.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

23 Ekim 2023 Pazartesi

İsrail Gazze'ye ne zaman kara harekatı düzenleyecek?

 Israil'in önünde bir Lübnan'da Hamas ile çatışma tecrübesi var.

O tecrübe ki akademik ve askeri çevrelerde "hibrit savaş" diye yeni bir kavramın ortaya çıkmasına sebep oldu.

Eğer Hamas ile yaşadığına benzer bir tecrübe daha yasarsa güçlü İsrail ordusu efsanesi yıkılır.

Bu yüzden iyice hazırlanmadan ve başarıdan emin olmadan bir kara harekâtına girişmeyecektir.

Bu sebeple günlerdir havadan ve karadan bombardımanlarla Gazze'yi ateş baskısı altında tutmaktadır.

Hedef iyice yumuşadığında yada İsrail böyle olduğuna inandığında bir kara harekatı beklemek uygun olur.

Bu yarın da olabilir.

Hiç gerçekleşmeyebilir de.

Hemen dünya savaşı çıkaranlara itibar etmemek lazım.


20 Ekim 2023 Cuma

Özgür basının önemi

Eğer dikkatli olmazsanız, medya mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri sevmenize sebep olabilir.

(Malcolm X)

Örnek: 2008-2016 arasında insanların çoğu, gazete haberlerine ve televizyondaki bazı şaklabanların söylediklerine inanarak FETÖ ve onunla beraber hareket edenleri alkışlayıp kumpasları demokratikleşme olarak gördü.
Kumpaslara maruz kalan ve çoğu Silahlı Kuvvetler mensubu olan bürokratların ve bazı sivillerin vesayet rejiminin darbe planlayan adamları olduğuna inandı.
Gazeteci kılıklı etki ajanları ve kalemini satmaktan başka bir şey bilmeyen gazeteciler de bundan cesaret alarak işi daha da abarttılar.
Ülkede meydana gelen neredeyse her şeyi mahkemelerde suçsuz yere yargılanan insanlara yüklemek için birbirleriyle yarıştılar.
Ama asıl kıran kırana giden yarış FETÖ elebaşına övgüler düzme konusunda yaşandı.
Ama sonra ibretlik bir duruma düştüler.
15 Temmuz gerici darbe girişimi olunca daha önce FETÖ güzellemesi yapmak için birbiri ile yarışan basın mensupları, birden bire demokratikleşme davaları dedikleri hukuk cinayetlerine hep bir ağızdan kumpas demeye ve FETÖ'ye en büyük suçlama ve hakaretleri yapmaya başladılar.
Buradan çıkarılacak sonuç şudur:
Bir ülkede en büyük felaketlerden biri özgür ve doğru haber yapan bir basının olmamasıdır.

İsrail'in kullandığı beyaz fosfor nedir?

Beyaz fosfor, top veya havan mermileri ile atılabilen bir maddedir.

Mermi bir yere çarptığında, yaş zeytin dalı ve yapraklarını yaktığında çıkan koyu ve yoğun beyaz renkteki duman gibi bir gaz ortaya çıkar ve ağır ağır çevreye yayılır.

Normal sis mermisine göre çok daha yoğundur.

Ağır bir gaz olsa gerek çünkü sis mermisi kadar hızlı havaya yükselmez ve dağılması uzun sürer.

En kötüsü de gaza maruz kalanlar nefes aldığında tüm nefes yollarını ve ciğerlerini tahriş eder.

Gaza maruz kalıp gözünü açanın gözlerinde de yanma olur.

Maalesef bu mühimmat soğuk savaş döneminde her orduda vardı.

Yanlış bilmiyorsam bizde soğuk savaş döneminden kalan beyaz fosfor sis mühimmatı imha edildi ve artık atış eğitimlerinde bile kullanılmıyor.

Beyaz fosfor işte böyle bir şey.

Eğer İsrail kullandıysa, mutlaka anlaşılır.

Çünkü hem gözle görmek mümkündür.

Hem de etkileri inkar edilemeyecek kadar açıktır.

Beddua okumak yasal hakkımız!....

 Nüfus müdürlüğündeyim. Genç bir oğlan bir memurla tartışmaya başladı.

Oğlan biraz rahatsız gibi.

Kanuni haklarından filan bahsetti.

Memuru şikâyet edeceğini bağıra bağıra söyledi.

Memur da; "Git şikâyet et, sorun çıkaran sensin!" diye cevap verdi.

Bunu duyan genç, memura "Allah belanı versin!" diye bağırdı.

Memur "Bana beddua edemezsin! Şimdi polis çağıracağım." diye tepki gösterdi.

Oğlan " Çağırırsan çağır, beddua okumak suç değil.

Bu konuda açılmış bir davada hakim kararı var.

Beddua etmek benim yasal hakkim." dedi.

Bunun üzerine bir memur; "Terbiyesizlik yapma!" diye bağırdı.

Oğlan ona dönüp; "Yasal hakkımı kullanıyorum.

Senin de Allah belanı versin." diye bağırdı.

İş büyüyünce, birkaç memur oğlanın etrafını çevirip dışarı çıkarmaya, oğlan direnince de bir odaya sokmaya filan çalıştı.

Oğlan; "Bana dokunmayın. Buna hakkınız yok. Suç işliyorsunuz. Yine yasal hakkımı kullanıyorum. Allah hepinizin belasını versin!" dedi.

Bunun üzerine bir kadın memur sinirlendi.

"Bu hak sadece sana verilmemiştir herhalde! Benim de ayni hakkim vardır. O zaman ben de yasal hakkimi kullanıyorum. Allah senin belanı versin." diye karşılık verdi.

Sonra güvenlik filan geldi.

Oğlanı dışarı çıkardılar.

Biraz sonra bir memur geri döndü.

Nedendir bilmem ama sanırım sıra bekleyen insanları bilgilendirmeye ihtiyaç olduğunu düşünmüş olmalı, durumu açıklamaya başladı.

Özet olarak; "Psikolojik sorunları varmış. Normal değilmiş." dedi.

Psikolojik sorunu olması sanki iyi bir şeymiş gibi bazıları "Oooh!" filan dedi.

Herkes rahatlamış görünüyordu.

Sıra bekleyenler, işine gücüne devam etti.

Ben de işimi halletmek için sıramın gelmesini bekliyordum.

Bir memura sordum: "Burada güvenlik yok mu? Ya daha vahim bir şey olsaydı."

"Yoook! Bir şey olmaz, merak etmeyin. Güvenlik giriş kapısında var." diye cevap verdi.

Bir güvenli açığı olduğu kanaatine vardım.

Ama beni ilgilendiren bir durum değil diye bir şey demedim.

Ama yine de şaşırmıştım.

Çünkü bu, benim devlet dairelerinde karşılaştığım ilk olay değildi.

Hatta, nedendir bilmem, ne zaman devlet dairesine filan gitsem ya kavga çıkıyor veya psikolojisi bozuk birine denk geliyorum.

Resmen resmi daire fobim oluşmaya başladı.

15 Ekim 2023 Pazar

Atatürk, Selanikli değil Malatyalıymış.

Atatürk, sadece Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu büyük bir asker ve siyaset adamı değil, dünya çapında takdir toplamış ve örnek gösterilen bir devlet adamıdır.

Hal böyle olunca, herkes onun kendilerinden olduğuna inanmak veya en azından ummak ister.

Muhtemelen bu sebeple, Atatürk'ün kim olduğu ve nereli olduğu hakkında birçok iddia ortalarda dolanıp duruyor.

Mesela Arnavutlardan, Atatürk'ün annesinin Arnavut olduğunu uzun süre önce duymuştum.

Bazıları da Zübeyde Hanım'ın Konyalı olduğunu iddia ediyordu.

Alevi, Şii, Sünni vb. mezhepsel aidiyet üzerinden de kendilerinden olduğunu iddia edenler vardı, halen de var.

Ama Atatürk'ün Malatyalı olduğunu bilmiyordum.

Geçenlerde bir esnafta işim vardı.

Orada tanıştığım ve kendisine gizemli bir hava vermeye çalışan biri Atatürk'ün aslen Malatyalı olduğunu söyledi.

Bunun kanıtlarının yakında kamuoyuna sunulacağını ve büyük olay olacağını söylüyordu.

"Yok, daha neler..." diyecek oldum ama adam devam etti.

"Aslında Atatürk'ün doğum yeri Malatya. Annesi ve babası o küçük bir çocukken öldüğünden Selanik'teki teyzesinin yanına götürüp bırakmışlar.

Mustafa Kemal Paşa'yı teyzesi büyütmüş.

Herkesin annesi diye bildiği Zübeyde Hanım, onun teyzesi, babası olarak bilinen Ali Rıza Efendi ise eniştesiymiş."

Baktım adam iyice uçuyor, he he deyip geçtim.

Onun yüksek kişiliğinden bir şeref payesi kapmaya çalışanlar onu kendi memleketlerinden, dinlerinden, mezheplerinden filan yapanlar olduğu gibi bazı alakasız tipler de onu sevmediklerinden başka bir dine veya etnik gruba mensupmuş gibi göstermeye çalışırlar nedense.

Yotube'taki bazı videolardan anlaşıldığına göre, bu tiplere, bazı yabancılar ve Yahudi kökenli olduğunu söyleyen kişiler de katılmış.

Sosyal medyada Atatürk ve Milli Mücadele kahramanlarının mason veya yahudi olduğunu iddia eden bir sürü tip var.

Halbuki Osmanlı nüfus kayıtları ortada.

Okul kayıtları gibi diğer resmi belgeler de ortada.

Atatürk'ün Türk ve Müslüman bir aileden geldiği gayet açık.

Arkadaşlarının da kökü kökeneği belli.

Mason olduklarına dair de hiçbir kayıt veya belge yok.

Yaşadığı dönemde de böyle bir söylenti dahi yok.

Mesela Talat Paşa gibi bazı kişilerin Mason olduğu herkesçe biliniyor.

Ama ne Mustafa Kemal Paşa, Ne Kazım Karabekir, Ne Ali Fuat Paşa, ne İsmet İnönü, ne Cemal paşa, nede Enver Paşa'nın mason olduğunu söyleyen tek bir kişi yok.

Neden böyle saçmalıklarla uğraşırlar anlamak mümkün değil.

Atatürk nerede doğup büyüdüğünü kendi hatıralarında da açıkça anlatmıştır.

Köken olarak da Türk ve Müslüman olduğunu hem kendisi hem onu tanıyanlar birçok yerde açıklamışlardır.

En önemlisi de Atatürk; "Bana doğuştan gelen bir üstünlük atfetmeyiniz. Benim hiç kimseden yaradılış olarak bir üstünlüğüm yoktur. Benim doğuştan gelen tek üstünlüğüm Türk olarak dünyaya gelmemdir." demiştir.

Bu sözüne bakıp da ırkçı filan demeye kalkmayın sakın.

Ona sürekli tekrarladığı "Türk milleti" ibaresi ile neyi ifasde ettiğini sormuşlar.

Verdiği cevap gayet açık: "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir."

ABD Uçak Gemisi, Gazze yakınlarına neden geldi?

 ABD, HAMAS saldırısından hemen sonra bir uçak gemisini İsrail'e destek olmak için bölgeye göndereceğini açıkladı.

Aman Allahım....

Bilen, bilmeyen, asker emeklisi, gazetecisi, akademisyeni hep bir ğızdan bunu yorumlamaya başladılar.

Tamam yorumlasınlar ama yorumları duyunca şaşmamak mümkün değil.

ABD, İsrail'e asker desteği verecekmiş, denizden bombardıman yapacakmış, bilmem ne yapacakmış diye bir sürü hikaye.

Bu kadar desteksiz sallamaya ne gerek var, anlamıyorum.

Halbuki biraz mantıklı olmak doğru cevabı zaten ortaya çıkarır.

HAMAS'ın kaç tane uçağı var?

Sıfır.

Kaç tankı var?

Sıfır.

Kaç ordusu var?

Sıfır.

Basit silahlar kullanan militanlarından başka gücü yok.

Ama israil, bölgedeki en güçlü hava kuvvetlerine sahip.

En gelişmiş tanklar onlarda.

Düzenli ve eğitimli bir ordusu var.

İsrail'in HAMAS ile savaşmak herhangi bir ülkenin desteğine ihtiyacı olmadığı ortada.

Peki ama ABD neden uçak gemisini gönderdi o zaman?

Elbette HAMAS için göndermedi.

Yandan müdahale edebilecek diğer devletlere gözdağı vermek için gönderdi.

Ayrıca, İsrail'i vurabilecek balistik füzeleri olan devletlerin savaşa müdahil olması durumunda İsrail'e füze savunması sağlayabilmek için.

ABD savaş gemilerinde güçlü hava ve füze savunma radarları var.

Füzelere karşı kullanabileceği hava ve füze savunma sistemleri de var.

Bunlar, NATO'nun bizim de içinde olduğumuz bölgedeki hava savunma sisteminin bir parçası.

Kürecik'teki radar da bu savunma sisteminin bir parçası.

İlginçtir, NATO hava ve füze savunma sistemim Türkiye'nin tamamı için güvenlik sağlayamıyor.

Ama, ihtiyaç olduğunda İsrail için güvenlik sağlıyor.

Olaya bu şekilde bakmakta fayda var.

14 Ekim 2023 Cumartesi

ABD ile artık müttefik değiliz, rakibiz.

 ABD başkanı; "Türkiye, yaptığı operasyonlarla IŞİD ile mücadeleye zarar veriyor." demiş.

Ortada IŞİD diye bir şeyin kalmadığını herkes biliyor.

IŞİD'e devlet olarak operasyon yapan ve çok büyük zayiatlar verdirerek bazı bölgeleri bu terör örgütünden temizleyen tek devletin Türkiye olduğunu da herkes biliyor.

Hatta Türkiye, yakın zaman önce önemli bir IŞİD liderini bir operasyonla yok etti.

Peki ama tüm bunlara rağmen ABD başkanı neden böyle konuşuyor?

Bence konunun IŞİD ile alakası yok.

ABD, NATO'dan bağımsız olarak kendi planlarına sahip bir emperyal güç.

Anlaşıldığı kadarıyla bu planlar içinde Türkiye uzun bir süredir artık bir müttefik değil, çıkarların uyuşmadığı bir rakip.

Bunun ilk örnekleri Irak'ta çuval olayı ile başladı.

Sanırım ABD, o zamandan beri bizi sadece güvenilmez bir müttefik değil aynı zamanda bir engel olarak görüyor.

Bu sebeple yeni bir karta oynamaya karar verdi.

Akdeniz'e çıkan bir Kürt devleti kurmak istiyor.

Kürtleri sevdiğinden filan değil.

Rusya'yı güneyden de sıkıştırmak istiyor. 

Bunun için Kafkasya'ya el atması şart.

Gürcistan ABD ve AB taraftarı bir ülke olarak bu maksatla yeterli koşulları sağlamıyor.

Bu sebeple ABD, Kafkasya'ya tam olarak yerleşemiyor.

Öte yandan Ermenistan'ın kurulduğu günden beri bir Rus peyki gibi davranması sebebiyle Rusya hala Kafkasya'da varlığını koruyor.

Bunu kırmak için Paşinyan iktidara getirildi.

Ama Karabağ Savaşı Paşinyan ve Ermenistan dengelerini sarstı.

Üstelik Rusya, ateşkes antlaşması ile Ermenistan'dan sonra Karabağ'da da bir üslenme imkanı elde etti.

ABD, Rusya'yı sınırlandırayım derken Rusya yayılmaya başladı.

Sadece Kafkasya'da değil Suriye'de de yerleşti.

Yakın zaman önce ABD'nin Ermenistan ile askeri işbirliği, tatbikat vb. girişimlerini bu du durumun verdiği rahatsızlığa yormak gerek.

ABD, Kafkasya'ya giriyor ama bir sorun var.

Boğazlardan geçmeden, yani Türkiye karasuları ve topraklarını kullanmadan ABD'nin Gürcistan ve Ermenistan'a ulaşması mümkün değil. 

Ama Akdeniz'e kıyısı olan bir Kürt devleti kurdurabilirse bu  mümkün olabilir. 

Hatay güneyinden Irak sınırına ulaşacak bir Kürt devleti yolun yarısını emniyete alacak.

Sonra sıra İran'ın parçalanması, kuzey kısmının bu Kürdistan'a ilhakı mümkün olabilir.

Böylece, hem karadan hem havadan Akdeniz vasıtasıyla Kafkasya'ya (Ermenistan ve Gürcistan'a ulaşmak mümkün olacak.

Böyle bir Kürt devleti kurulursa ABD'nin eli bir başka konuda da rahatlayacak.

İsrail'deki çatışmalar sona erip çatışmalı alan kuzeye kayacak.

Binlerce yıldır bölgede üç unsurun kurduğu devletler hakim:

İran (bazen Fars, bazen Türkler iktidarda olsa da Şii temelli bir yapının hakim olduğu bir ülke), Türkler ve Araplar.

Bin seneden uzun bir süredir bu üç kültür arasındaki mücadele ile bir denge ortaya çıktı.

İsrail kurulunca yeni bir kültür, Yahudiler bu mekanizma içinde yerini aldı ve bin senelik dengeyi bozdu.

Bunun yarattığı rahatsızlık 2. Dünya Savaşı sonrasından beri bölgede yeni bir çatışma alanı yarattı: Müslüman-Yahudi veya Arap-İsrail çatışması.

Bu çatışmada İran uzun süredir İsrail karşıtlığı ile ön planda.

Türkiye de zaman zaman bu konuya müdahaleleri ile ABD açısından diğer bir sorun.

Arapların Filistin konusunda bir halt beceremeyeceği şu ana kadar yaşanan savaşlarda ispatlandı.

Ama Türkiye ve İran o kadar kolay lokma değil.

İşte bu yüzden bu iki ülke için yeni bir çatışmalı alan yaratılmak isteniyor.

Bunu da bölge siyasi yaşamına yeni bir kültürü söz sahibi olarak sokarak yapmak istiyor.

Yeni bir Kürt devleti kurulması, İsrail'in kurulmasından daha büyük bir dengesizlik yaratacaktır.

Böylece, Akdeniz'e kıyısı olan bir Kürdistan, İsrail'in yıllardır yerine getirdiği görevi devralabilir.

Bu görev, bölgesel istikrarsızlık ve çatışmalar yaratmaktır.

Bu sayede İran ve Türkiye, İsrail ile ilgilenmeyi bırakıp yakınındaki tehdide odaklanacaktır.

Bu da İsrail'in Gazze Şeridi'ni de yutarak genişlemesine ve kendisine saldırabilecek bir düşman kalmadığından da istikrar kazanarak ABD çıkarlarının bölgedeki jandarması olmasına imkan verecektir.

Olaylara biraz da bu açıdan bakmak lazım.

ABD2nin IŞİD ile bir derdi filan yok.

IŞİD, sadece basit bir oyuncak.

Belki de ABD tarafından oyuna sürülmüş bir piyon.

Asıl amaç, İran, Irak, Suriye'den bazı toprakların koparılması ile Akdeniz'e kıyısı olan büyük bir Kürdistan kurmak.

Sonra da buna Türkiye'den koparılacak parça eklenecektir.

Sonuç olarak şunu söylemek mümkün: ABD ile artık müttefik filan değiliz, rakibiz.

Bundan sonra bunu dikkate alarak hareket etmekte fayda var.

8 Ekim 2023 Pazar

İsrail-Hamas Savaşında Ne Yapmalı

 Sosyal medyada Filistin'e müdahale edelim ve asker gönderelim filan diyenler var.

Bence bu mümkün değil.

Farz edelim askeri yardım yapmaya karar verdik, buna İsrail'den çok Araplar karşı çıkar.

Bizi isteselerdi Haziran 1916'da İngilizlerle birlik olup bölgeden çıkarmazlardı.

Araplar İngiliz'e, Fransız'a, Amerika'ya ve hatta İsrail'e bile razı olur ama bizi istemez.

Yaser Arafat, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile kankaydı ve bizim aleyhimizdeydi.

HAMAS lideri, Karabağ ve 1915 iddiaları konusunda Ermenileri destekliyordu.

Doğu Türkistan'da ise Çin asimilasyon/soykırım projesini destekliyordu.

Ama Filistin'in başı sıkışınca nedense en çok biz bağırıp çağırıyoruz.

Bu kadar karşılıksız aşk yeter.

Hem, birine saldıracak gücü olanın kendini savunacak gücü de vardır herhalde.

Saldırırken bize sormadıklarına göre kendilerini yeterince güçlü hissediyor olmalılar.

Bu durumda yapılması gereken şey, Türkiye'nin ali çıkarlarını en önde tutmaktır.

Arap çöllerinde yeterince Mehmetçik kaybettik biz.

Haçlıları durdurduk zamanında, Araplar bu sayede yok olmadı.

1914-18 arasında İngilizlere karşı durduk.

Araplar onlarla bir olup bize saldırmalarına rağmen İslamin kutsal topraklarını son nefesimize kadar savunduk.

Biz peygamberimizin mezarının bulunduğu şehre düşman ayağı değdirmeyiz diye çekirge yiyerek savaşırken bize saldıran düşmanın on saflarında Araplar vardı.

Çünkü din kardeşliği gibi bir dertleri yoktu.

Dertleri bizden ayrılmaktı.

Ayrıldılar da.

Simdi de kendi problemlerini kendileri çözsünler.

Öte yandan daha bir yıl önce birçok Arap devleti Yahudilerle akraba olduklarını söyleyerek bize karşı işbirliği anlaşmaları imzalıyorlardı.

Madem akrabalar, aile kavgasında yabancıların araya girmesi uygun değildir.

Barış çağrısı yapalım diğer devletler gibi.

İtidal tavsiye edelim.

Sivillerin öldürülmesini kınayalım.

Ama kendimizin başlatmadığı bir savaşa müdahil olmayalım.

Arapça İslam'ın kutsal dili midir?

Birileri, başı açık ve makyajlı sarışın bir kadın ve bir küçük kızın kuran okurken görüldüğü videoyu youtube'ta paylaşmış.

Üzerine de "Sekülerler, hadi buna da bir şey deyin. Kuran'ın (veya İslam'ın) dili Arapçadır ve evrenseldir." mealinde bir yazı yazmış.

Ama Arapçanın müşriklerin ve Hristiyan Arapların da dili olduğunu yazmamış.

Arapça kutsal bir dil değildir.

İslamin dili de değildir.

İslam dini indirilmeden binlerce yıl önceden beri, çoğu zaman putlara tapan Ortadoğulu bir kavmin dilidir.

Bu kavmin adi Arap, dili de Arapçadır.

Arapça, ister Müslüman, Hristiyan, Yahudi veya Putperest olsun, isterse de ateist, deist veya agnostik olsun Arap kökenli olan tüm insanların konuştuğu bir dildir.

Örneğin, Kuran'ı Kerim'de lanetlenen bir insan olan ve putlara tapınan Ebu Leheb de Peygamberimiz gibi Arapça konuşuyordu.

Lübnanlı Hristiyanlar da Arapça konuşmaktadır.

Dil ile dini birbirine karıştırmamak lazım.

Dil her milletin tarih boyunca geliştirdiği bir iletişim vasıtasıdır.

İslam ise bir dindir.

Sonuç olarak şunu bilmekte fayda var:

Arapça konuşmak hiç kimseyi Müslüman yapmaz.

Daha iyi Müslüman da yapmaz.

Konuşmamak da dinden çıkarmaz.

Arapların veya Arapçanın dini açıdan hiçbir üstünlüğü yoktur.

Esas olan iman ve takvadır.

Arapça değil.

Arap olmak hiç değil.

Bunu Kur'an ve hadisler de doğrulamaktadır.

"49/ EL-HUCURÂT -13- Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizi tanıyıp sahip çıkmanız için milletlere, sülâlelere ayırdık. Şunu unutmayın ki ALLÂH'ın nazarında en değerli, en üstün olanınız, takvada en ileri olandır. Muhakkak ki ALLÂH her şeyi bilir, her şeyden hakkıyla haberdardır.

"Arabın Aceme, Acemin Araba üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır." Hz. Muhammed (s.a.v.)


5 Ekim 2023 Perşembe

Ağzı olan konuşuyor.

 Dün, dolmuşa bindim.

Ön tarafta oturan birinin boru gibi sesi geliyordu.

"Eylem, patlama filan" deyince dikkatimi çekti.

Adama kulak kabarttım.

Geçen gün İç İşleri Bakanlığı'na yapılan terör saldırısını yorumluyor aklınca.

"Bu kadar kalabalık varken kimsenin olmadığı giriş yerine niye saldırdılar?

Araba öyle mi park edilir?

Saldırgan niye öyle içeri girmeye çalıştı?" gibi kendi kendine bir sürü sordu ve sonra da saçma sapan yorumlarla bu saldırının şüpheli olduğu sonucuna vardı.

Sonra da "PKK böyle eylem yapmaz." dedi.

Kendimi zor tuttum.

"Ulan dangalak. Daha kimin yaptığı açıklanmadı. Açıklansaydı bile sen PKK uzmanı mısın?" diyecektim.

Neyse ki herif sustu.

Dolmuş ağzına kadar dolu olduğundan konuşanın kim olduğunu göremedim.

Sonra da trafik sıkışınca herkes öf pöf etti.

Dikkatim dağıldı.

Bizde böyle dangalak çok maalesef.

Kendi mesleğini, işini gücünü doğru dürüst yapamaz ama hiçbir bilgisi olmadığı halde her konuda ahkam keser.

Yorum yapar.

Yargıya varır.

Böyle tiplerin dinleyeni de inananı da çok olur nedense.

Mesela "Binlerce şehit ve yaralı vererek kazandığımız ve bunun sonucunda devletimizi kurmayı başardığımız Kurtuluş Savaşı'nın olmadığını, bu savaşın uydurma olduğunu" söyleyen bir sürü geri zekalı var ortalarda, bir sürü daha geri zekalı olan tip de bu yalana inanıp her yerde savunur.

İngilizlerin tarihlerindeki en büyük ve önemli düşman olarak ilan ettikleri Atatürk ve arkadaşlarını İngilizlerle hilafeti kaldırmak için anlaşmış İngiliz adamı ilan eder bazı kansızlar, buna da bir sürü geri zekalı inanır ve savunur.

Bu yüzden, ne zaman kendi işi olmayan konularda boş yorumlar yapmak yerine işini gücünü yapan ve elinden geldiğince iyi yapmaya çalışan biri gördüğümde çok büyük saygı gösteririm.