.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

22 Ağustos 2024 Perşembe

HAMAS veya HİZBULLAH neden İsrail hükümetinden birini vurmak için çalışmıyor?

 İsrail, dünyada dokunulmazlığı olan tek devlet adeta.

Filistinlileri 1948'den beri istediği gibi öldürüyor.

Toplu katliamlar yapıyor.

Filistinlilerin topraklarını ve hatta evlerini zorla ellerinden alıyor ama dünyada hiç kimse bir şey söylemiyor.

Bir süredir Gazze'de çoğu çocuk binlerce kişiyi öldürüyor.

Yine kimsenin bir şey dediği yok.

Çünkü Batı, tarih boyunca Yahudilere karşı uyguladığı soykırımların diyetini ödüyor.

Filistinliler tek bir İsrail askerini öldürsün, Batı ayağa kalkıyor.

İsrail ise hiç çekinmeden kimi isterse öldürüyor.

Hadi Batı'nın böyle bir diyet borcu var.

Arap ülkeleri de Batı uşağı olduğundan ses çıkarmıyor diyelim.

Ama, HAMAS ve Hizbıllah'ın pasifliği neden?

İsrail, sürekli olarak HAMAS ve Hizbullah'ın lider kadrosunu öldürüyor.

Üstelik, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar bunu yapıyor.

Peki ama bu iki örgüt niye İsrail lider kadrosuna bir şey yapmıyor.

Ya da yapamıyor mu?

Bilmiyorum ama bu yönde bir teşebbüsleri de yok gibi.

Ben buna bir anlam veremiyorum.

Acaba İran'ın misilleme planı böyle bir şey mi olacak?

Mahalle Yanarken O... Saçını Tararmış: Rusya toprak kaybederken Putin neden Kafkasya'da geziyor?

 Ukrayna son günlerde yaptığı baskın tarzındaki taarruzlarla, savaşı Rus topraklarına taşıdı ve Rus ordusunu bozguna uğratarak geniş bir bölgeyi ele geçirdi.

Bu kritik durumda Rus devlet başkanının ülkesinde kalıp bu sorunla ilgilenmesini beklersiniz.

Ama o ne yapıyor?

Önce Azerbaycan'a gitti.

Sonra da Çeçenistan'a.

Putin Azerbaycan'da temel olarak iki mesaj verdi:


1. Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki sınırın belirlenmesinde yardımcı olabiliriz.

2. Azerbaycan'ın lojistik konularındaki gayretlerine (bununla Ermenistan'dan geçecek ve Azerbaycan'ı Türkiye'ye bağlayacak olan yolu kastediyor olmalı) destek verebiliriz.

Putin'in Azerbaycan ziyaretini anlamlandırmak o kadar zor değil.

Amerika ve AB Ukrayna'yı destekliyor.

Ukrayna bu destek sayesinde Rusya karşısında bu kadar uzun süre dayandı.

Son günlerdeki dolaylı tutum konseptine örnek olabilecek taarruz fikrini de muhtemelen ABD ve AB'den aldı.

Ukrayna topraklarındaki temas hattına odaklanan ve mahdut hedefli taarruzlarla adım adım da olsa ilerleyen Rusya'nın dengesini bozan bu taarruz, Rusya'yı kendi topraklarını savunmak için kuvvet ayırmak zorunda bıraktı.

Ama geniş sınırları olan Rusya, kısa sürede bu kuvveti temin etmekte zorlanıyor gibi.

Bu yüzden Ukrayna topraklarındaki temas bölgesine göndereceği bazı birlikleri ve hatta buradan çekeceği bazı birlikleri kendi topraklarına yayılan çatışmaya gönderecek.

Rusya, Azerbaycan ziyareti ile Doğu Avrupa'da toplanan ABD ve AB'nin dikkatini, dolaylı bir tutumla Kafkasya'ya çekmeye çalışıyor olabilir.

İlginç olan, Rusya'nın Kafkasya'daki tarihi müttefiki Ermenistan'ın ondan uzaklaşarak Batı'ya yanaşması, Soğuk Savaş sonrasında Rusya'dan uzaklaşan ve topraklarındaki Rus askerlerini çıkaran Azerbaycan'ın ise Rusyaya yanaşması.

İttifak ilişkileri kökten değişmiş gibi duruyor.

Bu durum Azerbaycan'a da yarıyor.

Çünkü Karabağ'savaşı ve sonrasındaki Ermeni yanlısı tutumu yüzünden Azerbaycan başta Fransa olmak üzere birçok Avrupa ülkesi ve ABD ile siyasi bir mücadele yaşadı.

İsrail ile kurduğu yakınlık sayesinde bu sorunları hafifletti fakat şimdi de en yakın müttefiki olan Türkiye ile İsrail arasındaki sorunlar yüzünden bir ikilem ortaya çıktı.

İşte bu ortamda, Azerbaycan için Kafkasya'da güclü bir Rus-Azerbaycan ilişkisi faydalı gibi.

Yani ziyaret, iki taraf için de fayda sağlıyor.

Peki Putin Çeçenistan'a neden gitti.

Bence Rus ordusunun yetersizliği karşısında tek seçenek Çeçen güçleri olduğu için.

Rus ordusu, savaşın ilk günlerinden beri sapır sapır dökülüyor.

Askerler iyi savaşamıyor.

Mariopol ve çevresinde de Rus askeri yetersiz kalmış ve Çeçen askerleri gelince durum Ukrayna aleyhine değişmişti.

Sanırım Putin, daha fazla çeçen askeri istiyor.

Bunları da yeni çatışma bölgesine gönderecek.

Anlaşıldığı kadarıyla Ukrayna, son taarruzu kendi askerleriyle değil, yabancı gönüllüler, paralı askerler ve Uzov Taburları gibi gönüllülerle yaptı.

Bu grupların askerleri, oldukça tecrubeli ve savaşçı.

Mecburi askerlikle orduya alınan ve daha çoğu çocuk olan Rus askerlerinin bunlarla savaşması zor.

Bu yüzden, aynı niteliklere sahip, yani tecrubeli ve savaşçı Çeçen askerlerine ihtiyaç var.

Kadirov muhtemelen buna hayır demez.

Ama Putin'den bir sürü karşılık da isteyeceği kesin.

Yakında yeni Çeçen birlikleri cepheye giderse Çeçenistan'a yeni yatırımlar ve para akışı da gerçekleşecektir.

Bence durum bundan ibaret.

Yoksa Putin, mahalle yanarken saçını tarayan biri değildir.

21 Ağustos 2024 Çarşamba

Oğlum dağa çıktı. İnmesini bekliyorum.

 Yanlış anlamayın.

Herhangi bir örgüte filan katılmadı.

Nereden merak saldıysa bir süredir dağcılık ilgisini çekiyordu.

Ben birçok dağa çıktığımdan pek ilgimi çekmiyor ama bir süredir bana dağa çıkıp kamp yapmaktan filan bahsediyordu.

,Sürekli erteleyince kendi arkadaşları ile dağa çıkmaya karar vermiş.

Dağ dediysem öyle ufak tefek tepe değil.

Ağrı Dağı'na çıktılar.

Bu tür faaliyetleri düzenleyen şirketler var.

Bir şirket aracılığıyla çıktılar.

Çıkmadan önce, dağ ne demek tam olarak bilmiyordu.

Kendisine anlatınca şaşırdı.

Beraber gidip eksi derecelerde sıcak tutan bir uyku tulumu aldık.

Zemine sermek için bir met, içine giymek için polar kıyafet ve başına sarmak için bandana da aldık.

Sırt çantası zaten vardı.

Ağrı dağı volkanik bir dağ.

Çok yüksek ve çok dik.

Ayakkabıdan atletine kadar birçok malzeme aldık.

Ağrı Dağı yazın bile eksi derecelerdedir.

Zirvesindeki kar hiç erimez. Adeta buzuldur.

Oğlum dağa çıkıp inmiş.

Bana mesaj atmış: "Çok zordu." diye.

Ama ona rağmen keyif almış.

Memleketimizin bir sürü değeri var.

Oralarda binlerce yıldır durup duruyor.

Bunlar sadece maden, tarım veya enerji açısından değerlendirilmemeli.

Turizme de kazandırılmalı.

Bir sürü kanyon var mesela.

Kayak yapmaya uygun dağlar var.

Dağcılık bir başka konu.

Turizm bakanları, sadece deniz ve kültür turizmi üzerinde durmamalı.

Doğa turizmi açısından da ülkemizin büyük bir potansiyeli var.

Ben memleketin tamamına yakınını gezmiş biri olarak bunu biliyorum.

İlgililerin de bilmesinde fayda var.

Telefonunuza veya bilgisayarlarınıza, özellikle de WhatsApp'tan gelen Fas ile ilgili deprem resimlerine sakın tıklamayın.

 Bir WhatsApp grubunda, bu tür konularla ilgili bir arkadaştan uyarı geldi.

Fas depremine dair bazı fotoğrafları sosyal medyaya yükleyeceklermiş.

Dosyanın adı ise "Sismik Dalgalar Kart imiş.

Bu dosyaları açarsanız 10 saniye içinde telefonunuz veya bilgisayarınız hacklenecekmiş.

Bu işlem bir defa başlatıldığında durdurulamıyormuş.

Okurlarıma da haber vereyim dedim.

Mecburi askerliğin önemi.

 Soğuk Savaş sonrasında neredeyse bütün Avrupa ülkelerinde mecburi askerlik kaldırılıp profesyonel askerliğe geçildi. 

Türkiye ve Finlandiya gibi birkaç ülke hariç tabii ki.

Ama Rusya-Ukrayna savaşı bu durumu değiştirdi.

Rusyaya sınırı olan neredeyse bütün Avrupa ülkeleri tekrar mecburi askerliğe geçti.

Orta ve doğu Avrupa ülkelerinde de bu yönde adımlar atıldı.

İngiltere de yeniden mecburi askerliğe geçmeyi tartışıyor.

Şimdilik sadece İtalya ve İspanya gibi ülkelerde bu yönde kuvvetli bir eğilim yok.

Bizim hükümetimiz de aslında mecburi askerliği kaldırmayı düşündü.

Ama tam olarak kaldırmaya cesaret edemedi.

Bunun yerine askerlik çok kısaltıldı.

Onun yerine birçok birlik sadece profesyonel birlikten oluşur hale getirildi.

Askerlik kısalınca ordunun personel mevcudu çok azaldı.

Bunun yarattığı sorunlar bir süredir kendini gösteriyor.

Profesyonel askerliğin de o kadar rantabıl  olmadığı ortaya çıktı.

Tüm dünyada savaşlar yayılmaya başlamışken, hükümetin bu konuyu tekrar ele almasında fayda var.

Hükümet iç güvenlik birliklerini çok artırdı.

Jandarma ve polis mevcudu muhtemelen kara kuvvetleri mevcudunu geçmiştir.

Özal'dan beri merkez sağ ve muhafazakar partilerde ordu tehdit olarak görülüyor.

İktidarlarını garanti altına almak için de jandarma ve polis bir denge unsuru olarak görülüyor.

Bu yüzden iç güvenlik birlikleri mevcutları hep artırılıyor.

Ağır silahlar, helikopterler ve hatta uçaklarla teçhiz ediliyorlar.

Buna bir son vermenin vakti geldi sanırım.

Devlet kurumları hükümetlerin iktidarını güçlendirmek için değil devleti ve milleti güçlendirmek için vardır.

Doğaya atılan plastik çöplerin yarattığı sorun.

 Günlük hayatımızın hemen her alanında plastik var.

Plastik torbalar, eşyalar ve hatta kıyafetler oldukça yaygın.

Sokaklar yerlerde plastik torbalar ve şişelerle dolu.

Şehir dışına çıkıp ormanlık alanlara gittiyseniz yerleşim yerlerine en uzak bölgelere kadar her yerde plastik olduğunu görürsünüz.

Ama en kötüsü de sular plastikle dolu.

Karada plastik genelde bütün halde ve az parçalanmış olmasına rağmen deniz ve okyanuslarda dalgaların sürekli hareketi ile plastik hızla küçük parçalara ayrılıyor.

Böylece, neredeyse bir hücre boyutuna kadar küçülen plastik parçaları oluşuyor.

Buna mikro plastik deniyor.

Yapılan araştırmalar, birçok balığın vücudunda mikro plastik olduğu tespit edilmiş.

Mikro plastik içme sularına da karışmış durumda.

İnsan vücudunda da muhtemelen yenen balık ve diğer yiyeceklerle mikro plastik olduğu tespit edilmiş.

Hatta yeni doğan bebeklerde ve plasentada bile mikro plastiğe rastlanmış.

Bu insan vücudunun alışık olmadığı bir şey.

İnsan genini etkileyip etkilemeyeceği bilinmiyor.

Yeni hastalıklara ve sakat doğumlara sebep olup olmayacağı da bilinmiyor.

Ama duyarlı çevrelerde büyük bir endişe uyandırmış durumda.

Okyanusların plastikten arındırılması, plastik tüketiminin azaltılması gibi hususlarda kampanyalar düzenleniyor.

Bu konuya herkesin duyarlı olmasında fayda var.

Gelecekte daha önce hiç görülmemiş hastalıklara yakalanmamak veya ucube gibi görünen torunlarınız olmasını istemiyorsanız bunu yapmalısınız.


20 Ağustos 2024 Salı

İnsanoğlu hasta bir tür herhalde.

 Antik Mühendislik diye bir program izliyorum.

İnsanoğlunun daha taş devrinde yaptığı ve ne maksatla veya nasıl yapıldığı henüz bilinmeyen anıtları anlatıyorlar.

Mesela Fransa'sa daha taş devrinde yüzlerce büyük taşı 6-8 sıra halinde geniş bir alana dizmişler.

Taşlar 1,5 metre ile 6 metre arasında değişen boylarda.

Taş devrini gözümde canlandırmaya çalışıyorum.

Üstlerinde doğru dürüst bir elbise yok.

Hatta donları bile yok.

Her gün aç kalmamak için avlanmak ve meyve/sebze toplamak zorundalar.

Bu arada kendileri de büyük yırtıcıların avı durumundalar.

Her an bir aslan veya kurt sürüsü tarafından yenilebilirler.

Üstelik ellerinde metal hiçbir silah yok.

Uyduruk taşlar ve sopalarla kendilerini korumak zorundalar.

Bu ortamda, aklı başında olan herhangi bir canlı, öncelikle kendine bir barınak yapar.

Soğuktan korunmak için kıyafet yapar.

Korunmak için silah, çit filan yapar.

Bizim antik atalarımız ise ne yapmış.

Salak gibi bir sürü devasa kayayı taşıyıp bir hizaya dizmek için ömürlerini harcamışlar.

Göbekli Tepe'de de aynı durum var.

En aski yapılar anıtsal yapılar.

Muhtemelen tapınaklar.

Salak veya hasta ruhlu olmasalar önce kendilerine güvenli evler yaparlardı.

Bence insanoğlu biraz hasta.

Geçmişte öyleydi...

Bu gün de öyle...

Tüm dünyayı yok edecek kadar nükleer silah yapan bir türün akıl sağlığının yerinde olduğu söylenemez.

Milyonlarca insan evsiz durumdayken büyük tapınaklara, anıtsal binalara, gereksiz ve gösterişli yapılara bu kadar para harcamak da sağlıklı bir şey değil.

Ekonomideki çöküş, ülkenin geleceğini de karartıyor.

 Üniversite sonuçları belli oldu.

Şimdi herkes çocuklarını üniversiteye kaydettirmeye , onların barınma sorununu, geçim sorununu çözmeye çalışıyor.

Hsberlerde ekonomik sıkıntı sebebiyle çocuğunu okula yazdıramayacağını söylleyenlerin haberleriyle dolu.

Geçen yıl, 2,5 milyon öğrenci ekonomik sorunlar sebebiyle okulu bırakmış.

Elin sığınmacısına, yasadışı göçmenine ayrılan kaynaklar bu ülkenin kendi çocuklarından esirgeniyor.

Her köşe başına, hatta boş arazilere bile cami yapanlar, küçücük şehirlere kapasitesinin çok üzerinde ve zarar eden hava alanları yapanlar, saraylar, yazlık saraylar yapanlar, öğrenciler için nedense yurt yapamıyorlar.

El insaf..


Çalacaksanız çok çalın. Az çalarsanız hapse girersiniz.

 Bir manavdan birkaç elma çalsanız, şikayet durumunda hapı yutarsınız.

Ama milyonlar çalarsanız, size hiçbirşey olmaz.

Tutuklansanız ve suçlu olduğunuz ortada olsa bile kısa sürede dışarı çıkarsınır.

Örneğin Dilan Polat.

Kara para aklama gerekçesiyle tutuklandı.

Ülkede yer yerinden oynadı.

Aylarca yazıldı, çizildi.

Peki sonuç ne oldu?

Dilan Polat serbest bırakılmış.

Ülkede her gün başka bir şey yasaklanıyor.

 İnstagram yasaklandı.

Sebep malum.

Şimdi de bir oyun programı engellenmiş.

Şirket oyunu kaldırmak zorunda kalmış.

Sebep, insanları vergi kaçırmaya teşvik etmesi.

Ama buna kimse inanmıyor.

Tam aksine, hükümetin vergiler üzerindeki alengirli işlerine dikkat çektiği için kaldırıldığı iddia ediliyor.

İnsanlar gergin.

Ağzını açmaktan bile korkuyor.

Çünkü bedeli ağır oluyor.

Allah sonumuzu hayır etsin.