. Olayları başlangıçta tarafsızca ve her iki tarafı dinleyerek izledim. Ancak gelişmeler karşısında üzülmeden edemedim. Bu ülkeyi yönetenlerin daha sakin, daha kapsayıcı ve daha akılbali davranmasını beklerdim. Başbakan dahil bütün milletvekilleri tüm Türkiye'nin temsilcileridirler. Sadece seçildikleri il ve kendilerine oy verenlerini temsil edemezler. Bu anayasal bir gerekliliktir. Kendine oy vermediğini düşündüğü kişileri bir rakip, hatta düşman gibi görüp sadece kendine oy verenleri milletten kabul edecek kadar ileri giden davranışlar bence ne demokrasi nede hukuk açısından uygun değildir.
Allah herkese akıl fikir versin.
İnanın bunları okuyunca hafsalam almıyor. Daha kısa bir süre önce Mısır devlet başkanına ''Halkın sesini dinle. Ben olsam meydanlarda toplanan insanları dinler çekilirdim diyen, Esad'a halkın meşru talepleri karşısında direnemezsin, bu zalimlik, diktatörlük olur. '' mealinden sözler söyleyen bizim başbakanımızı o zaman büyük demokrasi havarisi, sadece Türkiye'nin değil ortadoğu halklarının da lideri söylemleri ile pohpohlayan basın, benzer, hatta şiddet kullanmamaları ve söylemleri dikkate alındığında o eylemlere göre çok daha demokratik ve hukuka da uygun eylemler bizde olunca birden tam tersi bir tepki gösteriverdi. Demokratik bir tepki gösteren insanları komik bir şekilde demokrasi düşmanı ilan etmek için birbirleri ile yarıştılar.
Öte yandan hükumetin tavrı çok daha korku verici idi. Ben o meydanlara 1.000 000 kişi toplarım onların karşısına, ne yaparsanız yapın o kışla ve binalar yapılacak, ben beni destekleyenleri evinde zor tutuyorum gibi hayretler verici demeçler, sonrasında da ''Milli iradeye saygı'' mitingleri komedisi. Hani sen Milliyetçiliği ayaklarının altına almıştın, sıkışınca neden hemen mitinglerin milli oluyor? Hem senin mitingin milli oluyor da eylemcilerin ki neden milli olamıyor? Millet sadece sana oy verenlerden mi oluşuyor? Bir başbakan halkın bir kısmını düşman gibi gösterip onlara karşı nasıl olur da miting yapar ve sonra da demokrasiden söz edebilir? Hala anlamaya çalışıyorum.
Bir de bunlar dış destekli deyip, yabancı basın ve AB Parlamentosunda çıkan eleştirel haberleri örnek göstererek eylemcileri kötü gösterme çabaları yok mu? Bu hepsinden de komik. Başbakan ve bakanlar daha önce yabancı basında haklarında çıkan olumlu yazıları her fırsatta örnek gösterip muhalefeti ''dünya bizi takdir ediyor ama muhalefet yaptıklarımız görmüyor'' demiyorlar mıydı? AB normlarından, batılı tarzda demokrasiden AB'ye üyelikten bahsetmiyorlar mıydı? Sonra bu askerlerin değişik iddialarla birçok hukukçunun hukuka aykırı olduğunu iddia ettiği yöntemlerle hapse atılmaları da şu anda yürüyüşleri destekleyen aynı dış odaklar tarafından o zamanlar hararetle destekleniyor ve sizin buna hiçbir itirazınız olmuyor, dış destekli güçler Türk Ordusuna komplo yapıyor demiyor dunuz ama. O zaman onlar batı destekli, onların oyunlarını uygulayan piyonlar olmuyor duydu da şimdi eylemciler neden öyle oluyor. Hem eylemcilerin hiç biri bir ABD projesi olan BOP eş başkanı da değiller iken!
Bir de şu tarz insanlar var. Bunlar bağımsız olarak kendileri mi yazıyor yoksa bir merkezden paravan adlarla mı yazılıyor bilmiyorum ama insan zekasını aşağılayıcı ve vatandaşın kafasını karıştırmaya yönelik tweetler ve facebook mesajları yayınlayıp duruyorlar. Neymiş efendim ''Samimi gençler! Oyuna gelmeyin. TOMA'nın altındaki kişi bakın kim çıktı?'' gibi abuk subuk mesajlar atıyorlar. Bana ne kardeşim kim çıktıysa. İnsanlar TOMA'nın altında kalan kişi yüzünden yürümüyorlar ki! Başlangıçta basit bir çevre konusu ile başladı yürüyüşler. Kabadayılık yapmasaydı ilgili şahıslar. Demokrasi diyorsunuz madem, demokrasilerde halka kabadayılık yapılmaz. Sonra da bu tavırlar kışkırtıcı diğer söylemler tabii ki olayları büyüttü. Hükumetten herhangi bir konuda rahatsızlığı olan herkes çıktı meydanlara. Yöneticilerin hatalarını söylemekten korkanlar yalakalıkta sınır tanımayıp insanları suçlamak için mazeret arama yarışına girdiler. Diğer bir husus ta yürüyüşlerde radikal gruplar olduğunu iddia ederek diğer insanları meydandan uzaklaştırmaya çalışmaları. Kardeşim, senin elinde devletin tüm mekanizmaları yok mu? Varsa yasa dışı iş yapanlar, istihbaratın (polis istiharat, MİT vb) terfi sırasındaki kurmay albaylar ve generallerin telefonlarını dinlemeye kısa bir ara versin de tespit etsin bu grupları. Polis te bunları enterne etsin usulüne uygun olarak. Bu iddia edilen gruplar bahane edilerek neden geniş insan topluluklarının üzerine gaz yağdırırsınız? Bilmez misiniz ki şiddet toplumsal hareketleri büyüten bir unsurdur. Kendi ayağınızın da altını oyuyorsunuz, görmüyor musunuz? Yoksa ''Allah onların gözlerini bağlamıştır, gözleri var ama görmezler'' diye örnekler mi lazım size?
Bir de şu söyleme çok gülüyorum. Koskoca başbakana nasıl böyle eleştiriler yapılırmış? Cevap veriyorum iyi dinleyin; Demokrasi denilen yönetim biçimi böyle bir şeydir! Başbakan da dahil herkes hem de en sert biçimde eleştirilebilir demokrasilerde. Eğer eleştirilemiyorsa o demokrasi değil diktatörlüktür. Eleştirilemeyeceği ne inananlar ve bunun doğruluğunu iddia edenler de diktatörlük eğilimi var diye eleştirilebilir.
Velhasıl kelam tam bir komedi izlenimi veriyor olanlar bana. Hele televizyonda bazı yorumcu bozuntularını dinleyince hayretler içinde kalıyorum. İnsanlar nasıl bu kadar yalaka olabiliyor, kendileri bile inanmadıkları belli olan iddiaları nasıl bu kadar azimle savunabiliyorlar hayret!
Bu olay diğer bir konuyu, daha önce bir yazımda biraz bahsettiğim bir konunun önemini ortaya çıkarması açısından da önemli bence; Siber Savaş.
Sosyal medya denilen internet paylaşım siteleri tüm medya tasavvurlarını alt üst etti. Tüm basını satın alabilirsin, kontrol edebilirsin veya tehditle susturabilirsiniz ama bu paylaşım sitelerinde birbirinden bağımsız ve her biri farklı motivasyonlara sahip yüz binlerce insan sana karşı muhalefet yapabilir, yürüyüşler, direnişler organize edebilir ve kimse de bunu engelleyemez. Bunu gerçekten art niyetli olarak kullanmak isteyen veya kullanan başka devletler, yurt içinde o devletlerle işbirliği yababilecek olan işbirlikçileri, siyasi veya dini gruplar, tarikatlar, terör örgütleri vb aklınıza gelebilecek yüzlerce değişik kesim olabilir. Bu böyle olunca ne yapılacak? Ne yapılabilir? Devletin böyle bir tedbiri, imkanı veya yeteneği var mı? Silahlı kuvvetlerin olmadığını kurulan birkaç kıytırık internet sitesi ile silahlı kuvvetlerin yetişmiş personeli üzerine yapılan provokasyonlarla gerçekleştirilen tasfiyeler ve TSK'nın buna hiçbir şey yapamaması ve hatta sinmesi, teslim olması, bu sitelerdeki haberlere göre hareket etmesinden görmek mümkün. Ama devletin başka kurumlarında da böyle bir savunma mekanizması olduğunu sanmıyorum. Cemaatçi polislerin kontrolünde olduğu iddia edilen emniyet istihbaratı tarafından yasa dışı dinlemelerle TSK içinde ve diğer kurumlarda tasfiyeler yapıldığına dair iddialar duyuyoruz ama bu siber savaşa karşı bir savunma değil tam aksine devletin içine yuvalanmış çevrelerin kendi siyasi/dini grupsal çıkarları için yine devlet kurumlarını yıpratmasın dan başka bir anlama gelmez. Devletin bir siber savaş birimi olmalı, bu birim hukukçular, meclis ve mali yetkili kurumlar tarafından sürekli bir denetim altında tutularak çalışmalıdır.,
Hiçbir parti, dernek veya örgüte üye değilim. Olayları başlangıçta tarafsızca ve her iki tarafı dinleyerek izledim. Ancak gelişmeler karşısında üzülmeden edemedim. Bu ülkeyi yönetenlerin daha sakin, daha kapsayıcı ve daha akılbali davranmasını beklerdim. Başbakan dahil bütün milletvekilleri tüm Türkiye'nin temsilcileridirler. Sadece seçildikleri il ve kendilerine oy verenlerini temsil edemezler. Bu anayasal bir gerekliliktir. Kendine oy vermediğini düşündüğü kişileri bir rakip, hatta düşman gibi görüp sadece kendine oy verenleri milletten kabul edecek kadar ileri giden davranışlar bence ne demokrasi nede hukuk açısından uygun değildir.
Allah herkese akıl fikir versin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder