Birçok kişi buna şaşırmıştır.
Ürdün bir Arap devleti.
Arapları öldüren bir devlete neden yardım ediyor?
Aslında şaşıracak bir şey yok.
Hani bizdeki bazı geri zekalıların reddettiği Arap isyanı var ya...
İşte o isyan gerçek.
Bütün Araplar katılmasa da isyanın adı büyük Arap isyanı.
Ve isyanın başında da bu günkü Ürdün kralının büyük dedesi, onun kardeşleri ve babası vardı.
Şerif Hüseyin ve oğulları (Faysal, Ali ve Abdullah) İngilizlerle işbirliği yapıp tüm Arapları Osmanlıya karşı isyana teşvik etmişti.
Bunda Hicaz, Filistin, Lübnan, Suriye bölgelerinde başarılı da olmuşlardır.
Yıldırım Ordular Grubu'na bağlı üç ordudan biri olan 4. Ordu, 1917'de geri çekilirken Arap saldırıları sonucunda büyük zayiat vererek dağılmıştı.
İşte Ürdün, bu isyanın ele başılarından olan ve Osmanlı Harp Okulu'ndan mezun olan Abdullah tarafından kurulmuştu.
Sanırım Harp Okulu'nda aldığı eğitim işine yaramış.
Çünkü babası ve kardeşleri arasında bir devlet kurup başarılı olan sadece kendisidir.
Babası Şerif Hüseyin, Suudiler tarafından yenilerek Hicaz'dan sürülmüş ve bu günkü Suudi Arabistan kurulmuştur.
Kardeşi meşhur Lawrence'nin sevgili dostu (bazıları sevgilisi de olduğunu söylüyor. Çünkü Lawrence'nin bir homoseksüel olduğu bilinen bir şey." Faysal, Lawrence'nin de desteğiyle önce Suriye kralı oldu.
Ama Fransızlara Şam bölgesinde yenilince ülkeden kaçmak zorunda kaldı.
Elbette Fransızların izniyle.
Sonra İngilizler bu Faysal'ı Irak kralı yaptı.
Ama Haşimiler Irak'ta da yönetimde kalamadılar.
En küçük ve üvey kardeş olan Ali ise zaten sönük ve başarısız bir tipti.
Ona kimse devlet kurdurmadı bu yüzden.
Sadece Ürdün diye çakma bir isimle devlet kurdurulabilen Abdullah bir hanedan oluşturabildi.
Büyük bir Arap krallığı kurma hayali kuran Haşimilerden bir krallık kurup yaşatabilen Abdullah oldu.
Ama bu devletin ne kadar Arap olduğu tartışılır.
Ben bir-iki Ürdün prensini şahsen gördüm.
Biri görev yaptığım bölgeden beraberindeki atlı muhafızları ile Suriye'den Türkiye'ye girmişti.
Muhafızları içinde tek bir Arap yoktu nedense.
Muhafız kıtası geleneksel kıyafetleri içindeki Çerkezlerden oluşuyordu.
Tipi de Arap'a benzemiyordu.
Hafif sarışın, mavi gözlü ve beyaz tenliydi.
Yani Arap diye kafamızda canlanan tarife hiç uymayan biriydi.
Sonraki yıllarda çalıştığım bir birliğe eğitim görmek için subay olan bir Ürdün prensi geldi.
Prens olduğundan kendisine bir araba tahsis edilmişti.
Veya kendi getirdi.
Bilmiyorum.
Bu prensle ayak üstü konuşma fırsatım oldu.
Ana dili gibi İngilizce konuşuyordu.
Aslında gibisi de fazla.
Çünkü sanırım annesi İngiliz'di.
Bu günkü Ürdün kralının tipine bakın isterseniz.
Araptan çok İngilize benziyor.
Çünkü Ürdün hanedanı genellikle İngilizlerle evleniyormuş.
Şaşılacak bir durum da değil bu.
1916'da İngilizlere hizmet eden bir hanedan, İngiliz desteğini korumak için kan bağı da kuracaktı elbet.
Şimdi sanırım neden İran'ın attığı füzelerin bir kısmının Ürdün hava sahasında imha edildiğini anlamışsınızdır.
Elbette bunları Ürdün imha etmedi.
Çünkü o teknolojiye sahip olduklarını sanmıyorum.
Ama ABD ve İsrail'e bunu yapabilmeleri için hava sahalarını ve hatta kendi topraklarını kullanma hakkı tanıdıklarına şüphe yok.