.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

19 Ağustos 2024 Pazartesi

Turizm Bölgelerinden Sonra Yakında Şehirlerdeki Kafe ve Lokantalar da Sinek Avlamaya Başlarsa Şaşırmayın.

 Bu gün bir arkadaşla buluştum.

Bir kafeye gittik.

Üçbeş çay, bir kahve ve su içtik.

Bir de atıştırmalık bir şeyler yedik.

Mütevazi bir yerdi.

Ona rağmen bir sürü para ödedik.

Dikkatimi çekti.

Bizden başka müşteri yoktu.

Birkaç saat boyunca hiç kimse gelmedi.

İnsanlar artık daha az harcama yapıyor.

Bu sebeple daha az dışarı çıkıyor.

Dışarı çıkanlar da kafe ve restorantlara daha az gidiyor.

Mevcut ekonomik politikalar memuru ve işçiyi vurdu.

Emekliyi çökertti.

Çiftçiler traktörlere bindi, protesto ediyor.

Esnaf da çökerse eğer, bu ülkeyi idare etmek zorlaşır.

Esnaf deyip geçmeyin.

Osmanlı'da onlarca yeniçeri isyanı oldu.

Esnafın desteklediği isyanlar başarılı oldu.

İktidarlar değişti.

Esnaf önemli.

Benden söylemesi.

Ali Koç Olayı

 Ülkemiz her gün bir başka rezaletle yüz yüze geliyor.

Bir futbol maçı, neredeyse bir takımımızın başkanının infazına sahne olacaktı.

Ali Koç, futbol sahasında bazıları dolu su şişeleri olan cisimlerle taşlandı.

Onu koruması gerekenlerin de gerekli tedbirleri almadığı anlaşılıyor.

Bu nasıl bir ilkelliktir? Bu nasıl bir saçmalıktır?

Anlamak mümkün değil.

Müsebbipleri en ağır cezalara çarptırılmalı.

Bu ilkelliği normalleştirmek için kimse bahane aramasın.

Ki caydırıcı olsun.

Bir daha benzer şeyler yaşanmasın.


Artık Savaş da İç Güvenlik de Teknoloji Merkezli Oldu.

 Bu gün haberleri izliyorum.

Teröristler sınırlarımızı paramotor ile geçerek sızma gerçekleştirmeye kalkışmış.

Bunun üzerine TSK'ya ait TİHA'lar paramotorları takip ederek etkisiz hale getirmiş.

Teröristlerle birlikte, çok sayıda mühimmat ve silah ele geçirilmiş.

Biz iç güvenlik harekatlarına başladığımızda, timimizde klasik silahlar ve gece görüş dürbünleri vardı.

Sadece gözetlemeye yarıyordu.

Sonra başa takılan ve lazım olduğunda göze doğru indirilen binocolar gece görüş gö zlükleri verdiler.

Bunun yanında silahların namlusuna takılan pointerler de verildi.

Pointerleri tüfeğe göre sıfırlıyorduk.

Gece düğmesine bastığımızda çıplak gözle hiçbir şey görünmüyordu.

Gece görüş gözlüğü ile baktığımızda ise tüfekten çıkan yeşil renkli bir ışık görünüyordu.

Işığı hedefe getirdiğimizde kalçadan nişan almadan atış yaparak hedefi vurabiliyorduk.

Bunları ilk kullandığımızda, uzay çağını yaşıyor gibi hissetmiştik.

Ama kısa süre içinde arkadan başka yenilikler geldi.

Şahin gözü diye bir şey geldi mesela.

Gece onunla nişan alıp ateş edince 25 metreden sigarayı vurabiliyorduk.

Sonra termal kameralar filan geldi.

Ama yine de bizim için terörist tehdidi çok fazla değişmiyordu.

Onlar da Rus malı gece görüş ve termal kameralar ediniyorlardı, hepsi o kadar.

Terörist karadaydı.

Havaya bakmıyorduk.

Ama teröristi de günlerce arazide dolaşıp aramak ve bulmak zorundaydık.

Şimdi işler çok değişti.

Teröristi SİHA'lar buluyor, askerin gitmesine gerek kalmadan vuruyor.

Buna karşılık, teröristler de sivil maksatlı dronlarla askerlerimize saldırabiliyor.

Paramotor ile sınırlarımızdan sızıyor.

Neyse ki, dronsavarları var askerlerin.

Paramotorlar da TİHA'lar tarafından vuruluyor.

Bu teknolojik hızla, daha neler göreceğiz kim bilir?....


18 Ağustos 2024 Pazar

İnternette meyve ve sebzelerin boş arazilere döküldüğü videolar ne anlama geliyor?

 Markette 20 lira olan bir ürün tarlada niye 2 lira diye sorgulamayıp tarlada bırakılan veya satılamadığı için üretici tarafından dökülen ürünlerin görüntülerini paylaşıp çiftçiyi vatan hainliği ile suçlayan lavuklar, Allah sizi bildiği gibi yapsın.

O görüntüleri nerede çekmişler bilmiyorum.

Ama ben de bir çiftçi ailesinde büyüdüm.

Bizim köyde herkes çiftçilikle geçiniyordu.

Hala da öyle.

Bazen karpuz eker ama ürün bol diye tüccar ürüne beklenen değerinin çok altında, hatta bedava denilebilecek bir fiyat verirdi.

Bunun üzerine çiftçi ürünü tarlada bırakırdı.

Topladığını da dökerdi.

Tarlada bırakırdı çünkü toplatsa elde edeceği para işçi ücretine bile yetmezdi.

Topladığını dökerdi çünkü şehre götürüp satsa mazor parasını karşılamayacak.

Köylüye dağıtsa, zaten köylünün kendi kavunu var.

İsteyen de toplanmayan tarlalardan topluyor.

Yani bir b...k bilmeden konuşmamak lazım.

Çiftçi eziliyor.

Maliyetler çok yüksek ama ürün para etmiyor.

Ülkede bir hükümet varsa çaresiz insanları vatan hainliği ile suçlayacağına soruna bir çare bulmalı.

Çiftçiler için tüccar soygununa ve işçi ücretine katlanmadan ürününü satma yöntemi: Almanya'dan bir örnek.

 1991 yılında Almanya'ya gitmiştim.

Bir çilek tarlasına gittim.

İsteyen tarlaya girip çilek topluyor, çıkışta da tarla kenarındaki bir kulübede tarttırıp cok ucuz fiyattan topladığı çileğin parasını ödüyordu.

Hem insanlar maketten cok daha ucuza çilek almış oluyor hem de çiftçi toptancıya verdiğinden daha yüksek fiyata çilek satıyordu.

Üstelik işçi ücreti de ödememiş oluyordu.

Türkiye'de de çiftçiler böyle bir uygulamaya gidebilir.

Çiftçi aracıların soygunundan nasıl korunabilir: İngiltere'den bir örnek.

Bir iş için İngiltere'nin kuzeyinde bir yere gitmiştim.

Londra'ya dönerken yol üzerindeki bir köyde pub olduğunu görünce durdum.

Pub'a girince şaşırdım.

Pub'ın arka tarafindan bir nehir geçiyordu.

Köylüler nehir kenarında güneşleniyor ve nehirde yüzüyorlardı.

Bir kısmı da pub'da yiyip içiyordu.

Pub'daki barmene "Bu nasıl bir köy? Yaz ortasında kimse çalışmıyor mu?" diye sordum.

Bir sure önce köylüler toplanıp bir şirket kurmuşlar.

Bir veteriner ve bir ziraat mühendisini ise almışlar.

Koyun tarlalarını islemek için gerekli tarım makinelerini ve traktörleri satın almışlar.

Şirketin tarla sürmek, biçerdöver kullanmak ve bezelye hasat etmek için köyden maaşlı isçileri de varmış.

Koyunlar ise çit ile bolunmuş meralara sabah salınıp aksam alınıyormuş.

Şirket kurulunca herkes ihtiyaçtan cok fazla olan traktör ve tarım makinelerini satmış.

Şirket eskiye göre cok daha az makine ve traktörle tarlaları isleyebiliyormuş.

Şirket gübre ve ilacı fabrikadan doğrudan aldığından aracılara gerek kalmamış.

Böylece maliyetler cok düşmüş.

Şirket köyde silolar filan kurmuş.

Ürünü borsayı takip ederek en yüksek fiyattan satıyormuş.

Gelir cok artmış.

Köylüye de hobileri ile ilgilenmek, gezmek ve eğlenmek kalmış.

Tüm ifadeler:
Haluk Ertuğrul, Bergi Alp ve 124 diğer kişi
11
Beğen
Yorum Yap
Kopyala
Paylaş

2001'deki asgari ücrete göre bu günkü asgari ücret gerçekten daha yüksek mi?

Ülke battı. 

TUİK uydurma rakamlar ilan etse de gerçek hayatta enflasyon deli gibi yükseliyor.

Memur ve işçi maaşları enflasyona yetişmiyor.

Emekliyi hükümet zaten mezara koymuş durumda.

Ölülerin paraya ihtiyacı olmaz diye emekli maaşları yerlerde sürünüyor.

Televizyonlardaki yandaş-yalakalar bile bu durumu inkar edemiyor.

Bununla birlikte, eski asgari ücret veya kişi başına düşen milli gelir rakamlarını bu günkü rakamlarla karşılaştırıp "Bu gün işler çok kötü olsa da eskiye göre yine de daha iyi." deme yüzsüzlüğünü gösteriyorlar.

Bunun böyle olmadığını bilmeyecek kadar geri zekalı olduklarını sanmıyorum.

Milleti rakam cambazlığı ile salak yerine koyuyorlar.

Bu gün bir belgesel izliyordum.

İngiltere'deki bir antikacının işlerini anlatıyor.

Belgeselde Çok uzun süredir üretim yapan bir makas fabrikasına gittiler.

Belgeselden öğrendiğime göre 1900 yılında İngiltere'de 1.5 sterline satılan bir makasın bu günkü satış fiyatı 120 sterlinmiş.

Görüldüğü gibi, 1920'lerin milli gelirini bu günün milli geliri ile dolar üzerinden kıyaslayanlar yalan söylüyor.

2001 yılandaki asgari ücreti de bu günkü asgari ücretle dolar bazında kıyaslayanlar da yalan söylüyor.

Çünkü o kıyaslamalar doğru değil.

Dolar ve sterlin de zaman içinde değer kaybediyor.

1920'lerdeki kişi başına milli geliri bu günle kıyaslayacaksanız, 1920'deki rakamı en az yüzle çarpmanız lazım.

2001'deki asgari ücreti de bu günkü asgari ücretle kıyaslayacaksanız, 2001'deki rakamı en az dörtle çarpmanız lazım.

Böyle yaparsanız hem hesap doğru olur, hem de bu gün durumun ne kadar kötü olduğu gerçeği daha iyi anlaşılır.

17 Ağustos 2024 Cumartesi

Tanklara Meraklı Mısınız?

 Bir süredir düşünce kuruluşumuzun internet sitesinde tanklarla ilgili yazılar yazıyorum.

Konu ilginç çünkü son yıllarda yaşanan savaşlarda tanklar bir bunalım ile karşı kkarşıya kaldılar.

Devasa cüsselerine ve yüksek fiyatlarına rağmen çok ucuz silahlarla binlerce tank muharebe meydanlarında yok edildi.

Bunun üzerine tüm dünyada tankları geliştirme ve yeni muharebe sahasının ihtiyaçlarını karşılayabilecek haline getirmek için çalışmalar başladı.

Ben de bu konuları inceleyerek birçok yazı yazdım.

Yazılarıma ulaşmak isteyenleri https://strasam.org/ adresinden ulaşabilir.

En son yazıma da şu bağlantıdan ulaşmak mümkün:

Avrupa Tank Modellerinde Yeni Gelişmeler ve Altay Tankı Üzerine Düşünceler | Stratejik Araştırmalar Merkezi - STRASAM.ORG ®

İyi okumalar diliyorum.

Birinci Dünya Savaşı Dönemindeki Eğitim Bu Gün Tekrar Uygulanıyor.

Malum, uzun süredir Rusya-Ukrayna savaşı devam ediyor.

Savaşın başlangıcında Ruslar, İkinci Dünya Savaşı'nda yaygınlaşan ve Soğuk Savaş boyunca hemen her ordu tarafından esas alınan zırhlı birliklere dayanan manevra konseptine göre hareket etti.

Fakat kısa süre sonra bunun başarıyı getirmediğini gördü.

Daha sonra Ukrayna karşı taarruzları yapıldı ama bunlardan da bir sonuç alınamadı.

Bunun üzerine iki taraf da Sovyet Savunma Doktrinine benzer şekilde savunma mevzileri hazırlayıp işgal ettiler.

Ondan sonra muharebeler, klasik mevzi muharebelerine dönüştü.

Yani Birinci Dünya Savaşı'ndaki gibi geniş kuşatma manevraları yerine toprak ele geçirmeye dayanan yıpratma muharebeleri yaşanmaya başladı.

Buna bağlı olarak da askerlerin bu yeni muharebe şekline göre yeniden eğitilmesi ihtiyacı ortaya çıktı.

Böylece her iki taraf da mevzilerin nasıl temizleneceği konusunda eğitim yapmaya yoğunlaştılar.

Aşağıdaki bağlantıda Rus ordusunun mevzi temizleme eğitimine dair bir video bulunmaktadır.

https://www.youtube.com/shorts/68rQuDVpyWE

Videoyu izlediyseniz, savaşın ne kadar karmaşık bir şey olduğunu anlamışsınızdır.

Uzay çağını andıran SİHA'lar, dronlar, güdümlü silahların yanında 100 yıl önceki taktik ve teknikler de hala etkin olarak kullanılmaktadır.

Askeri Eğitimde Kapsayıcı Yaklaşım.

Çalıştığım dönemlerde askerlere eğitim yaptırırken, yeni teknik, taktik ve teknolojileri kullanmayı çok iyi bilmenin yeterli olmadığını söylerdim.

Eski metodları da kullanın derdim.

Örneğin, üs bölgesinde özellikle geceleri bir sürü mevziye, içi ot doldurulmuş eski esbiselerden oluşan maketleri koydururdum.

Aldatma tedbiri olarak işe yarayabileceklerini, askerin görevinin süpermen olmak değil işe yarayabilecek her şeyi kullanarak kendini ve birliğini korumak olduğunu söylerdim.

Bazı askerlerin maketlerin işe yarayacağına pek ikna olmadıklarını bakışlarından anlardım.

Ama birçok defa bunun işe yaradığını gördüm.

Termal kameraların, gece görüş cihazlarının vb. teçhizatın bu kadar yaygın olduğu ve canlı nesneleri ayırt edebildiği bir zamanda bunun işe yaramadığını düşünüyorsanız şunu unutmayın.

O cihazlar her askerde yok.

Ne kadar çok düşman askerini yanlış hedefe ateş etmek zorunda bırakırsanız kardır.

Nitekim İnternetteki videolardan, bu yöntemin Ukrayna Savaşında da kullanıldığı anlaşılıyor.

Ukraynalı askerler mevzilerin bazılarına maket askerler koyuyorlar.

İşe yaramasaydı koymazlardı.

Videoyu aşağıdaki bağlantıdan izleyebilirsiniz.

https://www.youtube.com/shorts/2eZfeHRjz0Y?feature=share