.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

7 Ocak 2022 Cuma

Kazakistan'da olanları gerçek sebepleri

 Bence Kazakistan'daki durum şundan ibarettir.

Farz edelim ki yıllardır ülkeyi yönetiyorsunuz.
Ama öyle muhalefetli çok partili bir sistem filan yok. Kurmaya da niyetiniz yok.
Veya birkaç tabela partisi kurduruyorsunuz göstermelik olarak.
Ülkenin iliğini kemiğini sömürüyorsunuz.
Devlet kaynaklarını eşe, dosta, akraba, abilere, kardeşlere, çocuklara, yandaşlara tahsis etmişsiniz.
İnsanlar zar zor geçinirken sizin yurt dışında ve yurt içinde hanlarınız hamamlarınız, yüklü banka hesaplarınız var.
Yani keyfinize diyecek yok.
Bir gün gelip de halk cesaret edip hak ararsa, veya yeter artık filan derse yapılacaklar belli:
1. Protestoculara küçük tavizler verip susturmaya çalışın.
2. Sumazlar ve meydanlarda toplanmaya devam ederlerse "Dış güçlerin oyunu bu." şeklinde demeçler verin.
3. Bir işe yaramadı mı, hemen askeri, polisi sokağa salın.
4. Polis ve askere rağmen halk dağılmıyor mu? Yapacağınız katliamı mazur göstermek için kendinizin ayarladığınız bir grup provokatöre silah verin ve halkın arasına sokup asker ve polise ateş açtırın.
5. Vaay, bunlar yurt dışında eğitim görmüş militanlar, teröristler deyin ve halkın üzerine ateş açtırın. Katliam yeterince şiddetli ve acımasız olsun.
6. Bir miktar insanı katlettikten sonra ekranlara çıkın ve daha fazlasını yapmaya hazır olduğunuzu gösterecek şekilde asker ve polise ateş etme yetkisi verdiğinizi, teröristlere müsamaha gösterilmeyeceğini açıklayın. Açıklamanın adı da ulusa sesleniş olsun. Amaç ulusa gözdağı verip korkutmak olduğundan açıklamanın adında da ulus kelimesi mutlaka olmalı.
7. Halk hala sokaklarda kalmaya devam mı ediyor? Hemen diktatörlerin dünyadaki en büyük koruyucusu olan Putin'e telefon edin. Size derhal asker gönderecektir. Siz halktan kurtulur muşunuz bilmem ama Putin'den bir daha kurtulamayacağınız kesin.
Suriye'de olan buydu.
Belarus'ta olan da buydu.
Şimdi aynı sahne Kazakistan'da oynanıyor.
Her halkın demokrasi istemeye hakkı var.
Her halkın ülke kaynaklarından eşit faydalanmayı talep etmeye hakkı var.
Her halkın yönetimi protesto etmeye hakkı var.
Hiç bir halkın yıllarca süren yolsuzluk ve çürümüşlük kokan tek adam rejimine katlanmaya mecburiyeti yok.

29 Aralık 2021 Çarşamba

Yüksek mevkilere gelenlerin ruh hali.

 Profesör sınıfa girmiş ve bir öğrenciyi kürsüye çağırmış.

"Anlat bakalım bu günkü dersi." demiş.

Öğrenci bildiği kadarıyla anlatmaya başlamış.

Fena da anlatmıyormuş.

Profesör öğrenciye bu kez:

"Şimdi masanın üstüne çık ve oradan anlatmaya devem et." demiş.

Öğrenci masanın üstüne çıkmış. 

Biraz tedirgin olsa da anlatmaya devam etmiş.

Profesör öğrenciye bu sefer de:

"Şimdi masanın üstüne sandalyeyi koy ve öyle anlatmaya devam et." demiş.

Öğrenci masanın üstüne sandalyeyi koymuş.

Fakat dengede durmaya çalışmaktan dikkati dağılmış ve dersi anlatmakta sorun yaşamaya başlamış. Söylediklerinde tutarsızlıklar ortaya çıkmış.

Profesör şunları söylemiş ve dersi bitirmiş:

"İnsan yükseldikçe söylediklerinde tutarsızlıklar ortaya çıkmaya başlar. Çünkü beyin artık söylediklerine odaklanmayı bırakır ve bulunduğu yerden düşmemeye odaklanır."


23 Aralık 2021 Perşembe

Don Kişot ve Şeytan

 Şeytan giderken Don Kişot arkasından bağırmış:

"Bir dakika bekle. Sana bir soru soracağım."

Şeytan durmuş ve:

"Sor bakalım." demiş.

"Ormanda savaş naraları atanlar, senin adamların mıydı?"

"Evet, benim adamlarımdılar."

"İyi ama 'Allah! Allah!' diye bağırıyorlardı."

"Ne sandın? Şeytan, Şeytan diye mi bağıracaklardı? Benim işim bu: Aldatmak..."

19 Aralık 2021 Pazar

Erkekler nasıl yaşarlar?

 Tanrı eşeği yarattı ve ona dedi ki:

“Sen bir eşeksin. Sabahtan aksama kadar yorulmadan, yakınmadan çalışacaksın ve ağır yükleri sırtında taşıyacaksın. Ot yiyeceksin az akili olacaksın ve 50 yıl yaşayacaksın”.

Bunun üzerine eşek:

“50 sene böyle bir hayat için çok çok fazla, lütfen bana 20 yıldan fazla ömür verme!” diye dua etti.

Duası kabul oldu.

Tanrı köpeği yarattı ve ona dedi ki:

“Sen bir köpeksin. İnsanların mallarını koruyacaksın, onların en yakın dostu olacaksın. Geriye kalan artıkları yiyeceksin ve 25 yıl yasayacaksın.”

Köpek:

Tanrım, 25 yıl böyle yasamak çok fazla. Bana 10 yıl ver yeter.” diye dua etti.

Duası kabul oldu.

Tanrı maymunu yarattı ve ona dedi ki:

“Sen bir maymunsun. Ağaçtan ağaca sallanacak ve bir aptal gibi davranacaksın. İnsanları eğlendireceksin ve 20 yıl yasayacaksın.”

Maymun:

“20 sene dünyanın palyaçosu olarak yasamak çok fazla. Bana 10 seneden fazla verme.” diye dua etti.

Duası kabul edildi.

Tanrı erkeği yarattı ve ona dedi ki:

“Sen bir erkeksin. Dünyada yasayacak tek rasyonel düşünen canlı olacaksın. Diğer yaratılmışlara zekânı kullanarak hükmedeceksin. Dünya'yı yöneteceksin ve 20 yıl yasayacaksın.”

Erkek:

Tanrım, erkek olmak için 20 yıl yetmez. Lütfen bana eşekten artan 30 yılı, köpekten artan 15 yılı ve maymununun 10 yılını ver. ”

Duası kabul edildi.

Bu sebeple erkekler; 20 yıl erkek gibi yaşarlar, sonra evlenirler ve 30 sene eşek gibi çalışırlar, sonra çocukları için 15 yıl köpek gibi onları korurlar, bundan sonra da 10 yıl gibi yaşarlar. Aptal gibi davranırlar ve torunlarını eğlendirirler.”

Estonya feribotu sendromu

Almanya'da inşa edilen Estonya Feribotu 1994'de kıyıya yakın bir yerde su alıp yan yatarak battı.

852 yolcu öldü, 137 kişi kurtuldu.

Ölenlerin %98’i yüzme biliyordu.

Peki bu 852 yolcu nasıl öldü?

Feribot 28 Eylül gece 00.30’da sert dalgalar nedeniyle su almaya başladı.

Su miktarının artmasıyla tahliye işlemi hemen başlatıldı.

Ancak 987 yolcudan sadece 137’si feribotu terk ettiler ve kurtuldular.

Geri kalan 852 yolcu ise gemi kaptanının:

“Sayın yolcularımız, lütfen panik yapmayın; dünyanın en güçlü feribotundasınız” sözlerine kanarak su boşaltma işlemini merakla izlemeye başladılar.

Saatler ilerledikçe feribot daha da yan yattı ama 852 yolcu izlemeye devam etti.

Saatler 01.50’de Estonya Feribotu tamamen sulara gömüldü.

852 yolcunun Feribotun su aldığını ve yan yatmaya başladığını görmelerine rağmen son saniyeye kadar izlemeleri psikoloji kitaplarında “Estonya Feribotu Sendromu” olarak yer almıştır.

O insanların davranış şekillerine psikoloji bilimi mantıklı bir açıklama getirememiştir.


14 Aralık 2021 Salı

Bazen başarısız kişileri korumak gerekir.

 Bölük komutanı yanındaki keskin nişancıya sormuş:

"Düşmanın keskin nişancısı nasıl?"

"Berbat komutanım. Doğru dürüst ateş etmeyi beceremiyor."
"O halde niye öldürmüyorsun onu?"
"Yerine daha iyisini getirmelerinden korkuyorum."

Kıssadan hisse:
Bazen, başarısız kişileri korumak, aslında kendinizi korumak olabilir.

13 Aralık 2021 Pazartesi

Bazen çözüm çok basittir.

 Adam psikoloğa gitmiş ve derdini anlatmaya başlamış:

"Geceleri uyuyamıyorum doktor!

Sürekli yatağın altında biri var gibi geliyor.

Yatağın altına girip orda uyumayı deniyorum...

Bu sefer de yatağın üstünde biri var gibi geliyor..!"

Adamı dikkatle dinleyen psikolog:
"Bu bir saplantı.
Ama tedavi edilmeyecek bir şey değil.
Bana haftada iki defa geleceksin.
6 Aylık bir tedavi sonunda seni iyileştireceğim." demiş.
Adam sevinmiş.
"Peki her viziteye ne kadar ödeyeceğim?"
Doktor:
"Her vizite 200 TL.
6 Ayda 9600 TL ödeyeceksin."
Adam bu rakamları duyunca hiçbir şey söylememiş.
"Peki..." deyip gitmiş.
Bir daha da geri gelmemiş.
Psikolog bir süre sonra adama yolda denk gelmiş.
"Gelmedin. Nasılsın, hastalığın devam ediyor mu?" diye sormuş.
Adam gülümseyerek cevap vermiş.
"Gayet iyiyim.
10 liraya hallettim."
Doktor şaşırmış:
"10 liraya mı?
Nasıl oldu o iş?"
Adam cevap vermiş:
"Sizden çıktıktan sonra, ilerde ki kahvehaneye gittim.
Bir çay söyleyip kara kara düşünürken yan masada bir amca neden düşündüğümü sordu.
Ona derdini anlattım.
'Karyolanın bacaklarını kes.' dedi.
- Kestim!
Mesele halloldu..."

Hayat böyledir. Sorunlar ne kadar karmaşık olursa olsun çözüm genellikle gayet basittir.

10 Aralık 2021 Cuma

Beş liraya bu iş yapılmaz.

 Yaşlı bir adam emekliye ayrılır ve kendine bir lisenin yanında küçük bir ev alır. Emekliliğinin ilk bir kaç haftasını huzur içinde geçirir ama sonra ders yılı baslar. Okulların açıldığı ilk gün, dersten çıkan öğrenciler, yollarının üzerindeki her çöp bidonunu bağırıp çağırarak tekmelerler.

Bu çekilmez gürültü günlerce sürer ve yaşlı adam bir önlem almaya karar verir. 

Ertesi gün çocuklar gürültüyle evine doğru yaklaşırken, kapısının önüne çıkar onları durdurur ve:

"Çok tatlı çocuklarsınız, çok da eğleniyorsunuz. 

Bu neşenizi sürdürmenizi istiyorum sizden. 

Ben de sizlerin yaşındayken ayni şekilde gürültüler çıkarmaktan hoşlanırdım, bana gençliğimi hatırlatıyorsunuz. 

Eğer her gün buradan geçer ve gürültü yaparsanız size her gün 20tl vereceğim" der.

Bu teklif çocukların çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler.

Bir kaç gün sonra, yaşlı adam yine çocukların önüne çıkar ve onlara söyle der:

"Çocuklar enflasyon beni de etkilemeye başladı bundan böyle size sadece 10tl verebilirim." 

Çocuklar pek hoşlanmazlar ama yine devam ederler gürültüye. 

Aradan bir kaç gün daha geçer ve yaşlı adam yine karşılar onları: 

"Bakın" der, "Henüz maaşımı alamadım, bu yüzden size günde ancak 5tl verebilirim, tamam mı?"

"İmkansız bayım" der içlerinden biri, "Günde 5tl  için bu işi

yapacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. 

Biz işi bırakıyoruz..."


7 Aralık 2021 Salı

Yaşlı katır Warvick ve dayanışma ruhunun mucizesi.

 Yıllar sonra doğduğu çiftliği ziyaret etmek için arabası ile yola çıkan adam bir anda arabasını tarlaların arasında bir yerlerde çamura saplanmış bir halde bulmuştu. 

Araba ne ileri ne de geri gitmiyor, lastikler patinaj yapıyordu.

Bir süre direksiyon gaz ve vitesle uğraştı durdu.

Sonra da yakında görünen bir çiftliğe yürüyerek gidip yardım istemeye karar verdi.

Çiftlikte rastladığı yaşlı köylü, adamı dinledi,  bulunduğu yerden arabanın saplandığı yere ve arabaya baktı, sonra da “yaşlı warwick halleder” diye mırıldandı ve ayağa kalkıp çiftliğin ahırına doğru yürümeye başladı.

Adam, Warwick’in kim olduğunu düşünerek takip ettiği yaşlı köylünün ahırdan yaşlı ve kör bir katırı çıkardığını şaşkınlıkla gördü.

Warwick bir şehrin adıdır ve batıda çiftlik hayvanlarına sevilen insanların ve şehirlerin isimlerini vermek garip değildir. 

Çiftçi bir balya da kalın halatı yüklendi ve arabanın yanına katır, çiftçi ve kazazede birlikte gittiler. yolda adam çiftçinin elinde kamçı olmadığını fark etti ve şaşırdı.

Arabanın yanına geldiklerinde çiftçi halatın bir ucunu arabanın tamponuna diğer ucunu da Warwick'in koşumlarına bağladıktan sonra da bağırmaya başladı:

“Hadi jack, hadi ted, ha gayret fred!, hadi davran warwick!”

Yaşlı katır ismini en sonunda duyduğu anda büyük bir gayretle ileri atıldı ve arabayı saplandığı çamurdan çekti çıkardı.

Adam çelimsiz yaşlı katırın gücüne şaşkınlıkla baktı sonra da köylüye teşekkür etti ve sordu:

“Neden Warwick’in ismini söylemeden önce o kadar isim saydın?”

Köylü güldü ve soru ile cevap verdi:

“Warwick'in kör olduğunu görmedin mi?” 

Konuşmasını sürdürdü:

“Kendisini bir takımın parçası hissedince warwick hep daha becerikli olur.

Eğer kör olmasaydı çamura gömülmüş arabayı asla yalnız başına çıkaramazdı.

bu kadar ismi sıraladığım zaman kendisi ile birlikte çalışan bir kaç katır daha olduğunu sandı, heyecana kapıldı ve üstüne düşeni yapmak için olanca gayretini verdi.”


Bu öyküde dayanışmanın kendisi yok ama ruhu bile yeterli olmuş.

17 Kasım 2021 Çarşamba

Timur'un filleri.

 Aksak Timur, Akşehir’e gelirken yanında bir de erkek fil getirmiş.

Fil bu, bağ bahçe tanımıyor, önüne gelen yeri talan ediyormuş.

Bununla kalsa iyi, Akşehirliler fili beslemek için ambarda, kilerde ne varsa tüketmişler.

Bakmışlar böyle olmayacak, Hoca’ya:

– Aman Hocam, demişler, Hünkâr seni dinler; bir konuş da şu fil belasını başımızdan alsın.
– O zaman demiş, Hoca, toparlanın, o aksak mendebura derdimizi birlikte anlatalım.
Hoca önde, Akşehirliler arkada, huzura çıkmak için yola düşmüşler.
Otağın kapısına gelindiğinde Hoca arkasına bakmış ki in cin top oynuyor.
Bir Allah bir kendisi!
Ben yapacağımı biliyorum, diyerek huzura çıkmış.
Timur sormuş:
– Hayırdır, Hoca, yine ne istiyorsun?
– Hünkârım, demiş Hoca, Akşehirli sizin fili çok sevdi; ancak yalnızlığına üzülüp duruyor, ferman buyursanız da yanına bir de dişi fil getirseler.
Timur memnun:
– Çok yaşa Hoca, demiş, bunu nasıl düşünemedim. Var git müjdeyi hemen ver.
Hoca, otağın kapısından çıkınca, sağa sola saklanan Akşehirliler etrafını sarmışlar:
– Müjde bekleriz Hoca, fil ne zaman gidiyor?
Hoca müjdeyi vermiş:
– Alın size müjde, dişisi de yarın geliyor!