.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

5 Ekim 2024 Cumartesi

Ankara'da grip havası var.

 Öğlen üzeri dışarı çıktım.

Hava serindir diye gömlek ve mont giymiştim fakat daha kapıdan çıkar çıkmaz çok sıcak olduğunu hissettim.

Bunun üzerine geri dönüp bir tişört giydim ve tekrar dışarı çıktım.

Kızılay, benim evin bulunduğu bölgeden de daha sıcaktı.

Fakat akşam üzeri hava birden serinledi.

Tişörtle üşümeye başladım.

İşim bitip eve gelince burnumun tıkanmaya başladığını hissettim.

Nane limon filan kaynattım ve içtim.

İnşallah faydası olur.

Yoksa bir hafta grip ve nezle belası ile uğraşacağım.

Böyle havalar gip-nezle havasıdır.

Bunu bilmeme rağmen tufaya düştüm.

Dışarı çıkarken, eğer akşama kadar dışarıda kalacaksak ona göre kıyafet giymekte fayda var.

Eczaneden ilaç almak neden zor?

 Geçen gün bir eczaneye gittim.

Sürekli kullandığım bir ilaç var.

İlacım bitmişti.

Yenisini almak istedim.

Eczacı, doktora gidip tekrar reçete yazdırmam gerektiğini söyledi.

Prosedür böyleymiş.

Neden böyle oluyor anlamadım.

Zaten o ilacı kullanmam gerektiğini bana doktor söylemişti.

Bununla da kalmadı ve reçete yazmıştı.

Bahse konu ilaç, bir defalık kullanılan bir ilaç değil.

Sürekli kullanılması gereken bir ilaç.

Doktor da reçeteye öyle yazmış zaten.

Hal böyle iken ilaç bittiğinde her defasında doktora gidip yazdırmama ne gerek var?

Boşuna zaman kaybı.

Ama devletimiz öyle uygun görmüş.

Yapacak bir şey yok.

Mecburen doktora gidip tekrar yazdırdım.

3 Ekim 2024 Perşembe

Din savaşları nasıl sona erer?

 Din savaşları nasıl sona erer?

Cevap çok basit:

İbnül Arabi'yi dinleyerek.

Çünkü İbnül Arabi şöyle demiş:

"Farklı inançları yok sayacak kadar, kendi inancınız içinde kaybolmayın.

Böyle yaparsanız (yani kendi inancınız içinde kaybolursanız), çok şey kaçırırsınız.

Varlığın gerçek güzelliğini göremezsiniz.

Her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen Tanrı, hiç kimsenin anlayışına hapsedilemez(indirgenemez).

Çünkü Kuran der ki 'Her nereye yönelirseniz yönelin, Allah'ın yönü orasıdır.'

Herkes, kendi bildiği tanrıya tapar.

Kulluk ettiği ve kendi zihninde yarattığı (tahayyül ettiği) Tanrı olur.

Son tahlilde, kendi kendine tapmış olur.

Böyle olunca da, başkalarının inançlarına şüpheyle bakar.

İnsanlar akıllarını kullanırlarsa, böyle yapmazlar. 

Kişinin başkalarının düşüncelerini yok sayması, kendi cehaletinin göstergesidir."

Uzun lafın kısası İbnül Arabi;  herkes birbirinin inancına saygı duyarsa her şey daha güzel olur diyor.


Müslüman Müslümanın düşmanıdır. Başka düşmana gerek yok.

Dün haberleri seyrediyordum.

Bir haber beni şaşırttı.

Suriye'nin İdlip şehrinde yerel halk, İsrail tarafından kaldığı bina bombalanarak öldürülen HİZBULLAH lideri Nasrallah'ın ölümünü sokaklara çıkarak kutlamış.

İsrail'de bile halk böyle bir kutlama yapmadı.

Müslümanlar birbirlerinden düşmanlarının onlardan nefret ettiğinden daha fazla nefret ediyor.

Gerçi onlara sorsan onlar da haklı olduklarını söyleyecekler.

Herkes Suriye'de IŞİD tarafından yapılan katliamları biliyor.

Ama HİZBULLAH'ın yaptıkları pek bilinmiyor.

Çünkü onlar, IŞİD manyakları gibi yaptıkları sapıklıkların videosunu çekip internette yayınlamadı.

Ama HİZBULLAH da en az IŞİD kadar katliam yaptı.

IŞİD; Hristiyanları, Şiileri, Nusayrileri, Alevileri ve yeterince Müslüman saymadığı Sünnileri keserken Hizbullah ve rejim taraftarı bazı aşırı gruplar da aynı zulmü Sünnilere ve rejim muhalifi diğer gruplara yaptı.

Müslümanlar birbirlerini gırtlaklamakla meşgulken Siyonistler ağlarını ördü.

Önce Sünni Hamas taraftarı diye Gazzelilere soy kırım yaptı, şimdi de Şii Hizbullah üyelerini ve onları destekleyen Şiileri katlediyor.

Sonuçta Müslümanlar ölüyor.

Sünni de olsa Şii de olsa ölenler hep Müslüman.

Ama onlar aynı kaderi paylaştıklarını görüp birlik olacaklarına, birbirlerinin başına gelen felaketleri kutluyor.

Bu da Siyonistlere yarıyor. 

Sarar Firması Çalışanları Neden Grev Yapıyor?

 Ankara'da Panora alışveriş merkezinde dolaşıyordum.

Daha önce de Sarar Mağazası önünde duran iki-üç kişiyi görmüş ama dikkat etmemiştim.

Bu sefer tam önünden geçtiğimden asılan panoyu gördüm.



Meğer çalışanlar grevdeymiş.

Grev gözcüsü olan çalışanla konuştum.

İşe girerken maaş artı sayıştan pirim alacakları, sendikaları olduğunu, maaşlardan memnun olmazlarsa grev yapabilecekleri söylenmiş.

Çalışanlar da bu söylenenlere güvenerek işe girmişler.

Ama son zamanlarda aldıkları maaş çok az gelmeye başlamış.

Maaşla geçinmek mümkün değilmiş.

Dükkanın önünde duran ve beraber resim çekildiğimiz çalışan, yaptığı satışlardan aldığı pirim de dahil ayda eline geçen parayı söyledi.



Asgari ücretten biraz fazla.

Gerçekten o parayla geçinmek zor.

Hele de Ankara gibi büyük bir şehirde.

Eskiden satışlar daha fazla olduğundan pirim filan geçiniyorlarmış.

Ama ekonomik kriz sebebiyle satışlar da düşünce çalışanlar zor durumda kalmış.

Firma sorunu çözmek için uygun bir öneri getirmemiş.

Çalışanlar da greve gitmiş.

Ülke ekonomisi böyle giderse daha birçok iş kolunda grev olur.

Nitekim bu gün Maliye Bakanlığı binası önünde grev yapan büyük bir kalabalık gördüm.

Ortadoğu'da yeni ve yayılma temayülü bir savaşında yaşandığı ortada.

Bunun da bir ekonomik maliyeti olacaktır.

Umarım bu durum, 80 öncesindeki gibi genel grev dalgalarına sebep olmaz.

Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde işverenlerin, hükümetin ve sendikaların sorunları konuşarak çözmesi büyük önem taşıyor.

2 Ekim 2024 Çarşamba

Reis, "İsrail bizim topraklarımıza da girebilir." demiş.

 Reis, "İsrail bizim topraklarımıza da girebilir." demiş.

Evet, Siyonistlerin yayınladıkları büyük İsrail haritasında bizim güney illerimiz de var.

Ama İsrail, güçlü bir Türkiye ve güçlü Türk ordusu ile savaşmayı göze alacak kadar ahmak değil.

En azından şimdilik böyle.

Bu bizi rehavete sokmamalı.

Etrafımızdaki neredeyse her devletin bir büyük bilmem ne devleti hayali var.

Fırsat bulsalar hepsi topraklarımızın bir kısmını almak ister.

Böyle bir ülke, her zaman güçlü bir orduya sahip olmak zorundadır.

Güçlü ordu da iyi subay ve astsubaylarla mümkündür.

Hal böyle olunca, mantıklı bir yönetim, geleneksel kılıç çekme törenlerini yaptılar diye bilmem kimleri memnun etmek adına en yüksek notları alarak dereceye girmiş ve birinci olmuş bir teğmeni hedef göstermez.

Dahası "Kime kılıç çekiyorlar?" diye manidar sorular sorarak aklı başında hiçbir devlet yöneticisi bazı teğmenlerin ordudan atılacağını söylemez.

Bu hep böyledir.

Harp Okulu kurulduğundan beri yeni rütbe takan teğmenler, dosta güven düşmana korku vermek için kılıç çekme töreni yaparlar.

Hatta bu törenin Türklerde çok eski çağlardan beri ergenliğe girmiş ve artık erkek olmuş sayılan delikanlılar tarafından da yapıldığı söylenir.

Buna "erlik töreni" denirmiş.

Türk'ün töresini kendisi için tehdit kabul etmeyenler, teğmenlerin kılıç çekmesinden de rahatsız olmaz.

O teğmenler 5 senede yetiştiler.

Türk ordusunun eğitimli subaylara çok ihtiyacı var.

Çünkü, eğer İsrail topraklarımıza göz koyarsa, ilk önce o teğmenleri karşısında bulacaktır.

Türk ordusuna zarar verilmek istenmiyorsa teğmenlerle uğraşmaktan vaz geçilmelidir.

Hatadan dönmek, büyüklüktür.


1 Ekim 2024 Salı

ABD; "İran, bölgedeki gerilimi ciddi şekilde artırdı." demiş.

 ABD; "İran, bölgedeki gerilimi ciddi şekilde artırdı." demiş.

İsrail aylardır Gazze'de soykırım yapıyor.

İran'ın topraklarında HAMAS liderine suikast düzenleyip adamı öldürüyor.

Lübnan'ı canı sıkıldıkça bombalıyor.

Arada bir Suriye'yi de bombalıyor.

Yüzlerce çağrı cihazını acaba çocuklar veya siviller zarar görür mü endişesi taşımadan patlatıyor.

Arkasından aynı şekilde telsizleri patlatıyor.

Bununla da yetinmeyip HİZBULLAH liderinin evini bombalayıp adamı öldürüyor.

Irkçı bir sapık olan Netenyahu saçma sapan tarihi olduğunu iddia ettiği masallar anlatarak çoluk çocuk demeden herkesi öldürmeye hakları olduğunu kameralar karşısında savunuyor.

İsrail kaynakları hayali haritalar çizip Türkiye de dahil birçok ülkeden toprak alarak büyük İsrail'i kuracaklarını söylüyor.

Bunların hiç biri bölgedeki gerilimi artırmıyor.

Ama İran, sembolik bir anlamdan başka hiçbir şey ifade etmeyen ve neredeyse hiçbir İsraillinin burnunu bile kanatmayan füzeler gönderiyor.

Bu gerilimi artırıyor.

Öyle mi?

Hadi ordan....

Kıyafet neden önemlidir?

 Bizde tuhaf deyişler vardır.

Kıyafetin önemsiz olduğunu, içindekinin önemli olduğunu vurgularlar.

Halbuki değerli şeylerin ambalajı da güzel ve pahalıdır.

Öyle olmasa bile, iyi bir ambalaj, içindekinin de iyi olduğu intibaı verir.

Bu doğada da böyledir.

Örneğin hamam böceği de uğur böceği de böcektir.

Ama hamam böceğinden herkes iğrenirken uğur böceği gören onu eline alıp sever.

Dahası adı bile olumludur.

Çünkü hamam böceğinin kabuğu siyah ve çirkinken uğur böceğinin kabuğu rengarenk ve güzel görünümlüdür.

Yani dış görünüş önemlidir.

Dışı beğenilmeyen bir şeyin içi de beğenilmez genellikle.

Hatta içine bakılmaz bile.

Bu sebeple, her zaman güzel giyinmeye gayret etmek gerekir.

Füzelerin bir kısmı Ürdün üzerinde etkisiz hale getirilmiş.

 Birçok kişi buna şaşırmıştır.

Ürdün bir Arap devleti.

Arapları öldüren bir devlete neden yardım ediyor?

Aslında şaşıracak bir şey yok.

Hani bizdeki bazı geri zekalıların reddettiği Arap isyanı var ya...

İşte o isyan gerçek.

Bütün Araplar katılmasa da isyanın adı büyük Arap isyanı.

Ve isyanın başında da bu günkü Ürdün kralının büyük dedesi, onun kardeşleri ve babası vardı.

Şerif Hüseyin ve oğulları (Faysal, Ali ve Abdullah) İngilizlerle işbirliği yapıp tüm Arapları Osmanlıya karşı isyana teşvik etmişti.

Bunda Hicaz, Filistin, Lübnan, Suriye bölgelerinde başarılı da olmuşlardır.

Yıldırım Ordular Grubu'na bağlı üç ordudan biri olan 4. Ordu, 1917'de geri çekilirken Arap saldırıları sonucunda büyük zayiat vererek dağılmıştı.

İşte Ürdün, bu isyanın ele başılarından olan ve Osmanlı Harp Okulu'ndan mezun olan Abdullah tarafından kurulmuştu.

Sanırım Harp Okulu'nda aldığı eğitim işine yaramış.

Çünkü babası ve kardeşleri arasında bir devlet kurup başarılı olan sadece kendisidir.

Babası Şerif Hüseyin, Suudiler tarafından yenilerek Hicaz'dan sürülmüş ve bu günkü Suudi Arabistan kurulmuştur.

Kardeşi meşhur Lawrence'nin sevgili dostu (bazıları sevgilisi de olduğunu söylüyor. Çünkü Lawrence'nin bir homoseksüel olduğu bilinen bir şey." Faysal, Lawrence'nin de desteğiyle önce Suriye kralı oldu. 

Ama Fransızlara Şam bölgesinde yenilince ülkeden kaçmak zorunda kaldı.

Elbette Fransızların izniyle.

Sonra İngilizler bu Faysal'ı Irak kralı yaptı.

Ama Haşimiler Irak'ta da yönetimde kalamadılar.

En küçük ve üvey kardeş olan Ali ise zaten sönük ve başarısız bir tipti.

Ona kimse devlet kurdurmadı bu yüzden.

Sadece Ürdün diye çakma bir isimle devlet kurdurulabilen Abdullah bir hanedan oluşturabildi.

Büyük bir Arap krallığı kurma hayali kuran Haşimilerden bir krallık kurup yaşatabilen Abdullah oldu.

Ama bu devletin ne kadar Arap olduğu tartışılır.

Ben bir-iki Ürdün prensini şahsen gördüm.

Biri görev yaptığım bölgeden beraberindeki atlı muhafızları ile Suriye'den Türkiye'ye girmişti.

Muhafızları içinde tek bir Arap yoktu nedense.

Muhafız kıtası geleneksel kıyafetleri içindeki Çerkezlerden oluşuyordu.

Tipi de Arap'a benzemiyordu.

Hafif sarışın, mavi gözlü ve beyaz tenliydi.

Yani Arap diye kafamızda canlanan tarife hiç uymayan biriydi.

Sonraki yıllarda çalıştığım bir birliğe eğitim görmek için subay olan bir Ürdün prensi geldi.

Prens olduğundan kendisine bir araba tahsis edilmişti.

Veya kendi getirdi.

Bilmiyorum.

Bu prensle ayak üstü konuşma fırsatım oldu.

Ana dili gibi İngilizce konuşuyordu.

Aslında gibisi de fazla.

Çünkü sanırım annesi İngiliz'di.

Bu günkü Ürdün kralının tipine bakın isterseniz.

Araptan çok İngilize benziyor.

Çünkü Ürdün hanedanı genellikle İngilizlerle evleniyormuş.

Şaşılacak bir durum da değil bu.

1916'da İngilizlere hizmet eden bir hanedan, İngiliz desteğini korumak için kan bağı da kuracaktı elbet.

Şimdi sanırım neden İran'ın attığı füzelerin bir kısmının Ürdün hava sahasında imha edildiğini anlamışsınızdır.

Elbette bunları Ürdün imha etmedi.

Çünkü o teknolojiye sahip olduklarını sanmıyorum.

Ama ABD ve İsrail'e bunu yapabilmeleri için hava sahalarını ve hatta kendi topraklarını kullanma hakkı tanıdıklarına şüphe yok.


Biden "İsrail'i koruyacağız." dedi.

İran füzeleri yola çıkar çıkmaz Biden, basına "İsrail'i koruyacağız." diye demeç vermiş.

ABD'de iktidara kim gelirse gelsin neden hep İsrail'i korumak temel hedefi oluyor?

ABD'de Yahudiler sisteme hakim olduğundan mı?

Hatta bazılarının dediği gibi İsrail küçük Yahudi devleti, ABD büyük Yahudi devleti mi?

Yoksa bunlar abartıdan mı ibaret?

ABD'nin Ortadoğu ve Doğu Akdeniz'deki çıkarlarını korumak için İsrail devletinin varlığı zorunlu olarak görüldüğünden mi ABD İsrail'i koruyor.

Sebep ne olursa olsun, İsrail'i düşman bilip onunla mücadele etmeye çalışanların başarı şansı yok.

Hedef ABD olmalı.

Köpek, ev sahibi beslediği müddetçe kapının önünden geçenlere havlar.

Ev sahibinin sokağa attığı köpek kimseye havlayamaz.

Ya da en azından sadece diş geçirebileceğini düşündüklerine havlar.

Bu yüzden köpeğe kızmakla vakit harcamamak lazım.

Sorun köpek değil, ev sahibi.

Eğer ev sahibi ile ticareti keserseniz, evine misafirliğe gitmezseniz, kendi evinize davet etmezseniz, dahası evinin önünden bile geçmezseniz, ev sahibi yalnız kalır.

Para kazanamaz.

Dolayısıyla köpeğini iyi besleyemez.

Bilginiz olsun.